03-10-2008, 13:58 | #1 |
mürşidi olmayanın mürşidi şeytan mı?
[color=black]
[b][color=black] [size=13pt]mürşidi olmayanın mürşidi şeytan mı? “Mürşidi olmayanın mürşidi şeytandır.” Büyük veli Beyazid-i Bistamî (K.S.)’ye ait bu söz, doğrusu hassas bir konuya işaret ediyor. Öyle ya; eğer bu ifade dinî bir delile dayanıyorsa, gerçek bir mürşidin talebesi olmayan herkesin durumu yeniden gözden geçirilmeye muhtaç.... Eğer bir tecrübe ve gözleme dayanıyorsa, tecrübe bir ilimdir, ve bir hakikat payı aranması gerekir. Bu sık kullanılan ifade, “bir mürşidin elinden tutanlar şeytanın elinden kurtulmuş mu oldular? Biz öyle şeyhleri gördük ki, şeytanı hiç aratmıyorlar! Hem iyi de olsa şeyh bir peygamber mi ki, ona uymayanlar iflâh olmasın? Biz Kur’an ve Sünnet’ten başkasına uymayız” itirazıyla karşılanagelmiştir. Bu meselenin iç yüzünü incelemek için şüphesiz en doğru yol, konuyu yanılmaz iki şahidin, yani Kur’an ve Sünnet’in ölçülerine göre ele almak... Önce şunu belirtelim ki tasavvuf ehli, mürşid deyince gerçekten kendisine uyulmaya layık bir Allah(celle celalüh) dostunu kasdederler. Gerçek mürşid alimdir, ariftir, takva ve edebte zirvedir, nur ve feyiz sahibidir. Ayrıca insan terbiyesinde ehliyetli ve irşad işinde izinlidir. Hazreti Peygamber (A.S.)’in vârisidir. Çünkü kendisi terbiye olmamış bir kimsenin başkasını terbiye edemeyeceği açıktır. İkinci olarak, mürşid deyince tek bir insan değil, o insanının etrafında toplanmış, gönlünü ve yönünü Allah(celle celalüh)’a çevirmiş bir cemaat akla gelmelidir. Çünkü gerçek mürşid, takva yolunda bir imamdır ve kendisine uyanlar için emin bir rehberdir. Böyle bir mürşidin elinden tutan kimse, aynı zamanda birçok mümin kardeşiyle Allah(celle celalüh) yolunda el ele tutmuş demektir. Şeytana karşı bu ne büyük bir kuvvet ve ne sağlam bir siperdir! Kâmil mürşidden kaçmak, böyle bir cematten uzaklaşmak ve dini yalnız başına yaşamaya çalışmak demektir. Bu ise ne kadar zevksiz bir iş ve desteksiz bir gidiştir! Tasavvuf, topluca tevbe etmek, birlikte zikretmek, şeytanlara karşı birleşmek, hak için birbirini desteklemek ve cemaat halinde Allah(celle celalüh) yolunda yürümektir. Kur’an’ın ve Rasulullah’ın uyarıları “Mürşidi olmayanın mürşidi şeytandır” sözü, Hazreti Kur’an’a aykırı değildir; aksine birçok ayet tarafından desteklenmektedir. Çünkü, tek başına kalan bir kimesenin insan ve cin şeytanlarına yem olacağına Kur’an’daki pek çok ayet işaret etmektedir. Allahu Tealâ, kendi yolunda topluca hareket etmemizi emrediyor. Parçalanmayı, dağılmayı, tek başına kalmayı yasaklıyor (Al-i İmran/102-103). Bunun, düşmanlar karşısında zayıflık ve mağlubiyet sebebi olacağını belirtiyor (Enfal/46). Cenab-ı Hak hepimizi gerçek takvaya çağırıyor ve bunun için sadık kullarla beraber olmamızı istiyor (Tevbe/119). Allah(celle celalüh)’ın zikrinden kaçanların şeytanın kucağına düştüğünü de Kur’an-ı Kerim şöyle ifade ediyor: “Her kim Rahman olan Allah(celle celalüh)’ın zikrinden gafil kalırsa, biz ona bir şeytan musallat ederiz; o şeytan ondan hiç ayrılmaz. Bu şeytanlar onları doğru yoldan alıkoyarlar, onlar ise kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar.” (Zuhruf/36-37) “Rehberi olmayanın, tek başına kalanın rehberi şeytandır” sözü, bir çok