AK Gençliğin Buluşma Noktası
Köşe Yazıları Köşe yazıları burada paylaşılıyor.



Cevapla
Seçenekler
 
Alt 04-02-2008, 14:10   #1
Kullanıcı Adı
akıncı beyi
Standart MİLLİ GAZETE YAZILARI ( Hak geldi Batıl zail oldu )
BİR DUAYENİN AĞZINDAN MİLLİ GÖRÜŞ VE ERBAKAN



Hazırlayanlar: Mustafa Yılmaz- Ebubekir Gülüm


Erbakan’ın projeleri siyonistleri korkuttu

Erbakan, İslâm Birleşmiş Milletleri, İslâm Ortak Pazarı, İslâm Dinarı gibi projeleri ortaya koyduğunda hayal, ütopya ve olmayacak bir şey gibi bakıyorlardı. Önemini kavrayamadı kimse. Ama kavrayanlar da oldu. Kavrama işini en iyi, Yahudi yaptı. Avrupa Birliği kavradı. Avrupa Ortak Pazarını kurdu, ortak para birimine geçti.

Genç bir din görevlisiydim. Ulucanlar camisine gelen cemaat arasında bürokrasi ve siyaset dünyasının tanınmış isimleri vardı. Bunların bir çoğu Türk siyasetine damga vuran isimler oldu. Özellikle Cuma namazlarına gelenler arasında Turgut Özal, Korkut Özal, dönemin bakanlarından Mehmet Turgut, Faruk Sükan gibi isimler vardı. Ancak bir tanesi çok dikkat çekiyordu. Etkileyici bir duruşu vardı. Çevresindeki insanlarda ona Hocam diyerek özel bir saygı ve hürmet gösteriyorlardı. Ama ben kim olduğunu bilmiyordum. Bir gün gazetelerde resmini gördüm. Gazete’deki resmin altında Prof. Dr. Necmettin Erbakan yazıyordu. Faiz’in ülke için büyük bir bela olduğunu anlatan bir demeci vardı yanlış hatırlamıyorsam. O zaman anladım Erbakan olduğunu. Cuma namazlarından sonra caminin içindeki küçük odada 15-20 dakikalık sohbetler yapmaya başladık. Ve benim Cuma vaazlarım bu sohbetlerinde etkisiyle İslam’ın dünya görüşü, İslam iktisadı, İslam’da faiz gibi konular olmaya başladı. O günden sonra da TOBB’daki mücadelesi, bağımsızlar hareketi, MNP, MSP bugüne kadar hiç yanından ayrılmadım.

TOBB mücadelesinde korumalık yaptı

Erbakan Hoca, daha o zaman memlekette adil bir düzen olsun istiyordu. Türkiye’yi dolaştı. TOBB’daki mücadelesi bunun ilk örneği oldu. O zaman kredileri Odalar Birliği dağıtıyordu. Anadolulu işadamından toplanan kaynaklar, İstanbul’daki patronlara, dükalıklara kredi olarak gidiyordu. İlk mücadelesini bu haksızlığa karşı verdi. Havuz sistemini ilk orda kurdu. TOBB dükaları değil, Millî Sanayiyi, Anadolu sermayesini desteklemeye başladı. Tabii bu durum sermaye dükalarını rahatsız etti. Büyük yaygaralar koptu. Sistemleri, düzenleri bozulanlar, rantları kesilenler yaygarayı kopardı. Zaten milletimiz orda verilen mücadeleyi çok iyi biliyor. Biz o zaman TOBB’da Erbakan’ın yanında yer alan gençlerin arasındaydık.

Hocam, mühendis ol dedi

Ankara Ulucanlar’da imamlık ve vaizlik yaparken İstanbul Hukuk fakültesini kazanmıştım. Hukuk fakültesine kaydımı yaptıracaktım. Ama hocam; “Senin mühendis olman lazım” dedi. O yüzden Mühendislik fakültesinin sınavlarına girip orayı kazandım. Hocamın isteği doğrultusunda mühendislik okudum.

Mühendislikten sonra iş hayatına atıldık. Mekke-i Mükerreme, bizim iş hayatımızın ağırlıklı merkezi oldu. Buradaki çalışmalarımız 28 senedir devam ediyor.

Mekke-i Mükerreme’den Millî Görüş’e bakış

Malum Mekke-i Mükerreme’de Hac ibadeti nedeniyle bütün ülkelerin nabzını tutmak mümkün. Her taraftan insan geliyor. Gelenler içinde parti liderleri, devlet yöneticileri, profesörler, kanaat önderleri de var, çiftçisi, işçisi, köylüsü de Hepsinden memleketleri hakkında bilgi alıp, Müslümanların dünyadaki durumu hakkında konuşuyoruz.

Konuşurken ilk önce bize sordukları şey, ‘Türkiye’de Erbakan’ı tanıyor musunuz? Erbakan, nasıldır? Sıhhati nasıldır? Ne yapıyor?’. Ardından ‘ Biz onu memleketimizde çok yakından takip ediyoruz’ diyorlar.

Bizim cevabımız ‘evet tanıyoruz, onunla beraberiz’ deyince karşıdaki insan, bizi ikinci kez kucaklayarak huzur ve hoşnutluk içerisinde sohbete devam ediyor. Bunu söyleyenler arasında, parti liderlerinden, cemaat liderlerine, işçiden, bürokrata her kesimden insan var. Dedikleri şey şu: “Allah Erbakan’dan razı olsun. Erbakan, İslam aleminin lideridir. Erbakan, bizim ufkumuzu açan bir insandır. Dünyada Müslümanları ve insanlığı sömürmek amacıyla kurulmuş bir düzen var. Bu düzenleri, yıkmak için planlı, programlı ve bütün dünyaya hitap eden bir çalışmayı, Erbakan ortaya koymuştur” diyorlar.

