|
![]() |
#1 |
![]() "Dinle siyasetçi kardeş! Spike Lee'nin bir filminde yaşlı bir ayyaş önüne gelene Hey doktor, doğru olanı yap diyor. Bu laf çok doğru bir laftır, doğru olanı yapmak lazım. Ve doğru olanı doğru olduğu için yapmak lazım. Mesela danışmanların Bir huzurevi ziyareti imajınız açısından hiç fena olmaz dediği için değil, Hakikat itibarı ile hiç fena olmadığı için ziyaret etmelisin huzurevini. Bu arada imajının açısından dem vuran danışmanların olmamalı tabii. Her şey sahici olmalı, Peygamber gibi. Öyle olursa gelir gelecek olan. Manen ve maddeten. Yani hem buhur kokusu dolanır kafamızda, hem işçilerin alınteri kıymete biner, hem de Kosova'ya islam bayrağını dikeriz. Hatta Belgrad'a. Hatta Londra'ya. Yerimizde saymamız da muhtemel tabii. Ve yerimiz yer oldu mu hiç sorun değil bu; Ebû Zerr'in Ebû Zerr olduğunu kim inkâr edebilir?"
ebuzer-hakan albayrak
![]() |
|
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Gerçek şu ki, küçük adam, laisist bir Türk Arapları sevmez. Laisist bir Arap da Türkleri sevmez, İslam Dünyası'nda laisizmin gereğidir kardeşine düşman olmak. Türk'ü de Arap'ı da vuran Batı. Fakat Türk ve Arap, Batı'ya değil, birbirine diş biliyor. Sence de komik değil mi?
hakan albayrak-ebuzer |
|
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Dergâhtan çıkmış motorlu ve de sepetli atımıza doğru ilerliyorduk ki, önümüze bir TV ekibi çıktı. Elindeki mikrofonu Ebuzer'in ağzına dayayan muhabir, "Efendim, Türk-Kürt ayrımı yapanlar var. Bu konuda ne söyleyeceksiniz? Lütfen kameraya bakıp konuşun" dedi.
Ebuzer kameraya bakıp konuştu... "Ben bu konuda maziye gidiyorum, iki atlı geçiyor önümden. Biri Nureddin lakabıyla anılan Mahmud; Türk. Diğeri Selahaddin lakabıyla anılan Yusuf; Kürt. Arkadaş bunlar. Müttefik. Ortak. Kardeş. Kol kola verip Suriye'yi Haçlılardan temizliyorlar, İki asırdır paramparça olan Suriye, onların birbirine geçmiş gayretleri sayesinde toparlanıyor. Birlik sağlanıyor. Sonra Mısır'la Suriye'yi birleştiriyorlar. Birlikte Kudüs yolunu açıyorlar. Ve nihayet Selahaddin Kudüs'ü fethediyor. Ortada ne Türkçülük var, ne Kürtçülük. Arapçılık da yok. Ümmetçilik var! Nureddin'e ve Selahaddin'e seve seve asker oluyoruz hepimiz. Çünkü dava hepimizin davası. Kader kimi seçerse kaptan o olsun diyor ya şair Mevlana İdris, işte öyle. Bugün kaptan benim, yarın sensin. Fark etmez. Yeter ki hilâl yükselsin tepemizde. Ve yeter ki kaptan olanda kibir olmasın." ebuzer-hakan albayrak |
|
![]() |
![]() |
#4 |
![]() arapça ezan yasağının kaldırıldığı ilk vakit...
vakit öğleyi geçmiştir... ikindi ezanı hahişkar bir şekilde beklenmektedir,hazırlıklar yapılır, yine babamın anlattığına göre, o saatte Urfada esnaf kendine göre kutlama hazırlıkları bile yapmıştır, bayrak, süs gibi şeyler asılmıştır çarşıya.. belkide ilkkez vakit girsede ezana kavuşsak diye sancılanmaktadır insanlar, ezan uğrunda sancılanmaktadır ki, bu malesef şimdi yitirdiğimiz çok ince bir duygudur... mustafa armağan, türkçe ezan ve menderes |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() imam Humeyni bir keresinde İran ordusunun önde gelen komutanlarını toplayıp onlara şöyle seslenmişti: Bombardımanlarınızda masum Iraklı çocukların da öldüğünü söylüyorlar. Buna inanmıyorum. Bu doğru olamaz. Saddam masum çocukları öldürebilir, çünkü onun dini-imanı yok. Ama siz yapamazsınız. Siz Müslümansınız.
Ve Aliya İzzetbegoviç, Travnik'te üç cizvit papazının Müslümanlar tarafından öldürülmesi üzerine, şöyle bir konuşma yapmıştı: "Bu zulümdür. Biz de zalimlerden olacaksak, zalimlere karşı savaşmamızın ne anlamı var? Bunlardan ders almanı dilerim. "Usame biraz düşündü. Sonra şöyle dedi: "Sözlerin Hakikat kokuyor. Payıma düşeni almaya çalışacağım."Ebuzer onu sağ gözünden öpüp bize yakışanı yapacağından emin olduğunu söyledi.Sonra çekip gittik. ebuzer-hakan albayrak |
|
![]() |
![]() |
#6 |
![]() Bizi (Bavyeralı dahil) Amerika'ya götüren gemi devâsâ bir şeydi.
"Titanic'i andırıyor" dedim; "Filmi seyretmiş miydin üstad?" "Evet" dedi Ebuzer; "Yer yer Kur'an okumak gibi bir şeydi tabir caizse. Bu gemiyi Tanrı bile batıramaz dediler ve Tanrı gemilerini batırdı. Ayyuka çıkan kibir, Rabbu'l Âlemîn'in müdahalesiyle denize gömüldü. Bizim başımıza da aynı şeyin gelmesinden korkuyorum." "Hayırdır üstad, gemide bir zaaf mı tesbit ettin?" "Gemi delik deşik. Geçenlerde islamcı bir radyoda islamcılara ait bir firmanın şöyle bir reklamı vardı: Villalarınız ve yüzme havuzlarınız itina ile yapılır... İtina ile! Bu ne demektir, biliyor musun? Bu, gemi batıyor demektir. Sokaktaki adam Bosna'ya, Kosova'ya, Çeçenistan'a yardım edeceğim diye karısının biricik yüzüğünü satarken, lordlarımız havuzlu villalarda debdebenin dibini buluyorlar. Hayırlı bir iş için bağış toplayanları üç-beş kuruşla başından savan burjuva sınıfımız, bir kravat veya bir eşarp için onlarca yoksulun karnını doyurmaya yetecek kadar para harcamaktan kaçınmıyor. Millet kuru ekmeğe talim ededursun, lüks otellerde zenginden zengine iftar ziyafetleri veriliyor. Bunların hesabı sorulmaz mi?" "Sorulur üstad; hem de itina ile!" hakan albayrak-ebuzer |
|
![]() |
![]() |
#7 |
![]() Yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. O hırsızlıktır. Onun dışındaki bütün günahlar, hırsızlığın bir çeşitlemesidir..
Bir insanı öldürdüğün zaman bir yaşamı çalmış olursun. Karısının elinde bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. Yalan söylediğinde birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. Hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu haklılığı çalmış olursun. Hırsızlıktan başka suç yoktur. | Uçurtma Avcısı |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#8 |
![]() "Aslanım benim!" dedi Ebuzer, "Bir daha yenilecek, daha iyi yenilecek, ama bırakmayacak peşini; turnayı gözünden vuracak bir gün. Sevdim bu filmi."
ebuzer-hakan albayrak |
|
![]() |
![]() |
#9 |
![]() Görkemli Afro-Amerikan Devrimi'nin lideri Malcolm X: Nation of islam'dan aldığı kıytırık maaşa talim etti. Yaşadığı ev ve sürdüğü araba teşkilata aitti. Giderken ardında dünya malı namına bir şey bırakmadı. Görkemli İran Devrimi'nin lideri Ayetullah Humeyni: Kum şehrinde yoksul bir kulübede yaşadı. Az yeyip az içti. Tahta, koltuğa, sandalyeye itibar etmedi; yerde oturdu. Görkemli Boşnak Devrimi'nin lideri Aliya İzzetbegoviç: 'Şerefine' verilen bir ziyafette, sofradaki envai çeşit yiyeceklere ürpererek baktı. "Yazık!" dedi, "Bunlar Saraybosna'nın yarısını doyurmaya yeterdi.". Malcolm, Humeyni, Aliya: Debdebeden kaçtıkça büyüyen adamlar... Bu, Sultanahmet Camii'nin göğe uzandığı halde uhrevi bir tad vermekte zorlanmasına karşın, toprağa yakın olarak inşa edilen Bursa Ulu Camii'nin insanı uçurması gibi bir şeydir. Ve Malcolm ve Humeyni ve Aliya, toprağa yakın durdukça yükseldiler. Derviş devrimcilerin kuru ekmeği yolumuz aydınlatıyor. Onları çok sevdik. Ve onları överken içimiz hep rahat oldu. Milletin sırtında sefa sürenler utansın! hakan albayrak-ebuzer |
|
![]() |
![]() |
#10 |
![]() arapça ezan yasağının kaldırıldığı ilk vakit...
nihayet vakit girmiş ezanın arapça okunması beklenir olmuştur... Urfada o zamanlar müezzinler âmâlardan seçilirmiş... Hasan padişah caminin müezzinini minareye çıkarırlar... ilk 'Allahu ekber' sesine kulak kabartılmıştır... pür dikkat... hasretle... beklenmektedir bir, üç, beş, derken dakikalar geçer ama ezan sesi gelmez bir türlü müezzini görürler şerefede ya , nedense okumamaktadır seslenirler kendisine cevap alamazlar 'git bak bakalım ne olmuş müezzine' diye bir genci gönderirler şerefeye genç birazdan soluk soluğa iner aşağıya hep birlikte merakla sorarlar :'neden okumuyor müezzin'? genç cevap verir:'Ağlıyorda ondan!..' âmâ müezzin ağlamaktan ezan okuyamamaktadır... |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|