yahu itikadi olarak nasıl bir muhalefet içinde olabilirler ?
kurana göre yaşıyorlar,bizzat peygamberden terbiye alıyorlar...
Kuranın ahlakıyla ahlaklanıyorlar,Kuranı hayatlarına rehber kılıyorlar...
Peygamberin tavsiyelerine uyuyor,mücadelesini örnek alıyorlardı...
bu yoldan ayrılabilirmi müslümanım diyen ?
ben ısrarla Kuranın ölçülerine uyanlar fırkaı naciyedendir diyorum böyle diyen birisi olarak insanları tekfir edeni,sahabeye,peygamber zevcelerine söven,fitne çıkaran bir insana karşı hüsnüzanla yaklaşabileceğimi düşünüyormusun ?

terbiyesizlik yapıyorsun...
bi mesaj önce benim fırkaı naciyeden olmadığımı iddia ettin...
şimdi bunu yazıyorsun...
bende sünniyim,hanefiyim...
bir yere sızmaya falan çalıştığımda yok...
Müslümanlara karşı bir planım,sinsiliğimde yok olamaz...

Bu meselede öyle pek anlamiyacak bir ayrinti yoktur.

Kurtulusta olan tek firka, yani firkai naciye cehennem azabini tatmadan cennete gidecek. Tabii dinin emir ve yasaklarina uymak kaidesiyle.
Diger bidat firkalarindan ( 72 firka) küfürde olmayanlar cehennemde cezasi bittikten sonra cennete gidecek...neticede imanini kurtaran herkes er veya gec cennetliktir.

Bu kadar basit.


Alimler böyle aciklarlar bu hususu....

Tek fırkanın kurtulacağı onun da peygamberin ve ashabının yolunda olan fırka olacağı sözü peygamber efendimizin sözüdür. Şia sahabenin yolunda değil ki, sahabenin önemli bir bölümüne karşılar. Sen nasıl oluyor da sahabenin yolunda olmayan Şia'yı da kurtulan fırkaya dahil ederek İslamın bütün fırkaları fırkayı naciyedir diye yorumluyorsun?

Cennete Müslüman olan ve imanında küfre varmamış olan herkes gidecektir inşaallah. Çünkü kimlerin Cennete gidecekleri konusunda başka hadis-i şerifler de var. Peygamberimizin o hadisini kurtulan fırkanın dışında kalan Müslümanlar ebedî Cehennemliktir diye yorumlamamak gerektiği kanaatindeyim. Kur'an-ı Kerim'den ve Hadis-i Şeriflerden edindiğimiz bilgi bu doğrultudadır.

Sahabeler arasındaki mücadeleler içtihat farkları sebebiyleydi. Ehl-i Sünnet İtikadı sahabelerin aralarındaki meselelerde taraf olmamış ve bütün sahabeleri sevip sayarak Allah Resulü'nün ve onun ashabının yolunda bulunmuştur. Şia ise sahabeler arasında bir tarafı tutup diğerlerine karşı olarak sahabelerin yolundan ayrılmıştır.

Bir önceki yorumumda Bakara Suresi 62. ayetin mealini yazmıştım. Tekrarlayayıyım. Allah o ayete mealen şöyle buyuruyor:

"Şüphe yok ki, iman edenler, yahudiler, hıristiyanlar ve sabiîler, bunlardan her kim Allah'a ve ahiret gününe gerçekten iman eder ve salih amel işlerse elbette Rableri katında bunların ecirleri vardır, bunlara bir korku yoktur, bunlar mahzun da olacak değillerdir."

Bakara Suresi 62. Ayet-i Kerime Meali

Bu ayeti okuyunca Allah'a ve ahiret gününe iman eden ve salih amel işleyen Hristiyan ve Yahudilerin de Cennete gireceklerini anlayanlar olabilir. Oysa Allah Resulü bir hadisinde Hristiyanların ve Yahudilerin Cennete giremeyeceklerini buyurmuştur. İslam âlimlerinin çoğunluğuna göre de Hristiyanlar ve Yahudiler Cennete giremeyeceklerdir. Ayrıntılara dikkat etmek lazım. Bu ayeti okuyup da Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudiler Cennete gireceklerdir demek ayrıntılara dikkat etmemek olur; aynen kurtulan fırkanın dışında kalan bütün Müslümanlar ebedî Cehennemliktir demekte olacağı gibi. Yani öyle kolay değil bu işler.

