![]() |
#1 |
![]() Geçtiğimiz Pazar Tandoğan'da tertip edilen Cumhuriyet mitingini, öncekilere kıyasla daha demokratik bulduğunu söyleyenler oldu. Mitinge baktım, gördüğüm şey asla demokrasi değildi. Çünkü Tandoğan'daki miting; "Anayasal düzeni silahla değiştirmek" suçunu işlediği iddia edilen ve haklarında binlerce kanıt bulunduğu için tutukluluğu devam eden isimlere destek için düzenlenmişti. Önceki mitingler hükümete karşıydı, yaşam tarzı gibi meşru sayılabilecek gerekçelerle maluldü. Ama artık bu, bir adım ileri gitmek ve "hukuk devleti" pankartları altında hukuk devletini hedef seçmek demekti. İlk mitingler, TSK'nın gizli desteğiyle bile düzenlense, üstü kapalı darbe çağrılarına bile sahne olsa, sonuçta sahici gibi görünen birtakım korkular gibi, anlaşılır nedenlere dayanıyordu. Ve bu endişe hali, önceki mitinglere katılanların en azından bir kısmını temize çıkarabilir nüveler taşıyordu. Ama, Tandoğan'da en son gördüğümüz kalabalığın ne için toplandığını bilmiyor gibi yapmamıza imkan yok. Çünkü, o miting, Atatürkçülük şemsiyesinin koruması altında; Ergenekon soruşturmasına karşı ve Ergenekon'dan içeri alınanların serbest bırakılması talebiyle yapıldı. Mitingi kim düzenledi? Süper çağdaş, süper ilerici ama AB ve sandık karşıtı Atatürkçü Düşünce Derneği. ADD'nin başkanı kimdi? Memleketin en demokrat insanı olan, darbecilikle hiç işi olmayan, kendisine neden bunların yapıldığına bir türlü akıl sır erdirilemeyen Şener Eruygur. Peki, Eruygur neden yargılanmaktaydı? Vatanın kara bağrından cephanelikler, bombalar, silahlar, kemikler, krokiler, belgeler, suçlar fışkırmadığı, darbe günlükleri ele geçmediği, telefon konuşmaları ortalığa saçılmadığı halde, sırf ülkenin en saygın, en temiz, en değeri kendinden menkul isimlerine baskı yapmak için açılmış Ergenekon davasından. Şaka gibi değil mi? Ama şakalar bununla sınırlı değildi… Tandoğan'da hem Ergenekon tutuklularına sevgiler, selamlar gönderildi; hem de Danıştay suikastinde katledilen Mustafa Yücel Özbilgin anıldı. İyi de Danıştay davası resmi düzeyde Ergenekon'a bağlandı. Bu, Mustafa Yücel Özbilgin'i öldürmeye azmettirenlerin, darbeye zemin hazırlamak isteyen Ergenekoncularla bağlantısı olduğu, hatta katillerin Ergenekoncu olduğu anlamına gelir ve pardon ama iki seçeneği birden işaretleyemezsiniz: Özbilgin'i yok edenleri lanetlemeye devam edecekseniz, Ergenekoncular'ı destekleyemezsiniz, yok "biz Ergenekoncular'dan yanayız" diyorsanız, kalkıp pişkin pişkin "Özbilgin'i katledenler hesabını versin" numaralarına yatamazsınız… Öte yandan, sahibinin elinden kaçıp tos vurarak Atatürk büstünü kıran Gülsüm İnek'in kabahatini, köy halkının bir kısmının soruşturmaya uğrayarak ödediği, hatta sahibinin başına iş gelir korkusuyla ineği bir başka köye sattığı bir vasatta; Atatürk devrimlerinin hedef alındığından yakınmak için ya bu memlekete uzaydan ışınlanmış olmanız ya da fena niyetlerinizi Atatürkçülük'ün ardına gizlemiş olmanız gerekir ki; ben yukarıdaki örneğin aksine iki şıkkı birden işaretlemek isterim. Kesilip kavurma yapılmadığı ya da meme uçlarına, toynaklarına elektrik verilmediği için ucuz kurtulmuş hayvancağız. Geçmiş olsun diyoruz. Latife bir yana; hakikaten Atatürk devrimlerine sahip çıkmanın, işkencecilerle, suikastçilerle suç ortaklığı yapmak anlamına gelip gelmediğinin tartışılacağı bir ortam yok Türkiye'de ama yani; "dil, din, ırk ortak paydamız" pankartından açığa çıkan faşizmi de mi konuşmayalım? Ergenekon operasyonlarında davaya zarar verecek uygulamaların olduğunu, sözgelimi Yasemin Dündar'ın eşinden habersiz Brezilya'ya gidip geldiği bilgisinin İddianame'ye konulmasını sonuna kadar eleştirelim. Yasemin Dündar'ın Brezilya'da suç bağlantıları içine girip girmediğiyle ilgili bilgi ya da kanıt sunamayıp yalnızca kadınların yurtdışına "yalnız" çıkmalarında bir gariplik olduğu izlenimi verip, üstelik bu düşünceyi yazılı bir metinde dillendirenlere, "Alooo, 21. yüzyılda yaşıyoruz" diye posta da koyalım. "Yasemin Dündar'ın suçu eşinden habersiz seyahat etmekse bu ikisini ilgilendirir, ama yok seyahatlerinde suç unsuru teşkil edecek bağlantılar varsa, bunu da açıklamakla mükellefsiniz" cümlesini çekinmeden, ses yükselterek kuralım. Ama yani lutfen, iki gün önce Tandoğan'da düzenlenen Cumhuriyet mitingine de özgürlük ve demokrasi şöleni havası verip, düzenleyicilerine de sütten çıkmış ak kaşık muamelesi yapmayalım. Değiller çünkü, anladınız mı?
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|