![]() |
#1 |
![]() Hayatı:
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla; Hamd tüm alemi sevgi üzerinde var eden,dünyayı kendisini çok seven ve O'nun tarafından çok sevilen dostları ile şereflendiren,böylece insanlar üzerindeki rahmetini gösteren Yüce Allah-u Teala'ya, salat ve selam sevginin en yüce öğretmeni,tüm aşıklarının serveri, alemin gözbebeği,en çok sevilen kul olan Yüce Resul Hz.Muhammed Mustafa'ya ve onun aşkıyla yanıp tutuşan ariflerin, kendilerine silsilelerini bağladıkları ashabı güzinin ve pak ehl-i beytin üzerine olsun. Bilindiği gibi Nakşi-Haznevi tarikatı,İslam dinini en kamil bir şekilde yaşamanın yoludur. Bu yol, dini mübini tüm hurafelerden ve yanlış yorumlardan azade bir şekilde ihya etmenin adıdır.Haznevi imamları, hepsi seçkin birer alim,zamanın icaplarını bilen ve ona göre davranan birer irşad edici ve yol gösterici,alanlarında otorite olan zat-ı kiramlardır.Yapmış oldukları hizmetin büyüklüğü sebebi iledir ki isimleri tüm dünyaya yayılmış ve her yerde hayırla anıla gelmişlerdir.Yüce Allah emaneti kutsal kitabımızda bildirdiğine göre, yere ve göklere teklif etmişti.Ama onlar bunun ağırlığının doğuracağı sorumluluğu kaldıramıyacaklarını anlayıp,onu yüklenmekten kaçınmışlardı. Bu ilahi emaneti yüklenen insanoğlu olmuştur.Bu emanet, insanın yeryüzünde bir sevgi medeniyeti kurması ve ebedi hayatını burada yapacağı amellere göre şekillendirmesidir.Bu durum insanı Yüce Allah'a karşı muhatap kılmış ve büyük bir sorumluluk yüklemiştir.İnsan kendisine bahşedilen latif ruh ve onda gizli yetenekler ile bunu gerçekleştirecektir.Bu ağır vazife,öyle bir şey idi ki Yüce Resulün(a.s.) ifadesi ile onun dahi belini bükmüştü. Emrolunduğunuz gibi dosdoğru olunuz. ilahi fermanı onun saçlarını ağartmıştı. İslam bir nurdur.Bir emanettir.Onu bir elbise gibi üzerine giyeni nurlandırır.Ona izzet ve şeref kazandırır.Yaşandıkça insanı meleklere özgü bir hale yavaş yavaş yükseltir.İman da bir nurdur.Onu kalbine yerleştireni,öylesine yüceltir ki,Yüce Allah (c.c.) o kişiyi ebedi güzelliği görmekle ve ebediyen güzel olmakla mükafatlandırır.Bu dünyayı böylesine güzel ve hoş kılan, elbette ki sonsuz alemi akla hayale gelmeyecek güzelliklerle donatacaktır. İhsan da bir nimet ve büyük bir emanettir.Her an,Yüce Yaratıcının huzurda ve sanki O'nu görüyormuşcasına ibadet etmek ve daimi bir huzur hali içinde olmanın adı ihsandır.Yüce Allah'ı görüyormuş gibi ibadet edeni O,ilahi marifetlerle ve muhabbetullah ile şereflendirir. İnsan ruhen yüceldikçe ve İslamı yaşadıkça ister ki etrafındakiler de bu yücelikleri yaşasınlar.Onlarda kendilerini tezkiye etsinler.Gayret ehli olsunlar.Bu nedenle etrafına yardım elini uzatır.Öncelikle kendisine emanet edilen eş ve çocuklarına yönelir.Onları en güzel bir şekilde yetiştirmeye çalışır.Bu yolda gösterdiği samimi ve ciddi çabanın sonucunda, kendisinde sadır olan nurların onlarda da ortaya çıktığı görülür.İlahi nur ve hidayet,onu her isteyene verilmektedir.Bir topluluk kendisine bahşedilen ilahi emanetlere sahip çıkıp,onları koruduğu sürece,o nisbet onlarda kalmaya devam edecektir.Bir topluluk kendilerinde olanı değiştirmedikçe, Allah (c.c.) onlarda olanı değiştirecek değildir. Şeyh Ahmed Haznevi (k.s.) hazretleri,Yüce İslam dinini,sünneti seniyyeyi ve tarikatı aliyenin düsturlarını yaşama konusunda son derece gayretli ve titiz bir zat idi.