01-25-2010, 16:32 | #1 |
Mehmet ALTAN "Otopsi... "
Dün, devlet içi kavgaların rüzgârıyla “MİT ve PKK arasındaki bağlantılar üzerine araştırma yaparken” ve muhtemelen de bu yüzden öldürülen Uğur Mumcu’nun 17. ölüm yıldönümüydü...
Şiddeti” reddedip, “halkı ve insanı” sevdiği için devlet içi odaklarca öldürüldüğüne emin olduğum Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ın ölümünün ise 9. yılıydı. 24 Ocak ölümlerine, çoktan sırra kadem basmış gibi gözüken süzülmüş değerlerin ve ince beğenilerin neredeyse son Mohikan’ı sayılabilecek Şakir Eczacıbaşı’nın yaşama ani “vedası” da eklendi... *** Bir yandan da... Taraf Gazetesi’nin tefrika etmeye devam ettiği ve gittikçe de doğruluğu şüphe götürmez hale gelen Balyoz Darbe Planı ortalığı kasıp kavuruyor... Dünün nispi sükûnetinden istifadeyle, her biri başlı başına okkalı analizlerin konusu olan gelişmeleri bir yana bırakıp, belki de tüm görüntüyü kapsayacak hatta bu gündemin iç yüzünü ortaya çıkaracak, daha önce derinliğine değinemediğim için üzüldüğüm iki konuya geri döndüm... Bu iki konu, bir açıdan da siyasal cinayetlerden cami bombalama hazırlığına kadar uzanan maraz bir ruhun teşrih masasındaki otopsisi gibiydi. *** Ağrı’nın Doğubeyazıt İlçesi... O ilçenin Sorkaya köyü... Oranın ilköğretim okulu... O okuldaki 12 yaşındaki Meryem. Meryem’in bir diğer küçücük sınıf arkadaşına “seni seviyorum” diye yazdığı çok masum not... Yazılan notu mesele yaparak buna el koyan sınıf öğretmeni... Bununla yetinmeyip notu müdüre iletmesi... Müdürün ise yemeyip içmeyip Meryem’in köy korucusu olan babasını okula çağırması... *** Ve öğle saatlerinde yaşanan olaydan sonra eve gönderilen Meryem’in intiharı... Daha doğrusu “intihar iddiası”... Çenesinin altından giren tek kurşunla yaşamını yitiren Meryem’in otopsi için Trabzon Adli Tıp Kurumu’na gönderilen cansız minik bedeni... Bu arada, Meryem’in ablası Necla Sökmen’in de 14 ay önce bilinmeyen bir nedenle kendisini asarak “intihar” ettiğinin anlaşılması. *** Önce gözaltına alınan ve sonra serbest bırakılan korucubaşı babası Muzaffer Sökmen... Meryem’in ölümüne neden olan korucu babası Muzaffer Sökmen’e ait silahın askeri yetkililer tarafından değiştirildiğinin iddia edilmesi... İsminin açıklanmasını istemeyen ve yapılan konuşmalara tanıklık eden bir köylünün, “rütbesini bilmiyorum, ama yetkili bir asker olduğu kesindi. Sabah köye geldi. Köylülerin toplandığı yerde korucubaşı Muzaffer’e ‘senin silahı değiştireceğiz, sana yeni ve hiç kullanılmamış bir silah vereceğiz’ dedi. Bu olayı korucu silahı ile yapılmamış diye göstermek için yapmış olabilirler” demesi... Kısacası öğretmen, başöğretmen, korucubaşı baba, asker hep birlikte sıraya girerek, “seni seviyorum” cümlesinin en saf ve temizini tekrarlayan bir minnacık kız çocuğunu en kanlı biçimde parçalayabiliyoruz. *** Toplumsal yapı içindeki bu cinayet mekanizmasına şaşarken, aşağı yukarı aynı bağlamda seyreden bir askeri mahkeme kararı da ardından sökün etti... Dağlıca baskınında PKK tarafından kaçırılan sekiz askerden er Ramazan Yüce’ye iki yıl altı ay hapis cezası verilen, diğer yedi askerin aldığı cezaların ertelendiği davanın gerekçeli kararı açıklandı. Van Askeri Mahkemesi açıklanan gerekçeli kararda, “şartlar ne kadar olumsuz olursa olsun, açıklanan mevzuat hükümleri uyarınca, sanıkların şahsi tehlike korkusunu yenerek mücadelelerine devam etmeleri, silahlarını bırakarak teslim olmamaları gerektiği açıktır” denmekteydi... Demokratik tüm ülkelerde hayata geçen “gönüllü askerlik” bizde hala tabu... Devlet bunu mecburi bir görev olarak uygulamakla kalmıyor, bir de askeri mahkeme, “ölmediği” için yoksul aile çocuğu bu gencecik erleri mahkûm ediyor. Aynı kararı bu mahkeme üyelerinin çocukları için bir başka mahkeme verse acaba üyeler ne düşünürlerdi? *** “Seni seviyorum” diye yazdığı için “vurularak” intihar eden 12 yaşındaki Meryem... Hemen öncesinde “asılarak” intihar eden ablası Necla... Öğretmen, başöğretmen, korucubaşı baba, onun silahını değiştirdiği söylenen asker... Ve yoksul ailelerin, ölmediği için askeri mahkeme tarafından aşağılanan erkek çocukları. Sükûnetle bu tabloya bakın... Görünen, bizim kendi toplumumuzun gerçek yüzüdür. Her gördüğümüzde başımızı çevirip görmemeye çalıştığımız yüzümüz.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|