AK Gençliğin Buluşma Noktası
Forum Köşe Yazarlığı Ak Parti Forum Köşe Yazarları buraya.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 06-09-2009, 20:09   #1
Kullanıcı Adı
alperen
Standart MUKTEDİR İKTİDAR
MUKTEDİR İKTİDAR
ALPEREN GÜRBÜZER

Ailede iktidar sahibi “baba’’, klan toplumunda tek yetkili “ih­tiyar meclisi’’, kabile ve aşiret yapılarında otorite sahibi “reis’’, im­paratorlukta söz sahibi ‘’kral’’, millet gibi organize olmuş teşekkül­lerde ise yetki “Millet Meclisi’’nindir. Her çoban güttüğü koyundan mesuldur prensibinden hareketle idareci ister baba, ister ihtiyar meclisi, ister reis, ister kral ve isterse millet meclisi olsun, İslâm’da esas olan, hiçbir makamın Allah’ın mülkünün önüne geçememesidir. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de; “İşte bu makamda nusret ve hâkimiyet hak olan Allah’ındır’’ buyruluyor.

Mutlak otorite Allah’ındır.
İnsan kendini başıboş bırakılacak mı zanneder?’’ (Kıyamet Suresi, ayet 36) ayeti gereği böyledir, tartışılamaz.
İdari mekanizma, kâinatta kendi tabii kanunları çerçeve­sinde cereyan ediyor. Nitekim kâinat eşiz ve mükemmel kanunlarla idare edilmektedir. İnsanoğlunun yaptığı tek şey, sadece mevcut bulunan ka­nunları bulup çıkarmak oluyor. Yoksa kanunu kendimiz icat etmiş değiliz, kanunun gerçek mucidi hüküm sahibi Rabbül’Alemin’dir. Zaten kâinatın idare edilme diye bir derdi yoktur. Zira ta­biatta cereyan eden hadiseler kudret-i İlahi’nin kanunlarına tabii olarak seyrediyor. İnsan ise bir yandan tabiatı okumaya çalışıyor, bir yandan da kâinatta kendini idare etmesi için birtakım idari mekanizmalar kuruyor. İşte yeryüzünde mevcut idare şekillerinin adına ister demokrasi, ister oligarşi, isterse otokrasi denilsin, hemen hemen hepsi mutlak otorite olmayıp izafi otoriterlerdir. Dolayısıyla tüm otoriteler tartışılır fakat Allah Resulünün hakikatleri tartışılamaz, çünkü bu hükümler insan idrakinin üstünde ve ilahidir.

İdare edenler - idare edilenler ikilemi
M. Duverger; “beşer tarihinde idarecisiz bir dönemin ol­madığının ilmen ispatlanmadığını” ifade ederek “idare etme’’ olayının herdaim olacağına işaret etmiştir. Gerçi Marksistler idare eden ve idare edilen yerine “sömüren’’ ve “sömürülen’’ tabirle­rini kullanırlar. Komünistler her şeyde olduğu gibi, maalesef idare konu­sunda da çuvallayarak insanların devletsiz bir sisteme geçebile­ceği ütopyasında bulunmuşlardır. Oysa şu gerçeği gözden kaçırıyorlar, şöyle ki tari­hin her seyrinde idare edenler ve idare edilenler ikilemi var olmuş ve bu durum devam edecekte. İşte, İslâm bu gerçeği gözardı etmez, ancak idare edenleri ve idare edilenleri Allah’tan başka ilah yok­tur’’ buyruğu altında teşkilatlanmaya çağırır. İlahi fermanın buy­ruğunu kabul eden kişi ve kuruluşlar, böylece sahte mabutların boyunduruğundan sıyrılarak gerek şahıs, gerekse müessese bazında hakiki manada “iktidar’’ olmuş olurlar.

Halkın sevdiğini Hak da sever
İktidar, ne “tek başlılık’’, ne “başsızlık’’, ne “’şef’’, ne “patron’’, ne de “sözde egemen millet”, bunların hiç birisidir. Grubun bütünlüğünü içine alan, idare edenler ile idare edilenle­rin el ele verdiği, “Halkın sevdiğini Hakk da sever’’ düsturunu esas alan, aynı zamanda milli, İslâmi, katılımcı ve istişareye dayalı sistem ancak ‘’ muktedir’’ olarak nitelenebilir. Halktan uzak, milli ve manevi değer­lere yabancı zihniyet gerçek anlamda iktidar olamaz.
Esasen dinimiz de “Cumhuru’’ bir karakter taşır. Resulüllah (s.a.v.)’ın “Ümmetim batıl üzerine toplanmaz’’, “Ümmetimin ihtilafında rahmet vardır’’ ve “Ne iseniz başınızdaki idare odur’’ hadisi şerifleri İslâm’ın cum­huri yönünü ortaya koyar.