Liderlik doğuştan gelen bir özellik

Ben Lider olunmaz lider doğulur diye inanıyorum. Erbakan Hoca Ulucanlar’da o küçük odada sohbet ederken de liderdi, TOBB’daki mücadelesinde de liderdi, siyasette de gerçek bir liderdi. Bunu hissediyorsunuz. Çevresindeki insanların hemen hemen tamamı daha o zaman “Hocam” diyerek kendisine özel bir hürmet gösteriyorlardı. Çevresini hemen etkisi altına alan bir özelliğe sahipti. Yani liderlik Allah’ın bazı insanlara bahşettiği özel bir ayrıcalık. Cenabı Hak kendisine bu özelliği vermiş. Öyle ki daha öğrenciliğinde bu ufku, bu farkı ortaya koyan bir insan. Bu topraklara, bu millete özgüvenini Erbakan aşılamıştır. Doğu medeniyetinin batı medeniyetinden çok daha üstün olduğunu ortaya koyan, herkesin yüzünü Batı’ya çevirdiği bir dönemde, tek başına buna karşı koyan ve bu anlamda sadece Türkiye’de değil bütün İslam âleminde liderliğini kabul ettirmiş bir insan.

Ondan önce Müslümanların hali Türkiye nasıldı? Komünizmle mücadele dernekleri vardı. Bir tarafta komünistler bir tarafta kapitalistler. Komünizme karşı mücadele ediyoruz denilirken aslında kapitalistlerin oyununa geliniyor. O döneme bakıyorsun Demirel, inşallah, maşallah diyerek iki kelimeyle Müslümanları arkasına topluyor. Öyle ki adı Nurlu Süleyman’a çıkıyor. Foyası sonradan ortaya çıkıyor ama ülke kaybediyor, insanımız kaybediyor. Kapitalizm ve komünizm mücadelesi. Oysa ikisi de sonuçta aynı. Hakk’ın değil, gücün esas alındığı sistemler. İşte orada biri çıkıyor. Hakk esastır diyor. Bunu söylemekle kalmıyor hayata geçiriyor. Bu oyunu bozuyor. Bunların hepsini bir kenara atıp bu milletin tarihi, kimliği, değeri Millî Görüş’tür diyor.

Erbakan’ı siyonistler anladı, biz anlayamadık

Erbakan, İslam Birleşmiş Milletleri, İslam Ortak Pazarı, İslam Dinarı gibi projeleri ortaya koyduğunda hayal, ütopya ve olmayacak bir şey gibi bakıyorlardı. Önemini kavrayamadı kimse. Ama kavrayanlar da oldu. Kavrama işini en iyi, Yahudi yaptı. Avrupa Birliği kavradı. Avrupa Ortak Pazarını kurdu, ortak para birimine geçti.

Erbakan’ın ne demek istediğini Yahudiler ve batı ülkeleri çok iyi kavradığı için, bunun ne anlama geldiğini bildiği için Hoca’nın aleyhine daha baştan beri harekete geçti. Her türlü engeli çıkarmaya başladı. Erbakan’ın mücadelesine baktığınız zaman bunun ne anlama geldiğini daha iyi anlıyorsunuz. Türkiye’de en fazla üzerine gelinen liderdir. Hapse atıldı, partileri kapatıldı, siyasi yasaklar getirildi.

Erbakan’ın en başından beri üzerinde durduğu en önemli konulardan birisi de İslam ülkeleri NATO’sudur. İslam ülkelerinin ortak savunma teşkilatı kurulmasıydı. Bugün yaşadığımız süreci, Irak’ın işgalini, Afganistan’ın işgalini, Filistin’de yaşananları düşünürseniz bunun ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlarsınız. Bu yüzden Erbakan, daha işin başında Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bünyesinde Savunma Müsteşarlığı oluşturdu.

Erbakan Hoca başlattı ilk bu çalışmayı. Öbürleri, ABD zaten silah satıyor. Ondan alırız yaklaşımı içindeydi. Satıyor ama her şey kendisinin elinde. İsterse hemen durduruyor. Uçağı satıyor ama uçağın beyni olan sistemin yazılımını size vermiyor. Kodlarını vermiyor. İstemediği an siz kıpırdayamıyorsunuz. Uçaklarınızı bir anda bloke edebiliyor.

NAZIM KARAMAN

1944 yılında Trabzon Sürmene’de doğdu. İlk başkaldırısını 19 Mayıs lisesinde öğrenciyken M.Akif Ersoy’a, “Gerici, yobaz, örümcek kafalı” diyen Edebiyat Öğretmeni’ne karşı yaptı. Bu yüzden edebiyat’tan sınıfta kaldı. Bu olay ağırına gidince fark derslerini verip İmam Hatip Lisesi’nden diploma aldı. Ardından Medine’deki Camiatül İslam Üniversitesi’nde okudu. Mezuniyetinden sonra 1964 yılında Ankara’ya geldi. Ankara Ulucanlar Camii’nde İmam hatiplik görevine başladı. Camiye gelenler arasında Türk siyaset ve bürokrasi hayatına damgasını vurmuş ünlü isimler vardı. Turgut Özal, Süleyman Demirel, Recai Kutan, Korkut Özal, Sadettin Bilgiç, Fehim Adak vardı. Ama cemaatin içindeki ünlü isimlerden birisi Nazım Karaman’ın hayatındaki en etkili oldu. O isim Millî Görüş Lideri Necmettin Erbakan’dı.

Gelin Ulucanlardan, Medine’ye, imamlıktan, Mühendisliğe uzanan ama her daim Millî Görüş’le özdeşleşen bir hayatı Nazım Karaman’ın kendi ağzından dinleyelim.

Kurtuluşun formülü D-8’de gizli

Büyük çapta bir tahribat var. Çağdaşlık adına, batıcılık adına yapılan tahribatlar. Oysa bizim tarih boyunca sahip olduğumuz en büyük güç imanımız, inancımız, değerlerimiz. Bunları kaybedersek hiçbir şeyimiz kalmaz. D-8 bunun bir nüvesidir.

