|
![]() |
#1 |
![]() Gazete değil ihanet çetelerinin medya ayağını oluşturan yüzsüz köşe işgalcileri zehir saçmaya hala devam ediyor. Yüzlerine tükürsen bişey hissetmezler, küfretsen duymazlar duyupta birşey demezler o kütükler. Bunların tek işleri, hasım olarak gördükleri 'milleti nasıl aldatırız, nasıl azınlık statükosunu koruruz', 'nasıl bu halkın gözünün açılmasını engelleriz', 'nasıl yazılan ihanet senaryolarına uygun yazı yazarız', 'nasıl milletin su içeceği kuyulara zehir atarız' düşündükleri şey bu bunların !
Sadece benim şu gözüme çarpanları kaydettiklerime bir bakın sizde bu gerçeği göreceksiniz... Ben bu lanet olası herifi ilk defa Fethullah Gülen Hocaefendiyi küçük düşürmeye çalışırken tanıdım. Düzgün faydalı şeyler yazacak birisi olmadığından o olayı çarpıtmış uydurmuş yalanlanmıştı o günlerde ; ![]() http://www.samanyoluhaber.com/haber-82381.html Daha sonra Ekrem Dumanlı'nın köşe yazısından Zaman Gazetesi'ne ve ona gönül verenlere saldırdığını öğrendim. İşte o orjinal köşe yazısı; ![]() Yeni Şafak Gazetesi'nede saldırmıştı, sonra köşesinde mahkeme kararıyla tekzip yayınlanmıştı; ![]() Taraf Gazetesi'nede yalanlarla saldırmıştı. Ahmet Altan'ın bu yazısını okumalısınız mutlaka; ![]() Star Gazetesi'nden Ahmet Kekeç'in iflahını kesmeye çalışmış; http://www.stargazete.com/gazete/yaz...ber-188448.htm Dikkat ederseniz; bu gazeteler bu kişiler milletin gözünü açmada , selametini sağlamada, ergenekonu deşife etmede en etkili kişi ve kurumlar !!! % 101 Ergenekonu korumaya saklamaya çalışırken, ve ergenekon planlarına uygun yazarken yakaladığım bir köşe yazısı; ![]() Ve en son bugün Ergenekon ve KCK operasyonunu başarıyla yöneten savcıları hedef almış. Korsan HSYK bildirisine destek verici uygun yazarken; Demişki; "HSYK, savcılık kurumunun itibarını sarsan bu tür uygulamaları cezalandırmayacaksa, neyi cezalandıracak?" "Böylesine kötü bir iddianameyi yazabilen savcılara karşı HSYK'nın bir yaptırımı olmayacak mı?" Ergenekon ve KCK iddianameleri kötüymüş ona göre.. 3. paragrafa bakınız ---> http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yaz...a-hakimler-var Gelin gelin sizde lanetleyin bu henüz deşifre tam olmamış ihanetçi lanet olasıyı..Bunlar benim tesadüfen gözüme çarpanlar..Daha kimbilir neler neler yazmıştır....
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() aydın doğan saltanatının bitmesini dört gözle bekliyorum.
borsada küçük yatırımcıyı dolandırmaktan spk dava açtı. yargı'dan gelecek güzel karar ile inşaallah batma noktasına gelir de gazete ve tv'lerini elden çıkarmak zorunda kalır. aydın doğan'ın sol kolu olan mehmet y.yılmaz ise koyu bir fethullah gülen düşmanıdır.bu yobaz adam ile diyalog kurmak çok zor,doğan'ın memuru olduğu için pek kaale almaya gerek duymuyorum. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Güncelleme
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() ee mason olan bir yayın kuruluşunun yazarlarıda tabiki islama saldıracaklar.daha önce yaptıkları gibi..bizim saf milletimizde onlara inanıyorlar...
Allah bildiği gibi yapsın ... |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() Terbiye dersi verene de bakın!
