02-22-2012, 20:46 | #1 |
Medya Aldatmacası
Suriye'nin maruz kaldığı medya savaşının bir parçası...
"Yaşayan Ölüler.." Hakikatler için izleyiniz.. http://www.youtube.com/watch?v=K7CQS...ature=youtu.be
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
02-22-2012, 21:08 | #2 |
milleti aptal yerine mi koyuyorsunuz ?
ne oldu bu videoyu izleyip direnişi savunmaktan vazmı geçeceğiz ? esadın köpeklerinin her gün farklı kılıkta videoya çıkıp suriyede durum iyi dediğinide biliyoruz... sonra katliamı yapan devlet bir adam bulup eline bir kimlik vermiş olabilir aksi nasıl kanıtlanıcak ? bunlar ne call of duty mi ? http://www.youtube.com/watch?v=cAUF7Em8nYQ http://www.youtube.com/watch?v=mxo7H...eature=related http://www.youtube.com/watch?v=gNtYy...eature=related hamza el hatipte mi yalan ? ibrahim kaşuşta mı yalan ? ses tellerini kestiler adamın... milleti baasın hazırladığı videolarla mı sakinleştireceksiniz ? ölen müslümanlardanda mı utan mıyorsun ? binlerce insan ölüyor 3-4 tane(eğer öyle ise) yanlışlık olamaz mı ? benim mahallemde bomba patladı 20 den az insan öldü ertesi gün tüm medya yanlış isimler yazdı,ölmeyen isimlere öldü dediler ölmedikleri sonra ortaya çıktı binlerce insanın olduğu yerde hiçmi yanlışlık olmaz ? mavi marmarada dahi günlerce şeyh raid salahın öldüğünü duyduk... ne derdin ? baas enformasyonu mu yapacaksın ? aleviyim deyip yezidimi savunacaksın ? |
|
02-22-2012, 21:17 | #3 |
|
|
02-22-2012, 23:57 | #4 |
İntifada,
İnanmanız ve ya vazgeçmeniz için paylaşmıyorum. Madalyonun diğer yüzünüde görün istedim sadece ve bu paylaşımları bu yüzden yapıyorum. Tek taraflı düşünmeyin. Bunun Alevilik ve ya Sünnilikle de alakası yoktur. Bu olaylar Siyasidir, lütfen olayı çarpıtmayınız. |
|
02-23-2012, 00:04 | #5 |
Bu olaylar dini veya siyasi olmanin ötesinde vicdani bir boyut almistir.
Hangi vicdan bu vahseti görmezden gelebilir.... Yürek tas olsa bu manzaralarin karsisinda catlar.... |
|
02-23-2012, 00:10 | #6 |
Medyanın "Suriye savaşı"
Suriye’de eğitimine devam eden bir okur, ülkede yaşananlara ve Batı medyasının kara propagandasına değinen bir mektup yolladı. Okurumuzun ricası nedeniyle imzasız yayımladığımız bu ilgi çekici mektubu sol okurlarıyla paylaşıyoruz. 2011-Şubat Ayında Arapça öğrenimi için geldiğim Suriye’de her şey olağandı. Başkent Şam’ın eski bir Arap mahallesine yerleştim. Yabancı olduğum bu şehrin ne kadar güvenli olduğuyla ilgili bir fikrim olmadığından, dışarı çıktığım bir gecenin sonunda, eve dönerken son derece tedirgindim. Ancak, bindiğim taksinin kadın şoförü ile ettiğim sohbet beni rahatlattı. Bana: “Suriye’yi evin; halkını da ailen bil ve hiç merak etme, burada güvendesin” dedi. Tanıdıkça buranın gerçekten de şaşılacak derecede güvenli ve rahat bir ülke olduğunu gördüm. Şaşılacak bir başka olay da Türklere gösterdikleri ilgi ve sevginin oranıydı. Türkçe dersleri alanlar, Türkçe müzik dinleyenler, ailesinin geçmişinde Türk bir fert olduğu için övünenler… Hatta alışveriş sırasında Türkiyeli olduğumu öğrendiklerinde “bizden olsun” deyip parayı zor kabul edenler… ABD, İsrail ve Avrupa’nın düşman gördüğü, yıllarca ambargo uyguladığı, yalnız bıraktığı bu ülkenin halkı, komşu ülke Türkiye ile dost olmanın mutluluğunu yaşıyordu. Tarihi bir çarşının girişine, sebep göstermeden, Türkçe ile yazdıkları “Teşekkür Türkiye!” afişi her şeyi anlatıyordu. Aradan yaklaşık iki ay geçti ve “Arap Baharı” Suriye’ye sıçradı. Yönetim, eylemcilere