Öylesine gayretli idi ki gece ile gündüz bu yolda onun için aynıydı.Uyku nedir,yorulmak nedir bilmez nurani ve irfani bir zat idi.Yüce Allah (c.c.) onun ilahi emanetlere gösterdiği bu derin bağlılıktan dolayı,ona eşine ender rastlanır evlatlar ve torunlar bahşeyledi.Oğulları Şeyh Masum (k.s.), Şeyh Alaaddin (k.s.) ve Şeyh İzzeddin(k.s.) ile torunu olan Şeyh Muhammed (k.s.) hepsi birer ilahi armağan idiler. Onlarda bu yolda çok ama çok gayret gösterdiler. İnsanları irşad etmek ,yüce kitabımız Kuran-ı Kerim'in emirlerini yaymak,ilahi ve irfani değerlerle dolu yeni sayfalar açmak için çok himmet gösterdiler.Vazifelerini hakkıyla yerine getirdiler.Yüce Allah(c.c.) onların bu gayret ve çabalarını boşa çıkarmadı.Onların vefasına karşılık olarak,Şeyh Muhammed Muta (k.s.) hazretlerini bu yüce aileye yeni bir hediye olarak sundu. Şeyh Muhammed Muta(k.s.) hazretleri Allah-u Teala'nın kendisine özel yetenekler verdiği, Haznevi ailesinin şerefini onun eliyle daha da yükseltmek istediği arif-i billah yüce bir şahsiyettir. Haznevi İslami İlimler medresesinde eğitimini tamamlamış ve babası Şeyh Muhammed Haznevi (k.s.) hazretlerinin elinden icazetlerini almıştır.Şeyh Muhammed Haznevi (k.s.) hazretleri sarıklarını kendi elleri ile sarmış ve Sana öyle bir sarık giydireceğim ki benimkinden daha büyük olacak.' buyurarak irşadının ve yapacağı hizmetlerin büyüklüğüne işaret etmişlerdir. Şeyh Muhammed (k.s.) hazretleri yurtiçi ve yurt dışında katıldığı tüm etkinlik ve münasebetlerde Şeyh Muhammed Muta (k.s.) hazretlerini özel bir görevle görevlendirmedikçe yanlarından ayırmazlardı.Onu her gittiği yere götürür,onunla istişare eder ve bu yolun tüm inceliklerini,Haznevi mürşidlerinin,bu büyük imamların yolunun tüm prensiplerini ve hikmetlerini kendisine gösterirlerdi. Hayatlarının son demlerine doğru, tarikatın pek çok önemli işlerinin yürütülmesini Şeyh Muhammed Muta (k.s.) ya devretmişlerdi.Öyle ki kendisine danışmaya gelen pek çok kişiyi Şeyh Muhammed Muta'ya (k.s.) gönderiyorlardı.Onun makamından kuşkuda bulunanlara bir defasında şöyle söylemişlerdi:'O başındaki saçtan ayağındaki tırnağa kadar akıl doludur.'Bu en seçkin bir makamdan,Şeyh Muhammed Muta'nın(k.s.) ne kadar ferasetli, ince görüşlü, hikmetli, tedbir sahibi,zeki,olgun ve ileri görüşlü bir zat olduğunun beyanıdır. Bilindiği gibi bir makama gelmek,bir kurum veya toplumun başına geçmek genel olarak üç şekilde olmaktadır.Birincisi atama yolu iledir.Mesala bir okula, bir müdürün atanması veya bir ile, bir valinin atanması gibi.İkincisi seçim yolu iledir.Bir köye bir muhtarın veya bir beldeye ya da derneğe bir başkanın oylama ile seçilmesi gibi.