![]() |
#1 |
![]() İNGİLİZ KÂŞİFİN TÜRK ' E DUASI David Livingstone 19 Mart 1813’de İngiltere’de yoksul bir ailede dünyaya geldi. Daha 10 yaşındayken bir dokuma fabrikasında çalışmaya başlamıştı. O zamanlar yalnız büyükler değil, çocuklar da karınlarını doyurabilmek için gayet ağır şartlarda çalışmak zorundaydılar. Küçük Livingstone yılmıyor, fabrikada tam 12 saatini geçiriyor ve 7 kişilik ailesiyle tek odalı bir evde yaşıyordu. Yine de kendisini yetiştirmek için didinirken görüyoruz onu. Mesela ilk haftalığının bir kısmıyla kitap satın aldığını ve onu fabrikada okuyup bitirdiğini söylüyor kaynaklar. Bilim ve seyahat kitaplarını tercih ediyordu. Geceleri de Latince öğrenmek için bir okula gidiyordu. Oyun nedir bilmemişti Livingstone, çocukluğunu yaşayamamıştı. Ama bütün hayatı bir oyun gibi geçecekti. 26 yaşında Glasgow’da bir Protestan üniversitesine kaydoldu. Tıp, kimya ve ilahiyat okudu. Yazları fabrikada çalışıyor, para biriktiriyor, kışları da okula gidiyordu. 1839’da tıp misyoneri olarak Çin’e gitmeye karar verdi. Ama olmadı. Çin’in kapıları Afyon Savaşı’ndan dolayı İngiltere’ye kapanmıştı çünkü. Livingstone aldırmadı ve mesleğinde yükselmeye baktı. Nihayet 20 Kasım 1840’da o tarihî kararını verdi: Tanrı’nın emrini dinleyecek ve doğru Afrika’ya gidecekti. Bu sırada henüz 27 yaşındaydı. [size=12pt]Bekle beni Afrika! Afrika hakkında çok şey okumuş ve işitmişti. En çok da coğrafya kitaplarında ve atlaslarda henüz keşfedilmediği için “beyaz” olarak bırakılan Orta Afrika’yı merak ediyordu. Tanrı’nın kendisini Afrika’da çalışmak ve insanların acılarını dindirmek için seçtiğine ve okuttuğuna inanmıştı. 1840-1841’de, yani bizim Tanzimat’ın ilan edildiği yıllara rastlayan tarihlerde Güney Afrika’ya yaptı ilk yolculuğunu. Lakin bu ilk seferinde ‘Kara Kıta’da fazla kalamadı. Dönüşünde misyonerliğini pekiştirecek bir adım daha attı ve bir Protestan papazının kızıyla evlendi. Artık bundan sonra eşiyle beraberce gideceklerdi uzak diyarlara. Eşiyle çıktığı bu yıpratıcı Afrika yolculuğunda kâh azgın nehirlerde sularla mücadele ettiler, kâh ıssız çöllerde kumlarla. Balta girmemiş ormanlara da, aç bataklıklara da gömüldüler. Türlü hastalıklarla boğuştular; çeçe sinekleriyle de. Göller ve şelaleler keşfettiler. Nice kabileler tanıdılar. Şehirler de tabii. 1855 yılında keşfettikleri şelaleye, İngiltere Kraliçesi Victoria’nın adını koymayı ihmal etmediler ki, bu şelale hala kraliçenin adıyla anılır haritalarda. Bu arada David Livingstone’un, vakit buldukça haritalar çizip gökyüzünü gözlemlediğini de yazıyor kitaplar. Bu 16 yıl süren nefes nefese yolculuktan sonra döndüğü Londra’da, millî bir kahraman gibi törenle karşılandığını biliyoruz. Sonraki yıllarda da devam etti keşifleri Livingstone’un. Nihayet 1873 yılında, 60 yaşındayken şiddetli kanamalar sonucunda Bangweulu gölü yakınlarındaki bir köyde (Ulala) son nefesini verdiğinde eskiden Afrika’nın haritalarda, hakkında yeteri kadar bilgi bulunmadığı için beyaz renkle gösterilen kısımları, coğrafyacıların ve elbette emperyalist güçlerin azgın iştahına altın bir tepsiyle sunulmuş