AK Gençliğin Buluşma Noktası
Önden Giden Atlılar Önlerinde okyanus, Kızgın bir çöl arkada, Asıl içlerindedir, Zaptedilmez bir deniz, Önden giden atlılar...



Cevapla
Seçenekler
 
Alt 11-21-2010, 23:44   #1
Kullanıcı Adı
Beylerbeyi
Arrow Necip Fazıl Kısakürek'in Nefis Sözlerini Paylaşıyoruz
büyük "üstad" Necip Fazıl Kısakürek'in birbirinden güzel sözlerini paylaşmadan önce hayatı hakkında kısa bir bilgiyi aktarmak yerinde olur.

Necip Fazıl Kısakürek (1905- 1983) Sorry, your browser doesn't support Java(tm).26 Mayıs 1905'te İstanbul'da doğdu. Çocukluğu, büyük babasının İstanbul Çemberlitaş'taki konağında geçti. İlk ve orta öğrenimini Amerikan ve Fransız Kolejleri ile Bahriye Mektebi'nde (Askeri Deniz Lisesi) tamamladı. Lisedeki hocaları arasında Yahya Kemal, Ahmet Hamdi(Akseki), İbrahim Aski gibi isimler vardı. Necip Fazıl hocalarından en çok İbrahim Aski'nin etkisinde kalmıştır. Tasavvufla ilk tanışması da hocası İbrahim Aski'nin verdiği kitaplarla olmuştur.

Necip Fazıl Kısakürek, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nü bitirdikten (1924) sonra, Milli Eğitim Bakanlığı bursu ile gönderildiği Fransa'da, Sorbonne Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde okudu. Türkiye'ye dönüşünde Hollanda, Osmanlı ve İş Bankalarında müfettiş ve muhasebe müdürü olarak çalıştı. Robert Kolej, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi, Ankara Devlet Konservatuarı, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde ders verdi(1939-43). Sonraki yıllarında edebiyata yönelerek fikir ve sanat çalışmaları dışında başka bir işle meşgul olmadı.

Necip Fazıl, annesinin arzusuyla şair olmak istedi (bunu düşündüğünde henüz 12 yaşındaydı) ve ilk şiirleri Yeni Mecmua'da yayımlandı. Milli Mecmua, Anadolu, Varlık ve Yeni Hayat dergilerinde çıkan şiirleriyle kendinden söz ettirmeyi başardı. Daha sonra Paris'e gitti ve dönüşünde yayımladığı Örümcek Ağı ve Kaldırımlar adlı şiir kitaplarıyla edebiyat dünyasında patlama yaptı. Necip Fazıl bu eserleriyle genç yaşta şöhreti yakalayarak, çağdaşı şairlerin önüne çıkmayı başardı. Edebiyat çevrelerinde hayranlık aynı zamanda heyecan uyandırdı. 1932'de Ben ve Ötesi adlı şiir kitabını çıkardığında henüz otuz yaşına basmamıştı.

Necip Fazıl için 1934 yılı hayatının dönüm noktası oldu. Çünkü hayat felsefesinin değişmesine neden olan ve Beyoğlu Ağa Camii'nde vaaz vermekte olan Abdülhakim Arvasi ile bu dönemde tanıştı. Ve bu kişiden bir daha kopmadı. Necip Fazıl'ın, üstün bir ahlak felsefesini savunduğu tiyatro eserlerini birbiri ardına edebiyatımıza kazandırması bu döneme rastlar (Tohum, Para, Bir Adam Yaratmak).

Necip Fazıl aralıklarla gidip uzun sürelerle kaldığı Ankara'ya üçüncü gidişinde, bazı bankaların da desteğini sağlayarak 14 Mart 1936'da haftalık Ağaç dergisini çıkarmıştır. Yazarları arasında Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Kutsi Tecer, Mustafa Sekip Tunç'un da bulunduğu Ağaç dergisi, yeni kapanan Yakup Kadri'nin Kadro dergisi yazarları Burhan Belge, Vedat Nedim Tör, Şevket Süreyya Aydemir ve İsmail Hüsrev gibi yazarların savunduğu ve dönemin etellektüellerini hayli etkilemiş bulunan materyalist ve marksizan düsüncelerine karşı spiritüalist ve idealist bir çizgi izlemiştir. Ankara'da altı sayı çıkan Ağaç dergisi daha sonra İstanbul'a nakledilmiş ancak fazla okur bulamadığından haftalık Ağaç dergisi 17'nci sayıda kapanmıştır.

