Olli Rehn:YARGININ DEĞİL, PARLAMENTONUN GÖREVİ
Kapatma davasıyla ilgili değerlendirmeleriniz Türkiye’de tartışma yarattı, siyasiler dahil, kamuoyunu ikiye böldü, diyebiliriz. Acaba yanlış anlaşıldığınızı düşünüyor musunuz?
Benim görevim, yani genişlemeden sorumlu üye olarak görevim, Kopenhag kriterlerinin uygulanıp uygulanmadığını göz önünde bulundurmak, bunları denetlemek. Bunu her aday ülke için yapıyorum, Türkiye de dahil. Ve tabii şüphesiz bu açıdan bakıldığı zaman, Komisyon’un görevi gerçeği söylemektir. Yani her zaman hoş karşılanmayabilir bu. Avrupa Birliği içinde de böyle olabilir. Ama görevimiz gerçeği söylemektir. Bu AKP’ye yönelik kapatma davasında da aynı şekilde geçerli. Biz hiç bir partinin tarafında değiliz, sadece demokratik prensiplerin yanındayız ve demokratik laikliğin yanındayız. Ben liberal bir laiğim, kendimi böyle nitelendiriyorum. Ancak liberal laik olmak, demokratik prensiplere saygı gösterilmeyeceği anlamına gelmez. Çünkü demokratik değerler Avrupa Birliği’nin tam da kalbinde yer alan değerlerdir. Benim görevim sadece gözlemlemek, denetlemek de değil; aynı zamanda bunların ne kadar işlediğini görmek. Tabii bir yanlış anlama olduğunu söyleyebiliriz. Ben siyasi konuların sandıkta çözülmesi gerektiğini, parlamentoda tartışılması gerektiğini söylemiştim. Yani yargı karşısında değil, mahkemelerde değil. Ancak ben doğrudan AKP’ye yönelik kapatma davasına değinmemiştim. Aslında türbana ilişkin davalara değinmek istemiştim. Bu tip siyasi konularda ve laiklik gibi konularda Avrupa ülkelerinin kendi iç dengeleri vardır. Türkiye de bu dengeyi bulacaktır, diye düşünüyorum. Ancak tabii ki ben konunun sandık başında, parlamentoda değerlendirilmesi, yargı gündemine gelmemesi gerektiğini düşünüyorum.
“Biz laikliği empoze etmemeliyiz, çünkü Türkiye’de bazı insanlar laikliği zorla dayatmaya çalışıyorlar”, açıklaması ne anlama geliyor?
Özellikle sayın Barroso, Avrupa’daki laiklik algılamasına ilişkin bazı açıklamalar yapmıştı. Bu da zaten Türkiye’deki tartışmalardan kaynaklanan bir algıdır. Biz laiklik kavramının, toplumun tüm kesimlerini kapsamasına taraftarız. Çoğu Avrupa Birliği üyesi ülke laiktir. Ancak bu ülkelerde dinin toplum içerisindeki yeri değişiklik oranlarda olabilir. Her ülke kendi iç dengesini bulur. Mesela benim en iyi bildiğim ülke Finlandiya’da, din ve devlet, yani kilise ile devlet birbirinden tamamen ayrılmış. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde demokratik laikliğin değişik uygulamaları var.
|