11-25-2011, 13:01 | #1 |
Mustafa sen az dur yiğidim / Ahmet Kekeç
Erdoğan’ın attığı golü kimse çıkaramaz... Mustafa ve Yılmaz da çıkaramaz. Kemal Kılıçdaroğlu’nun “genel başkanlığı” resmen değilse de, fiilen bitmiştir. Lider olamamıştı, sadece bir genel başkandı... Korkarım ki onu da elinden alacaklar. Şimdi trend şu: Dersimliler esasında “asi”ymiş, vatan ihanet ettikleri için başlarına Sabiha Gökçen’in bombaları yağmış. Bir de, “ekselanslarına” yazılmış bir mektuptan söz ediyorlar. Seyid Rıza, Türk ordusunu püskürtmek ve istikbaldeki Kürt devletinin temellerini atmak için, İngiltere Krallığından yardım talep etmiş. Bu talebin varakasını yayınlıyorlar köşelerinde. Filanca arşivde, bilmem kaç no’lu dosyada kayıtlıymış. Üstelik, “Dersimli asiler”, kendilerine yol ve köprü götüren devlet görevlilerine saldırmış, bilmem kaç askerimizi köprü başında şehit etmiş... Dersimliler asi midir? Seyid Rıza “vatana ihanet” suçu mu işlemiştir? Sabiha Gökçen’in bombaları adaleti mi tesis etmiştir? Ben bilmem... Bu soruların cevabını, “Evet Dersimliyim... Ne var bunda?” diyen Kemal Kılıçdaroğlu versin... Çünkü, CHP’yi kurtarmak isteyen müntesipler, Sayın Kılıçdaroğlu’nun dedelerini “ihanetle” suçluyorlar. Elbet vardır bunun bir cevabı. Fakat Kemal Bey oralı değil, “Başbakan bir psikologa görünsün” diyor. Sebep? Durduk yerde bir Dersim tartışması başlatmış. Devlet adına özür dileyerek, halkın arasına “nifak tohumları” ekmiş. İyi de, bu tartışma durduk yerde başla madı ki Kemal Bey. Siz başlattınız. Halaoğlunuz ve aynı zamanda genel başkanlığını yaptığınız partinin Tunceli milletvekili olan Hüseyin Aygün başlattı. Size düşen, onur duyduğunuz şanlı tarihinizle ilgili açık bir tavır içinde olmanızdır. Hiç değilse, “Evet yahu, olmuştu bir şeyler... Ama bizim o taraklarda bezimiz yok, biz yeni CHP’yiz” diyebilirdiniz. Bunu yapmadınız. Dersim katliamının “devrimin tarihsel meşruluğu içinde normal olduğunu” savundunuz. Konuyu gündeme getiren halaoğlunuzu susturdunuz. Partiniz adına özür dileyen Diyarbakır İl Başkanı’nı görevden aldınız. Bırakın muarızlarınızı psikologa göndermeyi, müntesiplerinizi susturmayı da, atalarınızı “ihanetle” suçlayanlarla ödeşin... Boynunuzun borcudur. Kaldı ki, cumhuriyetin yalanlarıyla yüzleşmek, niçin “halkın arasına nifak tohumları ekmek” olsun? Bu yüzleşmeyi, öncelikle sizin yapmanız gerekmiyor mu? Nifak, evet, ekilmiştir. Bürokrat totaliterliği “solculuk” gibi sunanlar arasına ekilmiştir... Devletin işlediği cinayetler karşısında kılını kıpırdatmayan müntesipler arasına ekilmiştir... Kurdukları vesayetçi sistemin çatırdadığını görüp, Ergenekon’dan, şundan bundan medet umanlar arasına ekilmiştir... Bu cümleden olarak, “beter olsunlar” diyorum, başka da bir şey demiyorum. Bir parantez de Mustafa Mutlu için açıp, “Mustafa sen az dur yiğidim” diyecektim ama yer kalmadı. Daha doğrusu, Mustafa yırttı. Bir cümlecik de olsa hatırını sorayım: Solcu yazar ve romancı Mustafa Mutlu, “Dersim’de katliam olmamıştır” sonucuna varmak için, Necip Fazıl Kısakürek’in bazı “eski alışkanlıklarını” diline doluyor; “Bir kumarbaz yazdıysa, katliam olmamıştır” demeye getiriyor. Bunu da mı görecektik Mustafa? Ahmet Kekeç - Star
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|