03-11-2009, 16:09 | #1 |
ÖNCE AHLAK VE MANEVİYAT
ÖNCE AHLAK VE MANEVİYAT Bugünkü eğitim sistemimizdeki en büyük tehlike bizim, bilge ve bilgeliğin arasındaki farkı göremememizdir. Biz kafayı eğitiyor, kalbin başıboş dolaşmasına izin veriyoruz. Kültür ve karakterin milyonlarca kilometre uzağa gitmesine müsaade ediyoruz. Kafayı matematik ve yabancı dillerle dolduruyoruz, nezaket, terbiye ve ahlak’ı bütün eğitim tablosunu dışında bırakıyoruz. Böyle olunca da sonuç malum… Bir bilgin şöyle diyor, doğru ve iyi olanı bilmek ile doğru ve iyi olanı yapmak arasındaki en önemli bağlantı, doğru ve iyi olanı yapacak bir karaktere sahip olmaktır. Eğer karakter gelişmemişse tahsil bir işe yaramıyor yani. Şöyle bir çevremize baktığımızda banka hortumlayanlar, devleti soyanlar, rüşvet alanlar, şike yapanlar, maç satanlar, hakaretle bazı yerlere gelebileceğini sananlar hep tahsilli bireylerdir. Yine bir bilgin şöyle diyor, bir insanı ahlaken eğitmeden sadece zihnen eğitmek topluma bir bela kazandırmaktır. Gençlerimizin iyi bir okulda okuması muhakkak ki iyi olur. Fakat insanı düşündüren kısım, gencimizin iyi bir okulda okuması için binlerce imkan seferber ediliyor. Dershanelere gönderiliyor, kurslara gönderiliyor, özel ders almalarına imkan tanınıyor, fakat iş manevi eğitime gelince en küçük masraftan kaçınılıyor. Acaba okuldaki başarılara mı çok seviniyoruz. Yoksa dini ve ahlaki anlamdaki olumlu gelişmelere mi… Yani aileler açısından sormak gerekirse çocukları namazlarını kılınca mı çok seviniyorlar yoksa okuldaki notları iyi olunca mı? Cevabı biliyoruz, ya da görüyoruz, yaşıyoruz. Yapılan ile doğru olan aynı şey mi farklı mı. Fazla değil biraz tefekkür edersek doğru olanı bulacağız. Problem hep aynı huzursuzluk. Ve bunun çözümü için çevremizdeki şeylerde sebep arıyoruz çoğu zaman. Bir faninin ölüm döşeğinde söylediği şu sözler konuya sanırım biraz açıklık getiriyor: “Genç ve hür iken, düşlerim sonsuzken, dünyayı değiştirmek isterdim. Yaşlanıp akıllanınca, dünyanın değişmeyeceğini anladım. Ben de düşlerimi biraz kısıtlayarak sadece memleketimi değiştirmeye karar verdim. Ama o da değişeceğe benzemiyordu. İyice yaşlandığımda, artık son bir gayretle, sadece ailemi, kendime en yakın olanları değiştirmeyi denedim. Ama maalesef bunu kabul ettiremedim. Ve simdi ölüm döşeğinde yatarken birden fark ettim ki, önce yalnız kendimi değiştirseydim, onlara örnek olarak ailemi de değiştirebilirdim. Onlardan alacağım cesaret ve ilhamla, memleketimi daha ileri götürebilirdim. Kim bilir, belki dünyayı bile değiştirebilirdim.” Erdem alışkanlık haline gelince saadet doğar, diyor İbn-i Sina. Eğer herkes kendini topluma faydalı bir birey haline getirmek için gayret gösterirse huzur oluşturmak için ayrıca bir çalışma yapmaya gerek kalmaz.. O zaman ne mi yapmamız gerekiyor? İyilik yapacağız ve tabi ki bunu yanında milli, manevi ve ahlaki gelişim için gayret göstereceğiz. İbn-i Sina’nın dediği gibi. Huzur ortamı da o zaman kendiliğinden oluşacak. Baki selam ile… alıntı
Konu Beritan tarafından (03-11-2009 Saat 16:24 ) değiştirilmiştir.. |
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
03-11-2009, 16:23 | #2 |
Güzel bir konuya değinmiş yazar. Gerçekten günümüz gençleri maneviyatsız bir ortamda yetişiyor. Bu da ahlak bozukluğuna sebep oluyor.
|
|
03-11-2009, 16:43 | #3 |
tesekkürler güzel bir konu
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|