Peki şimdi soruyorum, bunun karşısında bizim devlet olarak tedbirimiz nedir? ABD’den silah almak mı, İsrail’den silah almak mı! Bu nasıl olur? İşte Erbakan en başından beri bunu söylüyor. O yüzden millî savunma sanayi diyor. O yüzden kendi tankımızı, uçağımızı yapmamız lazım diyor. Ve bu yüzden Erbakan’ı sevmiyorlar, engel koyuyorlar, siyasi yasaklı hale getiriyorlar. Eskiden yerli malı haftası, yerli sanayi çalışması olurdu. Şimdi Türkiye’de bilgisayar, teknoloji patlaması yaşanıyor. Ama bir telefon, bir bilgisiyar üretilmiyor. Bunu biz üretemez miyiz? Eder. Ama imal etme yoluna gidilmedi. Paralarımız hep yurtdışına gitti. Milyar dolarlarımız gidiyor. 900 sene İslam medeniyetinin hâkim olduğu İspanya’nın en uç noktasındaki, Cebeli Tarık’a gittim. Orada bir camiye Cuma namazı kılmaya gittik. 60’a yakın değişik milletten insan var. Namazı kıldık. Namazdan sonra İmama selam verdim. Arapça, konuştuk. Oradaki insanlarla tanıştık. Ve ben Türkiye’den geldim deyince, önce Erbakan’ı sordular. Sonra iki defa beni kucakladılar. Niye iki kez kucaklıyorsunuz beni diye sordum? Dedi ki içlerindeki bir profesör; “Birinci kucaklamamız sen Osmanlının varisisin, onun için.”

“İkinci kez kucaklamamızın nedeni ise; Millî Görüş’te çalışan bir insan olduğun için”

Afrikalı gariplerin Erbakan sevgisi

Alışveriş yaptığınız mağazalarda Türk olduğunu anlarlarsa Erbakan’ı soruyorlar. Eğer ‘biz onunla beraberiz’ diyorsanız gerçekten alışverişte size ciddi bir tenzilat yapıyorlar.

Mekke’de Zemzem dolduran Afrikalı insanlar var. Garipler, oranın en fakir insanları. Bidonlara Zemzem doldurup ondan para kazanıyorlar. Bir çoğu hiç okuma yazma bile bilmeyen Sudanlılar. Normal zamanlarda 2 riyale, kalabalıksa 5 riyale dolduruyorlar. Çok şahit oldum orada, arada Erbakan’la ilgili bir konuşma geçtiyse ve sizin Erbakan’ın hareketinde yer aldığını anladılarsa ‘hayır senden para almam” diyorlar. Üstelik, zemzem bidonunu getirip istediğin yere bırakıyorlar.

Öyle bir sevgi. Yine siz yazmıştınız Sudan’da bir milletvekili hanım, oğluna Erbakan ismini koyuyor. Erbakan’a olan sevgisinden, onun mücadelesine duyduğu hayranlıktan. Biri en fakiri, biri oranın milletvekili. Ama aynı sevgi var.

İşlerimiz nedeniyle dünyanın bir çok yerine gidip geliyoruz. Her yerde Millî Görüş’ü takip var. Sudan’da Turabi, “Bizim liderimiz Erbakan’dır” diyor.

Cezayir’i sallayan liderler ile görüşmelerimiz oldu Cidde’de. Aynı şeyi söylüyorlar. Pakistanlı cemaat önderleri aynı şeyi söylüyor. Ne söylüyorlar; “Erbakan’dan Allah razı olsun” diyorlar. Niye söylüyorlar? Hocam İslam âlemiyle irtibata geçti. Onlarla, bu liderlerle çok toplantılar yaptı. Onlar, Dünyadaki zulüm düzeninin nasıl çalıştığını Hocamdan öğrendiler. NATO, Sento, BM nedir? Ne şekilde kuruldu? Ne iş yapıyor? Kime hizmet ediyor, Bunların hilelerini ve nasıl zulüm yaptıklarını teferruatlarıyla Erbakan’dan dinlediler, anladılar.

Ahlâkî ve manevî tahribat

Türkiye ve İslam dünyası üzerinde oynanan en tehlikeli oyunlardan birisi de ahlaki ve manevi tahribattır. Bu milletin gençlerin kendi tarihinden, kendi değerlerinden kopartmaktır. Onlarca kanalda onlarca dizi var. Ne kültürümüzle ne değerlerimizle alakası var. Gayri ahlaki ilişkilerin ön plana çıktığı diziler. Büyük çapta bir tahribat var. Çağdaşlık adına, batıcılık adına yapılan tahribatlar. Oysa bizim tarih boyunca sahip olduğumuz en büyük güç imanımız, inancımız, değerlerimiz. Bunları kaybedersek hiç bir şeyimiz kalmaz.

D-8 insanlığın kurtuluş projesidir

D-8 bunun bir nüvesidir. Niye? D-8 ile evvela sekiz tane ülke bir araya geldi. Daha sonra artacak. Millî Görüş’in D-8’i kurarken ortaya koyduğu prensipler, dünyada sadece Müslümanları değil bütün insanların kabul edeceği ve hasret çektiği prensiplerdir. Osmanlının uyguladığı prensipler. Sömürü yok. Öncelikle adalet.

Şimdi BM’yi kurmuşlar. 5 tane ülke ne derse o alacak. Böyle adalet mi olur? Nitekim İslam ülkeleri sözkonusu olunca her türlü yaptırımı uygulayan BM, İsrail’e gelince hiçbir şey yapmıyor.