hadis-i şerifin ortak manasını da ifade etmektedir. Şöyle ki, Rasulullah (A.S.) Efendimiz(aleyhissalatu vesselam), şeytanın insan kurdu olduğunu, herkese pusu kurduğunu ve cemaattan ayrılan, tek başına kalan kimseyi kolayca yuttuğunu haber veriyor. İşte Rahmet Peygamberi’nin uyarıları: “Şeytan insan kurdudur; sürüden ayrılan, tek başına kalan koyunu dağdaki kurt nasıl kaparsa, cemaatten ayrılan kimseyi de şeytan öylece kapar.” (Ahmed, Tabaranî) “Sizin cemaat halinde bulunmanız gerekir. Ayrılıktan, tek başına kalmaktan sakının. Şüphesiz şeytan tek başına kalanla beraberdir. O, (Allah(celle celalüh) için beraber olan) iki kişiden uzak durur.” (Tirmizî, Ahmed, Hakim) “Şüphesiz Allahu Tealâ, ümmetimi sapık fikir ve fitne üzerinde bir araya getirmez. Allah(celle celalüh)’ın eli (rahmet ve desteği) cemaatin üzerindedir. Kim cemaattan ayrılırsa ateşe düşer.” (Tirmizî, Tabaranî) Bu mealdeki hadislerin ortak manası ve uyarısı şudur: Dini tek başına yaşamaya kalkmayın. Allah(celle celalüh) yolunda birlik olun, alimlere uyun, takva üzere giden cemaata sımsıkı yapışın. Tek başına kalanın kalbini şeytan sarar, yolundan alıkoyar ve kolayca zarara sokar. Bu düşmana karşı birlik kalesine girin, Allah(celle celalüh) sevgisini siper edinin ve ölene kadar böyle gidin. Emniyetiniz budur. Şu halde “başında bir rehberi olmayanın rehberi şeytandır” sözü Kur’an ve Sünnet’e aykırı değildir. Tecrübeler de onu desteklemektedir. Bir üstada gitmeden, alim bir rehberi bulunmadan, peygamberlerden başka kâmil olan kimse yoktur. Maddi sanat ve fenlerde de durum aynıdır. Başında bir usta olmadan hiçbir çırak, kolay kolay usta olamaz. Arifler demişlerdir ki: “Kendi başına büyüyen ağaç yaprak açar, fakat meyve vermez. Verse de meyvesi yenmez. Bir edeb ehlini görmeyen gerçek edeb nedir bilmez. Bildikleri de kendisine yetmez.” Kur’an ve Sünnet’i rehberle yaşamak Bazıları, “Biz Kur’an ve sünnete uyduktan sonra niye sapıtalım ki? Bizim emniyetimiz mürşide değil, Kur’an ve Sünnet’e uymaktır. Mürşide ve müridlerine lazım olan da bu değil mi?” diye soruyorlar. Evet, hepimiz içimiz ve dışımızla ilahi hükümlere uymakla mükellefiz. Kâmil mürşidlerin bundan başka bir hedefi yoktur. Bütün mesele, her durumda Kur’an ve Sünnet çizgisinde giden Allah(celle celalüh) adamı olabilmektir. Buna ihsan makamında kulluk denir. Acaba bunun en güzel yolu nedir? Sadece okumak mı, yoksa yolu bilene uymak mı? Mesafesi uzun, engelleri çok, tehlikeleri fazla, her yanı gizli düşmanlarla çevrili bir yolu, sadece tarifle mi gitmek emniyetlidir, yoksa yolu bilen bir rehberle mi? Bu yol, insanın benliğini aşıp hakikatına ulaşma yoludur. Bu yoldaki en büyük engel insanın nefsidir. Bu yol, Alemlerin Rabbi’ne gerçekten kul olma yoludur. Onun etrafı düşmanlarla doludur. Yalnız gidilmez, yol çok uzundur. Şeytandan yakayı sıyırmak mümkün mü? Kur’an-ı Hakim bildiriyor ki, şeytan, ölene kadar hiç kimseden elini çekmez, ümidini kesmez, Bunun için yemini vardır (Sa’d/80-83). O peygamberlere bile hile yapmak ister, ancak Allah(celle celalüh)’ın nuru onu engeller (Hac/52). Kâmil mürşidler şeytanın baş düşmanıdır; onlara yanaşmak ister, karşısında yine ilahi nuru bulur; siner, kaçar. Çünkü, onlar Alemlerin Rabbi’ne teslim olmuşlardır. O da onları