11-04-2009, 19:40 | #1 |
Mehmet ALTAN "Başbuğ, Başbakan’ı duyuyor mu? "
Albay Çiçek hala ortalarda yok... Siyasal iktidar açısından da rahatsız edici bir durum. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dünkü grup konuşmasını bu nedenle daha da dikkatli dinledim. Şu cümle içime su serpti: “Partimle ilgili hazırlanmış olan böyle bir rapor karşısında sessiz kalmamız, hiçbir şey söylemememiz, hele hele bu ülkede kahir ekseriyetle parlamentonun yüzde 65’ini bu millet size verecek, siz sessiz kalacaksınız. Böyle bir şey düşünülebilir mi?” *** Başbakan bu süreçte, gerek hukuk sisteminin, gerekse kurumlarımızın bir hedef haline getirilmesini, acımasızca eleştirilmesini de son derece mahzurlu görmekteydi... Hukuki süreci işlerken, bir kaç zanlı üzerinden ülkemizin köklü kurumlarının, hukuk sisteminin yıpratılmasını asla doğru bulmuyordu. Bunun hukuka da demokrasiye de ülke ve millete de yarar sağlamayacağı kanaatindeydi. Ayrıca, kimsenin kimseye “suç sabit olmadıkça, sen suçlusun deme hakkına sahip olmadığını” anımsatıyordu... *** Ama... Esas “giriş” babından genel doğruları tekrarladıktan sonra söyledikleri çok önemliydi: “Bütün mesele nedir, oradaki zanlılar varsa bunların ortaya çıkarılması, bunların hukuka teslim edilmesidir. Burada da yönetici makamında olanların tutuculuk içine girmemesi gerekir. Rahatlıkla gelip yargıya bunları teslim etmelidir. Burada rahat olacağız.’’ Tabii Başbakan’ın şu cümlesinin de altını çizmeli: “AK Parti olarak bu iddiaların peşini bırakmadık, bundan sonra da bırakmayacağız, adaletin tecellisi noktasında parti olarak, iktidar olarak üzerimize düşeni, hukuk ve demokrasi çerçevesinde yerine getirmeye devam edeceğiz. Bütün yanlışlar ortaya çıkmalıdır ve süreç hakkaniyet içinde devam etmelidir. Kim olursa olsun, nerede olursa olsun bunların ortaya çıkarılması lazım.” *** Eğer Başbakan’ın grup toplantısında söyledikleri her yerden ve Genelkurmay’dan da duyuluyorsa, bundan böyle “yönetici makamında” olanların “tutuculuk içine girmemesi” ve rahatlıkla yargıya gelip “bunları” teslim etmeleri gerekiyor. Peki, “teslim” edilmesi gereken sadece Albay Çiçek mi? *** Recep Tayyip Erdoğan’ın deyişiyle partisine yönelik “kirli senaryoları içeren” belgeyle ilgili bugüne kadar sadece ihbar mektubunda adı geçen Hava Öğretim Binbaşı Hicri Dinçerol, Albay Şükrü Kısadere, Üsteğmenler Kazım Bozkurt, Erhan Sakallı, Fatih Karacaer, Berrin Şahin, Başçavuş Mustafa Urhan ve sivil memur Rıfat Sülük sorgulandı. Fotokopi ortaya çıktığında tutuklanan Albay Çiçek ise, belgenin orijinaline rağmen hala sorguya gelmedi... Ama iş onla da bitmiyor... Çünkü ihbar mektubunda şöyle bir bölüm var: “Sayın savcım, bir cunta ekibinin yapmış olduğu illegal bir çalışma nedeniyle yıllardır görevini layıkıyla yerine getiren personel mağdur edilerek suçlu muamelesine tabi tutulmuş çeşitli yerlere sürülmüştür. Ama asıl suçlu olan Dz. P. Kur. Alb. Dursun Çiçek, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargâhı’nda daire başkanlığı makamına atandırılarak himaye görmüştür. Aynı şekilde Tuğg. Mustafa Bakıcı tümgeneralliğe terfi ettirilmiştir. Korg. Mehmet Eröz konumunu korurken, Org. Hasan Iğsız 1’nci Ordu Komutanlığı makamıyla ödüllendirilmiştir. Olayın failleri yerine yıllardır Bilgi Destek Daire Başkanlığı’nın gerçek emekçileri olan subay, astsubay ve sivil memurlar suçlu muamelesi görerek karargâh dışında çeşitli yerlere sürülmüştür. Burada asıl konu Albay Dursun Çiçek değildir. Dursun Çiçek zavallı bir adamdır. Asıl önemli olan bu Albay’ın bulunduğu konumdur.” *** Bekliyoruz bakalım... “Hukuki süreç” nasıl işliyor, ne kadar işliyor? Ve demokrasinin asli prensibi olan “askeri otoritenin sivil otoriteye tabii olması” buralarda ne kadar geçerli? Ya da kestirmeden Genelkurmay Başkanları, Başbakanları nasıl ve ne kadar duyuyorlar?
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|