D-8’ler kuruldu. Şimdi yapılması lazım gelen şudur. Evvela Müslüman memleketlerdeki yöneticiler, akıllarını başlarına almaları lazım. Ve BM’den ayrılmaları lazım. En aşağı 10 tane devlet BM’den çekilmeli. Onlardan 3-5 tanesi D-8’e gelsin. Dünün sosyalistleri, ABD filoları için gösteri yapıyorlardı. Şimdi ABD’ci oldu. Bugün sahte Atatürkçüler, o solcular, komünistler hep ABD mandacısı oldular. Türkiye’nin bağımsızlığı, bugün büyük çapta tehlikededir. Onun için icraat mühim. Ve kurtuluşun formülünü hem teorisiyle hem de pratiğiyle Millî Görüş ortaya koymuştur. Formül, İslam ülkelerinin birliğidir, D-8‘lerdir. Formüle uyarsan kurtulursun, yoksa Allah muhafaza batarsın, yok olursun. Bu kadar açık.

Erbakan abartıyor diyenlere cevap

Bazıları diyor ki Efendim Erbakan da abartıyor. 40 yıldır aynı şeyi söylüyor. Siyonizm diyor başka bir şey demiyor. Yahudilerin ve siyonizmin aleyhinde çok atıp tutuyor. Hatta ileri gidiyorlar ve Erbakan böyle yaparak Yahudilerin propagandasını yapıyor. Ben de diyorum ki onlara; “Siz hiç Kur’an okumuyor musunuz? Kur’an-ı Kerim’de en fazla hangi ayetler var? Yahudilerden niçin uzun uzun bahsediliyor? Kafirlerden 2-3 mısrada bahsedilirken Yahudilerden uzun uzun bahsediliyor. İnsanlık tarihinde peygamber katleden, sürekli dünyada karmaşa, fitne çıkartan Yahudi olmuştur. Onun için Kur’an insanlığa anlatıyor. Sadece Müslümanlara değil. Gönderdiği kitap ve peygamberle beraber.

Bunu anlatıyor ki, bundan tedbir alalım, ibret alalım diye. Huzursuzluğu önleyelim diye. Şimdi Kur’an böyle söylüyor diye, Haşa, Cenabı Hak da mı Yahudilerin propagandasını yapıyor. Böyle bir şeyi iddia etmek mümkün müdür.

Türkiye’deki çarpık düzen

Bunun dışında insanlık tarihinde çok peygamberler geldi. İnsanlık azgın bir duruma gelince, ‘bizi ya Rab bu zulümlerden kurtar’ denildiği noktada; ya bir deprem, ya bir sel, ya rüzgar, ya yağmur gelmiştir. Ve kavimler batıp gitmiş, yerine yenileri gelmiştir.

Ama Allah bunu halleder diye yatıp uyumak, müslümanın işi değil. Müslüman çok çalışacak. Ama büyük görünen, ABD hiç bir şeydir. 5 dakikalık iştir. Ne parası, ne teknolojisi, ne gücü bir şey ifade etmez. Yaptığı zulümlerin karşısında, kendisini Rab olarak gördüğü noktada bir kasırga ile yerle bir olur. Biz istiyoruz ki, Türkiyemiz ve İslam aleminde yöneticiler işbirlikçi olmasınlar. İnançlarına dönsünler, Millete dönsünler, Huzuru saadeti inancımıza dönerek, batıla sırt çevirerek bulabiliriz. Türkiye’deki çarpık düzen dünyanın hiçbir yerinde yok. Hiçbir Müslüman memlekette hatta müstemleke memleketlerde Müslümanlar kendi kitabı Kur’an-ı Kerim’i okumayı bilmesin. Kur’an öğrenmek yasak olsun. Bu sadece Türkiye’de var.

Müstemleke olan ülkelerde bile bu haklar verilmiştir. Örneğin Hindistan. Bu ülkede Müslümanlar var ama müstemleke. Orada işçilerle ile sohbet ediyoruz. Onları dedim ki; “Hepinizden bir şey istiyorum; Ku’ran-ı Kerim’i öğrenmenizi istiyorum” Tercüme eden arkadaş hemen dedi ki, “Efendim bizde Kur’an öğrenmek mecburidir zaten, eğitim sistemi içinde mutlaka öğreniyorsunuz. Ben afalladım, kaldım. Türkiye yüzde 98’i Müslüman olan bir ülke. Ve Türkiye’de bu yok, oranın eğitim sisteminde var. Her yerde var ama Türkiye’de yok. Bu bence bilerek yapılıyor. Çünkü Türkiye lider ülke potansiyeli olan tek ülke. Bu yüzden kendi tarihinden inancından uzaklaştırılması çok önemli onlara göre. Çünkü adamın diğer ülkelerden bir korkusu yok. Ama Türkiye’den korkuyor. Hele Millî Görüş’ü duyunca titriyor. Bunun için her türlü önlemi almaya çalışıyor.