Üçüncü yol ise,bir uzman ve otoritenin bu vazifeye ehil olan, şu zattır diye göstermesi iledir.Bilindiği gibi sahasında uzman ve söz sahibi olan birinin söylediği bir söz ve verdiği bir hüküm, o sahanın yabancısı binlerce insanın görüşünden ve zannından daha üstündür.Tarikat, ilahi marifetlerin ve yüce hikmetin talim edildiği bir yoldur.Bu yolun yürütücüsü olan mürşitler,bu ilimlerde söz sahibi olan şahsiyetlerdir.Onların vereceği icazet,bu yolda irşad vazifesini yüklenmek için şarttır. Kamil-i mükemmel bir zat olan Şeyh Muhammed Haznevi (k.s.) hazretleri dini ihya etme, tasavvuf,irşad ve irfani ilimler alanında tam bir otorite olarak yüce vasiyetlerinde , kendilerinden sonra bu vazifeleri yapabilecek zatı Şeyh Muhammed Muta (k.s.) olarak göstermişler ve onu halifelik ile mükafatlandırmışlardır.Onu yani Şeyh Muhammed Muta'yı (k.s.) son derece vakur,tevazu sahibi,sabırlı,halim, müritlere ve tüm Müslümanlara karşı son derece şefkatli,onları korumaya çalışan,kamil ve mükemmel bir şahıs olarak beyan etmişlerdir. Bu şehadet her şeyin üstünde ve sağlam bir delildir. Şeyh Muhammed Muta (k.s.) hazretleri davası için her türlü dünyevi menfaattan vaz geçmiş, dünyaya arkasını dönmüş çok büyük bir feragat örneği sergilemiştir.İslami değerlerin zarar görmemesi için hicret etmiş, kendisine yapılanları görmezden gelmiş ve hep yüce ahlaki değerler çerçevesinde hareket etmiştir. Tüm insanlara karşı aşırı bir merhamet ve şefkat timsalidir.Onların gerçekleri görmesi için kendi aile hayatından ve rahatından tavizler vermekten asla çekinmemektedir.Onun için önemli olan ruhların yücelmesi ve Yaratıcılarına sevgi ile bağlanmalarıdır. Büyük bir tevazu içerisinde, insanları irşad etmeye devam etmektedir.Şeyhin tüm müridleri, onu tanıyan tüm müslümanlar ve İslam alimleri bu alçak gönüllüğüne şahittirler.O kadar büyük bir ihlas sahibidirler ki,davasına herhangi bir zarar gelmemesi için çok hassas davranmakta,asla yardım toplamamakta,alan el değil veren el olmayı hep şiar edinmektedirler. Konuları sistematik olarak ele alışı ve sohbetlerinde kullandığı akademik ama sıcak ve samimi uslüp ile pek çok kitleye ulaşmaktadırlar. -------------------------------------------------------------------------------- Sözleri Değerli kardeşlerim,insanda en önemli olan ruhdur.Eğer onun ruhu, masiyetlerin içinde gark olursa,kaybolur.Ondan hiçbir istifade olamaz.Ama kendi ruhunu tezkiye ettiği zaman, düzelttiği zaman, maneviyat sahibi olduğu zaman işte o ruhun gücü olur.Böylece Yüce Allah onu ne için yaratmış ise, Allah'ın emri ne ise onu tatbik etmeye gücü yeter. Değerli kardeşlerim, tezkiye edilen ruh, temizlenen ruh, onun yanında oturulup ondan istifade edilebilen bir ruhtur.Ondan menfaatler alınabilir.Ama ruhsuz beden, yani tezkiye edilmeyen ruh, onda fayda yoktur.Onun bir değeri yoktur ve onun yapacak hiçbir şeyi de yoktur. Ey oğul! Bütün insanları razı etmek imkânsızdır.Çünkü birini razı edersen öbürünü kızdırırsın. Diğerini razı edersen ötekisi kızar. Çünkü her insanın aklı, fikri ve düşüncesi ayrıdır.Eğer insanın, bütün insanları razı etmeye gücü yetmiyorsa,bu imkansızsa,o zaman insan en güzelini, en doğrusunu kendine seçmelidir.O da Allah-u Teala'yı razı etmektir.İnsan, Allah-u Teala'nın rızasını kazanmak için uğraşsın. Kendi ile Allah arasındaki alakayı düzeltsin. Kişi eğer insanları razı etmek için uğraşırsa,onların güvenini, akidesini kazanmak için uğraşırsa bu aldanmıştır.Çünkü gerçekte menfaat veren de, menfaati takdir eden de Allah-u Teala'dır.Onun için insan Allah-u Teala'nın rızasını tahsil etmek için uğraşmalıdır.