![]() |
#1 |
![]() Mehmet Ocaktan
![]() Son vesayet kiri temizlenmeden Eski Türkiye ile vesayet bağlarını tümüyle koparmadan demokrasi, hukuk devleti ve özgürlükleri teminat altına almak mümkün değildir. Türkiye özellikle 2007 yılından bu yana bütün darbeleri, darbe girişimlerini yargısal anlamda sigaya çekerek, Ergenekon ve Balyoz yapılanmalarının üzerindeki karanlık perdeyi kaldırarak yeni bir Türkiye'yi inşa etme mücadelesi veriyor. Bu mücadele Tayyip Erdoğan'ın güçlü ve kararlı liderliği sayesinde çok önemli bir merhale kaydetti ve Türkiye askerî ve yargısal vesayetten büyük oranda kurtuldu. Ancak 2010 sonrasında gördük ki, askerî ve yargısal vesayetten boşalan alanlara çok daha tehlikeli bir 'mistik vesayet virüsü' bulaşmış. Öyle bir paralel virüs ki devletin derinliklerinde gizlenerek her türlü pervasızlığı yapabilecek kadar cüretkâr ve de tehlikeli... Âdeta kuzu postuna bürünerek hiçbir yasa ve kural tanımadan tam 866 bin insanın telefonunu dinlemiş. Sadece 2010-14 yılları arasında 297 bin adli dinleme 569 bin ön dinlemenin yapıldığı dikkate alındığında nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya olduğumuz çok daha iyi anlaşılacaktır. Düşünün ki bu paralel yapı, başta cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, MİT Müsteşarı dâhil olmak üzere devletin bütün yetkililerini dinlemiş, izlemiş, en mahrem konuşmalarını bile servis etme pervasızlığını gösterebilmiştir. Nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya olduğumuzu göstermesi açısından uydurdukları Selam Örgütü davası ile büyük bir dinleme skandalına imza atan ve aynı zamanda 17 Aralık operasyonunun elebaşı konumundaki emniyetçilerin kendi aralarında yaptıkları konuşmalardan kısa bir örnek sunmak istiyorum: “- Yurt dışından talimat geldi mi? - Başbakan'ı ne zaman alıyoruz? - Nefes aldırmayacağız onlara... - Kabineyi toplayacağız burada...” Doğrusu insanın kanını donduran bir utanmazlık tablosu. Devlet içinde yuvalanan ve herkese tuzak kuran bu örgütün ülkeye yapamayacağı hiçbir kötülük yoktur. Öyle bir cüretkârlık ve güç sarhoşluğu ki, Başbakan Erdoğan’la Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın görüşmesini kayda alıp İsrail’e servis edebiliyor. Yani Gazzeli çocukların katili olmaktan çekinmeyecek kadar karanlık bir yapı… 17 ve 25 Aralık, bir ayağı uluslararası istihbarat örgütlerinde olan, ihanet etme kapasitesi yüksek paralel bir şebekenin eseridir. İşte bu şebeke büyük bir saldırı girişiminde bulunarak devleti ele geçirmeye çalışmış ancak Başbakan Erdoğan'ın âdeta kale gibi duruşu karşısında muvaffak olamamıştır. Ama yine de darbe hevesinden vazgeçmemiş, en sert mücadelelerin sürdüğü o günlerde MİT TIR'larını durdurmaya cüret edecek kadar âdeta bir 'adanmışlık' duygusuyla saldırılarına devam etmiştir. Unutmayalım ki bu paralel örgüt, Cumhuriyet Tarihi'nde ilk kez vesayetten arınmak için başlatılan Balyoz ve Ergenekon gibi en önemli davaları bile itibarsızlaştırarak demokrasinin üzerine gölge düşürmeyi göze alabilmiştir. İşte şimdi yüz binlerce insanı yasa dışı yollarla dinleyen, binlerce insanın mahremiyetine tecavüz eden ve âdeta bir şantaj düzeni kuran paralel virüs deşifre ediliyor. Artık derin yapıların üzerindeki son karanlık perde de kaldırılıyor. Kuşkusuz bu operasyonlardaki tek hassasiyet hukuk devleti kurallarıdır. Geçmişte paralel yapının Balyoz ve Ergenekon davalarında âdeta bir intikam duygusuyla sergilediği kuralsızlıklar bu operasyonlarda olmayacaktır. Kuşkusuz bu derin paralel arınmadan demokrasi kârlı çıkmalıdır; bunun için de her şey hukuk ve demokrasi içinde yapılacaktır. Böyle olmalıdır ki davalar tamamlandığında bir daha kimse devlete 'paralel kumpas' kurmaya cesaret edemesin. Kaynak Akşam 25.07.2014
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|