İlk başlarda, “Başkalarının topuna ne gireceğim, bana ne” diye düşünüyordum. Fakat, mesele, şahsi olmaktan çıkıp, devasa bir memleket ve entelijansiya sorunsalına dönüştü. Konu ne? Mehmet Yakup Yılmaz diye bir salim arkadaş var. Bu arkadaş, eskiden, “soft-porno” dergiler çıkarırmış, iyi bir arkadaşmış, kadından anlarmış, şuymuş buymuş... Bilmiyorum. Mutlaka çok değerli işler yapmıştır, mutlaka bir sosyaliste (sorulduğunda, hâlâ “sosyalist” olduğunu söylüyor) yakışan parlak başarılara imza atmıştır ama, ben onu “genel yayın yönetmeni” olarak aynı anda iki gazeteyi birden idare ettiği ufunetli 28 Şubat günlerden tanıyorum. İkisi de Aydın Doğan’ın gazetesiydi. (Hâlâ öyledir) İkisinin de müşterisi vardı. İkisi de para kazandırıyordu. İkisini de, Allah eksikliğini vermesin, Yakup arkadaşımız çıkarıyordu. Farklı meşrepten, farklı görüşten, farklı ideolojiden iki gazete... Biri açıkça “statükoculuk” yapıyordu, diğeri demokrasiyi savunuyordu. Hadi isimlerini de verelim: Posta ve Radikal. İşbu Yakup arkadaşımız, geçenlerde “terbiye” konulu bir yazı yazdı ve Sabah gazetesi yöneticilerinden, “ağzı bozuk” tesmiye ettiği Engin Ardıç için bir “terbiye odası” açmalarını rica etti. Engin Ardıç gerekli cevabı verdi, taşı gediğine oturttu, ötesini kurcalamak bize düşmez, ama, söz “terbiye”den açılınca, müddei de Mehmet Yakup Yılmaz olunca, harici unsurlara da söz hakkı doğuyor. Evet, “terbiye” önemlidir. Söz söyleme mevkiinde bulunanların, asgari bir nezaketle, (hatta nezahetle) donanmaları beklenir. İyi de, Mehmet Yakup Yılmaz arkadaşımız insanları “terbiye”den sigaya çekme hakkını nereden alıyor? Engin Ardıç terbiyesizdir de, “kuş beyinli”, “ahmak”, “snop”, “iğrenç yaratık”, “mide bulandırıcı güruh” sözlerini ağzından düşürmeyen Özdemir İnce nedir? Engin Ardıç terbiyesizdir de, önüne gelene “müptezeller, alçaklar, şerefsizler” diye yağdıran Yozgatlı Ahmet Coşkun nedir? Engin Ardıç terbiyesizdir de, “kıç”lı, “hortum”lu yazılarla insanda istikrah duygusu yaratan Yılmaz Özdil nedir? Engin Ardıç terbiyesizdir de, halkı “göbeğini kaşıyan adam” diye aşağılayan Bekir Coşkun nedir? Çoğaltmak mümkün... Demek ki, Hürriyet gazetesi yöneticilerinin de bir “terbiye odası” açmaları gerekiyor... Bu Yakup, Cumhurbaşkanı Gül’ün bir beyanatından yola çıkarak, “Yağdı yağmur, çaktı şimşek” ifadesinin yer aldığı mevzun bir “hakaret yazısı”na imza atmış bir yazardır... Bunu da “son söz” niyetine araya sıkıştıralım ki, “terbiye dersi” verenlerin durumu daha iyi anlaşılsın... Ahmet Kekeç, 6.8.2009, STAR |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
![]() Medya teröristi, Fethullah Gülen Hocaefendiyi karalamaya çalışıyor;
Dokunan yanıyor mu? Hürriyet Gazetesi'nde Emin Çölaşan'ın boşluğunu doldurmaya çalışan Mehmet Y. Yılmaz, Fethullah Gülen konulu seriyi sürdürüyor. Dün de üşenmeyip bir derleme yapan arkadaşının gönderdiği metni köşesine koymuş. Keşke kendisi de üşenmeyip yazılanların doğruluğunu biraz araştırsaydı. Bu artık eskisi kadar zor da değil. 3G hızlı cep telefonuyla bile yapabilirdi. İnternette 10 saniyelik çabayla arkadaşının işgüzarlığının kendisini nasıl bir çelişkiye düşüreceğini fark edebilirdi. Öyle tutarsız örnekler veriyor ki biri diğerini yalanlıyor. Mesela "Emniyet'teki Fethullahçı çeteleşme ile ilgili raporlar hazırlayan Ankara Emniyet müdürü ve yardımcılarının da disiplin cezalarına çarptırıldıklarını" söylüyor. Hafızalarımızı tazelemekte fayda var. Ankara Emniyeti'nde meşru istihbarat bölümü haricinde kanunsuz dinleme yapılan 8. kat deşifre edilmişti. Baskını yapan, Yılmaz'ın yazısında 'Gülen mağduru' olarak geçenlerden DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel. Emniyet Müdürü Cevdet Saral'la birlikte yardımcısı Osman Ak ve iki emniyet amiri yargılandılar. Çankaya Köşkü, Yargıtay, bazı gazeteciler ve Genelkurmay'ın aralarında bulunduğu 963 kişi ve kurumun yasadışı dinlenmesiyle ilgili dava zamanaşımı sebebiyle cezasız kapatıldı. Kanunsuz dinlemenin mağduru bazı kişiler açtıkları davaları kazanarak tazminat aldılar. Yargıtay 8. Daire'nin eski Başkanı Naci Ünver, bunlardan biriydi. Karar, hem kanunsuz dinlemeyi kesinleştiriyor, hem de Yargıtay gibi kurumların hedeflendiğini tescil ediyordu. Hürriyet yazarının hukuksuz ve mantıksız mantığından hareket edersek; baskını yapıp soruşturmayı açan Nuh Mete Yüksel'in, mahkûmiyetleri veren mahkemelerin, dava açıp kazanan Naci Ünver'in 'Fethullahçı' olduğuna inanmamız gerekecek. Daha ilginci, o günlerde 8. kat çetesi hakkında en ağır haberleri yapan Hürriyet Gazetesi de okkadan nasibini almalı. Hazırlanan raporun saçmalığını iki yazı ile anlatan Uğur Dündar bile risk altında. Dündar, listenin başına Adil Serdar Saçan'ın konulmasını, saçmalığı anlatmak için yeterli bulmuştu. Nuh Mete Yüksel'in cezalandırılmasına gerekçe gösterilen kasetin hikâyesi daha şaşırtıcı. Avukat arkadaşının ofisinde çekildiği iddia edilen görüntüler, Çağdaş Eğitim Vakfı baskınında ele geçirildi. Yılmaz'a sormak lazım kasetin çekildiği mekân mı 'Fethullahçı', yakalandığı yer mi? Yoksa 'Hâkimlik vakarına yakışmayan davranışlar' maddesine isnat ederek ceza veren Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu mu? Diğer örnekler de bunlardan farklı değil. Mehmet Y. Yılmaz'ın asıl zihniyetinde sorun var ve öncelikle onun çözümlenmesi lazım. Hürriyet yazarı, 10 yıl boyunca en ağır iddialar ve suç isnatlarıyla yapılmış ve beraatla sonuçlanmış bir yargılamayı yok farz ediyor. Üstelik Yargıtay'da iki defa temyizden geçmiş bir beraat kararından bahsediyoruz. Yılmaz bununla da kalmıyor, usulüne uygun soruşturmalar sonunda yetkili mahkeme veya kurulların vermiş olduğu cezaları da görmezden geliyor. Yani Türk hukuk sisteminin 'ak' dediği birine kara çalmaya çalışıyor. Yine hukukun derdest edip cezalandırdığı veya halen yargılaması süren ve haklarında 'kuvvetli şüphe' bulunduğu için tutuklama kararı verilen insanları ise aklamaya çalışıyor. Böyle bir zihniyet ve gazetecilik usulü olabilir mi? İşin aslı şu: Gülen'e dokunan yanmıyor. Kendini yakacak işler yapanlar kahramanlaşıp dokunulmazlık zırhı elde etmek için Gülen'le savaşıyormuş gibi yapıyor. Sahte kahramanlar, en kolay ulaşılabilen 'yel değirmeni' olarak Gülen'i görüyorlar. Artık kimse bunlara inanmıyor, Şanso Panço'ları hariç! Değil mi Sayın Ekşi? Bülent Korucu, 8.8.2009, ZAMAN |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|