İnsanoğlu eğer dünyayı istiyorsa,bu Allah-u Teala'nın rızasındadır.Eğer ahireti istiyorsa,bu da Allah-u Teala'nın rızasındadır.Hem dünyayı hem ahireti istiyorsa yine Allah-u Teala'yı razı etmek için uğraşmalıdır. Değerli kardeşlerim, bizler uyanık olalım.Böyle mübarek bir topluluk içine girdiğimiz zaman, buradan faydasız dönmememiz lazımdır.Baktık birisi Allah'ı zikrediyor, ondan ibret alalım. Birisi ibadet yapıyor, ondan ibret alalım.Birisinin ahlakı güzeldir,mütevazi bir şahsiyettir. Ondan güzel ahlakı alalım.Diğeri onun siyreti, onun adabı doğru ve dürüsttür.Ondan da ibret alalım ve bu şekilde bu mübarek toplumdan hayır ve bereketler kazanalım. Sen Allah-u Teala'nın dini için, rızası için yaralı ol.Dünya ve başka şeyler için değil. Allah-u Teala'nın rızası için yaralı ol. Tıpkı şairin dediği gibi: Nice insanlar vardı ki onlar, mal mülk sahibi idiler.Fakat bu dünyadan gittiler.Onların elinde hiç birşey kalmadı.Keşke bilebilseydim bu mal, mülk acaba kimin olacak.? Akıllı insan Allah-u Teala'nın rızası için gayret eder. Kalbinin rahatlığı ve mutmain olması için dünyada zahit olur.Tıpkı seyyidina Ömer İbni Hattap (r.a) buyurduğu gibi davranır; Dünyada zahit olmak, kalbin rahatlığı ve mutmain olmasına en büyük sebeptir. Değerli kardeşlerim, Peygamberin(a.s.) şeriatındaki istikamet, doğruluk ve ona göre hareket etmek nimetlerin en büyüğüdür.İnsan bu istikamette olduğu müddetçe,Yüce Allah'ın en büyük ikramı ve rahmetini kazanmış olur.Değerli kardeşlerim, babamdan şöyle duydum; Yüce Allah kimin hayrını dilerse,onun gönlünü ve kalbini hayra açar.Onu muvaffak kılar. Onun azalarını ibadete, amel etmeye, gayrete muvaffak eder.Ona güç verir ve ona gayreti ihsan eder. Değerli kardeşlerim, bu şekilde buraya gelen bir kimse kendi nefsini noksan görmelidir. İbadetlerinde noksanlık görmelidir ve Şeyh hazretlerinin adabı ile Şeyh hazretlerinin adabını tatbik etmekle şifa ve tedavi aramalıdır.O zaman faydalanır, hayır ve bereketler alır.Buraya geldiğiniz zaman ibret almazsanız, hayır ve bereket almazsanız.Eğer bu adaplarla amel etmezseniz, birbirinizden ibretler almazsanız, peki nasıl faydalanacaksınız?Nasıl kendi nefsinizi tezkiye edeceksiniz? Bu mümkün değildir. Değerli kardeşlerim, aramızda olan bu sıla, bu akrabalık şeriatın özünde olan adaplar sebebiyledir. Şeriata uygun olan adaplar sebebiyledir. Onun için bu adapları bidatlardan, muhalefetlerden korumamız lazımdır ve bu adapları hakkıyla koruyup dünya menfaatimiz için, siyaset için kullanmamamız lazımdır. Çünkü böyle adapları istismar ederek siyaset ve makam için kullanılması caiz değildir. Değerli kardeşlerim, sabırlı olalım. Sabır ile her şey hallolur. Yalnız sabrımızla beraber kendimize de dikkat edelim.Yanlışlık yapmayalım.İslam dininin adaplarına uygun hareket edelim. Adaplarımızı koruyalım. İnsanlık alemine faydalı olalım. Devletimize, milletimize ve memleketimize faydalı olan hareketi yapalım, onları rahatsız etmeyelim. Peygamber aleyhisselatu vesselam şöyle buyurmuştur: Erkek aceleci olan değildir.Erkek ve şecaat sahibi olan kimse sabırlı olandır.Öfkelendiği zaman kendini tutandır. Değerli kardeşlerim, istikamet Peygamberin(a.s.) şeriatına uymaktır.