![]() |
#1 |
![]() Geceler siz söyleyin, hani nerede rahmet ? Şafağın söküşü nerde Ey Şâh-ı Azamet ? Bugün bayram, yüzlerde ki sevince alâmet. Eşiklerde yine ben! Dediler ki “az sabret” Ne yani? Cibrîl inmez ki arza, bekleyeyim. Sancılarım yükselir şâha, hemen öleyim! Gözlerim Yâkub! Nâr-ı beyzâ cehennemdeyim. Sinem kan revan Kerbelâ, çaresiz yerdeyim. Sevinmek hayal, zira Mâh-ı Muharrem î’dim. Asrın delhizinden gelir bu kırık iniltim. Gelecekteki nesiller anlarlarsa, derdim Meğer “sevmek azâb ender azâb imiş” derim Kırılan bütün acılar firarda kıyâmet. Nerede hub dostlarım? Bu ne biçim felâket? Dağıldı azalarım, îmanım bir rezâlet! Soldu gül, öldü bülbül; bahçevana selâmet! ![]() İnsanlık O’nun için ağlıyordu. Pişmanlık O’nun için haykırıyordu. “Allahu Ekber” dedi de uçurdu kalbini göğün günlüne. Ne geriye nede ileriye ! Eyvallah etmeden yağdı ızdırap dolu Aşkın sancısı. Sancı olmasaydı kalem yazmazdı. Acı olmasaydı mürekkeb cirit atmazdı. Acısız acı yaşamaktansa acılarla acı yaşamayı dilenirim. “Cibrîl (a.s) yere indi” diyenlerin Arz-ı Rûm’undan bende geçtim. Bende bildim. Bende az da olsa o İlâhi aşkı taddım. İşte o azıcık taddığım İlâhi acımın - aşkımın ardınsıra yıllar oldu yağmışsam şâha yükselmekti elemim, Emelim. Hemen öleyimde o Aşkımdan ayrı kalmayayım teraneleri idi o ıpıssız odalarda kitaba düşen mektubâtım. “Gözlerim Yâkub” demiştim. Eğer gözlerim Yâkub olsaydı ben şimdiye o Yusuf devletine kavuşurdum. Yalanmış meğer! Yazıklar olsun! O kıtada sadece ”Nâr-ı beyzâ alevlerdeyim” işareti doğruluğuma (anlıkta olsa) beşâret oldu. Evet sadece orada doğru söylemişim. Nâr-ı beyzâ cehennemdeyim… Eğer bayramım Mâh-ı Muharrem olsaydı ben gülerdim. Ellerime tef alıp yedi cihan oynardım. Eğer öyle olsaydı… Eğer böyle olmuş olsaydı... Değişen ne olacaktı ki? Asrın delhizinden gelen hafakanımmış. Vallah, sevmek azâb ender azâbmış. Sürgünlerde- bitkinlerde- ve nice acı dolu vakitlerde yaşayanın anlıkta olsa o İlâhi aşkı galeyana gelseydi yerküre sarsılırdı! Yerküre sarsılmadan ben yıkıldıysam bil ki aruzun-şiirin- bestenin-hecenin titremesini istedim… Dağlar yere yığılmıştıı… Ocaklar göklere kırılmıştı… Yangın vardı her yerde! Sanki kıyamet! Sanki hesab günü! İşte o anlarda olacaktı ki uzaklardan görünen O ay parçası tecelli ediverdi arza… Sanki narın içindeki Nur gibi. Sanki Nurun gözündeki nar gibi. Adı-şanı O sıralarda çıkartılamamış olsada sanki O addan ve O Şandan çıkartılıpta tecelli ediverdi o an… Ey yolcu… Gül solmuş… Bülbül ölmüş … Bahçevan bahçesizliğine ağlarmış… Öyle mi? Lakin, kime ne? O’nun Nur’u tecelli etti yüreklerimize… Yetmez mi? Afyoni
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Semm kardeşim emeğine sağlık...+1
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Teşekkür ederim gönülden..
(: Üye fotoğrafınız çok şirin |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|