İslâm’da ruhban sınıfı yok
Muktedir iktidarda, hukukun üstünlüğü prensibi önemli bir yer teşkil eder. Yalnız bir şartla, o da savunduğumuz ve üstünlüğünü belirttiğimiz hukukun hüviyeti açıklanmak kaydıyladır. Tarih bize gösteriyor ki bugüne kadar rengi, biçimi ortaya konulma­yan hukuk sistemleri, hep balyoz görevi yapmıştır. Öyle ülkeler var ki, kanunlarında din ve vicdan özgürlüğü yazılmasına rağmen, bir başka kanun bendiyle değişik mecralara kaydırılabiliyor da. Ka­nunların adı, rengi ve mahiyeti tüm çıplaklığıyla sergilenmediği müddetçe, ne kadar din ve vicdan hürriyetinden bahsedilirse bahsedilsin sonunda sadist ve totaliter rejimlere bile taş çıkartabilmektedir. Anayasalar çok kere bir takım tarifi yapılmayan kavramlara (muğlâk ifadelere) kurban verilerek paravan hüviyetinde uygulanmaktadır. Mesela, laiklik kavramının tarifi Anayasa’da açık açık yer almadığı için ülke gündeminden bir türlü düşmemektedir. Her gün, her platformda laiklik tartışmaları de­vam etmektedir, edecekte. Oysaki laiklik kavramı, Yunanca “laicos’’dan dan gelir. Üstelik batıya ait bir kelime olup “klerici’’nin zıddıdır. Malum olduğu üzere, kilise men­suplarına ‘klerik’ denilirdi. O halde buradan hareketle klerikin dışındakilerine “laik’’ denildiğini kolayca anlayabiliriz. Zira Laia ruhban sınıfına ait olma­mak demek. Batı bir zamanlar, yani orta çağda engizisyon mahkemelerinin ve kilisenin egemenliği altında inim inim inlemişti. Fakat kiliseye tepki hareketi Rönesans’a dönüşünce “Sezarın hakkı Sezar’a, İsa’nın hakkı İsa’ya’’ prensibinde karar kılmayı başaracaklardır. Hatta batı’da esen bu yeni rüzgâr, kendi sınırları içerisinde kalmayıp ileride bizim toprağımıza da değişik boyutlarda sıçrayabilecektir.
Ne yazık ki batı gerçekleriyle bizim toplumumuzun gerçekleri­nin özdeş olamadığını göremeyenler jakoben laikliği topluma dayatma yolunu tercih ettiler. Oysa İslâmiyette, batı’da olduğu gibi ruh­ban sınıfı yoktur. İslâmiyet ne bir kuruluşa, ne bir kişiye, ne de her hangi bir şeyin tekeline gireceği kadar dar ve kapalı değil, bütün insanlığa şamil bir din. Ruhbanlık müessesesi batı’ya has bir olgu... Kilise’ye tepki olarak ortaya çıkan laiklik kavramının bizimle ne ilgisi olabilir ki. Kaldı ki şu anda batı’nın geldiği nokta farklı boyutta üstelik. Avrupa ülkeleri, ülkemizde cereyan eden manevi gelişmelerden endişeye kapılmış durumdalar sanki. Bu yüzden kendilerinin ürettikleri Fundamentalizm veya kökten dincilik gibi kavramlarla bizim insanımız karalanarak, yükselen değerlerin önüne geçilmek istenmektedir. Her an gerçek manada “Muktedir iktidarın’’ iş başına gelebileceğinden paniğe kapılıyorlar. İslâmi gelişmelerden rahatsız olan kesimler, örneğin ABD’de parlamenterlerin İncil üze­rine yemin etmelerini, ya da dolarların üzerinde “Allah’a inanırız’’ yazılı ibareyi görmezden gelirler. İsrail’in hareket noktası Tevrat olup, dolayısıyla İsrail’e gittiğinizde asla cumartesi günleri ateş yakamazsınız. Hakeza İngiltere Magna Kartada Anglikan Kilisesi’ne bağlı olduğunu belirtir. Sözün özü, batı’dan ithal edilen laiklik gibi kavramların rengi, biçimi ve tarifi Anayasa’da yer almadığı sü­rece, toplumda “laik’’ ve ‘’anti-laik’’ çekişmesi kaçınılmazdır. Çare hukuk devleti olabilmekte... Hukuki normlar açık ve anlaşılır bir dille yazılıp toplu­mun dinamikleriyle yüzde yüz barışık kılınmalı ki ülke gerilimden kurtulabilsin.
Emanetin ehline verilmesi
İdare edenleri seçmede ölçü, Muktedir iktidar misyonuna sahip olmanın yanı sıra tabanın tavanla, tavanın tabanla uyum içersinde olması gerekir. Toplumun derdi ile dertlenmeyen, idare edilenin idarecisine kuşkuyla baktığı bir yapıya “hadim devlet’’ denilemez. Resulüllah’ın (s.a.v.) “Emanetin, layık olanlara veril­mediğini gördüğünüz zaman kıyameti bekleyiniz’’ ihtarı konunun daha da ehemmiyetini ortaya koyuyor. Tabiî ki idarecinin kimliği, şekli şemali önemli değil, önemli olan temsil ettiği ve üstlendiği vazifedir. O halde va­zife her şeyin üstünde. Kişiler, makamlar geçici. Baki olan Allah’tır

­ Peygamberimiz (s.a.v.) hizmetkârlığı şiar edinmiş idareciler için: “Adil bir sultanın bir günlük adaleti, altmış senelik devamlı ibadetten üstündür’’ hadisi şerif­leriyle müjdeliyor.


Toplumun menfaati
Muktedir iktidarda toplumun menfaati neyi gerektiriyorsa o yapılmalıdır. Devlet, komünizmde olduğu gibi zulüm vasıtası, ka­pitalizmdeki gibi sadece asayişi sağlayan birim, faşizimde olduğu gibi herkesin itaat etmesi gereken put olmamalı. Muktedir ikti­dar; devletin vatandaşla barışık olduğu ve Allah’tan başka ilah yoktur ayetin gereği seferber olan milletin ta kendisidir. Bu yüzden Hadim devlet ilkesi, sosyal iktidarın ana unsurunu teşkil eder. Muktedir iktidara giden yol hadimiyetten geçer. Toplumun devletle barışık devletin halkı için gece gündüz demeden hizmetinde koş­turması, dengelerin yerli yerine oturması demektir. XVIII. asra ka­dar idarecilerin hemen hepsi devlette fani olmuş insanlardı. Son­rası malum, içi boş kuru kavramlarla milletin kefenini soymaya memur idareciler türeyip çevremizi kuşatma altına alıverdiler. Aralarında iyi niyetli olanlar da vardır elbet. Ne var ki birkere mikrop vücuda girmeye dursun, ister istemez çöküş kaçınılmaz hale geliyor.
Tanzimat her şeyden önce sebep değil neticedir. Saltanat, Meşrutiyet, Tanzimat ve Cumhuriyet derken bu günlere geldik. Başarısızlıkları hep geçmişe yükledik, hala da başarısızlığın suçunu maziye havale etmeye devam ediyoruz da. Bakın, Almanya ve Japonya tarihin harabelerinden sıyrılıp süper devlet olurken, biz ise yaşadığımız şu hengâmede halifelik, saltanat gibi bir cevizin kabuğunu doldurmayacak derecede anlamsız tartışmalarla zaman kaybediyor ve sloganlarla deşarj olmaya çalışıyoruz. Bir türlü tarih şuuruna erişemiyoruz. Her nedense bir gün rejimlerin, hükümetlerin ve hanedanların değişebileceğini, fakat devletin değişmeyeceğini idrak edemiyoruz. 3500 yıllık Çin’de nice rejimler gelip geçmiş ama yine adı Çin devletidir. Bizim yanlışımız Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye’yi ayrı parça­lar olarak değerlendirmemizdir. Oysa Selçukluda, Osmanlı’da, Türkiye’de bir birinin devamı devletlerimizdir. Üstelik her üçünün de ortak paydası Türk-İslâm olmasıdır. Tarih şuurumuzu adeta yitirmişiz. Yerine bölük pörçük bir tarihi şuur ikame olmuş adeta. Oysaki Tarihten kaçmak ‘’tarihsizlik” doğuruyor. Çünkü Rejimler, hükümetler ve idari mekanizmalar geçicidir, kalıcı olan devlettir. Dolayısıyla her devri şartlarında değerlendirmek gerekiyor. Tarihi yargılamak yerine tarihten ibret alabilmek ve tarih şuuru geliştirmek esas ol­malı.
Görev ve hadi­miyet şuuru, Muktedir iktidarın manevi temellerini oluşturur. İçinde yaşadığımız vahim durumun sebebi, devletin içine sızmış “Derin hâkim devlet’’ kliklerinden kaynaklanmaktadır. Muktedir iktidar ise bunun tam tersi olup Devlete sızma şeklinde değil referansını milletten alıp ve seçilmiş insanların oluşturduğu bir organizasyondur. Resulüllah (s.a.v.)’ın; “Emirlerin en iyisi sizi seven ve sizin kendisini sevdiğinizdir’’ hadisin gereğini yerine getiren, aynı zamanda hadimiyet şuu­ruyla tebaasını idare eden ve tebaanın da devletine güvendiği sistemin adıdır “Muktedir iktidar” modeli. Milletten gücünü almayanlar belki iktidar olabilirler ama asla muktedir olamazlar, bu böyle biline.
Vesselam.