İstikamet emirleri tatbik etmek ve yüce Allah'ın nehy ettiklerinden uzak kalmaktır.İstikamet nefsin hevasına tabi olmamaktır.Çünkü nefsin hevasına tabi olunduğu zaman o kalbin basireti kör olur.O kalp doğruyu yanlış,yanlışı da doğru algılar.Delaleti, hidayet,hidayeti de delalet olarak görür.İşte nefse tabi olmak insanın basiretini köreltir ve insanı böyle yanlışlıklara götürür. Değerli kardeşlerim, müstakim kimdir?Şeyh hazretleri müstakim olan kimseyi, bir dağa benzetmiştir.Nasıl ki havaların şiddetli soğuk ya da şiddetli sıcak oluşu,rüzgarların şiddetli esişi,o dağa hiç bir tesiri etmiyorsa,işte müstakim olan bir kimse de bunun gibidir.Onun başına ne kadar musibetler, sıkıntılar, darlıklar gelse de ,bunlar ona tesir etmiyor.Kendi istikametinde devam ediyor.Hiç kimse ona zarar veremiyor. Değerli kardeşlerim,müstakim olan insan sabırlı ve dayanıklı olmalıdır.Ona kötü sözler söylenirse, küfredilirse o karşılık vermemelidir.Kötü sözlere,iyilik ve güzellik ile karşılık vermelidir.Sanki o kötü sözler kendisine söylenmemiş gibi davranmalıdır. Müstakim olan bir kimseyi,nefsinin yolsuzluklara yönlendirmemesi lazımdır.Dünyanın onu kandırmaması lazımdır.Allah'ın zikir ve ibadetinden alıkoymaması lazımdır.Kendi kalbini nefsine ve dünyasına bağlayıp,Yüce Allah'ın yolundan çıkmamalıdır.Nefse ve dünyaya önem vermemelidir. Müstakim olan bir kimse,musibetlere tahammüllü olmalıdır.Başına herhangi bir sıkıntı geldiğinde,çok tahammül etmesi lazımdır.Başkası tarafından ona haksızlık yapıldığında o kimse dayanıklı olmalı ve yolundan çıkmamalıdır.Böyle olduğu takdirde, işte o demek ki müstakimdir. Değerli kardeşlerim,babam Şeyh hazretlerinin bize nasihat eden sesi hala kulaklarımızda yankılanıyor.O diyordu ki: Gözünüz başkalarının malında olmasın.İnsanlar gelerek etrafınızda toplandıklarında gurura kapılmayın. Şeyh hazretleri böyle büyük toplumlarda konuşurken yemin ederek: Vallahi, billahi ve tallahi.Ben sizin aranızda kendimden daha eksik, daha aşağı bir kimse görmüyorum. diyordu. Değerli kardeşlerim,alacağımız derslerden birisi de; Sadatı kiram hazretlerinin bütün hayatlarını ilmin hakikatini beyan etmek ve hanif dinin öğretilerini yaymak uğruna tüketmiş olmalarıdır.Bu hanif dinin tüm değerlerine,şanına ve adabına net bir şekilde hayatlarını vermişlerdir.Gerçek ve sahih olan tasavvufu ihya etmişlerdir.Ona hayatiyet vermişlerdir. Yorulmak bilmeden bu yolda çabalamışlardır. Şeyh Hazretleri (ks),insanların mezheplerine,mensubiyetlerine ve milliyetlerine bakmaksızın bütün insanları birbirleriyle kaynaşmaya, ülfet etmeye, birbirini sevmeye, birbirleriyle yardımlaşmaya davet ediyordu.Bunu yaparken de bir insanın hayatının ancak kardeşinin hayatı ile, onun sayesinde istikamet kazanabileceğini söylüyordu.Müslümanın kendi hayatının ancak barış ve birlik sayesinde kaim olabileceğini vurgulardı.Fertlerin birbirinden nefret ettiği, evlatlarının birbirini boğazladığı bir toplumun binası nasıl ayakta durabilir ki.Toplum binası ancak ve ancak birbiriyle yardımlaşmak,kardeş olmak ve de aralarında tefrikaya, düşmanlığa bozgunculuğa sebebiyet veren her şeyin atılmasıyla inşa edilebilir. Peygamber Efendimiz (sav) akıllı olan kimseyi şöyle tarif etmiştir: Akıllı, kendi nefsini muhasebe eden, ölümden sonrası için çalışandır. Cahil ise;nefsini muhasebe etmeyen, nefsin hevasına uyan ve hem de Yüce Allah'tan emniyet ve güvenceyi dileyendir, bekleyendir. Değerli kardeşlerim, akıl sahibi odur ki,işlerin hep sonunu düşünür.Kendisine gülümsediğinde dünyanın gülümsemesiyle gurura kapılmaz.Zeki ve iradesi güçlü o kimsedir ki, kendisine her ne kadar gençlik,makam,servet ve güç bahşetse de bu hayatın süslerine aldanmaz.