04-02-2018, 12:09 | #1 |
Murat Bardakçı - AyasofyaKararnamesi’nin Kriminal Laboratuvarında İncelenmesiŞarttır!
Murat Bardakçı
Ayasofya Kararnamesi’nin kriminal laboratuvarında incelenmesi şarttır! Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan önceki gün Ayasofya Camii’nde bir klâsik sanatlar sergisinin açılışında yaptığı konuşmada hayli heyecanlandı ve heyecanını da açıkça ifade etti... Heyecan hissetmeden konuşması aslında zaten pek mümkün değildi, zira Cumhuriyet tarihinde ilk defa Ayasofya’da bir Cumhurbaşkanı’nın huzurunda Kur’an okunuyor ve Cumhurbaşkanı mâbedin içerisinde bir topluluğa hitap ediyordu... Ayasofya’nın müze kalmasına karşı olduğumu ve beş asır boyunca cami olarak kullanılan “fetih sembolü” mâbedin eskisi gibi yine cami haline getirilmesi gerektiğini senelerce yazdım ve söyledim. Böyle bir kararın siyasî bakımdan nasıl büyük zorluklar taşıdığının, bugün için imkânsız gibi olduğunun, hattâ Yunanistan tarafından “savaş sebebi” bile sayılabileceğinin de farkındayım ama gönül fethin sembolü olan mâbedin kapalı kalmasına razı gelmiyor... İmza ve Antet Muamması Ayasofya meselesinin zihnimi uzun zamandır kurcalayan bir başka tarafı daha var: Reisicumhur Kemal Atatürk’ün, Ayasofya’nın “müze” hâline getirilmesi hakkında 24 Kasım 1934’te çıkartılan Bakanlar Kurulu Kararnamesi’nin altındaki imzası, daha doğrusu imzanın “hakiki” değil, “sahte” gibi görünmesi... Konuya daha önce Prof. Yusuf Halaçoğlu da dikkat çekmişti: Hükümet üyelerinin iki sayfalık kararnamenin son sayfasındaki imzaları gerçektir, yani bakanlar tarafından bizzat atılmışlardır ama bu imzaların hemen üzerinde bulunan “K. Atatürk” şeklindeki imzada bir tuhaflık vardır! Zira, Atatürk’ün böyle bir imzasına başka hiçbir belgede tesadüf edilmemiştir, sadece bu kararnamede yeralmaktadır, o günlerde çıkartılan diğer kararnamelerde Atatürk’ün görmeye alışık olduğumuz imzası vardır ve Ayasofya Kararnamesi’nin altındaki imza bir başkası tarafından atılmış gibidir! Buraya kadar yazdıklarım Yusuf Hoca’nın birkaç sene önce gündeme getirmesi üzerine bir ara tartışılmıştı ama imzası şüpheli olan bu kararnamede şimdiye kadar pek farkedilmeyen bir başka tuhaflık daha var: İki sayfalık metnin sayfalarının üzerindeki antetler de farklı! Kararnamenin ilk sayfası “T. C. Başvekâlet Kararlar Müdürlüğü” antetli resmî kâğıda daktilo ile yazılmış, antetin altına 2/1589 numarası konmuş. Ama, antet ikinci sayfada değişiyor, “T. C. Başvekâlet Muamelât Müdürlüğü” oluyor ve kararnamenin metni bu sayfada devam ediyor, iki satır sonra tamamlanıyor, altında “Reisicumhur” ibaresi ile “K. Atatürk” yazan tartışmalı imza yeralıyor, sayfanın daha altında da hükümet üyelerinin imzaları bulunuyor. “İki sayfalık bir kararname neden antetleri farklı iki ayrı resmî kâğıda yazılır?” muammasını ben çözemedim! Ortada Bir Tuhaflık Var Ayasofya’nın Atatürk’e haber verilmeden sahte bir kararname ile müzeye çevrildiği gibi komik bir iddiada bulunacak değilim. Asırlardır cami olarak kullanılan mâbedin 1934’te müze yapılması öncesindeki bütün gelişmeler ayrıntıları ile bilinmektedir ve “Bu iş, Atatürk’ün mâlûmatı dışında yapıldı” demek ucuz bir abukluk olur. Ama ortada kararnamenin altındaki imza meselesinin haricinde sözünü ettiğim diğer tuhaflık da mevcut: Metnin, antetleri farklı iki sayfaya yazılmış olması... Akla binbir türlü ihtimaller getiren bu muammanın hallinin yolu tektir: Başbakanlık Cumhuriyet Arşivleri’nde 49-79-6 numarada muhafaza edilen Ayasofya Kararnamesi’nin devlete ait bir kriminal laboratuvarında titiz şekilde incelettirilmesi, öncelikle de Atatürk’e atfedilen imzanın sahte olup olmadığının ortaya çıkartılması! Kaynak Habertürk 02.04.2018
Konu Cihannur tarafından (04-02-2018 Saat 17:44 ) değiştirilmiştir.. |
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
04-02-2018, 12:20 | #2 |
Murat Bardakçı'nın yukarıda paylaştığım makalesinde önerdiği üzere Ayasofya Kararnamesi kriminal laboratuvarda incelenmelidir. Aslında böyle bir inceleme yapılmasına gerek olmadan da bu mesele çözüme ulaştırılabilir. Ayasofya Camii biz Müslüman Türkler'in İstanbul'u fethinin sembolüdür ve bize aittir. Öyleyse başka bir kararname çıkartılıp Ayasofya Camii'nin ibadete açılması sağlanabilir. Ayrıca şu da var ki bizim camimiz olan Ayasofya Camii'nin ibadete açılıp açılmaması gâvurları ilgilendirmez! Fethin sembolü Ayasofya'yı ibadete açtık diye bize saldırmayı düşünen gâvur ya da gâvurlar çıkıp bize saldırırlarsa ülkemizi ve milletimizi o gâvur ya da gâvurlara karşı savunuruz!
Yeter artık, İstanbul'un fethinin sembolü olan Ayasofya Camii özgürlüğüne kavuşturulsun! Konu Cihannur tarafından (04-17-2018 Saat 20:37 ) değiştirilmiştir.. |
|
04-03-2018, 00:09 | #3 |
Yüceler yücesi Atatürkün getirdiği hiç bir şeyi kaldıramazsınz. Hiç bir liderin gücü yetmez.
Konu dostunuz tarafından (04-03-2018 Saat 00:19 ) değiştirilmiştir.. |
|
04-03-2018, 15:38 | #4 |
İslam ile küfrün arasındaki mücadelede küfr uzun on yıllar boyunca baskın durumdaydı; fakat artık zaman İslam'ın lehine dönmeye başladı. İslam'ın küfre galebesi yakındır inşaallah. İslam'ın kışı sona erip ilkbaharı başlarken küfrün yazı sona erip sonbaharı başladı. Hiç şüpheniz olmasın ki Allah'ın izni ve inayetiyle İslam'ın mührünün dünyaya vurulacağı zaman yakındır. Bundan sonrası İslam'a bahar-yaz, küfre ise sonbahar-kıştır tâ ki kıyamete kadar.
Meseleye bu zâviyeden baktığımızda Ayasofya Camii'nin yeniden ibadete açılacağı hususunda en ufak bir şüphe duymamalıyız ki ben bu hususta hiç şüphe duymuyorum. Dilerim ki Cenab-ı Hak bizlere o günleri görmeyi nasip eder de ibadete açılmış olan Ayasofya'da namaz kılarız. |
|
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|