![]() |
#1 |
![]() Mevlid Gecesi 08 Mart 2009 paza gününü, pazartesi gününe bağlayan gece Rebiulevvel ay ının 12. Gecesi olup Mevlid Gecesi’dir. İnsanlığ a hem dünyasını hem de ahiretini anlatmak, onlara kılavuzluk ve mihmandarlık yaparak yollarını aydınlatmak üzere bir şahit, müjdeleyici, uyarıcı ve ışıklar saçan bir kandil olarak seçilmiş ve vazifelendirilmiş olan sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.)efendimizin dünyaya teşriflerinin, 1436’ncı yıl dönümünü idrak etmenin sevincini,huzur ve mutluluğ unu yaşıyoruz. Insanlığın dirilişinde, karanlıktan aydınlığa çıkışında ve katılaşmış kalplerin yumuşamasında çok önemli bir yere sahip olan, böyle şerefli ve mübarek bir gün vesilesiyle bütün müslümanları tebrik ediyor, kalplerindeki mevcut Hz. Peygamber (S.A.V.) efendimizin sevgisinin daha da çoğ almasını, Hz. Peygamber (S.A.V.) efendimizin sevgisinin bütün gönüllere sirayet etmesini ve kök salmasını Yüce ALLAH’tan niyaz ediyorum. Yüce Rabbimizin lütuf ve keremi ile pek şerefli ve mübar ek olan bu geceyi idrak etmiş bulunuyoruz. Kudsiyetiyle gönüllerimize feyiz ve bereket bahşeden Mevlid kandilini tekrar idrak etmenin sevinç ve mutluluğunu yaşamaktayız. Yüce Rabbimize sonsuz şükürler ve hamd ü senalar olsun. Mevlid Kandili Müslümanların, sınırsız af ve merhamet sahibi olan Yüce ALLAH’a sığınarak günahlardan arındıkları, ilahi lütuf ve bereketlere eriştikleri müstesna zaman dilimlerinden birisidir. Mevlid Gecesi, bütün Islâm âleminin mukaddes kabul edip ihya ettiği en mübarek gecelerden biridir. Yüce Yaratıcının insanlığa gönderdiği en son rahmet elçisi, Ilahi vahyin son ve tamamlayıcı halkası Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) efendimizin ALLAH’tan getirdiği ilahi daveti, sünnetini ve örnek ahlakını anlamak, O’na duyulan derin sevgiyi gönüllerden sözlere ve toplumsal bilince aktarmak amacıyla asırlardır. Müslümanlar O’nun dünyaya gelişini Mevlid Kandili olarak kutlamaktadır. Mevlid kutlanması bir bid’at-i seyyie değildir. Baz ı bozuk fırkalar ve onlar ın mensupları Resûlullah (S.A.V.) Efendimizin doğum yıldönümünün kutlanmasını kötü bir bid’at olarak görüyor ve bu kutlamayı yapanları kınıyor. Bu kötüleme ve kınamalar yersizdir. Süyûtî, Ibn-i Hacer Askalanî ve Ibn-i Hacer el-Heytemî gibi büyük din âlimleri ve daha nice ulema ve fukaha, Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin doğ umunun kutlanmasını güzel bir yenilik olarak görmüşler ve tahsin etmişlerdir. Mevlid kelimesi, “doğum, doğum yeri ve doğum vakti” gibi anlamlara gelir. Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) efendimizin doğumunu anlatmak için kullanılan “mevlîd-i nebî” Türkçemiz’de kısaca mevlid kandili olarak anılır. Mevlid törenleri Islâm dünyasında yaygınlık kazanarak günümüze kadar devam etmiştir. Esasen Resûlullah (S.A.V.) efendimizin doğum yıldönümünü kutlama maksadıyla başlayan mevlid töreni giderek, Kadir, Mîrac, Regaib ve Berat gecelerinde veya sünnet, evlenme, ölüm, deprem gibi önemli olaylar vesilesiyle yapılmaya başlanmış ve toplumsal geleneğimizde yer alan önemli bir dinî-kültürel öğe olmuştur. Osmanlılar döneminde mevlid törenine ayrı bir önemin verildiği bilinmektedir. Osmanlı’nın ileri döneminde Mevlid Alayı diye anılan görkemli törenlerde şeyhülislâm, vezirler ve diğ er askerî ve mülkî erkân, büyük müderrisler, belli bir düzen içinde rebîülevvel ayının on ikisinde Sultan Ahmed Camii’nde yerlerini alırlardı. Padişahın gelmesinden sonra vaazlar verilir, mevlidhanlar tarafından Süleyman Çelebi’nin yazdığı mevlid okunur ve bu esnada Medine’den getirilmiş olan hurmalar camide bulunanlara ikram edilirdi. Edebiyatımızda Peygamberimiz’in doğum günü olan bu kutlu günü anlatan birçok eser yazılmıştır. Bunlar içinde Süleyman Çelebi’nin yazdığı mevlid, Osmanlı’dan beri halen ülkemizde değişik vesilelerle coşkuyla, bir âyin atmosferi çerisinde okunmakta ve dinlenmektedir. Mevlid okuma ve okutmanın bid‘at olduğu şeklinde birtakım iddialar gündeme getirilmiştir. Bid‘at, Hz. Peygamber (S.A.V.) efendimiz zamanında olmayan “dinî” mahiyetli bir hususun sonradan dine sokuşturulması, dinden sayılması olarak tarif edilir. Mevlid okuma ve okutmanın bid‘at olarak nitelendirilebilmesi için ona, “Ölünün kırkıncı gününde veya sene-i devriyesinde mevlid ok utmak gereklidir” demek gibi dinî bir gereklilik veya ibadet şeklinde bir muhteva yüklenmesi gerekir. Mevlid okumanın gerekli, vâcip veya mendup olduğu iddia edilmediğine, en fazla bunun hoş ve güzel bir gelenek olduğ u bilinip kabul edildiğine göre bunun bid‘at olarak değerlendirilip, insanların kafasına kuşku sokmak son derece yanlıştır. “Mevlid okunacağına hatim okunsa, Kur’an-ı Kerim’den bir bölüm okunsa daha sevap ve daha faziletli olmaz mı?” şeklindeki bir itiraz da yersizdir. Kur’an-ı Kerim okumak, namaz kılmak daha sevap ve faziletli bir davranıştır, ama burada mesele sadece sevap meselesi değildir. Mevlid, toplumsal bir coşkunun, Hz. Peygamber (S.A.V.) efendimizin sevgisinin ve ona bağlılığın üst düzeyde edebî ve estetik olarak hissedilmesi, yaşanması ve dışa vurulmas ı demektir. Kur’an-ı Kerim okumakla mevlid okumayı birbiriyle mukayese etmek veya birini diğerine alternatif göstermek yerine ikisini ayrı ayrı ve her birini kendi yeri ve amacı doğ rultusunda değerlendirmek ve yaşatmak daha doğru olur. Burada hatırlanması ve hatırlatılması gereken önemli bir husus vardır; o da mevlid gibi dinî eğitim ve coşkuyu içeren sosyal ve geleneksel törelerin aslî ibadetlerin yerine geçmediği, bu tür sosyal ödevlerin kişileri üzerlerine bizzat gerekli olan namaz, oruç, Kur’an okuma, infak ve yardım gibi dinî yükümlülüklerden muaf tutmadığı hususudur. Ancak günümüzde, özellikle de toplumumuzun dinî konularda sağlıklı ve doğru şekilde bilgilendirilmemiş kesimlerinde mevlid, türbe ziyareti, Kur’an-ı Kerim okutma, mübarek gün ve gecelerde dinî törenlere katılma gibi daha çok şekille ilgili dindarlığın hayli rağbet gördüğü ve bunun giderek dinî vecîbelerin yerini aldığı da üzülerek müşahede edilen bir gerçektir. Halbuki bütün bunlar, özde yakalanan ve yaşatılan dindarlığı ve gerçek dinî vecîbeleri güzelleştiren ve kolaylaştıran tâli ve şeklî katkılar olarak tanınmalı ve bilinmelidir. Ancak bu gibi kutlamalarda, Islâm’ın ruhuna ve Şeriat-ı Ahmediy’yeye aykırı haller ve şeyler olmamalıdır. Mehmet Talu'nun Mübarek Gün ve Geceler Kitabından alıntıdır.
![]() Konu kasım tarafından (03-08-2009 Saat 04:42 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |