![]() |
#1 |
![]() ![]() Tahrir Meydanı'nda olan biteni demokrasi diye yutturmaya çalışan Hürriyet'e Milliyet'e İNANMAYIN.. Mısır'da Mübarek'in rejiminin devrilmesi için dolup taşan Tahrir Meydanı şimdilerde ise Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin anayasal düzenlemelerini protesto etmek için doluyor. ![]() "SOL VE LİBERAL TALEPLER" OLARAK YANSITILIYOR 15 Aralık'ta referanduma sunulacak anayasa taslağını protesto etmek için Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na yürüyüş düzenleniyor. Türkiye'de ise Mısır'da yaşanan gelişmeler merkez Türk medyasında sol ve "liberal çevrelerin demokrasi talepleri" olarak yansıtılıyor. ![]() "GÖSTERİLERİ MISIR ERGENEKONU YAPTIRIYOR" Star yazarı Yusuf Ziya Cömert ise, Tahrir'deki Mursi karşıtı eylemelerin odak noktasında "Mısır Ergenekonu"nun olduğunu düşünüyor. Geçtiğimiz hafta bir yazısında Tahrir'deki protestoları bir dönem Türkiye'de yapılan Cumhuriyet Mitingileri'ne benzeten Cömert, Mursi ile Başbakan Erdoğan arasında bir benzerlik de kuruyor. "MURSİ'Yİ YIKMAK İÇİN HER ŞEYİ YAPIYORLAR" Cömert'e göre Mısır'da Mursi'nin veya hükümetin her yaptığı iş Anayasa Mahkemesi tarafından engelleniyor. Yazar bu durumu, tıpkı Türkiye'de Ahmet Necdet Sezer'in Erdoğan ve hükümetinin yasal düzenlemelerini veto etmesine benzetiyor. "Mısır Ergenekon'u Mursi'ye devirmek için her vasıtayı kullanıyor" diyen yazarın tespitleri şöyle; "EN İYİ ANLAYAN LİDER ERDOĞAN" "Mısır'daki protestolar, Türkiye'deki Cumhuriyet Mitingleri ile aynı izleri taşıyor. Orada da Mısır Ergenekon'u Mursiy'yi yıkmak için Anayasa Mahkemesi'ni kullanıyor. Mısır'da Mübarek rejiminin yıkılmasıyla birlikte ilk kez İslam dünyası kazanmıştı. Bugün Mursi'nin karşısında İsrail de var. Mursi'nin bugün geçtiği yollardan daha önce geçen Başbakan Erdoğan ise Mısır'daki durumu en iyi anlayan lider. Bu yüzden de yaptığı Mısır ziyareti, bir nevi Mursi'ye destek amacı taşıyordu." Ensonhaber
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Mümtaz'er Türköne
Mısır’da ne oluyor? Türkiye’nin yaklaşık olarak on yıla yayarak çözdüğü sorunları Mısır’ın yeni demokratik yönetiminin, bir yılın içinde tamamlamaya çalışması, hızlı ve yoğun bir süreç ortaya çıkartıyor. Değişim zamana yayılırsa bunun adına ‘evrim’, dar bir zamana sıkışırsa ‘devrim’ deniyor. Sıkışıklık, otomatik olarak şiddeti doğuruyor. Mısır’ın kısa zamana sığdırmaya çalıştığı değişim adeta bir devrimi andırıyor. Türkiye’nin sindire sindire on yıla sığdırdığı değişimi Mısır bir yılda tamamlamaya çalışıyor. Süreçler bütünüyle aynı; ortaya çıkan sorunlar da. Sadece süreç Mısır’da baş döndürücü bir hızla ilerliyor; bu yüzden yoldan çıkıp sağa sola savrulma riski taşıyor. Demokratik güçler ile baskı rejiminin kalıntıları karşı karşıya geliyor. Varlığını ve çıkarlarını devrimin yıktığı statükoyu hiç olmazsa bir kenarından sürdürmeye bağlayan bürokratik kurumlar, seçimle gelen demokratik aktörlerin yetkilerini ellerinden almaya ve güçlerini bu yolla sürdürmeye çalışıyor. Kaçınılmaz olarak çatışma çıkıyor. Bu çatışmada, muhalefette kalan demokratik güçler, iktidara karşı bu güçlerin yanında yer alınca ve siyasî rekabet eski yönetimin tortuları ile işbirliği yapan muhalefetle demokratik iktidar arasına yerleşince demokrasi bir türlü istikrar kazanamıyor. Sonuçları fark etmiyor: Askerî vesayet yönetimleri veya diktatörler ülkeyi yönetebilmek için bir yargı oligarşisi oluşturup güya yönetme haklarını bu oligarşinin dağıttığı adalete dayandırıyorlar. Yüksek yargı oligarşisi otomatik olarak ayrıcalıklı ve güçlü bir siyasî merkeze dönüşüyor. Askerî vesayet veya dikta yönetimi çekildikten sonra, bu oligarşiyi dağıtmak ve yerine gerçekten hukuka uygun çalışan bir yargı erki oluşturmak çok uzun zaman alıyor. Türkiye’de AK Parti yönetimi iktidara geldikten tam beş yıl sonra, 27 Nisan e-bildirisi ile darbe teşebbüsünde bulunan askerleri durdurmayı başarmış ve askerî vesayete son vermişti. Askerlerin çekildiği vesayet alanı hızla yüksek yargı tarafından dolduruldu ve Anayasa Mahkemesi kısa bir süre sonra AK Parti hakkında kapatma davası açtı. Bu bir hukuk davası değildi; yüksek yargı oligarşisi ile hükümet arasında bir siyasî mücadele idi. AK Parti kıl payı bu davada mahkûm olmaktan kurtuldu ve sonrasında akıllıca bir strateji ile yargı oligarşisini geriletti. Kapatma davasından tam üç yıl sonra bir anayasa referandumu yaparak askerî vesayetten sonra yargı vesayetini de sona erdirdi. Mısır Yüksek Mahkemesi’nin Mursi’nin yetkilerini daraltmak ve yeni anayasa komisyonunun çalışmasını engellemek için giriştiği teşebbüs, anayasal bir hukuk çekişmesi değil; bütünüyle ülkeyi yönetme yetkisinin kimde olduğunu belirleyecek siyasî bir çekişme. Sorun yargı ile Mursî yönetimi arasında kalsa, kolay çözülecek; muhalefet bu çekişmede yüksek yargı ile ittifaka girip ona kitlesel destek verince siyaset otomatik olarak demokrasi dışına taşınmış oluyor. Mısır devrimi Tahrir Meydanı’nda gerçekleşti. Bu yüzden sokaklar ve meydanlar, yani kitlesel güçler siyasî rekabetin değişmez aktörlerine dönüştü. Bir siyasî sorun ortaya çıktığı zaman kitleler çok iyi öğrendikleri yöntemleri kullanarak örgütleniyor ve meydanlarda toplanıyorlar. Ancak bu yöntemler haksız bir iktidarı devirmek için çok işe yaramasına rağmen, iktidarı sürdürme konusunda beş para etmiyor. Mısır’da önce Anayasa Mahkemesi, sonra da başkanlık sarayının kitleler tarafından ablukaya alınması ve gösterilerin şiddete dönüşmesi, demokrasinin istikrar bulmasının zorlaştığını gösteriyor. Mısır’ın zamana ihtiyacı var; demokrasi aceleye gelmi |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|