özel himayesine almıştır (Nahl/99, İsra/65). Şeytanın şerrinden peygamberler ve veliler ancak Allah(celle celalüh)’ın yardımıyla emin oldular. Yolu bir kere Mekke’ye, beş defa tekkeye uğrayan bir müslüman ondan kurtulduğunu nasıl düşünebilir? Mürid, Allah(celle celalüh)’a yönelen kimse demektir. Şeytan en fazla bu kimselerle uğraşır. Bunun için her yolu dener. En iyi yaptığı iş vesvese vermektir. Açıkça günaha sokamadığı müridi, yaptığı hayırlı amelleri ile azdırmaya çalışır. Ancak, mürşidine ve cemaatine bağlı sadık bir müridin bir tane şeytanı varsa, binlerce dostu ve yardımcısı mevcuttur. Onların bereketiyle hastalığını anlar, ilacına koşar. Ancak, kalbini değil cebini düşünen, din değil dünya derdine düşen, niyeti sakat olduğu halde sadık görünen kimseler, şeytanın maskarası, müslümanların yüzkarasıdır. Bunlar mürşid değil şeytandır, mürid değil, münafıktır. Ve onlar bizim konumuz dışındadır. Tek başına hakikatı arayan kimse yorulur, çoğu zaman şeytanın oyuncağı olur. Şeytan bu insana açıktan günah işletemez ise, yaptığı hayırlara yönelir. Bu yolla mümini zarara sokmaya çalışır, bunu da genelde başarır. Şeytan ilim sahiplerine daha çok gizli günahları işletir. Onu gösteriş, kin, kibir, hased, gaflet, eşyaya aşırı muhabbet, makam hırsı, kendini beğenme, ameli ile övünme, insanları küçük görme gibi tesbiti güç, tedavisi zor günahlara daldırır. Başında bir mürşidi, çevresinde kendisini uyaracak kardeşleri olmayan kimse, asıl halini anlamadan ve bir çaresine bakamadan ölür gider. Sonuçta insan ağlar, şeytan güler. Dr. Dilaver Selvi
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
03-11-2008, 01:30 | #2 |
mürşidi olmayanın mürşidi şeytan mı?
Hay Allah razi olsun ne kadar güzel söylemisin. Ben bu fikirlerin devaminda Kuran-i Kerim den KEYF süresi 17 ci ayeti kerimeyi vermek istiyorum. "Allah kimi yoluna almis ise muhakkak o hideyate ermistir ,kimide delalette birakmis ise artik onun icin bir VELI MÜRSID bulunmaz " diyor.
Bunun yani sira kisinin cok önemli bir talepte bulunmasi gerekiyor persembeyi cumaya baglayan gece bir abdest alip. "EY YÜCE ALLAH IM BENDE SENIN ERMIS KULLARINDAN OLMAK ISTIYORUM. BENDE SENIN EVLIYALARIN ARASINA GIRMEK ISTIYORUM" diyerek kalpten bir duada bulunursa Maide süresi 35. ayeti kerimeye göre muhakkak rabbim o kisiyede ilim alacak bir mürsid ihsan edecektir. ALLAH HEPINIZDEN RAZI OLSUN. |
|
03-11-2008, 01:41 | #3 |
mürşidi olmayanın mürşidi şeytan mı?
|
|
03-11-2008, 02:13 | #4 | |
mürşidi olmayanın mürşidi şeytan mı?
Alıntı:
|
||
03-11-2008, 21:50 | #5 | ||
mürşidi olmayanın mürşidi şeytan mı?
Alıntı:
|
|||
03-11-2008, 21:57 | #6 | |||
mürşidi olmayanın mürşidi şeytan mı?
Alıntı:
|
||||
03-12-2008, 20:41 | #7 | |
mürşidi olmayanın mürşidi şeytan mı?
Alıntı:
|
||
03-12-2008, 20:44 | #8 | ||
mürşidi olmayanın mürşidi şeytan mı?
Alıntı:
|
|||
03-12-2008, 20:44 | #9 |
mürşidi olmayanın mürşidi şeytan mı?
tabikide sorun değilde hani bi tavsiyeydi ;)
|
|
03-12-2008, 20:46 | #10 |
mürşidi olmayanın mürşidi şeytan mı?
ümmü seLEme kardeşim tasaauf la ugrasan bir tanım tyaptınız kendinizi fazLa ele vermeyiniz ) |
|
Konuyu Toplam 5 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 5 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|