Necip Fazıl, 1943 yılında dinsel ve siyasal kimliği ön plana çıkan Büyük Doğu adlı dergiyi çıkardı. 1978 yılına kadar aralıklarla haftalık, günlük ve aylık olarak çıkarılan Büyük Doğu'da iktidarlara cephe alan Kısakürek, yazı ve yayınları yüzünden mahkemelik oldu, hapse girdi ve dergi birçok kez kapatıldı. Sultan Abdülhamit taraftarı olan Necip Fazıl giderek İslamcı kesimin önderlerinden biri oldu. Ağaç dergisinde olduğu gibi, Büyük Doğu'nun ilk sayılarında da yazar kadrosu hayli kozmopolittir. Bedri Rahmi, Sait Faik gibi yazarların imzası dergi sayfalarında görülmektedir. Ancak, Büyük Doğu, dinsel bir kavga organı durumuna gelince bu yazarların bir kısmı ayrılmıştır. Necip Fazıl 1947 yılında Büyük Doğu toplatılınca Kasım-Aralık ayları arasında üç sayı devam eden Borazan adlı siyasal mizah dergisini çıkarmıştır. Sık sık kapatılan veya toplatılan Büyük Doğu'nun çıkmadığı dönemlerde günlük fıkra ve çesitli yazılarını Yeni İstanbul, Son Posta, Babialide Sabah, Bugün, Milli Gazete, Hergün ve Tercüman gibi gazetelerde yayımlayan Necip Fazıl, Büyük Doğu'da çıkan yazılarında kendi imzası dışında Adıdeğmez, Mürid, Ahmet Abdülbaki gibi takma isimler kullandı. 1962 yılından itibaren de hemen hemen tüm Anadolu şehirlerinde konferanslar verdi.

Necip Fazıl, Sabır Taşı adlı oyunuyla 1947 yılında C.H.P. Piyes Yarışması Birincilik Ödülü'nü almış, doğumunun 75. yıldönümünde Kültür Bakanlığı'nca "Büyük Kültür Armağanı" ödülünü (1980) ve Türk Edebiyatı Vakfı'nca "Türkçenin Yaşayan En Büyük Şairi" ünvanını almıştır.

Necip Fazıl Kısakürek yazılarını yazmaya devam ederken uzun süren bir hastalık dönemi geçirdi ve sonra 25 Mayıs 1983'te Erenköy'deki evinde öldü. Fatih'te düzenlenen cenaze merasiminden sonra Eyüp sırtlarındaki (Piyer Loti'deki) kabristana defnedildi. (aruz.comdan alınmıştır)

 

Beylerbeyi isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 11-21-2010, 23:46   #2
Kullanıcı Adı
İntifada
Standart
Bir şapka bir eldiven bir maymun ve inkılap...
  Alıntı ile Cevapla
Alt 11-21-2010, 23:52   #3
Kullanıcı Adı
Beylerbeyi
Standart
Arkamdan konuşup beste yapacağnıza ; yüzüme konuşun düet yapalm



Üç Kuruşluk Dünya İçin Gayret Üstüne Gayret, Ebedi Hayat İçin Hiç Gayret Yok Hayret !


Necip fazilin tek zaaf! sigradir. Bi gün n.f a 'Allaha tek secde etmeyet bitkinin tütün oldugunu söylerler. Üstad söyle cevap verir: getirin o kafiri yakacam' der.


Birini kaybetmek istiyorsanız onu çok sevin o zaten kendiliginden gidecektir.


Sırma Renginde Pislik, Dünyanın Süsü Püsü, Bende Tek Aziz Eşya Annemin Başörtüsü


ölüm ne güzel şey budur perde altından haber
eğer güzel olmasaydı ölürmüydü peygamber.



Karanlık gecede önemli değildir yıldızları görmek,
Gündüzleri yıldızları görebilmek marifet,
Aşık olmak önemli değil, bir ömür boyu sevebilmek marifet
Beylerbeyi isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-22-2010, 00:03   #4
Kullanıcı Adı
Beylerbeyi
Standart



çok günah işledim, korkuyorum, "ayaklarının altına al beni anne!" cennete gitmek istiyorum.


Gaye Türklükse, Bilmek Lazımdır ki Türk Ancak Müslüman Olduktan Sonra Türktür !


Bir insana zorla sevdiremezsin kendini, Bana güven diyemezsin. O bunu hissetmiyorsa, tek bir söz söyleyebilirsin: 'Sen bilirsin'


Kendinden geçmek iman, kendinde olmak küfür


Sonum yokluk olsa, bu varlık niye…?


Yarın elbet bizim, elbet bizimdir;
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!
‘Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odundur’


Kadın ; Hristiyanlıkta yol kesici bir engel, islamda ise yol açıcı bir kanattır

Konu Beylerbeyi tarafından (11-22-2010 Saat 00:26 ) değiştirilmiştir..
Beylerbeyi isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-22-2010, 00:09   #5
Kullanıcı Adı
El Emin
Standart
Güzel paylaşım teşekkürler.

"Bacımın örtüsü batmakta kafirin gözüne billahi acırım tükrüğe tükürsem yüzüne."

