AK Gençliğin Buluşma Noktası


Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 02-13-2009, 23:13   #1
Kullanıcı Adı
Alem_i Ervah
Standart Mürşide Muhalefetin Sonuçları
Önce şunu belirtelim ki,yap ve yapma şeklindeki emir ifade eden her söz,her zaman kesin hüküm bildirmez,mehakkak yapılması gerekmez. Kur’an ve sünnette geçen her emir de aynı kesinlikte değildir. Bazı emirler,farz hükmündedir,muhakkak yapılması gerekir. Bazı emirler tavsiye niteliğindedir. Bazı emirler teşvik içindir. Bazı emirler de muhatap serbesttir,yaparsa fayda görür,yapmazsa zararı yoktur. Mürşidin emirleri de böyledir. Mürşidin,tek hedefi,kendi nefsi ve müridi üzerinde dinin emirlerini uygulamaktır. Ancak mürşit,müridin terbiyesi ve tedavisi için bazı şeylerin yapılmasını ister,onu baı işlerden de sakındırır. Bu durumda mürşidin muradını iyi anlamalıdır. Kesin emirle,serbest bırakılan işler birbirinden ayrılmalıdır.

Terbiye işinde,hüküm mürşide aittir. Hareket şeklini o belirler. Kalp hastalığına teşhisi o koyar,reçeteyi o yazar. Artık bundan sonra iş hastaya kalır. İyi olmak isteyen hastaya,doktoruna muhalefet değil,muhabbetle itaat düşer. Terbiye işinde mürşidine uymayıp kendi bildiğine giden mürit şekil olarak çarpılmaz,ancak,ahlak olarak çarpık halde kalır; manevi hastalıkları iyileşmez,derdi bitmez,yüzü gülmez,kendine gelemez. İstenen şeyi gücü kadar yapan kimsenin yapamadıkları affedilir,zayıf kaldığı noktada desteklenir,noksanı tamamlanır. Müridin,mürşidinin emirlerine karşı nasıl davranacağını şu hadis-i şerif çok güzel ifade etmektedir. Hz.Ebu Hureyre (r.a) anlatıyor:

“Rasulullah (s.a.v) bize bir hutbe verdi. Hutbesinde buyurdu ki:

“Ey insanlar! ALLAHu Teala size haccı farz kıldı,haccediniz.” O esnada bir adam: “Her sene mi haccedeceğiz,ey ALLAH’ın Rasulü?” diye sordu. Rasulullah s.a.v,sukut etti,bir cevap vermedi.Adam sorusunu üç defa tekrarladı. Rasulullah s.a.v,adama:

“Eğer evet deseydim her sene haccetmeniz gerekecekti. Siz ise buna güç yetiremeyecektiniz,” buyurdu ve şöyle devam etti:

“Beni kendi halime bırakın,beni size bir şey söylemeye zorlamayın. Sizden öncekiler,ancak peygamberlerine çokça soru sorup aldıkları cevabın tersine hareket etmelerinden dolayı helak oldular. Ben sizden bir şey emrettiğim zaman onu gücünüz yettiği kadar yapınız. Size bir şeyi yasakladığım zaman onu tamamen terk ediniz.” (Müslim)

İnsanı zarara sokan muhalefet,kalple olandır. Bir kimse kendisinen istenen ibadet,amel veya hizmete içinden itiraz ettiği halde,dışından yapıyor gözükse o kimse A”llah katında vebaldedir. Çünkü o kimse ALLAH için amel etmiyor. Bu durumda olan birisi ya münafıktır ya da gösterişçidir. Nifak da riya da,haramdır. Dinde işten ve ibadetten önce kalbe ve niyete bakılır.

Kalpteki itiraz vesvese türünden ise,onu dille söylemedikçe ve onunla amel etmedikçe,insana zarar vermez. Ancak,haram işlere muhabbet karar dönerse kul mesul olur. Mürşide itiraz da böyledir. Aslında gönülde yer etmeyen ve kalp tarafından benimsenmeyen işler,amele dönüşmez. Her iş önce kalpte oluşur,gönülde olgunlaşır,sonra dışa yansır. İtaat da isyan da kalpte başlar. Bunun için arifler samimi ve terbiye olmak isteyen talebelerinin gönüllerinde saklı meyil ve muhabbetleri dahil dikkate alır kontrol ederler. Şu örnekte olduğu gibi. Mevlana Celaleddin Rumi (k.s) anlatır:

“Mürşidim Şemsüddin Tebrizi (k.s) ile ilk tanıştığım ve terbiyesine girdiğim günlerde idi. Ben o zamanlar rahmetli babam Sultanu’l-Ülema Muhammed Bahaüddin’”in yazmış olduğu kitaplar ile meşgul oluyordum. Onları hiç yanımdan ayırmıyordum. Mürşidim bana o kitaplara bir süre ara vermemi ve kitabı bırakıp kalbe yönelmemi emrettiler. Ben de kabul ettim. Okuduğum kitapları terk ettim. Bir gece rüyamda kendimi Karatayi Medresesinde gördüm. Bir topluluk içindeydim. Önümde babama ait bir kitap vardı. Onu okumakla meşguldüm. Rüyadan uyandığım zaman mürşidim Şems-i Tebrizi’yi bulunduğum odaya girerken gördüm… Hemen ayağa kalktım. Bana:

- Niçin yine kitap okumaya başladın? dedi. Ben,heyecanla:

- Efendim! Ben o kitabı emrettiğiniz günden bu yana terkettim. Emrinize muhalefet etmiş değilim,dedim. Bunun üzerine mürşidim:

- Sen bu gece Karatayi medresesinde halkın içinde o kitabı okuyordun ya! Eğer o fikirle yatmasan rüyana girmezdi. Rüyaların çoğu bir fikir ve zikirdir. Kalbinde okuma fikri olmasa idi rüyana girmezdi,dedi. Hazretin rüyamı keşfetmesine ve kalbimi bu derece kontrol etmesine hayret ettim. Ben de bundan sonra mürşidim hayatta olduğu sürece onun istemediği şeylerle meşgul olmadım.” (Ahmed Eflaki,Ariflerin Menkıbeleri,11,230)

Bu durum aşıkların halidir,sadıkların yoludur. Onlar hayallerine gelen,sürekli gönüllerinden geçen şeylerde bile edebi muhafaza edebilirler; etmeleri istenir. Bizler ise,niyetimizi ALLAH için güzel yapıp zahiren edebimizi muhafaza edebilirsek yeter. Çünkü irşat kutbu büyük veliler zayıf talebelerinin muhabbetine göre değil,zahiren edebine bakarlar. Niyeti ALLAH olan ve edebi koruyan kimselere terbiye ve feyiz vermeye devam ederler.

Eğer mürşide muhalefet; gaflet,cehalet veya tembellikten kaynaklanıyorsa,o kimse kalbi zayıf ve hislerine mağlup bir kimsedir. Onun iman noktasında bir şüphesi yoksa,ameldeki kusurlarını düzeltmesi kolaydır. Ancak muhalefet,inat ve ısrara dayanıyorsa ve o kimsede kalp kayması varsa,tehlikenin kenarındadır. Mürşidin: “Şunları yapınız” dediği şeyler,güç nisbetinde yapılmalıdır; Ancak: ” Şunları yapmayın” diye yasak ettiği işleri tamamen terk etmek gerekir. T”erketmeyen,kendi haline terk edilir.

Mesela,mürşit bir talebesine: “kapı komşun olan fakirleri gözet,onları doyur” diye emir verse,emri alan kimse,günde sadece bir ekmekle de olsa komşularını doyursa,emri yerine getirmiş olur. Kimse ona: “niçin fakirlere et yedirmedin,bal şerbeti içirmedin,meyve ikram etmedin” demez. Ancak bu kimse,işgüzarlık yapıp: “efendim,onlara ne yedireyim,et,süt,bal ikram edeyim mi?” dese,bu kendisini sıkıntıya sokmaktan başka bir şey değildir.

Mürşid aynı kimseye: “komşularına yalan söyleme,onlara zulüm yapma,bahçesine çöp atma!” diye başka bir emir verse,bunları tamamen terk etmelidir. İlaç ve ölçü budur.

Gereksiz soru,işi zora sokar. Gücün üstündeki yük,yaşıyanı yorar. Görev istenmez,verilir. “Görev verilince,destek de gelir. Alınan her hizmet,iş ve vazife emanettir. Aldığı görevin hakkını vermeyen kimseye ikinci görev verilmez. E”maneti zayi edenin elinden emanet alınır.

Dilaver Selvi - Kaynaklarıyla Tasavvuf

 

Alem_i Ervah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi