AYİNESİ İŞTİR KİŞİNİN...

MHP’nin seçimlerden önce çarpıcı sloganları vardı. Seçim meydanlarındaki dövizlerine, pankartlarına bunlar yazılmıştı.

Sanırdınız ki devleti baştan ayağa yenileyecek, kötü giden herşeye bir “dur!” diyecek, bu düzenin kaymağını yiyenleri bertaraf edecek... Neler neler!

“Son Çare” nasıl yolsuzlukların aklayıcısı oldu?
Mesela şöyle diyordu MHP: “Yolsuzlukları önlemede; tek ve son çare MHP’dir!”

MHP’nin hükümet ortağı olmasının üzerinden neredeyse beş ay geçti. Deprem oldu. Af yasası çıkarıldı. Gerçek görüldü. Mesut Yılmaz’dan Ayşegül Tecimer’lere kadar ne kadar yolsuzluktan, dolandırıcılıktan, hırsızlıktan sabıkalı varsa, MHP hepsini affetti. Geçmişte benzer kararlardan sonra düzen partileri “ANAP-Matik”, “REFAHYOL-matik” gibi adlarla anılır olmuştu.Şimdi benzetme, bu koalisyona ve MHP’ye de uygundur. MHP-Matik, yolsuzlukların, hırsızlıkların aklayıcısı olmakta düzen partilerinden hiç de geri olmadığını gösterdi.

Tabii sadece yolsuzlukları aklama değil. Bizzat kendileri de yolsuzluk yapmaktan geri kalmıyorlar. MHP’li Bayındırlık Bakanı Koray Aydın deprem bölgesinde ısrarla kalıcı konut yapmayı reddedip prefabrik konutlarda ısrar etti. Neden? Türkiye’de prefabrik konut üreten tek şirkete; yani Doğramacı’nın Tepe İnşaat’ına daha fazla kazandırmak için.

MHP yolsuzlukları böyle önlüyor.

Şu sözler de MHP’nin “Yoksullukla Mücadele Projesi”nden:

“En ufak bir selde müteahhit hatası ve malzemeden çalmaktan dolayı yıkılan köprüler, düşük şiddetli bir depremde yıkılan kamu binaları... ve yapıldıktan kısa bir süre sonra çöken yollarımız, denetimsizlik ve ‘devletin malı deniz’ sözüne verilebilecek çarpıcı ve somut örneklerdir.”

Depremden sonra hangi yetkililer hakkında soruşturma açtırdı acaba MHP? Soruşturma bir yana tüm hükümet olarak en büyük hırsız Kızılay’dan başlayarak tüm suçluların savunucusu oldular. Bu arada “En ufak bir selde müteahhit hatası ve malzemeden çalmaktan dolayı yıkılan köprüler, düşük şiddetli bir depremde yıkılan kamu binaları”nın çoğunun müteahhitlerinin de MHP’li müteahhitler olduğu açığa çıktı.

Üstelik MHP seçim öncesinde affa da çok karşıydı.

“74 affı ile ah aldı, ‘98’de kendisi affa kaldı...” sloganı ile Ecevit’i eleştiriyordu.Şimdi, biraz içlerine sinmese de kardeş kardeş bu affı çıkardılar. MHP hırsızların, Kırcı gibi katillerin çetelerin, işkencecilerin affedilmesine alkışlarla onay verdi.

“Ürkek değil erkek parti...” nasıl korkak tavşan oldu?

“Ürkek” Faziletçiler 28Şubat kararlarına ve türban yasağına karşı ciddi hiçbir şey yapmamıştı. Ama MHP gelecek, bunu da değiştirecekti; çünkü o “erkek”ti.

Sonuç? MGK kararları uygulanmaya devam ediliyor. FP milletvekili Merve Kavakçı türbanlı diye Mecliste yemin ettirilmediğinde, korkak bir tavşan gibi meclisin bir köşesine sindiler, “erkekçe” davranıp türbanı savunamadılar. Daha da ötesi, MHP’li kadın milletvekilleri başlarındaki türbanı çıkardılar. Türban yasağı yaygınlaştırıldı. MHP canını dişine takıp bunları onayladığı halde, Kıvrıkoğlu büyük bir vefasızlık örneği göstererek imalı bir şekilde MHP’yi uyarıyor; “erkek” Bahçeli orduyla arasında çok iyi bir uyum olduğunu söylüyor.

Ya “Lider Ülke Ülküsü”ne ne oldu?

Veciz sloganlardan biri daha: “Lider ülke Türkiye ülküsü MHP ile gerçekleşecektir.”

İktidarda öyle bol keseden üfürmek zordu. IMF’nin, emperyalistlerin dayatmaları altında, MHP’nin bu sloganı da rüzgarda kum gibi savrulup gitti.

İlk iş, Bahçeli Amerikan büyükelçisi ve gelip giden teftişçi Amerikalılarla görüştü. Kendini kabul ettirmeye çalıştı, onların övgülerine mazhar oldukça uysallaşıp istedikleri yasaları çıkarmanın derdine düştü.

Tahkim’i imzaladı. Tahkim’in ne kadar zararsız olduğunu kamuoyuna anlatmak için cansiperane çalıştı. Bugün tek bir dış politika konusu yoktur ki Amerikalılardan izinsiz karar verilsin ve uygulanmaya geçilsin...

Tek bir maliye siyaseti yoktur ki IMF karışmasın, bağımsız kararlar alınabilsin...

“Ülkücü” kelimesini çok severler ama bir ülküleri yoktur. Ulusallıkları yoktur. MHP’nin “lider ülke” ülküsünün emperyalizme kul köle olmak anlamına geldiğinin görülmesi çok çabuk oldu.

“Milletten oy aldı Hacı ile Bacı, müslümana yutturdular acı ilacı...”

Peki şimdiki durum nedir? MHP, bu sloganlarla “Hacı ile bacı”nın oylarını çaldı. Ve onların yerine acı ilacı kendileri yutturmaya başladılar.

Seçimlerden bu yana enflasyon yüzde 90’lara vurdu. Gün geçmiyor ki bir zam yapılmasın. Eh, ne de olsa “kemerleri sıkmak” gerek; “herkes fedakarlık” yapmalı. Diğer düzen partilerinin ağzından ne duymuşsak, şimdi hepsi MHP’liler tarafından tekrarlanıyor.

MHP’nin seçim sloganlarından biri de, “Kadrolaşmalara son vereceğiz”di.

Bu konuda da en az diğer vaadlerinde olduğu kadar tutarlılar(!) Osman Durmuş Sağlık Bakanlığı’nı kendi kadrolarıyla dolduruyor. Koray Aydın’ın müsteşarı bakanın arkasında el pençe dururken fiili müsteşar yanında oturuyor. Devlet Bakanlıklarındaki kadrolar eşe dosta dağıtılmış.

MHP daha Milliyetçi Cephe döneminden bu işlerin nasıl döndüğünü, burjuva partilerinin kendi taraftarlarına nasıl arpalıklar dağıttığını çok iyi bilir. Üstelik o, bu kadrolaşmalar aracılığıyla halka saldırılarını daha yoğun sürdürür. Faşist kadroların hemen hepsi eski katiller veya katillerle ilişkisi olanlardır. MHP onlara vefa borcunu da böyle ödemektedir.

“Değişmiş, değişmiş...”

Seçimlerden hemen sonrasını hatırlayın. Gazetelerin köşe yazarları, tv yorumcuları “MHP değişti” havasındaydı:

“Valla, değişmiş gibi görünüyor.”

“Değişmiş canım, vallahi değişmiş.”

“Hımm, bana kalırsa değişmiş.”

“Değişmiş de ne şeker olmuş... Aferin MHP’ye...”

“Değişen MHP ortanın sağına lider olacak...”

Neyi değişmiş?

Irkçılığı mı değişmiş? Osman Durmuş’un sözlerini tekrar okusunlar.

Katilliği mi değişmiş? MHP’nin af tasarısına koydurduğu Kırcı maddesine bir daha baksınlar.

Tekellerin beslemesi oluşu mu değişmiş? Prefabrik evlerdeki ısrarına, bu ihalelerin kimlere verildiğine baksınlar.

Kadroculuğu mu? Sağlık Bakanlığı, İmar Bakanlığı, Devlet Bakanlıkları, bunlara bağlı kuruluşlar...

İşte değişti denen MHP;

Yalancı, ırkçı, kadrocu, dediğini yutan, hırsız ve sahtekar, talancı ve YALANCI!