AK Gençliğin Buluşma Noktası
Yeni Şafak , Akit ve Milat "Yeni Şafak" ve "Vakit" Gazetesi köşe yazıları / Vakit'ten Hafızalardan Silinmeyen Habercilik Başarıları..



Cevapla
Seçenekler
 
Alt 06-03-2014, 02:05   #1
Kullanıcı Adı
Cihannur
Standart Markar Eseyan - Beyaz Türklerin Halk ile Entegrasyonu...
Markar Eseyan



Beyaz Türklerin halk ile entegrasyonu...

Dün bahsetmiştim, uzun zamandır hayalini kurduğum Karadeniz gezisini nihayet yapmaktayım. Aylar öncesinden arkadaş grubumuzla plânladığımız bir geziydi bu. Teklife evet derken Gezi nümayişlerine denk geldiğinin farkında değildim doğrusu. Yazıyı yazarken (31 Mayıs gecesi) herhangi bir can kaybı çok şükür yoktu. İnşallah kötü bir durum yaşanmaz. Ne yalan söyleyeyim; bu esnada Ayder Yaylası'nın huzur veren dinginliğinde olmayı da bir şans olarak görüyorum.

Ama her şey o kadar da toz pembe değil...

Anlatayım; konuya girmek için çok isabetli bir nokta olacak çünkü...

Turda altı kişilik arkadaş grubumuzun dışında bir grupla daha beraberdik. Diğer gruptan iki orta yaş üstü kadın, tüm tur boyunca 'bizlerin de kendi kulüplerine dâhil olduğumuzu' varsayarak (kibir böyle bir şey) tüm yolculuğu bir totaliter laik kibir ayinine çevirdiler. Başka türlü olsaydı duygularım değişmezdi, nefret sigara dumanı gibi zehirleyici çünkü; kalbi kurutuyor, kim ne adına yaparsa yapsın.

Sözcü dışında bir gazete okumadıklarından olsa gerek, çok şükür ki beni tanımadılar.

Durumun vahametini anlatabilmek için şöyle örneklendireyim: Düşünün ki Ruhat Mengi ve Banu Avar ile bir minibüstesiniz ve ikisi de Nazlı Ilıcak türünden kahkaha atıyor, es verdiklerinde ise memleketin kendilerinden geride kalan tüm kesimlerine verip veriştiriyorlar.

Arkadaşlarımın keyfi kaçmasın diye hiç renk vermiyorum. Ama bir yandan da benim için paha biçilmez bir laboratuvar ortamı sağlıyorlar. Kulaklarım sürekli onlarda. İyi niyetle, neden rahatsız olduklarını, bu öfke ve nefretlerinin neden kaynaklandığını anlamaya çalışıyorum.

Varsıl ve okumuş insanlar bunlar. İkisi de kolejli. Yaşları yetmiş civarında. Konuşmalarına İngilizce ve Fransızca kelimeler karıştırmaya özen gösteriyorlar. Bu bir tür ayin olmuş ve sanırım onlar için çok önemli. Ama o zorlama aksanlı konuşmalarından cehalet her konuda sırıtıyor. Almodovar'ın 'Sinir Krizinin Eşiğindeki Kadınlar' filminin kötü bir taklidinin setinde gibiyiz.

Bizim gerçekten çok ciddi bir föntürk (bu sıfatı ben bulmadım ama erkek versiyonu üzerinde çalışıyorum) sorunumuz var. Bu nefret ve cehaletin Erdoğan'ın üslubu veya siyasi gerginlikle açıklanabilir bir tarafı yok. Minibüs dere kenarında yol alırken aralarından bir tanesinin balık tutan bir hacı amcayı görünce 'İnşallah takılır da dereye yuvarlanır gidersin.' demesi üzerine bizim grubun yüzü bembeyaz oluyor. Ciddi ciddi kederleniyoruz. O kadar mutsuz ve o kadar nefretlerinde kaybolmuş hâldeler ki, içimiz öfkeden ziyade acıma hissi ile doluyor.

Evvelki akşam sosyal medyada, Hrant Dink cinayetinden sonra tanışıp sonra 'Yandım Allah' diyerek hızla kendilerinden uzaklaştığım ve Etyen Mahçupyan'ın isabetle 'Hrant'ın Parazitleri' adını taktığı gruptan biri, hakkımda, 'Şuna evimizde zamanında yedirdiğimiz her lokma kan olsun, irin olsun.' diye bir tweet atıyor, durduk yerde ve sadece onlar gibi düşünmediğim için... Ve bu bir hoca, öğrenci yetiştiriyor.

Kan dondurucu çok fazla başka örnekler verebilirim. Ama öfkeyi çoğaltmak veya batılı tasvir etmek istemiyorum.

Bu insanlara öfkelenmek veya onlarla dalga geçmek işin kolayı. Peki bu insanlar nasıl bu hâle geldiler? Dindarların kapıcı olmak yerine onların kapı komşuları hâline gelmesi, Rizeli, Kasımpaşalı bir İmam Hatiplinin başbakanları olması neden bu insanları bu kadar zıvanadan çıkarttı ve biz bu sorunu nasıl çözeceğiz? Asıl önemli olan bu sorulara yoğunlaşmak. Anlamlı cevaplar bulmak zorundayız.

Her şeyden evvel bu insanlar bir mühendislik ürünü. Bizler de öyleyiz ama, bu sınıfın farkı herhâlde rejimi çok içselleştirmiş ve fazla mağdur edilmemiş olması... 80 yıl boyunca bu insanlar aslı faşizm olan bir tedrisattan geçirildiler ve bunun çağdaşlık olduğu öğretildi onlara. Devlet zoruna dayalı yalan bir dünyayı cennet bildiler ve hiçbir şey değişmeyecekmiş sandılar. Şimdi de 'cennetten kovulma sendromu' yaşıyorlar. 'Laiklik' diye benimsedikleri aslında İslamofobi ve halka karşı ırkçı duygulardı. Solcuları ise gerçekten halkı kurtarmak için sokaklara çıktılar ama halkın kendisinden hazzetmedikleri için darbelerin garnitürü oldular. 80 darbesinden sonra da reklamcılık sektörüne girip, Simavi ve Doğan'ın yüksek ücretli işleri ile zenginleştiler ve halktan iyice koptular.

Önce askerî vesayetin çökmesi, sonra da Gezi ve 17-25 Aralık'ın geri tepmesi ile iyice zıvanadan çıktılar.

İdris Küçükömer'in 'gerici' dediği sınıf bunlar. En önemli özellikleri, Evrim Teorisi'ni şiddetle savundukları hâlde hiç değişmemeleri.

Hastalar ama hasta olduklarını bilmiyorlar. Körler ama görüyoruz zannediyorlar. Cahiller ama kendilerini bilge olarak görüyorlar.

Bu kesimin topluma entegrasyonu nasıl sağlanacak? Bu hastalıklı zihniyeti, ergen heyecanı ile kanları kıpır kıpır gençlerine geçirmeleri nasıl önlenecek?

Evet, bu kibir ve psikoza Türkiye'nin demokratikleşme sürecini kurban vermemek lazım. Sırf onlar istemiyor diye süreç duracak değil. Ama Erdoğan ve hükümetin gerçekten psikiyatristler ve sosyal psikologlarla bu konuyu masaya yatırması, bu hasta nesle öfkelenmek yerine, onlara nasıl yardım edilebileceğine dair ciddi bir yol haritası çizmesi gerekiyor.

PKK silah bırakır, Türkler uzaya gider ama beyaz Türklerin iyileşmesi ve halka entegre olmaları bence Türkiye'nin önündeki en ivedi sorundur.

Hükümet bu konuyu gerçekten çok ciddiye almalıdır.

Kaynak

Yeni Şafak 02.06.2014

 

Cihannur isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi