![]() |
#1 |
![]() ... ![]() ![]() DERSİM Tabusunu Yıkanlardan Biri de NECİP FAZIL’dı. Muhsin Batur Anılar ve Görüşler adlı hatıratında Kayseri 19. Piyade Alayı’nda staj görürken aniden Dersim’ e gidileceği emrinin geldiğini anlatır. Trenle Elazığ’a giderler, oradan Pertek’e. Tam isyan günleridir. Heyecanla yazarın size açıklayacağı çok önemli bir şey olacağını düşünüyorsunuz ama yanılıyorsunuz. Çünkü Muhsin Batur, Dersim’de iki ayı aşkın özel görev yaptığını söyledikten sonra ağzına susturucuyu takar ve şu acı itirafta bulunur: ‘’ Okuyucularımdan özür diliyor ve yaşantımın bu bölümünü anlatmaktan kaçınıyorum ‘’ ( Muhsin Batur, Anılar ve Görüşler: Üç Dönemin Perde Arkası, İstanbul 1985, Milliyet Yayınları s.25. ) Ne demektir şimdi bu? Ne var ki, Dersim’e düzenlenen ‘’ Sukut Suikasti ’’ nin, yani susarak suikastte bulunmanun istisna değil, kural olduğunu öğrenince şaşırmak olağanlaşıyor. Üzerindeki ağır baskı ve terör yüzünden herkes susmuş. Basında ise bir tek Son Telgraf Gazetesi Doğu vilayetlerinde huzursuzluk olduğunu yazmaya yeltenmiş ya, derhal kapısına kilit vurulmuş. Neyse ki konuşan birisi vardır. O kişi, Onur Öymen’in konuşmasında 60 küsür yıl önce kalemiyle gider Dersim’ deki acıların üzerine. Cumhuriyet’in bir tabusunu tek başına yıkmaktadır. Necip Fazıl Kısakürek, Büyük Doğu’da yayınladığı yazılarını Son Devrin Din Mazlumları adlı kitabına almasa belki bizim nesil de Dersim faciasını vahim boyutlarından çok geç haberdar olacaktı. Yalnız Necip Fazıl’ın diğerlerinden farkı şudur: Olayı ‘din özgürlüğü’ kapsamında ele almıştır. Yani Alevi, Kürt şu bu gibi ayrımların üzerine sünger çekerek Dersim’de hedefin, bölgenin ‘’ Bir türlü sulandırılamayan koyu İslami rengi ‘’ nin ortadan kaldırılması olduğunu iddia ettikden sonra aşağıdaki sözleri eklemiştir: Bir kıvılcım halinde gösterdiğimiz Dersim yangınının kömürleştirilmiş 50.000 cesedinde (…) din mazlumluğunun en çarpıcı levhasını seyredebilirsiniz. Dersim faciası hakkında kimse, hele ‘sağcılar’ konuşmadı diyenlere inat Necip Fazıl cesurca ortaya çıkıp kulaktan kulağa fısıltı halinde aktarılan rivayetleri dergisinin alnına kazımıştır. İşte o insanı insanlığından utandıran anlardan birkaçı. YANAN CESETLER, KATLEDİLEN ÇOCUKLAR ![]() Elazığ Ortaokulu’nda okuyan iki çocuk, tatillerini geçirmek üzere memleketleri Hozat’a döndüklerinde hayatlarının ilk zehrini tadıyorlar. İkincisini tatmak için fazla beklemeleri gerekmeyecek, evde babalarının öldüğünü gören çocukların ağlama seslerine yetişen jandarmalar, ‘’ Sizi de onun yanına götüreceğiz ‘’ diye sürükleyerek dışarı çıkartacaklardır. Çocuklar babalarının cenazesine gittiklerini zannederken yolda süngülenerek öldürülürler. Gerçekten de babalarının yanına gönderilmiştirler! ![]() Bir başka sahne: Bir köy, etrafına çalı yığılarak yakılmaktadır. Teker teker tutuşturulan evlerin etrafında yangını seyreden askerler, dışarıya kaçmak isteyenleri cehenneme itmekle görevlidirler. Alevlerin arasından kaçan birisi, onlara haykırır: ‘’ Durun, ben köyden değilim, öğretmenim. İzin verin, kimliğimi ispatlayayım. ‘’ Yapılan işlem kaba ama basittir: Bir kalasla tekrar evlerin içine yitmek. Genç öğretmen yanarken çalı yığınlarının gerisinde bekleyen ‘’ âmir ‘’ , bu sırada keyifle sigarasını tüttürmeye devam etmiştir. Üçüncü feci olay, 200 kadın ve çocuğun cesetlerinin buğday sapları üzerinde cayır cayır yakılmasıdır.. Öldürülenler arasında izinli olarak köyüne gelmiş olan Rüstem adlı bir asker de vardır. Ne dediyse dinletememiş, dört çocuğu ve seksenlik anasıyla birlikte kurşunlanıp cesetler yakılmıştır. ![]() Bir de Hozat’ın Zımbık köyünde geçen bir olay vardır ki, çok iç acıtıcı sahnelerle doludur. Bu, Necip Fazıl’ın deyişiyle trajedi üstadı Shakespeare’in hayal gücüne bile taş çıkartacak olayda, erkekleri tamamen doğranmış bir köyün 100 kadar kadın ve çocuğu süngülenir. Öldürülen kadınlardan biri de gebedir. Nasılsa saklanmayı başarmış birkaç kadın ortalık sakinleştikden sonra köye döndüklerinde ölü yığınlarının arasından bir çocuğun ağladığını fark ederler. Rahmi delinen kadının ölümünden sonra doğan bu kılıç artığı çocuğu evlerine alıp büyütürler. Süngü, bebeğin topuğunu yaralamıştır. Necip Fazıl’ın bunu yazdığı tarihlerde sağ olan kız, topuğunda o yarayı halen taşımaktadır. ![]() Hozat’ın Dolantanır köyünden Veli adlı bir genç ise Elazığ Öğretmen Okulu’nu bitirdikten sonra görev yeri olan Trakya’ya gönderilmiş, evlenip barklanmış ve çoluk çocuğuyla tatil yapmak üzere köyüne dönmüştür. Bu sırada Dersim harekatı başlamış ve genç öğretmenin köy halkı, kendisi ve çocukları da içinde olmak üzere doğranıp cesetleri yakılmıştır. Nihayet korkunçlukta sınır tanımayan, kelimelerin kifayetsiz kaldığı taç olay: Mazgirt’in Tersemek bucağı halkı aynı şekilde hunharca doğranırken bir hayır sahibi, 20 kadar çocuğu alıp bir derenin içine saklamayı başarmıştır. Ancak durumdan haberdar olan operasyon ekibi, çocukları saklandıkları yerde bulur. Emir verilir; öldürüleceklerdir. Ne var ki, bu katliamı işlemeye kimse yanaşmaz. En katı yürekliler bile savunmasız masumlara karşı silah kullanamayacaklarını söylerler. Nihayet içlerinden bir ‘’ babayiğit’’ çıkarak dere içinde titreşe titreşe bekleyen 20 masumun işini bitirir. Arkasından ekliyor Üstad: ‘’ Murat suyunun kandan kıpkızıl aktığını görenler olmuştur.’’ Bir emekli orgeneralin, Muhsin Batur’un anlatmaktan kaçındığı sırları yıllar önce Necip Fazıl’dan öğrenmişti Türkiye. ... Kynk: Tarafımca derlenmiştir yazım hatalarını bildiriniz. Mustafa Armağan - Paşaların Hesaplaşması ![]()
![]() Konu Seyyah tarafından (05-04-2011 Saat 00:31 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Çok teşekkürler yine gerçeklere ışık tutan bir paylaşım..!
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Aslında çok çok önemli bir konu ama,
malesef popularitesi yüksek olduğundan, önemli kaynak ve hususlar yeterince dikkat çekip ilgi görmüyor. Tarihi vesayeti yıkmak, insanları birazda gerçeklerle düşünmeye itmek için her birimiz kendi çapımızda çalışmalı, beyinlere düşüncenin ilk tohumlarını atmalıyız. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() ![]() Bi eyyi zenbin kutilet (Tekvir - 9) | "Hangi suçtan dolayı öldürüldü?" |
|
![]() |
![]() |
#5 | |||
![]() ... Yaşanan olayları Necip Fazıl'dan bir oku üstâdım, dayanılacak gibi değil... Hani diyor ya Timurtaş hoca;
Bunlara değil de neye tükürelim ? Ezilir ruh-i sema, parçalanır kalb-i zemin.. Daha nasıl izah ederdi ki Akif... |
||||
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
![]() Bunları anlatmak boynumuzun borcu olması gerek, bunları anlatmalı ki gerçekler gün yüzüne çıksın, kim neye hizmet ediyor görsün.
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|