Çünkü biliyor ki gündüzden sonrası gecedir.Bahar çiçeklerinden ve güllerinden sonra,sonbaharda bütün yapraklar dökülür ve kış mevsiminde ise o güller birer dikene dönüşür. Ey mümin kardeşlerim,bugün dünyadır, yarın ise ahirettir.Bugün yaşam vardır.Yarın ise ölümdür.Bu gün özgürlük,şehvetler,isyanlar ve hevesler söz konusudur.İnsan dilediğini yapabilir.Ama yarın ise kayda geçirilmiş sayfalar ve meleklerin senin aleyhindeki reddedilmeden kabul edilen şahitlikleri vardır.Hatta senin bizzat azaların ve organların aleyhinde şahitlik yapacaktır.İşte o zaman seni yaratan,ilahi adaletin izzetiyle sana; Kendi yazdığın kitabı oku.Bugün sana hesap sorucu olarak kendi nefsin yeter. buyurduğu vakit Yaratıcının karşısında duyduğun utanç ve mahcubiyetten eriyeceksin. Allah-u Tela şöyle buyuruyor:Şunu iyi biliniz ki,dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlencedir. Bir süstür. Aranızda böbürlenme,mal toplama ve evlat konusunda çokluk yarışıdır.Tıpkı ekinleri bitirip çiftçiyi hoşnut eden bir yağmur gibidir.Sonra o bitki daha da serpilip gelişir. Sonra onun sarardığını görürsün. Daha sonra ise tamamen kurur ve ot olur. Ahirette ise hem şiddetli bir azap hem de Allah tarafından bir mağfiret ve rıdvan vardır.Dünya hayatı bir aldanış metaından başka bir şey değildir. Değerli kardeşlerim, Rıdvan'a gelince, Allah'ın rızasına gelince o kimin içindir? Bütün hayatını takva üzerine kurup tesis eden,gençliğini Allah huzuruna kabul edilmek için hibe eden ve bu dünya hayatının kendisini asla fitneye düşürmediği ve aldatıp gurura sürüklemediği kimse içindir. Mağfiret ve Rıdvan her ikisi kimin içindir değerli müminler? Bunlar ölmeden önce hayattayken, hastalanmadan önce sağlıktayken,yaşlanmadan önce genç iken,fakirleşmeden önce zengin iken,meşgul olmadan önce boş vakti var iken kendine dikkat eden,fırsatları ganimet bilen ve Yüce Allah'ın emirlerini yerine getiren ve Peygamber'in(a.s.) ahlakını tatbik eden içindir. Tarikat, Peygamber aleyhisselatu vesselamın şeriatına hizmetkardır.Hatta tarikat,şeriatın bizatihi kendisidir.Herhangi bir tarikat kıl payı kadar şeriata muhalif olursa işte o yalandır, iftiradır, kandırmacadır.Onun zararı menfaatinden daha fazladır. Değerli kardeşlerim,babam ve Şeyhimin tarikatı sevgi tarikatıdır,ihlas tarikatıdır, vefa tarikatıdır.Evet değerli kardeşlerim,hep dolu ihlastır.Dolu muhabbettir.Hepsi sevgidir, ilimdir, irfandır,gayrettir ve ihlastır. Hak ve gerçek tasavvuf odur ki,insan ve Allah arasındaki alakayı,sonra insan ve insan arasındaki alakayı güzelleştiriyor.Bunu sağlayan muhabbet ve yardımlaşmadır.Onun için değerli müminler,sadatı sofiye şöyle buyurmuşlardır: İnsanın hem dünyası ve hem ahireti muhabbet ile olur.Dünya ve ahiretin işlerinin inşası ve ayakta durmasının en güzel ve en güçlü yolu muhabbet ve yardımlaşmadır. Değerli Müslümanlar!