08-12-2009, 15:04 | #1 |
Mustafa KARAALİOĞLU "Kom*şu*lar*la sı*fır prob*lem*den mak*si*mum iş*bir*li*ği*ne"
BAĞDAT
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Bağdat’tayız. Dağlıca baskını sürecinde zirveye çıkan gerilim ve iletişimsizlikten bugüne yaşananları düşündükçe bu ziyaret öncelikle Türk dış politikasının temposunu ve başarısını anlatıyor. Türkiye, Irak’la bu ülkenin topraklarını bombalarken iyi ilişkiler kurmayı başardı. İyi ilişkilerin ötesinde bir başka ülkeyle kurmadığı düzeyde nitelikli ve kapsamlı bir mekanizma da yarattı. 2008 Temmuz ayında Başbakan Erdoğan’ın ziyaretinde kararlaştırılan ve ardından bu yıl içinde ilk toplantısı Bağdat’ta yapılan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi iki ülke ilişkilerinde ayrıcalıklı bir düzeye taşıdı. Özetle, Irak’la ilişkilerin izlediği seyir son 7 yıl içinde Türk diplomasisinin en başarılı dosyalarından birisi haline geldi. Şimdi bu ilişki kurumsallaşıyor... Erdoğan, Ekim veya Kasım’da Irak’a gelecek ve 8 bakanlı toplantıya başkanlık edecek. Irak diplomasisi sadece Irak’tan ibaret değil. Mesela, Türkiye geçtiğimiz ay içinde her biri tarihi özellikte iki büyük petrol anlaşmasına ev sahipliği yaptı, o anlaşmaların imzacısı oldu. Güçlü bir AB projesi olan Nabucco’ya gaz tedariki için Irak Başbakanı Maliki’nin söz vermesi, 15 milyar metreküp taahhütte bulunması yeni anlayışını bir sonucudur. Yani, Türkiye’nin Irak dahil bölgeyle ilişkileri aynı zamanda AB sürecinde de elimizi güçlendiriyor. Sadece bu ziyarette Bakan’ın dosyasında bulunan Basra-İstanbul demiryolu projesi ile yeni doğalgaz hattı projeleri bile Türkiye’nin attığı adımların Avrupa için anlamını ifadeye yeter. Avrupa Birliği bu yolla Basra’ya iniyor. Benzer bir ilişki Suriye ile de başlatıldı ve bu yıl içinde Stratejik Konsey toplantısı yapılacak. Ardından Rusya ile de benzeri bir yüksek toplantı periyodu başlatılıyor. Bunun önemi şu: Rusya’nın bu toplantıları sadece Almanya, Fransa ve İtalya’yla yapıyor. Tam bu noktada Türk dış politikasında yeni bir anlayışın başladığına tanık oluyoruz. Ankara yaklaşık 6-7 yıldan beri “Komşularla Sıfır Problem politikası” yürütüyordu. Şimdi ise yeni hedef, “Komşularla Maksimum İşbirliği politikası”dır. Erme nistan’la bile arada bir kriz olmadığına göre komşularla sıfır problem noktasına gelinmiş bulunuyor. Bundan sonra Davutoğlu’nun ağzından”maksimum işbirliği” tanımını daha sık duyacağız. Türkiye, bu yeni politika sayesinde doğal hinterlantıyla bütünleşiyor. Mezopotamya bir büyük ekonomik alan haline gelecek ve herkes bir bağımlılığın parçası olacağı için mesela terör gibi sorunlar kendiliğinden ortadan kalkacak. Davutoğlu bunu “Krizden vizyona geçiş” olarak ifade ediyor. Bu vizyonun benimsenmesi ve herkesin bundan menfaat temin etmesinin önemine vurgu yapıyor. Putin’in tarihe kayıt düşen cümleleri Türkiye dış politikada nereden nereye geldi? Bunu anlamak için belki biraz da önyargılardan arınıp dışarıdan bakmak gerekiyor. Geçtiğimiz hafta 20 anlaşma birden imzalamak için Türkiye’ye gelen Rusya Başbakanı Putin, Türkiye’nin geldiği noktayı Türk heyetine şu sözlerle anlattı: “O kadar gerçekçi, makul, ilkeli ve cesur bir dış politika izliyorsunuz ki bu bizi Türkiye ile iyi ilişkiler kurmaya yönlendiriyor.” Türkiye, dış politikada aktif ve tempolu bir süreç üretmeyi başardı ve ölçek büyüttü. Uluslararası alan sadece Dışişleri Bakanlığı etüdü olmaktan da çıktı. Bütüncül bir ekonomik ve siyasi bakış için bakanlıkların ortak çalışma alanı haline geldi. O yüzden her adım aynı zamanda kendi katma değerini de yaratıyor. O yüzden Türkiye, hem Nabucco’yla AB’ye hem de Güney Akım’la Rusya’ya aynı hafta iki imza birden attırabiliyor. star
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|