Bu Oda Tv de son zamanlarda iyice İrancı olmaya başladı. Şimdi de Tayyip Erdoğan mezhepçilikle suçlanıyor..

Sözkonusu yazıyı aşağıya ekliyorum...


''ESAD’A, EL MALİKİ’YE “MEZHEPÇİ” DİYENE BAKIN!

Başbakan Erdoğan Esad’a, Haşimi’ye “mezhepçi” dedi…

Körlerin köfte yemesi gibi…

Baştan söyleyeyim: ırkçılık ve mezhepçilik-din simsarlığı, insanlığın en aşağılık ve en ilkel tavrıdır. Buna karşın, geri ve feodal milletleri yöneten siyasetçilerin en sık başvurduğu, istismar ettiği siyaset türü de işte bu ikisidir. Son yıllarda Türkiye siyaseti, özellikle de mezhepçilik eksenine kaydırılmıştır. Bu çok tehlikeli bir süreçtir…

Aşağıda yazılanlar, muhatabı olan diktatörleri “mezhepçi” diye suçlayan Erdoğan Hükümetinin, uygulamalarından küçük bir bölümdür...

Sünni Diyanet Kurumu, Doğu-Güneydoğu Bölgesinde istihdam etmek üzere1000 tane “Mele” alacakmış. 3000 çocuğu Umre’ye götürecekmiş… 7000 imam, 2000 müezzin daha alıyormuş; “personel sayısı yetmiyormuş, çok sayıda imam-müezzin açığı varmış. Hükümet, Hamas’a 300 bilyon dolar yardım edecekmiş...”

Yağma Hasan’ın böreği! Harama doymayan, hak-hukuk, haram-helal bilmeyen, “Rıza Şehrinden” habersiz bir siyasi zihniyet…

Soralım:

1-İmam-müezzin açığınız var da, binlerce imamın, Diyanetten, diğer kamu kurumlarına yatay geçişlerine neden izin verdiniz?

2-Alevilerin camiye gitmediğini, namaz kılmadığını biliyorsunuz değil mi? Hani ibadetlerini cemevinde yapan yurttaşlar… Personeliniz yetersiz ise, neden Alevi köylerine yüzlerce Sünni imam-müezzini atadınız?

3-Hangi Alevi köyüne mi imam atadınız? Binlercesini sayabilirim; Çorum’un, Yozgat’ın, Çankırı’nın, Muğla’nın, Aydın’ın, Balıkesir’in, Ankara’nın köylerine… Uzağa gitmeyelim; Çubuk, Beypazarı, Karaşar köylerine. Mesela komşu köyüm Sivas-Yıldızeli/Yusufoğlan köyüne; mesela Kayseri-Sarıoğlan/ Karaözü köyüne; mesela bütün dünyanın bildiği bir merkez olan Hace Bektaş Veli’nin ilçesine; tam dergâhın içine ve daha nicelerine…

Utanmıyorsunuz değil mi? Yüzünüz de kızarmıyor… Eminim…

Bütün İslam coğrafyasında, ABD, Suud Hanedanı ve Emirliklerle beraber Sünni misyonerliğine soyunan hükümet, Esad’ı, Haşimi’yi, Rafsancani’yi “mezhepçilikle” suçluyor. Mezhepçi kim? Okumaya devam edip görelim..

Unutulmamalı ki, İslam ülkelerini yöneten diktatörler, demokrasiden nefret ederler. Halklar cahil… Demokrasi ve laikliği hiç tanımamış, nimetinden yararlanmamış. Dolaysıyla bu diktatörlerin dinciliği bilinen bişey… Bizler, Türkiye Başbakanı olarak, senin dinci-mezhepçi tavrını kınamamızın nedeni; senin, kör topal da olsa demokrasi sayesinde başbakan olduğun halde demokrasiden nefret ediyor olman, feodal yönetimlerle mezhepçilik yarışına girmen, aynı zeminde siyaset yapman…

Gördüğümüz şu; sen, Suriye-Irak diktatörlerinden daha mezhepçisin!

Mesela Suriye’de provokasyon yaptırıyor, muhaliflere kucak açıyor, saraylarda ağırlıyor, konferans yaptırıyor, organize ediyor, yardımcı oluyorsun… Bu tutumundan ülkemizin bir menfaati var m? Ticaret durdu, tacirler ve nakliyeciler perişan.

O halde bu saldırganlık, yardakçılık, goygoyculuk nedir?

Irak yönetimini eleştiriyor, ilişkileri geriyor, ülkenin bir aidiyetini diğerine karşı kışkırtıyorsun… Bu tutumdan ülkemizin bir menfaati var mı; hayır? O halde Irak yönetimiyle neden kavgalısın?

İran yönetimine dişlerini gıcırdatıyorsun ama diş geçiremeyeceğini bildiğin için ikide birde topu auta atıp, “yalancı dostluk tazeliyor,” muhtemelen içinden küfür ediyorsun; tabii o da size…

Elinden gelse Türkiye alevi-Bektaşilerinin yaşamlarına; ekmek, su ve hava almalarına mani olacaksın! Muhalif olmaları, oy vermemeleri; sol, insanlık, eşitlik, demokrasi, laiklik yanlısı olmaları; emperyalizm karşıtı olmaları sana fena batıyor değil mi? Bu yüzden Türkiye Alevi-Bektaşilerini, kendi yurttaşlarının bir bölümünü de hasım ilan ettin!

Senin gözün dönmüş; göremiyorsun!

Bütün ricalarımıza, telkinlere ve AİHM kararlarına karşın “Zorunlu Sünni Derslerini” kaldırmıyor, içeriğini değiştirmiyorsun; üstüne bir de “Uygulamalı Sünni Dersleri, Arapça Dersi” kararı alıyorsun… İnançta zorlama olmaz! Biz bu dersleri almak istemiyoruz…

Çocuklarımıza zulmetmekten hiç hayâ etmiyor musunuz?

Kardeşlerimin kendi olanaklarıyla, dişleri-tırnaklarıyla kazıyarak yaptıkları Cemevini “yasak!” diyerek yıkıyor, buna karşın çevremizde ne kadar park, yeşil, okul alanı, sosyal alan varsa hepsine cami yapıyorsun… Neden?

İnandığın için mi; inanan insan haram yer mi; Harun kadar zengin olur mu; kardeşi kardeşe karşı kışkırtır mı? Bir başbakan; “o Alevi, şu Sünni” diye bölücülük yapar mı?

Türkiye bürokrasisini, hukuku, eğitimi, polisi, okulu, üniversiteyi, köyü, kasabayı, a’dan-z’ye her şeyi meşrebine göre tasarlıyor, kendi statükonu ve vesayet sistemini kuruyorsun. Yazanı, çizeni, düşüneni muhalifi; senden yana olmayan kim varsa “toplama kaplarında” çürümeye mahkûm ediyorsun? Derdin ne; neden demokratik-laik kazanımlarımızı hallaç pamuğu gibi atıyorsun?

Bize-kamuoyuna gösterdiğin gerekçe, Esad’ın Nusayri Alevi’si, El-Maliki’nin Şii olması… Sakladığın gerekçe ise; ABD’nin, Ortadoğu enerji kaynaklarını tek başına kontrol etmek amacıyla Türkiye’yi tepe tepe kullandığı gerçeği…

Sen iflah olmaz bir mezhepçisin!''

Murtaza Demir - Odatv.com

http://www.odatv.com/n.php?n=esada-e...kin-3001121200