|
09-05-2008, 17:52 | #1 |
Müminin zamanı
Müminin zamanı
Ramazan-ı şerifin ikliminde zengin ile fakir, imsak vaktinden iftar vaktine kadar aynı zamanın içine gark olur. Zamanın aynı oluşunu günlük hayat içinde yaptığımız işler, mecbur tutulduğumuz mesailer farklılaştırır mı? Bütün bu farklılıkları ortadan kaldıracak şey oruçlunun sabır sahibi olarak kendisine gelecek/yöneltilecek her türlü şiddete,uygunsuz davranışa karşı “ben oruçluyum” diyerek mukabele edebilmesidir. Ben oruçluyum diyebilmek için oruçlunun içinde bulunduğu vaktin başkalığını idrak etmiş olması gerekiyor. Bu kendiliğinden olabilecek bir şey midir? Hayır. İslamın beş şartı iman ehlinin vakti nasıl idrak edeceğini temrin ettiren ana payandalardır. İslamın beş şartının her biri, içinde bulunmamız gereken vakti idrak etmemizi sağlayacak ibadetler sunar bize. İmanımız kelime-i şahadet ile başlar. Allah'tan başka tapılacak varlık olmadığını dilden kalbe, kalpten dile başlayan idrak, davranışlarımızdaki etkisini sadece Allah'ın rızasını kazanmak üzere yapılacak ameller olarak gösterir. Allah'ın varlığını ve birliğini kabul etmeyenlerden başka bir zamana uyacağımızı söylemiş oluruz kelime-i şahadet ile. O şahadet ki, müminin zamanı inkarcının zamanından çok başka bir vakte dönüştürmenin başlangıcıdır. Onun için müminin zamanını, münkirin zamanına yaklaştırıcı şeyler malayani olarak nitelenmiştir. Malayani işlere fazla meyledildiğinde iman ehli olanlar vakitlerini inkarcılar gibi harcamaya başlar. Zamanı mümin olarak idrak edememek yapılacak bütün ibadetlerin şekilsel boyutta takılı kalacağını gösterir. Efendimizin “kişi sevdiği ile beraberdir” hadis-i şerifi “sevilen”in zamanına ait olmak anlamına gelir. “Sevilen” kişi yapıp ettikleri ile nasıl bir zamana ait ise onu seven sırf bu sevgisi yüzünden o zamana dahil olacaktır. Sevilen hayırlı işlerin sahibi ise sevenin nasibi de hayırdan olacak, şer işlerinde ise sevenin nasibine de bu şerden muhakkak bir kir bir leke bir iz düşecektir. Oysa vaktin sahibi Allah'tır. Her vakit, her an sahibinin hükmüne uygun olarak yaşanmalıdır. Nitekim Allah Teala bir hadis-i kudside buyuruyor ki: Ben kulumun hakkımdaki zannı gibiyim. Beni zikrettiği zaman onun yanındayım, kulum beni içinden ve kendi kendine anar ve zikrederse, ben de onu kendime zikrederim. Kulum beni bir topluluk içinde zikrederse, ben onu topluluktan daha hayırlı (meleklerden meydana gelen)bir topluluk içinde zikrederim. Eğer o bana bir karış yaklaşırsa,ben ona bir arşın yaklaşırım. O bana bir arşın yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak giderim.” Kelime-i şahadet ile müminin zamanı, münkirin zamanından ayrılırken dünyanın geçiciliği ile ebediliği arasında tercih de yapılmış olur. İman ehli için bu dünyadaki her şey göz açıp kapayıncaya kadar geçecek “yalan” dır. Asl olan öbür dünyadır. Mümin bu dünyadaki varlığını sadece öbür dünyayı kazanmak için harcayacaktır. Öncelikler sıralaması değiştiğinde yani ahret hayatının önceliği yerini bu dünyaya bıraktığında, İslamın ruhunu temsil eden pek çok durum ve duruş “çağın insanı” tarafından idrak edilemez bir hale geliyor. Kurban'ın hikmetinin sorgulanması ya da orucun hikmetinin sadece bedeni dinlendirmek noktasına kilitlenivermesi bu idrak eksikliği ile alakalı. Kendimize sormamız gereken soru şudur: Hakikaten idrak ettiğimiz her vakti bir mümin olarak yaşıyor muyuz? Yoksa kendimizi “pek düzgün” görerek başkalarını düzeltme yani bir nevi “kendimize benzetme” yoluna mı gidiyoruz? Toplumsal çatışma olarak mayalandırılmaya çalışılan pek çok farklılığın her iki tarafın da “müminin zamanını” idrak edemeyişiyle alakalı olduğunu düşünüyorum. Fatma K. BARBAROSOĞLU
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
09-05-2008, 21:53 | #2 |
Müminin zamanı
Konu da, yorum da birbirinden güzel...
Dünya hayatının önemini bir kez daha anlamış olduk. Teşekkürlerimi sunuyorum. + |
|
09-05-2008, 21:57 | #3 |
Müminin zamanı
gerçektende çok güzel paylaşım için saol
|
|
09-06-2008, 15:10 | #4 |
Müminin zamanı
İki dünyası olanın bir yüzü olurmuş, bir dünyası olanın ise binlerce yüzü... Bu dünyada yaşadıklarımız öbür dünyada karşımıza çıkacağı için "tek bir yüze" sahip olmak zorundayız. Bu dünyayı bir "yol" olarak görerek ulaşacağımız mekanda ihtiyacımız olan şeylerle doldurmalıyız çıkınımızı..İki dünyalı olmak yaşadığımız dünyada ki adımları kontrollü atmamızı sağlayan bir sigortadır da aslında...
Yalçın hocam yorumunuz için teşekkür ederim, beğenilerini ifade eden kardeşlerime de teşekkürler... selamlar.. |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|