Adam şii ya da mezhepsiz...
Allaha peygambere ahirete inanıyor...
namazında niyazında her ibadetini yerine getiriyor...
malıyla canıyla cihat ediyor...
Kuranın naslarını inkar etmiyor
Sahabeye sövmüyor,aişe validemize iftira etmiyor...
Kul hakkı yemiyor,adil davranıyor insanlara...
sevapları günahlarından fazla geldi tartıda...
ne olacak bu adamın durumu,sünni değil diye cehennememi yollayacak Allah adamı ?
Evet diyorsan Kurandan bir delil isterim...

Sapla Samanı karıştırmamak lazım itikadi olarak şia ile sünniliği eleştirmek yahutta Dini deliller eşliğinde münazara ayrıdır...!

Yoksa İran Devleti yahutta Türk Devleti Yahutta Suudilerin Sünniliği yahutta şialığı eksen bazında alırsanız Onun adıda Duygusal ve Çıkardır ! Amerika ile hareket eden sünni yada şia ! Kavramları karıştırmamak icab eder...! Mesele siyasidir...!

Bir Uyarı yapayım acizane :

Zehirli bozuk tohum ekmek, dîni, din derslerini, dinden haberi olmayanlardan öğrenmek ve din düşmanlarının kitâblarından [mecmû’alarından] okumakdır. Çünki, din câhilleri, nefsine uyar, keyfi peşinde koşar. Dîni, işine geldiği gibi söyler. Karşısındakinin de nefsini azdırır ve kalbini karartır. Çünki, din câhilleri, din dersi verirken [din kitâbı yazarken], islâmiyyete uygun olmıyanı uygun olandan ayıramaz. Gençlere neleri ve nasıl anlatmak lâzım geldiğini bilemez. Kendi gibi, talebesini de câhil yetişdirir. Birçok şeyler okuyup ezberlemekle, [başka ilm kollarında söz sâhibi olmakla, fen ve san’at şu’belerinde ihtisâs kazanmakla] insan din adamı olamaz, [din kitâbı yazamaz] ve din bilgisi veremez.

Bir din âlimi, gençlere din öğreteceği zemân, bunlara önce, dinsizler, islâm düşmanları [ve câhil din adamları] tarafından şırınga edilen, yanlış propagandaları, iftirâları anlayıp, anlatıp, onların temiz ve körpe kafalarını bu zehrlerden temizler. Zehrlenen rûhlarını tedâvî eder. Sonra, yaşlarına, anlayışlarına göre, islâmiyyeti ve meziyyetlerini, fâidelerini, emrlerindeki ve men’lerindeki hikmetleri, incelikleri ve insanlığı se’âdete ulaşdırdığını, onlara yerleşdirir. Böylece gençlerin rûh bağçelerinde derdlere devâ, rûhlara gıdâ olan nefis çiçekler yetişir. Böyle bir din âlimini ele geçirmek, en büyük kazancdır. Onun bakışları, rûhlara işler. Sözleri, kalblere te’sîr eder. Dîn-i islâmı, hâzır lokum gibi yutmak, susuz kalmış iken, soğuk şerbet içip ciğerlerine kadar serinliyebilmek, ancak böyle bir Allah adamının sunması ile mümkindir. Allahü teâlâ, hepimizi Muhammed aleyhissalâtü vesselâmın doğru yolundan ayırmasın! Âmîn. Çünki, insanları dünyâ ve âhıret râhatına kavuşduran, ancak bu yoldur. Şu fârisî beyt ne güzel söylenmişdir. Beytin tercemesi:

Arabistândan doğan, Muhammed “aleyhisselâm”
İki cihânda, üstün Odur, hemân!
Kara toprak altında kalsın, her an,
Onun kapısında, toprak olmıyan!

Peygamberlerin “alâ nebiyyinâ ve aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” en yükseğine, en üstününe bizden selâmlar olsun!

Mektubat 23.Mektup...