Şu anda gerek burada ve gerekse de dünyanın her yerinde,müslümanlar Peygamber Efendimizin(a.s.) mevlid-i şerifini kutlamakta ve O'na olan sevgilerini göstermektedirler.Gerçekte Peygamber Efendimizi (a.s.) tazim etmek;O'nun ahlakıyla ahlaklanmak,sünnetini tatbik etmek ve yolunda yürümekle olur.Sadece zahir ile iktifa etmek yeterli değildir.Allah-u Teala'dan umudum; O'nun emirlerini yerine getirerek, yasaklarından sakınarak,Peygamber aleyhisselatu vessalamın ahlakıyla ahlaklanarak, sünnetini tatbik ederek, içten bir tazim etmeye bizi muvaffak eylemesidir.Sadece zahirde kalıp,kabuğu tutup,içini terk etmekle değil. Değerli Müslümanlar!Peygamber Efendimize(a.s.) gönderilen vahiy bütün müslümanlara, alimlere,mürşitlere kendilerine yol edinmeleri ve O'nun ahlakıyla ahlaklanmaları için yeterlidir. Allah-u Teala Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi vesellemi peygamberlerin sonuncusu ve tamamlayıcısı olarak gönderdi.O'nun şer'i şerifi, önceki peygamberlerin şer'i şeriflerinin hükmünü iptal etti.Onlarda bulunan bütün güzelliklerin hepsi Peygamber Efendimizin ahlakında ve şer'i şerifinde mevcuttur.Bundan daha büyük,daha değerli bir şey ne olabilir ki!.Değerli Müslümanlar!Peygamber Efendimizin (a.s.) mevlid-i şerifini kutlamanın bu kadar büyük ve azim olmasının nedeni, Peygamber Efendimizin(a.s.) çok büyük ve azemetli olmasındandır.Allah-u Teala Peygamber Efendimize verdiği nimetleri bütün insanlığa kati delillerle ispat etmiş göstermiştir. Bundan daha güzel ne olabilir. Değerli Müslümanlar! Peygamber Efendimizi sevmeyen düşmanları, O'na bir eksiklik, bir noksanlık nisbet etmek istediler.Bunun için çok çaba gösterdiler.İslam'dan önceki ve sonraki tüm dönemlerde Peygamber Efendimizde(a.s.) hiçbir eksiklik, hiçbir noksanlık bulamadılar. Allah-u Teala onların bu isteklerini yüzlerine vurdu.Ebu Süfyan Rum diyarına gittiği zaman Rum kralı Herakıl kendisine;'Peygamberi anlat,onun hakkında neler dersiniz.'dedi. O dedi ki; Ben ve bütün Mekke ehli asla onun yalan söylediğini görmedik ve O asla yalan söylemez.' O zaman Rum kralı Herakıl dedi ki:'Madem ki sizlere yalan söylemez, Allah-u Teala'nın adına nasıl yalan söyler'. ve ona Peygamber Efendimizin davasının hak üzerinde ve doğru olduğunu söyledi. Değerli Müslümanlar!Peygamber Efendimiz aleyhisselatu vesselam duayı musibetlere karşı korunmak için vesile edinmiş ve dua etmiştir.Biz de bu durumumuzdan kurtulmak için Allah-u Teala'ya dua etmeliyiz,O'na yönelmeliyiz.Dua ile ilgili olarak Allah-u Teala Kur'an-ı Kerim'de mealen şöyle buyurmaktadır: " Rabbiniz olan bana dua ediniz ki duanızı kabul edeyim. Başka bir ayette Allah-u Teala Peygamber Efendimize hitap ediyor ve mealen şöyle buyuruyor "Kullarım beni senden sorsalar onlara de ki; Rabbim size yakındır,dualarınızı kabul eder.O halde Rabbinize icabet edin.Umulur ki felaha kurtuluşa erersiniz.. Değerli Müslümanlar!Hiçbir peygamber yoktur ki zorluklar,musibetler karşısında, savaşlarda ve cihad esnasında Allah-u Teala'ya dua etmemiş olsun.O halde biz de Allah-u Teala'ya dua edelim. itibarhaber
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|