 

alperen isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 11-15-2009, 13:01   #2
Kullanıcı Adı
alperen
Standart
Allah muktedir iktidar olan bu hükümeti başımızdan eksik etmesin.
alperen isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-15-2009, 21:23   #3
Kullanıcı Adı
Gönülden
Standart
Tarihi yargılamak yerine ders almak, tarihi şuura erebilmek..
Kirlenmiş bürokrasinin yaşattıklarını ayaklarımızın altına alabilmek..
Ailesine, çoçuğuna yaşatmak istediğini halkına yaşatabilmek..
Lügatımızda "evet" kadar "hayır" kelimesini öğrenebilmek..
Laiklik, demokrasi,özgürlük gibi kavramların içini doldurabilmek..
Kendi halkından korkmadan, bütünleşmeyi sağlayabilmek..
Önce Hak'ka sonra halka sırtını dayayabikmek...
Bunları gerçeleştirmiş bir ikdidarı ve sonrasında yaşanacak güzel günlerin özlemini bu millet çok çekti.. adaletli, halkına kucak açmış, samimi, vatan ve millet sevdası dillerde ve gönüllerde hisedilen bir başbakanın varlığını his ediyoruz....Rabbim bulundukları makamın hakkını veren Hak'a hakikata sahip gönül erlerinin ikdidarlıklarını başımızdan eksik etmesin..
Son zamanlara ülkemiz adına mesaj verici bir yazı olmuş Alpern üsdat...kaleminize yüreğinize sağlık...+




Gönülden isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-17-2009, 00:05   #4
Kullanıcı Adı
alperen
Standart
Çok değerli paylaşımın için teşekkür ederim.
alperen isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-17-2009, 10:05   #5
Kullanıcı Adı
BlueMoon
Standart
çok güzel paylaşım teşekkürler..
BlueMoon isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-17-2009, 10:10   #6
Kullanıcı Adı
Gerçek Gündem
Standart
Bu yazıya asla ve kesinlikle katılmam mümkün değildir. Medeni hukukunu hiçe sayıp, kişi ve kişileri Vatandaş olmaktan çıkartıp kulluğa indirgemek istenen bir yazı bu. Evet bir çok yerde komünistler çuvallamışlardır peki sadece komünistler mi çuvalladı yoksa şu an içinde bulunduğumuz dönemi de göz önüne alırsak, başka çuvallayan kimler?
Gerçek Gündem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-17-2009, 10:21   #7
Kullanıcı Adı
Ukbâ
Standart
Alıntı:
Gerçek Gündem Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Bu yazıya asla ve kesinlikle katılmam mümkün değildir. Medeni hukukunu hiçe sayıp, kişi ve kişileri Vatandaş olmaktan çıkartıp kulluğa indirgemek istenen bir yazı bu. Evet bir çok yerde komünistler çuvallamışlardır peki sadece komünistler mi çuvalladı yoksa şu an içinde bulmi de göz önüne alırsak, başka çuvallayan kimler?
Katılıp katılmamak sizin en tabii hakkınız ama en azından katılamama sebebleriniz çok daha kuvvetli olsaydı size itibar edebilirdik. Belkide osmanlıdaki vahdet ve inanç şuuru sizin düşüncelerinizi tepreştiriyordur. Medeni hukuk dediğiniz şeyler nelerdir, batı en kral medeni hukuka sahipte ne oluyor aile kavramı sosyal kokuşmuşluk almış başını gidiyor. İnsanları sadece hukuk normları ile ayakta tutamassınız. Kişilerin vicdanlarına hükmetme onlara hesap verme bilincini aşılama , sözde medeni ülkelerin yasalarını bile ayakta tutan şeydir.
Ukbâ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-18-2009, 23:24   #8
Kullanıcı Adı
alperen
Standart
katılıp katılmamak elbette tercihin. Kimseye biz kabül edeceksin diye dayatma yapmayız. Halka hizmet Hakka hizmet şiarımız.
alperen isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 3 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 3 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi