![]() |
#1 |
![]() Kur'ân, bir bütün olarak Rabbimizden bize sunulmuş bir "kutlu ip"tir. O'na sarılan şaşırmaz, yolda kalmaz, perişan olmaz. Onu yaşayan saadet bulur. İnsanlığa Rabbin lütfudur o. Kur'ân, kitapların anasıdır. Bütün öğütlerin özüdür. İlimlerin kılavuzudur. Takva ehlinin gönül ışığıdır.
Ne mutlu dünyalarını, Kur'ân-ı Kerim'in inşa ettiği kutlu insanlara... Ya Rabbi, cümlemizi onlardan eyle... Amin. Ya Rabbe'l-Alemin, ya erhamerrahimin... İslâm Dini'nin hükümleri ve temel prensiplerinin asıl gayesi, insanın dünyada ve ahirette mutlu olmasını sağlamaktır. Dinimiz; bize bu mutluluğun aydınlık yolunu göstermiş, görev ve sorumluluklarımızı bildirmiştir. Bu mutluluğa ulaşabilmemiz, yükümlü olduğumuz görevleri yerine getirmemize bağlıdır. Bu ise, doğru ve yeterli bir dini bilgiye sahip olmakla mümkündür. "Bilmemek" dinimizde geçerli bir mazeret değildir. Böyle bir mazeret ileri sürmekle insan sorumluluktan kurtulamaz. Çünkü ilk emri "oku" olan dinimiz, ilim öğrenmeyi her müslümana farz kılmıştır. Bu sebeple müslümanın başta gelen görevlerinden birisi, din ve dünya işlerinde gerekli olan bilgileri doğru olarak öğrenmesidir. Dinî görevlerimiz, önce inanmak, sonra inancımızın gereği olan ibadetleri yerine getirmektir. Dini emirleri yerine getirmekle yükümlü olduğumuz gibi, haram kılınan şeylerden de sakınmamız icabeder. Bunlardan başka ailemize, içinde yaşadığımız topluma ve diğer insanlara karşı da sorumluluklarımız ve yapmamız gereken ahlâki görevlerimiz vardır. İslâm'da önemli bir yeri olan ahlâki görevleri yaptığımız takdirde ancak olgun bir mü'min olabiliriz. İlâhi dinlerin sonuncusu ve en mükemmeli olan İslâm'ın emir ve yasaklarına dikkatle baktığımız zaman, bunların her birinde maddi ve manevi pek çok hikmetlerin bulunduğunu ve insanın huzur ve saadetinin hedef alındığını görürüz. Müslümana düşen; dini görevlerini doğru olarak öğrenmek ve bunları Allah'ın rızasına uygun bir şekilde yapmaya çalışmaktır. Bunun karşılığı ise, Yüce Rabbimizin Kur'ân-ı Kerim'de müjdelediği ebedi mutluluktur: "İman edip salih ameller (iyi işler) işleyenlere ise, içinden ırmaklar akan cennetler vardır. İşte en büyük kurtuluş budur." Bilmemiz ve öğrenmemiz gereken o kadar çok şey var ki, sayılı ömür dakikaları bunun için kâfi gelmez. Bir insanın öğenmesi gereken en hayati bilgiler, dünyaya gönderiliş maksadı ve bir insan olarak asıl 'vazifesinin neler olduğudur. Cenab-ı Hakkın Kur'ân-ı Kerim'de bildirdiğine göre, (Zariyat sûresi: 56) insanın bu dünyaya gönderiliş sebebi, kâinatın Yaratıcısını tanımak, Ona inanmak ve kulluk etmektir. Eğer bilir ve takdir ederse, insanın ulaşacağı en üstün mertebe abdiyyet (kulluk) mertebesidir. Onun içindir ki Şahadet kelimesinde Rasulü Ekrem'in Allah'a nisbeti önce kullukla, sonra risaletle yadedilir. (Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden Abdühü ve Rasulühü) Kulluk lafla olmaz; kulun, kul olduğu Yaratıcısının çizdiği hududa (sınırlara) riayeti gerekir. Bunun için O'nun emirlerini yerine getirmeye, yasak ettiklerinden sakınmaya gayret etmesi gerekir. Bu ise O'nun gönderdiği en son ve ekmel dinin kaidelerini, yaşayışında tatbik edecek şekilde bilmesiyle mümkündür. İşte bir insanın tahsil etmesi gereken en mühim ilim ve elde etmesi gereken esaslı bilgi irfân ve ibadet ilmidir. Bu bilgileri öğrenmek de her Müslümana farzdır. Yani bir Müslümanın imânlı bir hayat geçirebilmesi, kulluk vazifelerini layıkıyla yerine getirebilmesi için bu hususta lâzım olan bilgileri ögrenmesi gerekir. Çünkü bilmeden, öğrenmeden hiçbir şey yapılamaz ve hiçbir vazife görülemez. Bunun içindir ki, çocukluk devresini tamamlayıp mükelleflik çağına giren her Müslüman bir an önce bu bilgileri elde etme gayretinin içine girer. Müslümanca bir hayat için, asgari ölçüde, İslâm'ın inanç, ibadet ve günlük yaşayışa ilişkin hükümlerini bilmek gerekir. Bilgisiz hayat, hayatsız da İslâm olmaz. Aksi taktirde eğer bir kimse kendisini İslâm'la doyuramadı ise, birileri gelip boş temel dini bilgileri içeren ilmihal kitabı okumak bir ibadettir der. Genel anlamda Yüce Allah'ın hoşnut ve razı olduğu, temelinde iman ve İhlâs bulunan her iş ibadettir. Faydalı ilim öğrenmekten amaç da amel etmektir. Aksi halde Cenab-ı Hakk'ın şu hitabına maruz kalınır; "Ey iman edenler! Kendi yapmadığımız şeyleri niçin söyleyip duruyorsunuz? Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle dua ederdi: 'Allahım, bana öğrettiklerinden beni yararlandır; bana yarar sağlayacak ilim öğret, ilmimi artır. (Tirmizi, Deavat: 128) "Allahım, faydasız ilimden sana sığınırım. (Tirmizi, Deavat: 68) Bir de şu hususu önemle belirtmek isterim: İslâm'ın esasları iki temele dayanır. Kur'ân-ı Kerim ve Rasulullah'ın sünneti. Bu iki kaynaktan hüküm çıkarmak müctehidlerin işidir. Ancak çıkarılmış olan hükümleri vahiy ve sünnetteki kaynakları ile öğrenip amel etmeye çalışmak da her müminin görevidir. Bu hususta Merhum Ömer Nasuhi Bilmen hocaefendinin: Büyük İslâm ilmihali'ni tavsiye ederiz. Yazar: Mehmet Talu
![]() |
|
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|