Millî Görüş, Osmanlı ruhudur

Milli Görüş Osmanlı’nın ruhudur. Siz isteseniz de istemeseniz de İslam ülkeleri Türkiye’ye bu misyonu yüklüyor. Türkiye’yi Osmanlı’nın mirasçısı olarak görüyorlar. Osmanlı’ya sahip çıkan, Onun değerlerinin hâkim kılınmasını isteyen kim? Millî Görüş. O yüzden Millî Görüş’e özel bir önem veriyorlar. Hamdolsun ne kadar şükretsek azdır ki; Osmanlı gibi bir ecdada ve tarihe sahibiz. Ama kabul etmemiz gerekir ki; o mirasa sahip çıkamadık. Sahip çıkanlarımız az. Onu çok iyi bilmemiz lazım. Evvela Türkiye’deki insanlar bunu bilmeli. Niye? Çünkü bunların Avrupa’da aradıkları insan hakları, hayvan hakları, fikir özgürlüğü gibi şeyler Osmanlı’da kâmil manada uygulandı. Osmanlının kuruluşu zaten, bu temel üzerine gerçekleşmişti. Bunlar biliyor ki, Osmanlı 6 asır 3 kıtaya hükmetti. İlimde, ahlakta, medeniyette, teknolojide ileri gitti. Hiç kimseye zulmetmedi. Emperyalist olmadı. Suriye, Ürdün, Mısır, Libya, Filistin, Sudan, Bulgaristan, Yunanistan, Bosna, Kosova’da yüzyıllarca hâkim oldu. Buna rağmen o memleketlerde kâmil manada, ne dinlerine, ne dillerine müdahale etmemiştir. Ve çift hukuk tatbik edilmiş. Müslümana Müslüman hukuku, hristiyana hristiyan hukuku tatbik edilmiş. Ve onlara hiçbir müdahale olmamıştır. Hatta bir camide Hanefiye ayrı, Hanbeliye ayrı, Şafiye ayrı ve Malikiye ayrı mihraplar yapılmıştır. Hukuk sistemi, mükemmel bir şekilde uygulanmıştır. O memleketlerde insanlar, tarihi okuyorlar. Osmanlının uygulamalarını öğreniyorlar. Ve onun devamı olan Türkiye’nin mazisini, içinde bulunduğu durumu ve geleceğini değerlendirirken o gözle bakıyorlar. Diyorlar ki, dünyadaki büyük bir güç olacaksa, bunun lideri Türkiye olacaktır. Bunu Türkiye’den bekliyoruz. Türkiye’de Millî Görüş’ten bekliyoruz.

Hak mutlak hakim olacak

Zulüm turnusol kâğıdı gibi her şeyi açıkça ortaya çıkarıyor. Ama hala göremeyen insanlar var. Üzülüyoruz onlara. Göstermek lazım. Artık hak ile batıl, zulüm ile adalet kendisini gösteriyor. Bizim inancımıza göre, şek ve şüphe yoktur ki zulüm inancı mutlaka yıkılacaktır. Osmanlı 600 sene hükmetti. Gitti. Nedir ABD dediğimiz şeyin 150-200 senelik tarihi yok. O da şu anda yıkılmak ile karşı karşıya. Uzun sürmeyecek ABD’in yıkılışı. ABD’yi üstün görenler, onunla işbirliği içerisinde bulunanlar onunla beraber yıkılacaklar. Kuran, sünnet ve fıtrat bunu söylüyor. Çünkü zulüm, uzun zaman ayakta duramaz. Hak ile savaş olmaz. Hak fıtrata uygundur. Savaşan kaybeder.

Takkiyyeciler yanlış hesap peşinde

Erbakan Hocayı ve Millî Görüş’ü takiyyecilikle suçluyorlar. Takiyyeyi niye yapalım? Bizim kimliğimiz belli. Biz Müslümanız diyoruz. Müslümanca yaşıyoruz ve onu söylüyoruz. Biz olduğumuz gibi görünüyoruz. Siz ne yapıyorsunuz? Yahudilerin, Hıristiyanların İslam’a bakışı gibi bakıyorsunuz. Başörtüsüne onlar nasıl bakıyorsa sen de öyle bakıyorsun. Her şeye onlar gibi bakıyorsun. Ama sen ne olduğunu söylemiyorsun? Müslümanım diyorsun ama her şeyi onlar gibi yapıyorsun. Esas takiyyeyi sen yapıyorsun. Bir çık söyle bakalım, açıkça, mertçe ben buyum, ben şuyum diye. Söyleyemezsin, çünkü takiyye yapıyorsun.

Şu anda başörtüsü düşmanları, nedir bu? Düzen gidecekmiş, sistem gidecekmiş? Sistem de gitmiyor, düzen de gitmiyor, cumhuriyet de gitmiyor. Onların düzenleri yıkılacak. Kendi kurdukları düzen gidecek. Feryadı figanları bundan. Ama O tarih uzak değiliz. Korkunun ecele faydası yok.

Bizim inancımız kesin. Gerek Türkiye’de gerekçe başka ülkelerde inancını yaşayan insanlar eninde sonunda kendileri başarılı olacaklar. Kendi sistemlerini kuracaklar. Adil bir düzeni kuracaklar. Hem kendi memleketlerinde hem de dünyada. Tek yapmamız gereken bunun için mücadele etmek, koşturmak.

 

akıncı beyi isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 04-13-2008, 20:31   #2
Kullanıcı Adı
isimsiz
Standart MİLLİ GAZETE YAZILARI ( Hak geldi Batıl zail oldu )
ALLAH razı olsun çok güzel bir yazı. inşALLAH siyonizmin yıkıldığı günler gelecektir. ZAFER İNANAINDIR VE ZAFER YAKINDIR. :-*
isimsiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-04-2008, 10:08   #3
Kullanıcı Adı
akıncı beyi
Standart MİLLİ GAZETE YAZILARI ( Hak geldi Batıl zail oldu )
İktidar-Muhalefet kavgası ülkede tozu dumana katarken

Türkiye batıyor

Partisinin il başkanları ve il müfettişleri toplantısında konuşan Saadet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan, hem iktidara, hem ana muhalefete yüklendi.
Allah aşkına söyledikleri şu cümlelere bakın. Biri birini “ciddiyetsizlikle, sürrealistlik”le suçluyor. Öbürü, “patavatsız-pişkin” diye karşılık veriyor. Seninki benden kara kavgası yapıyorlar. Aylardır milletimizi bu kısır kavga ve çekişmelerle oyalıyor, kandırıyorlar. Sadece kandırsalar iyi. Bu tavırları maalesef toplumumuzu geriyor. Kamplaşmaya ve huzursuzluğa neden oluyor.

Halkın geleceğe olan güveninin her geçen gün biraz daha kaybolduğunu, enflasyonun tırmandığını, işsizliğin süratle arttığını, piyasada tehlikeli boyutta durgunluk yaşandığını, dar ve orta gelirli vatandaşların beslenmesinde önem taşıyan, buğday, bakliyat, pirinç, sıvıyağ fiyatlarında rekor artış yaşandığını anlatan Kutan, “Peki bunlar gündemde mi? Hayır!” şeklinde konuştu.