Bu söz mehmed akif'in değil mi?
El Emin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-22-2010, 14:54   #6
Kullanıcı Adı
_Ednâ_
Standart
Alıntı:
M.Polat İÇTEN Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster


"Bacımın örtüsü batmakta kafirin gözüne billahi acırım tükrüğe tükürsem yüzüne."

Bu söz mehmed akif'in değil mi?
evet Mehmet Akif ersoyun...


Anladım işi , sanat Allah 'ı aramakmış;
Marifet bu , gerisi yalnız çelik çomakmış...
_Ednâ_ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-22-2010, 00:22   #7
Kullanıcı Adı
Beylerbeyi
Standart
Beni kimsecikler okşamaz madem
Öp beni alnımdan, sen öp seccadem



Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar



Çaycı, getir ilaç kokulu çaydan
Dakika düşelim senelik paydan
Zindanda dakika, farksızdır aydan
Karıştır çayını zaman erisin
Köpük köpük, duman duman erisin



Dağı tanıyan, nasıl tanımaz uçurumu?
Madem ki yükseliş var, iniş olmaz olur mu?



Akıldan büyük nimet, zekâdan da ağır yük tanımıyorum


Geçti, istemem gelmeni
Yokluğunda buldum seni



Anladım işi ; San’at ALLAH ı aramakmış, Marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış


Gençliğine güvenipte vakit çok erken derken;
Bir bakmışsın elveda bile diyememişsin giderken
ALLAH bir demektense, ecel teri dökerken



Ey düşmanım sen benim ifadem ve hızımsın Gündüz geceye muhtaç bana da sen lazımsın


Sual = ey veli, insan nasıl olmalı, söyle!
Cevap = son anda nasıl olacaksa hep öyle!



Tel tel ve iple iplik dikseler de ağzımı
Tek ses duyarlar, ALLAH..yoklayanlar nabzımı





Ölüversem, beklenmez bir anda ALLAH bir derken
Beylerbeyi isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-22-2010, 00:42   #8
Kullanıcı Adı
Beylerbeyi
Standart
Güneşle bir tutsam girmez hizaya
Dar bulur sığmam der, dipsiz fezaya
Kuyruk salar, sonra hırlar ezaya
Benim nefsim, benim nefsim..ne köpek



Nefsimin ardından koştum perişan
Ondan bir kıl bile avlayamadım



Her ağızda her telde fanilik dırıltısı
Sonunda tek bir şarkı, tabutun gıcırtısı


Gözüm, aklım, fikrim var deme hepsini öldür
Sana çöl gibi gelen, o göl diyorsa göldür


Tahtadan yapılmış bir uzun kutu
Baş tarafı geniş, ayak ucu dar
Çakanlar bilir ki bu boş tabutu
Bir gün kendileri dolduracaklar



Allah dostu odur ki nefsine tek pay biçmez
Kırk yıl bir ekşi ayran özler de onu içmez


Cılız vücuduma tam görünse de
İçim bu dar yere sığılmaz diyor
Geride kalanlar hep dövünse de
İnsan birer bire yine giriyor



Eklense de başıma, dünyada kaç baş varsa
Başım, onların hepsi için secdeye varsa


Açı doyurmaksa kabirde meram
Yemeğim fatiha, günde beş öğün


Öyle bir devim ki, hakikatte pireyim
Bir delik gösterin de utancımdan gireyim



Minarede ‘ölü var’ diye bir acı sala
Er kişi niyetine saf saf namaz..ne ala
Böyledir de ölüme kimse inanmaz hala
Ne tabutu taşıyan, ne de toprağı kazan



Son gün olmasın dostum, çelengim, top arabam
Alıp beni götürsün, tam 4 inanmış adam
Beylerbeyi isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-22-2010, 01:00   #9
Kullanıcı Adı
İntifada
Standart
Her güzel, daha güzele yaver;
«Allah güzeldir, güzeli sever…»
  Alıntı ile Cevapla
Alt 11-22-2010, 01:00   #10
Kullanıcı Adı
Beylerbeyi
Standart
necip fazıl kısakürek birgün vapurla karaköye geçerken yanına bi adam gelip ; Üstat ne gerek vardı peygamberlere biz kendi yolumuzu kendimiz bulurduk der ; Necip fazıl kısakürek başını kitaptan kaldırıp o zaman vapura neden bindin yüzerek geçsene karşıya.




------------------------------------------------------------------



Nazım Hikmet ve Necip Fazıl Ramazan ayında arabayla gidiyorlarmış.

Tabi Necip Fazıl oruç ama Nazım Hikmet değil.

Nazım Hikmet Necip Fazıl ile dalga geçmek için yolun kenarındaki zayıf bir ineği işaret ederek Necip Fazıl'a demiş ki:

-'Şunun haline bak,oruç tutmaktan ne hale gelmiş' demiş.

Tabi Necip üstad altta kalırmı hemen cevabı yapıştırmış:

-'Aaa Nazım sen bilmiyormusun hayvanlar oruç tutmaz...'







Beylerbeyi isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi