![]() |
#1 |
![]() Türk Büyükelçisi Engin Soysal o molada bir generalle konuşmasını bitirmiş olsaydı, general onu kendi helikopterine davet etmemiş olsa ve Soysal bir önceki helikoptere binmiş olsaydı, diğer helikopterle birlikte Keşmir dağlarına çakılıp hayatını kaybeden dört kişi arasında olabilirdi. O sabah Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref'le birlikte 8 Ekim 2005'te 70 binden fazla insanın ölümüne yol açan depremin ikinci yıldönümünü anmak için eyalet başkenti Muzafferabad'a giden konvoydaki yabancı büyükelçiydi Soysal.
Dün olayı doğrularken telefonda, "O kadar önemli değil, sonuçta bir şey olmadı" diyordu; "Ama oradaki olay önemli. Şu anda Muzafferabad'ın tamamen yıkılan hükümet binaları kompleksi TOKİ kontrolünde yapılıyor. Geçenlerde ABD ve Çin büyükelçileriyle yine helikopterle gittik, onlar şaşırdı, ben gurur duydum. Şantiyelerin çoğunda Türk bayrağı çekiliydi, Türk şirketleri burada başka kimsenin yapamayacağı işler yapıyorlar." Pakistan'ın bugün içinde bulunduğu karışıklıkta, Türkiye'nin oynadığı yumuşatıcı bir rol var. 22 Temmuz seçimleriyle 'demokrasinin Müslüman bir toplumda' işlediği mesajı bir kez daha alınmış Pakistan'da ve hem iktidardakiler, hem muhalefettekiler Türkiye'ye aynı yakınlıkta bakıyorlar, Soysal'ın verdiği bilgiye göre, çünkü "Türkiye'nin Pakistan'ın selametini istediğini biliyorlar." Belki de bu yüzden, Pakistan, İsrail'den sonra, arasının iyi olmadığı bir başka ülke, alevler içindeki komşusu Afganistan ile de kamuoyuna açık ilk resmi temasını Türkiye'de sağladı, geçen nisan ayında. TOBB, tıpkı İsrail ve Filistin arasına ilk kez ekonomik işbirliği yoluyla köprü kurduğu gibi, şimdi de Pakistan-Afganistan arasında da köprü kurabilme çabasına giriyor. TOBB'un Türk, İsrail ve Filistin yönetimleri desteğiyle ilk kez iki devlet başkanını Ankara'da Türk parlamentosu çatısı altında konuşturan çabası, Türkiye'nin kasım sonunda ABD'nin Annapolis şehrindeki barış görüşmelerine dahil olmasında etken oldu. İsrail'deki Türk büyükelçisi Namık Tan, artık bölgede Türkiye'ye biçilen rolün barışa katkı olduğunu ve laik, demokratik yapısı ve ekonomik gücüyle bu rolün yerine getirilebildiğini söylüyor. İran dahi Türkiye'nin bu özelliğini artık içine sindirmiş görünüyor. ABD ve İran dışişleri bakanları 2 Kasım'da İstanbul'da yapılan Irak toplantısında aynı masa etrafında tartıştı, aynı fotoğraf karesine girdi. Önceki gün İstanbul'daki Enerji Arenası toplantısında ABD ve İran yetkilileri kamoyunu önünde sıkı bir tartışmaya girdiler. Konu, Avrupa'ya Nabucco hattı üzerinden doğalgaz naklinin Türkiye üzerinden ama, boruda İran-Türkmen gazı mı, yoksa Azeri, Türkmen, Kazak gazı mı olduğu halde taşınacağı idi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, önümüzdeki hafta içinde, eski İpek Yolu rotalarından biri üzerinde, Çin'den Avrupa'ya (Boğaz altından Marmaray geçidi de hesaba katılınca) kesintisiz tren seferlerine izin verecek Tiflis-Kars demiryolu hattını başlatmak için, ciddi rejim sorunu içindeki komşu Gürcistan'a gidecek. Daha sonra, Azerbaycan ile başlattığı seriyi Türkmenistan ve Kazakistan'la sürüdürmek niyetinde. Bir önceki hafta Gül'ün gittiği Azerbaycan'dan dün gelen Başbakan Tayyip Erdoğan ise, bugün Edirne'de Yunanistan ile Türkiye arasındaki doğalgaz bağlantısının açılışını yapacak. Nabucco orta ve kuzey Avrupa'ya gaz taşıyacak. Bugün devreye girecek hat ise Yunanistan ve İtalya'yı Güney Avrupa gaz hattı aracılığıyla besleyecek. Törene Azeri Cumhurbaşkanı, İtalya, Yunanistan başbakanları, ABD, Rusya, Azerbaycan, Yunanistan, İtalya ve Türkiye enerji bakanları katılıyor. Orta Asya-Hazar havzasından Avrupa'ya ilk gaz naklini başlatacak projenin hayata geçirileceği bugün, Pakistan'da 'Kemal Günü' olarak anılıyor. Mustafa Kemal Atatürk'ün ölüm haberi alındığında, o dönem Hint Müslümanlar Birliği Başkanı, daha sonra Pakistan'ın kurucusu olan Muhammed Ali Cinnah, bir hafta sonra bütün camilerde bu hazin olayın anılmasını ve Türkiye'nin yaşaması için dua edilmesini istemiş. O gün, işte bugün. Türkiye'nin sorunlar yaşasa da devam eden Avrupa Birliği yolculuğu da düşünüldüğünde, bu tablonun gösterdiği bir şey var: Türkiye'nin bölgedeki stratejik etkisi yükselişte. Üstelik bu yalnız askeri gücünden değil, hatta daha çok ekonomik ve demokratik siyasi gücünden kaynaklanıyor. Bu tablo içinde şu anda dünyanın bir gözünü de Türk-Irak sınırına çevrilmesine neden olan PKK problemi, onun bir üst kademesinde Kürtçülük (ayrılıkçılık) problemi ve onun bir üst kademesinde Kürt problemi ne kadar engel olucu bir unsurdur? Bundan 10 yıl önce olduğundan çok daha az engelleyici olduğu görülüyor. Engelleme aşaması geride kaldı, ama geciktirici olabilir. Türkiye'nin ise ne ülkesi, ne de üzerinde yaşayan insanları için daha fazla zaman kaybetmeye ihtiyacı var. PKK yangını bir an önce kontrol altına alınması bu nedenle önemli. Yangın süren evde tamirat yapılamaz çünkü. Ama daha sonra tamirat artık tavsatılmamalı, ortaya çıkan bu bölgesel güç potansiyeli heba edilmemeli. radikal
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|