Ankara Bürosu
Türkiye’nin tarihinin en kritik döneminden geçmekte olduğunu, ancak iktidar ve anamuhalefet liderlerinin böylesine önemli bir süreçte kısır çekişmeler içine girerek, gerginlikten siyasi rant elde etmeye çalıştıklarını söyleyen Saadet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan, “Büyük Ortadoğu Projesi adım adım uygulamaya konulurken, bunlar çelik çomak oynamaktadır. Coğrafyamız kurtlar sofrasında pay edilmeye çalışılırken, bunlar horoz dövüşü yapmaktadır. Hacivat’la Karagöz, Pişekar ile Kavuklu gibi orta oyunu oynamaktadır” dedi.
Partisinin il başkanları ve il müfettişleri toplantısında konuşan Saadet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan, ülke ve dünya gündemindeki gelişmeleri değerlendirdi. İl ve ilçe kongrelerini hızla tamamladıklarını belirten Kutan, “Hamdolsun bu kongrelerimizde büyük bir teveccühe şahit oluyoruz. Bütün teşkilat mensuplarımızda aynı kararlılık, aynı coşku ve aynı inancı görmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Millî Görüşçü olmanın izzet ve şerefini paylaşıyoruz. O Millî Görüşçüler ki herkesin eğildiği bir dönemde, dimdik duruyorlar. O Millî Görüşçüler ki; ‘makam’ için değil ‘vatan’ için çırpınıyorlar. Bu inanç ve kararlılık, göğsümüzü kabarttığı kadar, geleceğe olan inancımızı da arttırıyor” diye konuştu.

D-8 aktif hale gelmeli

Geçtiğimiz günlerde, Cidde’de İslâm Konferansı Teşkilatı Genel Sekreteri Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu’nu ve Rabutatül Alemi İslam Genel Sekreteri Abdullah Türki’yi ziyaret ettiğini, bu görüşmelerde mazlum İslâm Coğrafyası için yapılması gereken çalışmaları istişare ettiklerini ve 54. Erbakan Hükümeti döneminde kurulan D-8’lerin mutlaka aktif hale getirilmesi gerektiğini söylediğini vurgulayan Kutan, şunları söyledi: “Gururla söylüyorum; D-8’ler 20. yüzyılın, 21’inci yüzyıla en büyük armağanıdır. Millî Görüş’ün öncülüğünde kurulan D-8’ler yeterince aktif hale getirilseydi, bugün ne Irak işgal edilebilir, ne de Filistin’de İsrail devlet terörü uygulayabilirdi. Ama heyhat!. Böylesine büyük bir hizmete imza atmış, ülkemize izzet ve itibar kazandırmış muhterem Erbakan, yıllardır siyasi yasaklı..”

23 Nisan başbakanları yapmaz!

Ekonomide de tablonun her geçen gün kötüye gittiğine işaret eden Saadet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan, “Biz afaki konuşmayız, rakamlarla, fotoğraflarla konuşuruz. Pirinç: yüzde 123, ayçiçek yağı: yüzde 175, Kuru fasulye: yüzde 161, Nohut: yüzde 175, Fakir sofraların vazgeçilmez yiyeceği bulgur; yüzde 100. Ne rakamları bunlar? Halkımızın en temel ihtiyaç maddelerinin son 6 aydaki fiyat artışı. Hani ekonomi büyüyordu? Hani enflasyon yüzde 4’lerde olacaktı? Madem her şey bu kadar güzel, güllük gülistanlık, bu zamlar nerden çıktı? Peki bu aşırı artışlar karşısında Hükümet’in çözüm önerisi ne? “Pirinç yemeyin. Bulgur yiyin”… Bir Fransız kraliçesi vardı. “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” demişti. İşte bunlar da en az onun kadar milletten uzak. Mutfak yanıyor haberleri yok. Pirinç yemeyecekmişiz de bulgur yiyecekmişiz. Önerdikleri çareye bak. Uzayda mı yaşıyorsunuz siz. Bulgur bile yüzde 100 zamlanmış sayenizde. Bulguru da bulamıyor artık millet. Tamam pirinç zamlandı, bulgur yiyelim. Peki benzin fiyatı artınca “arabadan inip bisiklete binin mi” diyeceksiniz. Çaya zam gelince; “çay içmeyin-su için” mi diyeceksiniz. Ne biçim çözüm bu böyle.. 23 Nisan çocuğu gibi bunlar” diye konuştu.

YAZIKLAR OLSUN!

Hükümetin IMF politikaları ile tarımı bitirdiğini, ülkenin kuru fasulyeyi Amerika’dan, buğdayı Ukrayna’dan alır hale getirildiğini söyleyen Kutan, “Gıdada kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olarak övünüyorduk. Şimdi ülkemizi sömürge ülkesi haline getirdiler. Eserinizle gurur duyuyor musunuz!. Yazıklar olsun. Bakın Millî Görüş’te iken nasılmış, şimdi ne hale getirmişler. Refahyol iktidarından sonra ekmeğin fiyatı 57 kat, etin fiyatı 65 kat, yumurtanın fiyatı 140 kat, sütün fiyatı 50 kat artmış. Neden hâlâ milletimiz Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın Başbakanlığında kurulan o hükümeti efsane olarak anıyor anlıyor musunuz! İşte bizim gömlek farkı dediğimiz budur. Bu işler gömleksiz olmaz. Bu yüzden birilerinin “çıkardık” dedikleri o gömleği şerefle ve onurla taşıdık, taşıyoruz ve taşımaya devam edeceğiz. Çünkü tablo ortadadır. Tek Çare Millî Görüş’tür, Saadet Partisi’dir. Bu milletin tek umudu sizsiniz! Ancak unutmamak gerekir ki; mazlumlar ayağa kalkmadıkça, zalimler diz çökmez. Filistin için ayağa kalkacağız. Fakir fukaranın, garip gurebanın hakkı için ayağa kalkacağız. Bu millet, bu toprak, bu vatan için ayağa kalkacağız! Bunun için de ilk adım olarak, önümüzdeki yerel seçimlerde, en büyük zaferi kazanacağız.

KAVUKLU İLE PİŞEKAR OYUNU

Ülkenin tarihi bir dönemeçten geçtiğini, ancak iktidar ve anamuhalefetin, bu tarihi süreci yönetme konusunda sınıfta kaldığını dile getiren Saadet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan, “Büyük Ortadoğu Projesi adım adım uygulamaya konulurken, bunlar çelik çomak oynamaktadır. Coğrafyamız kurtlar sofrasında pay edilmeye çalışılırken, bunlar horoz dövüşü yapmaktadır. Hacivat’la Karagöz, Pişekar ile Kavuklu gibi orta oyunu oynamaktadır. Memuru, işçisi, emeklisi, esnafı, çiftçisi ve işsizi başta olmak üzere milletin büyük çoğunluğu, yoksulluk ve açlık sınırına itilmiş iken Allah aşkına söyledikleri şu cümlelere bakın. Biri birini “ciddiyetsizlikle, sürrealistlik”le suçluyor. Öbürü, “patavatsız – pişkin” diye karşılık veriyor. Tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş. Seninki benden kara kavgası yapıyorlar. Aylardır milletimizi bu kısır kavga ve çekişmelerle oyalıyor, kandırıyorlar. Sadece kandırsalar iyi. Bu tavırları maalesef toplumumuzu geriyor. Kamplaşmaya ve huzursuzluğa neden oluyor. Her salı günü, iktidarıyla-muhalefetiyle Meclis’teki siyasi parti gruplarında yaptıkları konuşmalara bakınız. Dış politika, ekonomik ve sosyal konulardaki gelişmeler ve bunlara ait çözüm teklifleri mi tartışılıyor? Hayır. Tam tersine toplumda gerilimi ve kamplaşmayı tırmandıracak konuşmalar yapılıyor. Çünkü bundan siyasi rant elde etmek istiyorlar.” Halkın geleceğe olan güveni her geçen gün biraz daha kaybolduğunu, enflasyonun tırmandığını, işsizliğin süratle arttığını, piyasada tehlikeli boyutta durgunluk yaşandığını, dar ve orta gelirli vatandaşların beslenmesinde önem taşıyan, buğday, bakliyat, pirinç, sıvıyağ fiyatlarında rekor artış yaşandığını anlatan Kutan, “Peki bunlar gündemde mi? Hayır!” uyarısında bulundu.

Yerel yönetimlerde iktidara geleceğiz

Önümüzdeki yıl yapılacak yerel seçimlere de parti olarak en iyi şekilde hazırlanmakta olduklarını belirten Kutan, 5 Nisan’da Ankara’da yapılan “Mahalli İdareler Hamle Toplantısı” ile “Bismillah” diyerek yerel seçimlerin startını verdiklerini hatırlattı. Geçen hafta da İstanbul İl Başkanlığı bünyesinde “Yerel Yönetimler Okulu”nun açılışını yaptıklarının kaydeden Kutan, “Millî Görüş genel iktidarda olduğu kadar, yerel iktidarda ve belediyelerde de yeni bir çığır açmıştır. Belediye Başkanlarımız efsane hizmetleriyle milletimizin gönlünü fethetmiştir. Millî Görüş sayesinde çeşmeler akmaya, yollar asfaltlanmaya başlamıştır. Fakir fukaranın karnı doymuş, garip gureba sıcak yuvaya kavuşmuştur. Millî Görüş’ün ortaya koyduğu ilkelere inanan ve bu ilkelere göre çalışan idareciler ancak böyle başarılı çalışmaların altına imza atarlar. Şayet, aynı yöneticiler bu ilkelerden uzaklaşır ve Millî Görüş gömleğini çıkarırlar ise, aynı başarıyı sağlayamazlar. Bunun onlarca örneği vardır. En somut örneği ise AKP’dir. Şu anda az sayıdaki Saadet Partili belediyelerin ortaya koyduğu başarıyı, Millî Görüş gömleğini çıkarmış AKP’li belediye başkanları gösterememektedir. Saadet Partili Belediye Başkanı Ümit Çebi kardeşimiz geçtiğimiz hafta yapılan bir değerlendirmede yılın en başarılı belediye başkanı seçilmiştir. Kendisini huzurlarınızda tebrik ediyorum. Millî Görüş kadroları inşallah bu seçimlerde de yeniden iktidara gelecek, milletimiz de özlediği efsane hizmetlere yeniden kavuşacaktır” dedi.

İslâm aleminin umudu Türkiye

İslam coğrafyasında kan ve gözyaşının akmaya devam ettiğini, Filistin’deki insanlık dramının her geçen gün büyüdüğünü söyleyen Kutan, şöyle konuştu: “Aylardır, bütün dünyanın gözü önünde Filistinlilere soykırım uygulanıyor. Yazıklar olsun. Bir kez daha bu terörü yapanları ve buna sessiz kalanları bütün nefretimle lanetliyorum. Peki, Filistin’de masum çocuklar şehit edilirken AKP ne yapıyor? İsrail Cumhurbaşkanı Peres’i Meclis’te ağırlıyor. Ayakta alkışlıyor. İsrail’in talepleri için Suriye’ye gidip arabuluculuğa soyunuyor. Amerika’nın, Avrupa’nın, İsrail’in ipiyle kuyuya inilmez. Yalancı dostlarla, iki yüzlü müttefiklerle oyalanmak yerine, tarihin bize yüklediği misyona dönün. Bir süre önce Cenab-ı Hakk’ın lütfuyla yaptığım Umre ziyaretinde de, değişik ülkelerden gelen Müslüman kardeşlerimiz de aynı talepte bulundular. “Bütün İslâm Alemi’nin umudu Türkiye’dir” dediler. Bu nedenle Türkiye, Batı’ya uyduluk değil mazlum İslâm Coğrafyası’na öncülük etmek zorundadır. Millî Görüş’ün D-8 oluşumunda ortaya koyduğu gibi, şahsiyetli bir dış politika uygulamalıdır. Mazlum İslâm dünyası Türkiye’den bunu bekliyor, bunu istiyor.”
akıncı beyi isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-06-2008, 18:28   #4
Kullanıcı Adı
akıncı beyi
Standart MİLLİ GAZETE YAZILARI ( Hak geldi Batıl zail oldu )
Sayın Erbakan'ı anlamak, anlamamak ve hiç anlamamak
__________________________________________________ ____________


Bunca mücadeleden sonra Sayın Erbakan’ı ve onun siyasi dehâsını, cesaretini, geleceğe matuf isabetli öngörülerini göremeyen ve onu birkaç cümleyle özetlemeye çalışanlara karşın, özellikle bu günlerde ona bir sevgi, yakınlaşma, onu anlama hareketli kendini gösteriyor. Bu, ne yazık ki, daha çok, “dışarda” filizlenmeye başlamış bir sevgidir. Geç kalmış bir sevgidir diyecektim, diyemiyorum. Erbakan’ı yakından tanıdığını zannedenlerin bu “geç kalmış” ferasete bile ulaşamadıklarını gördükçe, gözümde ona yönelmiş yeni teveccühlerin, yakınlıkların anlamı daha da büyük önem kazanıyor.

Sayın Erbakan, AKP’nin iktidar olduğu günlerden bir süre sonra “Türkiye’de şimdi sağcı solcu yok, millî gayri millî vardır” demişti. Bunu anlayan, düşünen, kabul eden o kadar az insan var ki! Seçimler sırasında da:

“Türkiye var olmakla yok olmak arasındadır” diye tarihî uyarısını yapmıştı. Oysa biz, bir süredir, Saadet Partisi’nin bir darbe problemi varmış gibi darbeye ve kapatılma problemi varmış gibi kapatılmamaya odaklandık. Erbakan Hoca’nın çok önemli bir lafını da tekrar hatırlatmak isterim:

“Beni sionistler anladı, siz anlamadınız.”

***

Şimdi, duyduğuma göre, AKP savunmasında şöyle bir madde varmış: AKP diyormuş ki, “Biz Refah’tan ayrı bir vizyona sahibiz. “Kanlı mı kansız mı” lafını söyleyen Refah Partisi’dir.” İşte, iyi bir Türkçeyle yansıtamadım ama bu mealde bir şey. Önce şunu hatırlatayım ki, o laf söylendiği zaman, bu partinin sorumluları Refah Partisi’nin içindeydiler.

Bakın şimdi, size bir alıntı yapacağım: Meşhur sionistlerden M. Warburg, 1945 yılında şunları öylemişti:

“Bir dünya hükümeti ister istemez kurulacaktır. Tek sorun bu işe güzellikle mi yoksa zorla mı ulaşılacağıdır.”

İşte Erbakan’ın:

“Türkiye mutlaka âdil düzene geçecektir. Bu geçiş kanlı mı yoksa kansız mı geçecektir. İşte buna halkımız karar verecektir.” lafları sionizme verilmiş bir cevaptı, bir meydan okumaydı. Siz bunu bilmiyor muydunuz?

İşte derler ya, “Bütün ülkelerin bir büyük hayali vardır, Türkiye’nin yoktur” diye ve örnek olarak Yunanistan’ın megalo ideasını, Ermenilerin Büyük Ermenistan’ı, İsrail’in Büyük İsrail’ini gösterdiler ya, Türkiye’nin de büyük ideali vardır ve bunu, dört bir yandan üzerimize saldıranlar, 50.000 insanımızın Güneydoğu’da kanına girenler, bizden çok daha iyi algılamakta ve politikalarını suikast, cinayet, ayaklanma, saldırı, yani, kan üzerine kurmaktadırlar.

Winnep’in Türkiye masası şefi Alan Makovsky Ağustos 1996’da “Türkiye müttefiktir ama Erbakan dost değildir. Bu nedenle Refahyol hükümetiyle ilişkilerimizi geliştirmekten sakınmalı ve Erbakan’ı kontrol altında tutmalıdır” demişti.

Hatta Başbakan olarak Hoca’nın D-8 projelerini uygulamaya koyması ve ilk resmi ziyaretini İran’a yapması Erbakan’ı Washigton’a karşı bağımsızlık bayrağını açması ve “Dünya Düzeni’nin güdümünden çıkması” şeklinde algılanmıştı. Buna karşı çare olarak da Millî Görüş’ü böldüler. Millî Görüş’ün nasıl bölüneceğine dair taktiği veren “köşe” yazarını hatırlarsınız. O zat, sonradan, Cumhurbaşkanı’nın kültür sofrasında yer almıştı. Bunu da mı “anlamıyacağız” yoksa.

Millî Görüş’ü böldükleri gibi şimdi de “Millî-ulusal” cepheyi bölmeye çalışıyorlar.

O zaman ne uyum yasalarının felaketini anlatan kalacak ne yolsuzluklardan bahs eden, ne de Sayın Erbakan’a teveccüh göstermeye başlayan aydınlar...


(Afet Ilgaz)
akıncı beyi isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-06-2008, 18:32   #5
Kullanıcı Adı
mavera
Standart MİLLİ GAZETE YAZILARI ( Hak geldi Batıl zail oldu )
Kayinbabam siki bir milli görüscü oldugu icin ara sira ziyarete gittigimizde gazeteye göz gezdiririm(abone oldugu icin)..gazeteden cok bir parti bülteni olarak görsemde ekrem beyin ve ibrahim beyin yazilarini begenerek okurum..
ekrem beyin pazar günü konferansinada katildim üslubu ve sunumu gercekten güzel, kendini iyi yetistirmis..
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi