Bu yazıyı size Ankara'da yaşanan '1. Çöp Kamyonu Müdafaası' sürecinde yazmak ayrı bir trajedi. CHP gerçekten ilginç bir parti ve çözümlemeleri de enteresan. Parti içi muhalefeti çöp kamyonu barikatlarıyla durdurmak enteresan bir buluş, kimin aklına geldiyse tebrik ederim. Sanırım artık alışmalıyız, bu tür atak ve savunma sahnelerine.
Kim bilir, belki de ikincisi 'Şişli Belediyesi'nin vidanjörlerine karşı Çankaya Belediyesi'nin arazözleri' başlıklı bir muharebe olur! Bakın seçimden hemen önce bu köşede ne yazmışız: "İş bu sanal işporta pazarında medyadaki yorumların yorumları, anketlerin anketleri, karşı anketler, yavru analizler, mini saçmalıklar bolca yer alıyor. Ama bununla beraber, turistik seyyahların anketleri de kayda giriyor. Yarın seçim sonrasında onlar 'kıvırma yazıları' ile uğraşırken biz anketlerini tekrar okuyup güleriz hep beraber!" (14 Temmuz)

Tabii biz bu satırları müneccim olduğumuz için değil, güzide medyamızın nadide elemanlarının ciğerlerini bildiğimiz için yazdık, çizdik. Ancak gelin görün ki, (haklarını teslim etmek lazım) onlar da boş durmayıp taktik ve savunma türlerini geliştiriyorlar. Helal olsun. Mesela seçimden sonra aynaya bakıp moraran yerlerinde hasar tespiti (inandırıcılık, dürüstlük, akıl, fikir vesaire) yapacaklarını zannederken, eşi görülmemiş bir pişkinlikle, 'Ey halkım sen aptalsın' temalı savunma geliştirdiler. 'Tirajınız kaç ulan?' diye babalanan zavallıları mı istersiniz, 'uzayda mı yaşıyorduk?' diyen dehaları mı, yoksa 'Efendim bizim mahalle sizin mahalle' tadında entelektüel soslu kenar mahalle jargonu geliştirenleri mi? Hadi CHP'yi halktan yediği tokadın şaşkınlığını atamamasından dolayı anlar ve mazur görürüz. Peki bile bile lades yapan andıççılara ne demeli? Şimdilerde moda olan ise, 'kim kime oy verdi?' ukalalığı. Efendim eğitim durumu az olanlar AKP'yi, (demedik mi bu halk cahildir, adam olmaz!) eğitimliler CHP'yi tercih etmiş. Keza zenginler CHP derken, yoksullar AKP demiş!

Oysa seçim günü parmağımda mürekkep lekesi görmeyen bir ahbabım bana fena halde fırça atmış ve demokrasi dersi vermişti. Üniversite mezunu ve tuzu epeyce kuru biriydi üstelik... Kime soruyorlar bu soruları bilmiyorum; ama tıpkı 'Aptal kim?' sorusundaki gibi bir özne kayması olduğunu düşünüyorum. Zira oy verenlerin kim olduğu kadar oy verilenlerin de kim olduğu önemli değil mi? Mesela eğitimli ve zengin olanların jakoben faşizme ve ülkeyi kapalı toplum haline getirmeyi marifet sayanlara oy vermesi enteresan değil midir sizce? CHP'nin seçmen kitlesi eğer dedikleri gibiyse durum daha vahim değil mi? TBMM'ye kayıt yaptırmaya gelenlere denk geldim geçen TV'de. Merhum Ecevit'in kravat ve gömleğiyle gelmiş bir milletvekili dikkatimi çekti. Koruması ya da şoförü mü ne, öyle bir şeydi. Keza CHP liderinin özel kalemi, sekreteri, bilmem nesi de yine milletvekili olmuşmuş... Şimdi bu tabloyu medyanın seçmen profili ile birleştirin bakalım.

Tablo şu: Yüksek gelirli, yüksek eğitimli insanlar, şoföre, sekretere, özel kalem müdürüne, korumaya oy verirken, fakir ve eğitimsiz kesim, öğretim üyelerine, yurtiçinde ve dışında üst düzey görevlerde bulunmuş, (AKP'nin milletvekili listesine baktım, 341 kişiden 11'i orta eğitim düzeyinde, gerisi yüksek formasyon almış kişiler) üstelik demokratik tavırları dost düşman herkesçe bilinen kişilere oy vermiş olmuyor mu? CHP'nin prof'larını biliyorsunuz, iflah olmaz başörtüsü karşıtı ve üniversitede tez aşırmacılığından adı ayyuka çıkmış birtakım 28 Şubat kahramanları. Manzarayı toparlayalım isterseniz. Bir yanda parti içi çekişmeyi çöp kamyonları ile absorbe etmeye çalışan ve kadrosunda şoförden sekretere kadar (Sakın kimse bu meslekleri aşağıladığımı düşünüp mail filan yazmasın, muhatap almam, zira bu konunun özünün ne olduğunu herkesin anlayabildiğini varsayıyorum) milletvekili bulunan bir parti ve diğer yanda bu partiye oylarını akıtan zengin ve eğitimli kesim... Tam da 28 Şubat ülkesine yakışan bir manzara değil de nedir he! Yazık ki, yer doldu ve güme gitti bizim bürokrat ve müdür aday adaylarımız...

paylaşım için sağol