![]() |
#1 |
![]() O ZAMAN OLUR Kİ
Adını yağmurla birlikte anmak ne hoş! Seni sevmek demek bir hayali geçiştirmek demekse ne güzel sana hisler büyütmek! Seni hiç umulmadık bir anda, mekânda, tam da zıt bir tinsel çöküntüde bulmak ne kadar tuhaf! En olmadık insanların arasında kendine yer bulmak için saçmalamak üzereyken tam da, sen gibi bir samimiyetle, sen gibi bir ehemmiyetle rastlaşmak ne kadar da bilinçli bir tesadüf! Böyle bir şey olsa gerek seni sevmenin vesilesi. Boğulduğum bir bataklıkta ‘battı balık yan gider’ misali daha da bir dibe yüzmek için çıkmıştım yola senden evvel. Umutsuzluğun belasındayken, sensizliğin evvelindeyken, zannımca kıyametin ezelindeyken, değil beklemek, beklemek bile aramıyordum. Düşürüldüğüm tuzağın bir parçası olmaya karar vermiş ve ‘berbat son’a doğru emin adımlarla ilerliyordum. Seni de bu yolda bir malzeme olarak kullanmaktı ilk başta hedefim. Yani seni itlaf sebebim yapacaktım. Sen olacaktın sebebi yok oluşumun. Aşk adına bir eylem gerçekleştirmek en imkânsız taarruzumdu artık. İmkânsızdı senden önce benim Mecnun’a atfen savaşmam. Uzunu bu işte senden önceki ahval-i hayatımın. Kısacası ve bildik olanı ise ‘küsmüştüm hayata’. Nerede buldum peki ben seni? Ya da ne oldu seni bulunca? Hani yok edecektin beni? Ne oldu da sarıldım önce kendime, sonra sana? Seni, yağmurla anmadan önce çırpındığım bataklıkta bulmuştum. Ben bir serçe idim, sen ise bir Anka kuşu. Ben balçığa sıvanmıştım. Sen ise huzur sanıyordun çevrendeki mucurları. Mutluluk sanıyordun etrafındaki boşluğu. Sen bir arayış ya da kapanış içinde değildin. Ama ben arayış anlayış ve yanılışlardan usanmış, kapanış bakıyordum bitmeyen romanıma. Ve kesişti tam bu noktada hayatlarımız. Sen mutsuz olduğunu fark ettin, ben ise bu romanın devam etmesi gerektiğini. Sen yaramazları terk ettin, ben ise bunaltıcı son buluşları. Sen, beni bir ışık niyetine aldın yanına, ben ise özlemlerimin geçmişten geleceğe uzanan köprüsü olman niyetiyle taktım seni şuracığıma. Sol yanlarımızın sağlaması yapıldı ve çözümsüz değildi hiçbir şey. Bunu anladık el ele. Hala yıkılması gereken en az boşluğumuz kadar büyük tabular olduğunu fark ettirdin sen bana. Ben ise sana nasıl yaşaman gerektiğini, kim için ölmen gerektiğini gösterdim. Sen artık saçlarını ‘piyasa’ için değil, slogan olsun diye taramalıydın, ben ise seni sıkılmışlığın ötesinde bir tahrikle tahlil etmeliydim. Seni bir amacıma yönelik bir araç olarak kullanmak yerine, ruhuna ermeyi hedef edinmeliydim. İşte, bu gibi farkındalıklar getirdik birbirimize, hem de hiç ihtiyaç duymadığımız bir zamanda. Evet, ne senin bana ihtiyacın vardı beni sardığında, ne de sen lazımdın bana seni bulduğumda. Bu da en güzeliydi zaten. Menfaat gözetmemiştik. Kendimizi kurtarmak için sevmedik birbirimizi. Sevmemiz gerektiği için değil, içimizden gelen beynimizin kontrol edemediği bir güçle sevdik birbirimizi... Bu, umut doğurdu. Derken, seni seviyorum... Saygılar... Not: Bu yazının gitmek istediği yer bir "cismani" değildir... Bu yazıya aynı zamanda www.akhaberci.com adresinden de ulaşabilirsiniz.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|