07-20-2008, 13:45 | #1 |
Muhabbetullah
Muhammed İbn-i Said el Harezmî, Zünnun Hazretleri'nin kendisine "muhabbet nedir?" diye sorulduğu zaman şöyle söylediğini işitmiş:
(Kim, bu Harezmî? Harezm, Hazar denizinin doğu kıyılarına denilen isimdir. O bölgeden olan bu alim, Zünnun Hazretleri' nden duymuş. Bundan şunu da anlıyoruz ki, İslâm alemi bir bütün. Ne kadar hoş birşey düşünebiliyor musunuz? Yani adam Buhara'dan kalkıyor Musul'a gidiyor. Oradaki arif zatla konuşuyor. Medine'ye geliyor, Mekke-i Mükerreme'ye geliyor, kalkıyor Yemen'e iniyor, oradaki alimlerle konuşuyor. Kimisi Tarsus'ta, kimisi Antakya'da, kimisi Maraş'ta, kimi Urfa'da. Ama diyar diyar dolaşabiliyorlar. Çünkü her taraf İslam beldesi. Hangi alimi nerede duymuşlarsa, gidiyor onun yanına. Bu Harezm şu andaki Özbekistan veyahut Türkmenistan. Ama Mısırlı Zünnun hazretlerini duymuş. Demek ki gitmiş oraya. Yani bizim çocuklarımızı tahsil görsün diye Kahire'ye, Mekke-i Mükerreme'ye gönderdiğimiz gibi.) “Muhabbet nedir?” "En tuhibbe ma ahabballah." Mahabbetullah. Filanca adam muhabbet etmişler, filancaya. Nedir? Yani muhabbet, sevmek demektir. Herkes biliyor. Ama nasıl tarif edersiniz? Nasıl bir haldir bu? Hâli soruyor. Kelimeyi sormuyor. "Muhib olan insan, yani Allah aşıkı olan bir insan, aşık-ı sadık olan bir insan, nasıl olur?" demek istiyor. "Muhabbet nedir?" diye sorduğu bu. Bunu söyleyeceğiz. "En tehubbe ma habballah", Allah'ın sevdiğini sevmendir. Allah'ın sevdiği şeyi sevmektir. Sen muhabbetten mi bahsediyorsun, Allah'ın sevdiğini sevmendir. Allah neyi seviyor? Cihadı seviyor. Kendi yolunda cihad edilmesini seviyor. Cihadda yaralanmak var, uykusuz kalmak var, hapse düşmek var, işkenceye uğramak var. Öldürülmek var. Sevebiliyor musun? Allah oruçluyu seviyor. Orada aç kalmak var. Allah sabretmeyi seviyor. Sabretmek yerine, sabır olmasa da, kavuşma olsa da herşeyi yesek içsek daha iyi değil mi? Sabrı sevebiliyor musun? Allah'ın sevdiklerini sevebilmendir. Muhabbetullah bu. Ben Allah'ı sevebiliyorum. Muhabbet ehliyim, ehli aşıkım, ehli muhabbetini. Dur bakalım! Şu sıfatlar varsa öylesin yoksa, Zünnun hazretlerine göre değilsin. "En tuhibbe ma ahabballah" Allah'ın sevdiğini sevmendir, "Ve tubğide ma abğadallah" Allah'ın sevdiğini sevmendir, Allah'ın kızdığına kızmandır. Allah zalimleri sevmiyor. Sen kâfiri niye seviyorsun? Allah yılbaşını sevmez, kâfirlere benzemeyi sevmez, sen niye onu yaparsın? Çam ağacını kâfirler gibi niye süslersin, dükkanının vitrinini niye süslersin, sevmez Allah. Kâfirleri sevmez, kafirlere benziyeni de sevmez. Kafirler gibi olmayın diye emirler var. Allah'ın kızdığına kızmak gerekiyor, içki içiyor adam, sarhoş, tamam içkiyi de sevmezsin, sarhoş olanı da sevmezsin. Sarhoş olana acırsın, kurtarmağa çalışırsın. Allah yalanı sevmez. Sen de yalan söylemeyeceksin. Yalanı sevmeyeceksin, yalancıyı sevmeyeceksin. Başka, istismarı sevmez, gösterişi sevmez, riyayı sevmez. Bizim işimiz gücümüz süslenmek, taranmak, gösterip, fiyaka, hava, herkesin meşguliyeti bu. Demek ki ölçü veriyor. Allah'ı seveni sevmendir, Allah'ın kızdığına kızmandır. "Ve tef alel hayre kullehu" tamamen hayır işlemendir. Bütün hayırları işlemendir. Hayır olan işleri işlemendir. Yaptığın işler hayır olacak. Hayır olarak neyi duyduysan onu yapacaksın. Peygamber Efendimiz SAV e birisi gelmiş "Rüya gördüm, rüyamda ben secde ettim. Arkamda ağaç vardı, o da secde etti, Ve şu tesbihatı söyledi" diye rüyayı anlatıyor Peygamberimize. Efendimiz bir secde ayeti okumuş, secde ayeti okununca secde etmek lazım, ondan sonra secdeye kapanmış; o rüyada, o sahabinin söylediği tesbihatı orda zikretmiş. Efendimiz, "benim ashabımdan birisi görmüş, ben Peygamberim ona uymam" demedi. Güzel olduğu için rüyanın salih rüya olmasından,rahmanî rüya olmasından dolayı, o rüyada o ağacın yaptığı teşbihi aynen oda hemen teşbih etti. "Ve terfada küllema yeşberu anillah" Allah'dan Allah'la meşgul olmaktan seni alıkoyan ne varsa onların hepsini reddetmek, istemiyorum bunları diye onlardan uzaklaşmak, onları kabul etmemek, reddetmek... Allah'ı sevmek bu! Seni Allah'dan ne alıkoyuyor? Çalgı mı, eğlence mi, keyif mi, iş mi, güç mü? Ne seni Allah'la meşgul olmaktan alıkoyuyorsa, bunların hepsini itmek, reddetmek. "Ve ella tehafetillahi levmete laim", Allah yolunda kınayanın kınamasından korkmamak. Sevgi budur. Kınayan kınasın, beğenmeyen beğenmesin, ben Allah istediği için böyle yaparım. İşte Allah, muhabbetiyle dolu insan. Bir daha özetleyelim; Allah'ın sevdiğini sevmek, kızdığına kızmak, tamamen hayırları yapmak ve Allah'dan meşgul eden ne varsa önünde, onların hepsini reddetmek, ve kınayanın kınamasına Allah yolunda, hiç aldırmadan, korkmadan, yapması gereken vazifeleri yapmakta tereddüt etmemek Bütün bunlar, müminlere şefkatle beraber. Müminlere şefkatli olacak, Müşfik olacak, Merhametli olacak, sevecek, "Bu bir mümin " diyecek. Allah müminleri sevdiği için onlara karşı içinde sevgi olacak şefkati olacak. "Vel gilzeti alel kafirîn", yani kafirlere karşı da "galîz" yani şiddetli olacak, sert olacak, "Müminlere müşfik"... Ayetten almış demek bu sözünü, mübarek Zünnun hazretleri. Müminlere yumuşak, kafirlere sert olacak. Yapabiliyor muyuz? Tamamen tersini yapıyor millet. Turistlere karşı öyle yumuşak davranıyor ki, pabucunu yalayacak nerdeyse. Mümin kardeşine karşı ise olanca sertliğinde sert. Otur, kalk, çekil git.... Yani hiç bir sevgi işareti yok. Tamamen tersi. "Veittibai Resulillah", Yani Resullullah'a ittiba ederek, müminleri severek, kafirlere sert tavır takınarak. "Sallalahu aleyhi veselleme fıd'din" dini konuda Rasullullah'a ittiba ederek gitmektir. Şimdi "muhabbet nedir?" diye sordular; muhabbetin sahibi olan bir insanın nasıl davranması gerektiğini anlatarak, seven insan böyle yapar, başkasını yapmaz. Başkasını yapıyorsa, sevgisi sahtedir, veyahut gerçek muhib değildir, veyahut palavracıdır, iddiacıdır demek. Bir daha okuyalım; muhabbet nedir?" Muhabbet; Allah'ın sevdiğini sevmendir, Allah'ın kızdığına kızmandır, tamamen hayrı işlemendir ve Allah'dan meşgul eden herşeyi reddetmendir. Allah yolunda bir kınayanın kınamasından asla korkmamaktır. Müminlere şefkat göstererek, kafirlere şiddet göstererek, dini konuda Resulullah'a tam ittiba ederek yaşamaktır. Yani, Allah âşıkı bir insan. Bu ne demek? Allah onu seviyor da ondan. Allah sevmeden bir insan Allah'a aşık olamaz. Önce Allah sevecek, ondan sonra kişi Allah'a aşık olabilir. Yani kendi kendine Allah âşıkı olamaz bir insan. Allah sevdikten sonra olur. "Aşk odu evvel düşer maşuka ondan aşıka Şemi gör kim yanmadan yandırmadı pervaneyi" Önce Allah sever bir kulu. Ondan sonra kulda muhabbetullah hasıl olur. Onun için âşık-ı sadık olan bir insan, Allah'ın sevgili kulu, Allah'ın sevdiğini sever, kızdığına kızar, tamamen hayır İşleri yapar. Allah'dan meşgul eden herşeyden uzak durur. Ben filanca yere gitmem, ona gidince işimi yapamıyorum, cumayı kılamıyorum. Allah'dan alıkoyan herşeyden uzak durur. Allah yolunda bir kınayanın kınamasına hiç aldırmaz. Müminlere şefkatle severek, kafirlere sert, cesur, kahraman, dini konularda tamamen Resulullah'a tabi olur. Görüyor musunuz bu tasavvufu, görüyor musunuz hakiki sofiyi, görüyor musunuz aşık-ı sadıkı nasıl tarif ediyor, görüyor musunuz tasavvufun aslı esası neymiş? Prof.Dr.M.Es'ad Coşan Rh.A, Kadın ve Aile, Aralık 92
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|