06-16-2009, 16:12 | #1 |
Mustafa KARAALİOĞLU "Tek çözüm TSK’nın demokratikleşmesi "
Kamuoyu, AK Parti ve Gülen cemaatine karşı harekat planı olarak tanımlanabilecek; genelde ise ‘toplumla mücadele planı’ diyebileceğimiz raporla ilgili Genelkurmay Başkanlığı’ndan bir açıklama bekliyordu. Bir değil iki açıklama geldi. Tatminkar olduğu, şüpheleri dağıttığı, özellikle de soruları cevapladığı söylenemeyecek iki açıklama...
Aksine şüpheleri büyüten, gazetecilik merakını daha da depreştiren ve görünen o ki toplumun duymak istediklerini de söylemeyen açıklamalar... Medya ve toplum neden tatmin olmuyor? Bu sorunun cevabını verirsek, Genelkurmay’ın ne yapması gerektiği de ortaya çıkacaktır. Bu ülke, dört askeri darbe, dört de askeri teşebbüsü yaşadı. Sayısız, darbe planı, sayısız provokasyon, yıpratma ve hatta faili meçhul hadiseye tanık oldu. 28 Şubat’ın ve bugün davası görülmekte olan Ergenekon’un demokrasiye, hukuka ve nihayet topluma karşı ne denli muazzam bir plan külliyatı içerdiğini artık biliyoruz. Hepsinin içinde devlet var, medya var, yargı var, iş dünyası var, bazı siyasi partiler var. Ama bu değişmez kadronun odağında, merkezinde her zaman asker var. Bazen muvazzaflar, bazen emekliler ve çoğunlukla da her ikisi birden. İçinde asker olmayan bir darbe planı düşünülemeyeceği gibi, içinde emekli de olsa asker kişilerin olmadığı hükümet ve demokrasi karşıtı faaliyetler de düşünülemez hale geldi. Bir dönemin öykülerinde, itiraflarında ve nihayet bugün sürmekte olan yargılamanın hem iddianamelerinde, hem de sanık kadrosunda bu gerçeği görmekteyiz. Asker ve askerle bağlantı kuran bir yapının irili ufaklı darbe teşebbüsleri ve benzeri faaliyetlerin hepsinde görünmesi, kaçınılmaz olarak şüpheleri beslemektedir. Geleneğinde dört darbe olan bir toplum için bundan daha yakın ve daha aktüel bir tehlike de olamayacağına göre; bu şüphe de normaldir, insanların dün yapılan açıklamaları yeterli bulmamaları da normaldir. Demokrasi duygusu ve talebi bu kadar rafine hale gelen, siyasal analiz kalitesi bu kadar incelmiş bir toplumu kolay ikna edemezsiniz. Basit bir yalanlama -ki, iki açıklamada da yalanlama şöyle dursun neredeyse itiraf var- yetmez, deliller ortaya koymanız lazım. Çünkü... O planı hazırlayan şahıs birkaç yıl önce STK’ları da fişlemiş ve yaptığı hem kendisinin hem de kendisine bunu yaptıranın yanına kar kalmıştı. Daha önemlisi, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde o planın benzeri onlarca plan ve andıç yazılıp uygulamaya konmuştu. TSK, mensubu birçok muvazzaf ve emekli subay cezaevinde; tam da bu plandaki faaliyetlerin benzerlerinden dolayı yatmakta ve yargıya hesap vermektedir. Adını ‘İrtica ile mücadele planı’ koymuşlar. Asıl bu planı yazanlarla mücadele edilirse, o zaman gerçekten irtica ile mücerel eedilmiş olru. Çünkü, Türkiye’de bundan daha mürteci bir zihniyet yoktur. TSK adına hareket edenler, TSK adına güç kullananlar bu kurumu demokrasiye karşı eylemlerin olağan şüphelisi hale getirme hakkına sahip değildirler. Hal böyle olursa da insanlar şüphelenir, insanlar cevap ister, insanlar geçiştirilmeyi değil ikna edilmeyi bekler. Siz daha belgenin aslını görmeden, ‘Bize ait değil’ derseniz kimseyi tatmin edemezsiniz. Birkaç hafta önce, Poyrazköy’de çıkan silah ve mühimmatı da üzerinize alınmaz ama ardından hepsinin size ait olduğu ortaya çıkarsa da şüphe duyulmayı hak edersiniz. Yine de kendimi iyimserliğe zorluyorum. Tam bu noktada, dünkü açıklama furyasından bir cümleyi çıkarıp alıyorum. ‘Türk Silahlı Kuvvetleri, daha önce de ifade edildiği üzere, demokrasi ve hukuk devleti ilkeleri ile bağdaşmayan davranış ve düşüncelere sahip bulunan personelini bünyesinde barındıramaz.’ Bu cümle Genelkurmay Başkanı’nın basın buluşmasında dile getirdiği çok önemli taahhüde gönderme yapıyor. Söze değil, öze bakmak gerektiğini bir önceki Genelkurmay Başkanı söylemişti. O halde şimdi bunun gereğini yapmanın tam zamanıdır. Kim TSK’yı demokrasi düşmanı, demokrasiye karşı eylemler tertip eden, hukuka karşı fiiller işleyen bir kurum haline getiriyorsa onu barındırmamamın zamanıdır. Hiçbir kompleks duymadan bu sözün gereğini yapmanın zamanıdır. Ayrıca, sorun askerin değil hükümetin, Meclis’in sorunudur. Kim demokrasiyi TSK dahil bütün kurumlara egemen kılacaksa kılsın; oyalanmadan harekete geçsin. Zamanıdır. Hem de tam zamanıdır. star
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|