bulunuyordu. Kendisi şahsen köleliğe karşı olabilirdi ama Avrupa sömürgeciliğine iştahını kabartan kıta, bugün dahi süren ağır bir sömürünün karanlık adresi oluyordu. Misyoner kâşifin başarısı Velhasıl tek başına bir adam, arkasına Evanjelik misyonu almış ve 1840 yılında uzun yürüyüşüne çıkmıştı. Ancak ölümünden kısa bir süre sonra Afrika, Avrupa’dakinden daha fazla Hıristiyan barındıran bir kıta haline gelivermişti. Bugün Nijerya’daki Anglikan mezhebine mensup insan sayısının İngiltere’dekinden fazla olmasının hemen hemen tek bir sebebi vardır: O tek kişinin misyonu uğruna giriştiği delice girişim.[1] “Tanrı beni uzak ülkelere çağırıyor” demişti bir konuşmasında. Orada kendini bekleyenler olduğundan emindi. Nitekim yanlarında kaldığı bir kabileyi Hıristiyan yapamadığına için için kederlenirken beklediği fırsat birden zuhur edivermişti. O sırada kabile reisinin çocuğu hastalanmış, büyücüler de onu bir türlü iyileştirememişlerdi. Doktor Livingstone fırsat bu fırsat deyip ‘Bir de ben bakayım’ teklifinde bulunmuş ve çocuğun basit bir hastalıktan muzdarip olduğunu görünce rahatlamıştı. Verdiği ilaçla çocuk ayağa kalkar kalkmaz, kabile toptan Hıristiyanlığı kabul etmişti bile. 27 yaşında genç bir adamın gözünü karartıp tek başına girdiği Afrika kıtasından tam 33 yıl sonra tabutu törenle çıkarken, ardından gelenlerin kıtanın çehresini kısa zamanda değiştireceği fark edilmemişti belki. Lakin gördüğümüz gibi değişti. Hem de pek çok değişti. Afrika’ya şifa götürecek Türk aranıyor İşte “Victoria çağı”nın unutulmaz “Süpermen”lerinden David Livingstone, ölümünden bir yıl önce bir mektup yazmış ve mektubunda bizi de çok ilgilendiren şu ilginç sözleri etmişti: “Yalnızlığıma ekleyebileceğim tek şey, Tanrı’nın engin inayetini, dünyanın bu kanayan yarasına (Afrika’yı kastediyor) şifa olacak Amerikalı, İngiliz veya Türk herkese, ihsan buyurmasıdır.” Burada dikkatimiz çekmesi gereken nokta, 1872 yılında, yani Hasta Adam ilan edildiğimiz, Avrupalının elinde oyuncak olduğumuzu zannettiğimiz bir tarihte, bir İngiliz kâşifinin Afrika’nın derdine derman olacak üç ülke insanını saymış ve Türkleri de zamanın süper güçleri olan İngilizler ve Amerikalılarla birlikte zikretmiş olmasıdır. Ne var ki, işin daha da çarpıcı yanını en sona bıraktım. Yandaki resimde de gördüğünüz üzere Livingstone’un İngiltere’nin kahramanlarını gömdüğü mezarlık olan Westminster Abbey’deki mezar taşına yukarıya aldığımız sözünün aynen yazılmış olmasıdır. Günün birinde bu mezarlığı ziyaret edecek bir vatandaşımız çıkarsa lütfen Livingstone’un mezar taşında yazılı olan “Turk” kelimesinin 1873’deki anlamına ve ağırlığına biraz daha yakından baksın, derim. 135 yıl sonra da olsa o tek kelime üzerinde düşünsün ve bugünkü İngiliz kahramanlarının mezar taşlarına neden “Türk” ismini yazdıramadığımız üzerinde gelecek adına mütevazı da olsa bir ders çıkarsın.[/size] Niall Ferguson, Empire: The Rise and Demise of the British World Order and the Lessons of Global Power, London 2002, Basic Books, s. 159. MUSTAFA ARMAĞAN ![]()
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|