01-13-2010, 22:08 | #1 |
Mehmet ALTAN İsrail ile düello""
İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon’un Türk Büyükelçisi Oğuz Çelikkol’a yönelik terbiye sınırlarını çok aşan, kabul edilemez küstah tutumu...
İki ülke arasında Gazze sonrasındaki gergin ilişkileri “yüksek gerilim hattına” dönüştürmekle kalmadı, dışişleri bakanlıkları arasında bildiri düellosu da başlattı. Ne oluyor? *** Galiba bunun için biraz geri çekilerek, “büyük resme” yeniden bakmak lazım: “Dünyada 57 Müslüman ülke var. Dünya’daki Müslüman nüfus ise 1,6 milyar civarında... Kestirmeden söylersek yerkürede yaşayanların dörtte biri Müslüman da diyebiliriz. Ama 57 İslam ülkesinin toplam üretimi üç aşağı beş yukarı Almanya’nın üretimi kadar. Duruma ‘satın alma gücü paritesini’ ölçü alarak bakarsanız da gene Müslüman ülkelerin dünya ekonomisinin ancak yüzde 13’ünü ürettiği görülmekte. Kısacası İslam âlemi yeterince zengin değil, üstelik gelir dağılımı adaletsizliği yüzünden çilekeş, yoksul yığınların en yoğun yaşadığı coğrafya... Türkiye ise hesaplama yöntemi ne olursa olsun ekonomik olarak da, sosyal olarak da bu 57 ülkenin en gelişmişi. Diğerlerine ‘örnek’ ya da ‘vitrin’ olabilecek bir önceliği var...” *** “Amerika’daki ‘ileri teknoloji’ sektörleri, daha hızlı yol almak ve genişlemek için İslam âlemini uluslararası sisteme dâhil ederek, daha çok geliştirmek ve zenginleştirmek istemekte... Müslüman ülkeler daha çok ve çabuk kalkınsın ki ‘ileri teknolojilere’ talep yükselsin, Bilgi Çağı daha rahatlıkla yol alsın. Obama’nın barışçılığı boşuna değil... Demokratik kanallardan sağlanacak olan köklü bir barış öncelikle silaha giden parayı engelleyecek, ülkelerin kalkınmasını hızlandıracak. ‘Demokrasi, insan hakları ve piyasa ekonomisi’ üçgeni, aynı Clinton Dönemi’nde olduğu gibi yeniden yeryüzünün hızlı hamlesinin değişmez reçetesi olmakta. ABD, İslam âlemini, en gelişmiş Müslüman ülke olan Türkiye üzerinden uluslararası sisteme eklemleme peşinde. Türkiye’nin iç ve dış gelişmelerini bu açıdan okuyamayan yaya kalır.” Bu satırları kısa bir süre önce, 7 Aralık 2009 tarihli “Müslüman İsrail” başlıklı yazımdan aldım. *** Türkiye, Lübnan Başbakanı Hariri’nin ziyareti vesilesiyle yapılan kapsamlı anlaşmaların da gösterdiği üzere, yukarıdaki çerçeve kapsamında hızla yol alıyor... Cengiz Çandar, konuyla ilgili olarak dünkü yazısında bir tespit ve bir uyarı yapıyordu: “Türkiye’nin Suriye ve Lübnan üzerinden ve giderek Ürdün’le (bu arada Irak’ı da bir kenara kaydedin) bölgede siyasi ve ekonomik entegrasyonu sağlayacak ve ‘soft power’ üzerinden hareket eden bir ‘güç merkezi’ olarak İsrail’e karşı yerleşmesi, Ortadoğu’nun alışılagelmiş ve bilinen dengelerini ve dinamiklerini altüst edecek bir potansiyeli yansıtıyor. Bunun bir ‘siyasi maliyeti’ olabilir mi? Türkiye’nin yakın geleceğinde ve özellikle iç politikada cereyan edecek gelişmeleri bu soruyu akılda tutarak, İsrail’i ve Atlantik ötesindeki uzantılarını ve desteklerini hesaba katarak izlemekte yarar var...” *** Tüm bu gelişmelerin... “Müslüman Türkiye”ye siyasi maliyetine gelince... Geçenlerde bir dostum, “one minute” olayı ile “hareketlenen sokaklar” arasında bir paralellik olup olmadığına bakılmasından söz ediyordu... *** Çağ değişince, yeryüzü de değişiyor... Mesele bunu akılcı, sağduyulu ve sakin bir şekilde götürmek. Çünkü, pusula “siyasal rant” olur ise, kazanç ve kayıp hesabının ne şekilde seyredeceği de belirsizleşiyor...
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|