01-09-2009, 13:14 | #1 |
Örtüdeki Sır - Necip Fazıl Kısakürek
Selamlar,
Üstad Necip Fazıl'ın "Hikayelerim" isimli kitabından, en önemli meselelerden birini irdeleyen muhteşem bir hikaye: ÖRTÜDEKİ SIR Adına “yüksek sosyete” dedikleri bir toplantıda genç şair konuşuyor: -Bütün sır örtüde… Kadın soyundukça vazıhlaşıyor (manası anlaşılıyor), böyle olunca da mana peçesi düşmüş bir şiir gibi basitleşiyor, yavanlaşıyor, çirkinleşiyor… Kadınlı erkekli bir kahkahadır koptu. Mini etekli bir kız haykırdı: -Paradoks! Buna paradoks derler! Genç şair acı acı güldü: -Size, üniversiteli sayın bayan, içinde yaşadığınız dünya, fikre fikirle karşılık vermeyi öğretmiyor da teker kelimelik klişeler belletiyor. Kutudan fiş çekercesine her fikrin tek kelimelik yaftasını çıkarıyorsunuz, o kadar… Sonra da “saçma” yerine (paradoks) demekle, hastalığı teşhis etmiş bir doktor edasına bürünüyorsunuz! Bu defa kahkahalar daha sert patladı. Genç şair devam etti: -Bütün sır örtüde… Örtü, kadının manasına, aranması, bulunması, erişilmesi lazım bir derinlik veriyor. O manayı zorlaştırıyor, giriftleştiriyor, kıymetlendiriyor. İdeal… İdeal işte budur. Aranması, bulunması, erişilmesi gereken gaye… Kadın vücuduyla idealden bir çizgidir. Ve mutlaka perde arkasında, göz ufkunun gerisinde el uzanır uzanmaz tutulamayacak bir noktada olmalıdır. Bir ses yükseldi: -Sen, yobazların savunduğu şeylerin mükemmel bir avukatı olabilirsin! -Ben, yobaz dediklerinizin gerçeklerine tamamıyla inanıyorum! Sahte olmayan, her şeyin hesabını veren tek dünya onlarındır. Bu gerçeklerin kıymetini de estetik planda göstermeye çalışıyorum. Kahkahalar kasırgalaştı. Mini etekli kız atıldı: -Şimdi ben çarşafa girecek, sadece iki gözüm ve burnumu dışarıda bırakacak olursam sizin için ideal kadın mı olurum? -Dinin kadın vücudunda mahrem nokta olarak görünmesini yasakladığı yerler, kadında büyük mananın sınır çizgilerinden başlar. Erkeğin hayali bu çizgilerin ötesindedir ve onlar muhafazalı olduğu nispette çekicidir. Genç şair sesini yükseltti: -Siz, bütün ilericiler, kadını kurtarmak ve nadide bir yemiş gibi ortaya koymak isterken onu, en aziz mana ve tesiriyle öldürüyorsunuz! Kadını yok ettiğini sandığınız dine karşı onu katil elinden kurtarırcasına kapıp, kasap çengellerinde kuyruğu fiyonklu bir ceset haline getiren, yani gerçekten yok eden sizsiniz! Sonra dönüp, gözlerini mini etekli kıza dikti: -Siz diz kapaklarınızdan birer karış yukarısına açık vücudunuzda mahrem nokta tanımadığınızı ilan ederken, diz kapaklarınızdan yukarısına ait bütün tesirinizi kaybettiğinizin farkında mısınız? Erkeğin hasret ve kıymet hükmünü öldürerek mi kıymetleneceksiniz? Siz, vücudunuzun neresini açarsanız, o noktayı kesip atmış gibi kaybediyorsunuz! ………………………………………………………………………………………………….. İlerici kızlar ve arkadaşları, genç şaire bir oyun oynamaya karar verdiler. Baş rolü de mini etekli kıza ısmarladılar. Mini etekli kız, yüzündeki koyu makyaj sıvasını silip attı. Başına sımsıkı bir türban sardı ve uzun etekli bir elbiseye büründü. Kendi gerçek şekline dönen kız tanınmaz hale gelmişti; onu bir partide, tesadüfen evde bulunan terzi işçisi diye genç şaire takdim ettiler: -Sizi tanıyacak gibiyim. Siz, şu bizim ileri, ilerici, İngiliz Filolojisi öğrencisi mini etek… Kahkahalar boşandı: -Ayol, o birazdan gelecek, nerdeyse damlar… Ufak bir benzerlikten ibaret… Kız, mahcup mahcup, müsaade alıp çıktı ve beş dakika sonra her zamanki kılığı içinde döndü. Alkış, kahkaha, kıyamet… Genç şair afallamıştı. Kısa bir zaman sonra, örtülü kılığıyla, genç şairin yoluna çıkıp, verdiği randevuyu kabul eden kız, Eyüp sırtlarında, Çamlıca tepelerinde ve Boğaziçi’nde birkaç gün süren masum gezintilerden sonra, onu kolundan yakaladığı gibi, arkadaşlarının muhitine götürdü ve herkesin hayret nazarı önünde haykırdı: -Bu adamı gülünç düşürmek için oynadığımız oyuna son veriyorum! Ben bu adamın kendisine olduğu kadar, fikirlerine de tutuldum! Artık bu kılıktan çıkmayacağım! Evlenme dairesinde, sımsıkı örtülü kızla yanındaki genç şairin arkasında bir sürü mini etekli ve favorili tipler… Biri, öbürüne fısıldıyor: -Bütün sır örtüde… Ve içinden inanarak söylediği bu söze, dışından inanmadığını gösteren bir eda ile sırıtıyor… (1967) Necip Fazıl KISAKÜREK (R.Aleyh) “Hikayelerim - s:207 - 210”
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
fazıl, hikaye, kısakürek, necip, sır, üstad, örtüdeki |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|