son derece iyi niyetle yaklaştı. Diğer ülkelerdeki gibi kan dökülsün istemiyordu. Güvenlik güçlerine silah kullanma yasağı getirdi. Ancak eylemciler silahlıydı. Ve yaşanan ilk olaylarda Lazkiye’de ölen on kişinin biri eylemci, dokuzu ise polisti. Ölenlerin sayısı artarken başta El Cezire ve El Arabiya olmak üzere satılmış medyanın yalan haberleri de başladı. El Cezire kanalından istifa eden bir grup çalışan, basın açıklaması düzenleyip “Suriye ile ilgili yapılan yalan haberler”i istifa nedeni olarak gösterdi. Esad, yaptığı açıklamada bu olaylarda hayatını kaybeden, hem emniyet mensupları hem de eylemcileri sahiplenip “şehit” kabul ettiğini söylüyor ve ıslahat sözü veriyordu. Ancak demokrasi istemiyle çıkanlar, bazı bölgelerde emirlik kurduklarını ilan edip birkaç askeri idam ediyor! Evet, bunu “demokrasi isteyenler” yapıyor. Halk isteyebilir, istemeli de… Daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi, daha fazla insan hakları… Ama yaşananlar gün gibi ortaya koyuyor ki Suriye’de ne “isteyen”ler halk, ne de “istek”leri demokrasi. Gerçek halk -dünya gözünü, kulağını tıkasa da- problemin başladığı ilk günden beri, meydanları doldurup yönetime desteğini gösteriyor. Ancak bu kanlı ve kirli oyunun finansörleri, teröristlere desteklerini hiç kesmiyor. Ülkeye geçirilen silahların haddi hesabı yok. Ele geçirilen teröristlerin tamamı dışarıdan para aldıklarını itiraf ediyor. Birçoğu Suriye vatandaşı bile değil. Bu da meselenin hürriyet-demokrasi meselesi olmadığının açık bir kanıtı değil midir? Emperyalizme hizmet eden medya bir anda ülkede büyük bir iç savaş yaşanıyormuş havası vermeğe çalışıyor. Esma Esad’ın İngiltere’ye kaçtığı haberleri yayılırken o, birkaç gün sonra çocuklarıyla beraber meydanda, halkın içinde görülüyor. Avrupa ülkeleri ve ABD, Suriye’deki vatandaşlarına bir an önce ülkeyi terk etmelerini söylüyor. Binlerce Suriyeli, oyunun bir parçası olarak Türkiye’ye sığınmacı diye kabul ediliyor. Ve İspanya’nın Esad’a sığınma teklif ettiği söylentileri yayılarak ülkede yapay bir kriz yaratılmaya çalışılıyor. O gün gününüzü geçirdiğiniz, güllük gülistanlık bir parktan akşam haberlerinde “çatışma oldu, 24 ölü var!” diye bahsediyorlar ki şaşırıp kalıyorsunuz... Yüzü gözü morarmış küçük bir kızcağızın resmini internet haberlerinde “Suriye askeri küçük kızı bu hale getirdi” başlığı altında görüyorsunuz. Sonra bir bakıyorsunuz ki resim, iki yıl önce “Küçük kıza üvey baba dayağı!” başlığıyla verilen haberdeki resimle aynı. Irak ve Libya gibi ülkelerden alınan görüntüler yeni tarihlerle Suriye’de çekilmiş gibi yayımlanıyor. Lübnan’da yıllar önce çekilmiş işkence görüntüleri yine Suriye askerinin üzerine atılıyor. Bunun yüzlerce hatta binlerce örneği var. Ülkede eylem görüntüsü bulamayan basın, ya başka ülkelerden alıyor ya da yoksul kesimlerde, para aracılığıyla insanları bir araya getiriyor, ellerine pankartlar veriyor ve belli sloganları söyletip 5-10 dakika çekim yapıyor. Sonra bu insanlar tanınmasın diye görüntüleri bozup “halk isyanda” diye yayımlıyorlar. Suriye’de Alevi-Sünni çatışması yaratmayı da deniyorlar. Başbakan Tayyip Erdoğan sürekli “Suriye’de Alevi-Sünni çatışması yaşanmasından korkuyoruz” derken aslında ne istediğini söylemiş bulunuyor. Ülkeyi karıştırmaya kararlı olan belli kesimler, ülkeye durmadan silah ve terörist girişini sağlıyor ve cinayetler giderek artıyordu. Askerler sorunlu birkaç kentte operasyon düzenlediğinde medya “Esad kan dökmeğe devam ediyor” gibi başlıklar atarken, askerler kentlerden teşekkürle, çiçeklerle uğurlanıyordu. Bu olanlarda medyanın oynadığı rol inanılır gibi değil. Hama’ da 10 yaşındaki Sari, annesinin gözü önünde kalbinden vurularak öldürülüyor. Yerde yatan oğluna sarılan, eli yüzü çocuğunun kanına bulanan annenin o en acı görüntüleri verilerek “Suriye askeri küçük çocuğu vurdu!” diye haber yapılıyor. Anne, bas bas bağırıyor, oğlumu askerler değil, teröristler vurdu, diyor. Medya duymuyor. Cisir Eş Şuur diye bir yerde 120 asker birden öldürülüyor, medya hiç bahsetmiyor. Yönetime destek olmak için tüm ülkede eşzamanlı mitingler düzenleniyor, sadece (4,5 milyon nüfuslu) Şam’da 2 milyonun üzerinde insan toplanıyor, medya yine görmezden geliyor. “Suriye’deki Filistinliler de isyanda” diyor medya. Filistinliler ertesi günü beklemeden, aynı günün gecesi bayraklarını alıp meydanlara dökülüyor, biz yönetimin arkasındayız diyor. Medya yine duymuyor… Burada konuştuğum, neden gerçekleri yazmıyorsun diye sorduğum Türkiyeli muhabir bir arkadaşım, ısmarlama haber yaptıklarını kabul ediyor ve ülkenin siyasetine uygun haber yapmak zorunda olduklarını söylüyor. Ve Filistin’de, Irak’ta, Libya’da insanlar ölürken toplanamayan-Katar, Suudi Arabistan gibi “üstün demokrasi!” ile yönetilen bazı devletlerin içinde bulunduğu- Arap Birliği, nedenseSuriye için toplanıyor. Yıllarca Arapları bir araya getirmek için çabalayan Suriye’yi birlik dışı bırakıyor ve ekonomik yaptırım uygulama kararı alıyor. Arkasından Türkiye’den de yaptırım kararı geliyor. Bu yaptırımların nihayetinde –sözde eziyet gördüğü için korumaya çalıştıkları- halkı etkileyeceğini bilmiyorlarmış gibi… 23 Aralıkta ise Başkent Şam’da 44 kişinin can verdiği ve yüzlerce kişinin yaralandığı eşzamanlı iki patlama oluyor. Türklerin Şam-ı Şerif dediği, İslamiyet’in, Araplığın, huzurun başkenti kana bulanıyor. Şam halkı olanlar karşısında donup kalıyor. O gün sadece Suriyeliler değil, Suriye’de yaşayan ve aynı acıları kendi ülkelerinde yaşarken birçok Arap devletinin kapılarını yüzüne kapattığı, Suriye’nin ise ardına kadar açtığı, yanlarında durduğu Filistinliler de ağladı, Lübnanlılar da, Iraklılar da... Ancak bu olaydan yine “hükümetin katliamı” diye bahsetti TV kanalları… Oysa nedense ölenlerin ailelerinin tamamı hükümete değil de Suriye’deki terörü destekleyen ülkelere lanet etti… O gün paramparça olmuş insan cesetleri hâlâ ortadayken, Suriyeli bir gazeteci, olay yerini gezen Arap Birliği üyelerinden birine öfkeyle soruyor: “Suriye’de masum muhaliflerin değil de silahlı grupların var olduğunu artık kabul ediyor musunuz?” Ancak cevap alamıyor. O gün, civarda bulunan yetimhane de patlamadan büyük zarar gördü ve orda kalan yedi sekiz yaşlarındaki bir çocuk aynen şunları söylüyor: “Biz size ne yaptık? Gidin İsrail’le savaşın, bizimle değil...” Ve tarihler 6 Ocak 2012’yi gösterdiğinde insanlar kanlı bir cumaya daha uyanıyor. İki hafta önceki patlamaların etkisinden henüz kurtulamamışken Şam’ın Meydan semtinde bir intihar saldırısı gerçekleşiyor. Bilanço, 26 ölü ve 64’ün üzerinde yaralı… Manzara yine korkunç… Patlama sesini duyup olay yerine gelenler, gördükleri karşısında gözyaşlarına boğuluyor. O semtte oturan arkadaşımın iyi olup olmadığını kontrol etmek için arıyorum. Konuşamıyor, ağlıyor. Ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. “Ben ülkemi ilk kez böyle görüyorum” diyebiliyor sadece. Son günlerde, Suriye’de her gün masum insanlar ölüyor. Hama, Humus, İdlib gibi kentlerde halk askeri istiyoruz diye hükümete yalvarıyor. Hükümet ise ülkeye girmek için fırsat kollayan dış güçlerden çekindiği için asker gönderip kapsamlı operasyonlar yapamıyor... İnsanları hep hoşgörü ve barışa davet eden, Amerika’nın hiç sevmediği, kendisi de Amerikan düşmanı olan Suriye Müftüsü, bir süre önce oğlu katledildiğinde; gözyaşları içinde yaptığı konuşmasını “Amerika, sana boyun eğmeyeceğiz!” diye bitiriyordu. AKP hükümeti, bu onurlu ülkenin yanında durmak yerine, emperyalistlerin, teröristlerin yanına durarak Türkiye tarihine kara bir leke sürmüştür. Bir yandan teröristlere destek verip, bir yandan da ölenlerin cenazesinde yürümüştür. Şimdi, bu kirli siyaseti sürdüren AKP’yi yalnız bırakma zamanı. Şimdi Suriye konusunda Türkiye’de halkın hükümetten farklı düşündüğünü gösterme zamanı! Şimdi ağır yaralı Suriye halkıyla birlik olma zamanı… (Dış Haberler) NOT: Alıntıdır. |
|
02-23-2012, 00:23 | #7 | |
Alıntı:
Iyi niyet dedikleri, esadin resmine silah zoruyla secde ettirmelerimiydi? Iyi niyet dedikleri, Hasa, Esaddan baska ilah yoktur dedirtmelerimiydi? Cocuklarin katledilmesini zikretmiyorum bile.... Türkiyeye camur atanlar, Türkiyenin bu olayda ne kadar dengeli bir politika yürüttügünden bihaber olanlardir. Hükümet haftalarca suroyeye mekik dokudu... Sayin basbakanin " bir sünni sii catismasi cikmasindan korkarim " sözleri, icten ice bu mezheb kavgasina zemin hazirlayanlari uyarmak icindir....nitekim firavun esadin en büyük destekcilerineydi bu serzenis.... |
||
02-23-2012, 02:08 | #8 |
Küresel Finansın Suriye ve İran projesi gerçek olduğu kadar İran Devletinin hataları Suriye İktidar ve Askerinin katliamıda gerçektir...! Katliamdan medet ummak suretiyle Suud ve Katar'ın(Arap Birliği adı altında) Küresel Finansa hizmet etmeside cabasıdır ! Suriye ve İran Türkiye'Nin uyarılarını dikkate almamıştır ! Haklıyken ! Bugün Haksız konuma düşmeye devam etmektedir !!!
|
|
02-29-2012, 15:00 | #9 |
Suriyeli muhalifler teslim olmak isteyen adamlarını katletti: 60 ölü
Suriyeli silahlı muhaliflerden bir grup Suriye ordusuna teslim olma kararı aldıktan sonra diğer muhalif gruplar tarafından kurşuna dizildi. Saldırı sonucu 60 muhalif öldürüldü. Muhalifler tarafından gerçekleştirilen bu katliam, Türkiye medyasında ‘Suriye ordusunun katliamında ölenlerin sayısı 70’e çıktı, 72’ye çıktı’ diye verildi. Ehlibeyt Haber Ajansı ABNA- Dün (Salı günü) Suriye’nin Homs iline bağlı Baba Amr bölgesinde bulunan onlarca silahlı muhalif grup Suriye ordusuna teslim olma kararı aldı. Ancak Suriyeli muhalifler tarafından öldürüldüler. Teslim olma kararı alan muhalif grup Baba Amr mıntıkasını terk edemeden muhaliflerin saldırısına uğrayarak öldürüldüler. Amerika ve batılıların kontrolü altında olan Londra’daki “Suriye insan hakları gözlem evi örgütü” bile olayı doğruladı, ancak ölenlerin kimler tarafından öldürüldüklerinin belli olmadığı iddiasında bulundu. Muhalifler tarafından öldürülen bu olayı bile Türkiye dahil bir çok ülkede dünkü Suriye ordusunun katliamında ölenlerin sayısı 70’e çıktı, 72’ye çıktı diye verildi. Bu olay bile medyanın ne kadar yalan haber yaptığını ölenle öldürülenlerin nasıl yer değiştirildiğini göstermekte. |
|
02-29-2012, 15:08 | #10 |
hacı sen neyi ispatlamaya çalışıyorsun .. bu rejimin gitmeyeceğini görmek istemiyormusun ??
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|