|
06-24-2011, 11:17 | #1 |
Osman Özsoy - 2 Anahtar Vaadi Nasıl Gerçek Oldu
Osman Özsoy
2 anahtar vaadi nasıl gerçek oldu Star gazetesi yazarı Prof. Dr. Eser Karakaş dünkü yazısında, "Sayın Mehmet Barlas'ın yorumu daha önce hiç aklıma gelmemiş bir yorum; gelse idi mutlaka daha önce yazardım. Ama işin ilginç tarafı, bu yorum AK Parti yöneticilerinin, Sayın Başbakan'ın danışmanlarının da aklına galiba pek gelmemiş ki, siyasi propaganda döneminde, seçimler öncesi kullanıldığını en azından ben pek duymadım" yazmış. Bu durumda Eser Karakaş Hocamıza "günaydın Hocam" demek durumundayız. Bu konuyu yazılarımızda defaatle işledik. Aşağıda sadece bir örneğini aktaracağım. Eser Karakaş Hoca'nın bugüne kadar duymadığını ifade ettiği konuya gelince... Ülkemizde geçmişten günümüze bugüne kadar yürütülen seçim kampanyaları sırasında en akılda kalan seçim vaadi, 1991 seçimleri öncesinde Süleyman Demirel'in lideri olduğu Doğru Yol Partisi (DYP)'nin gündeme getirdiği "2 anahtar vaadi" oldu. Bu sloganla seçmene, Doğru Yol Partisi'nin iktidara gelmesi durumunda herkesin rahatlıkla ev ve araba alabileceği bir refah döneminin inşa edileceği vaat ediliyordu. DYP'nin koalisyonunun büyük ortağı olarak hükümet kurduğu o dönemde Türkiye, üst üste ekonomik krizlerle sarsıldı. Bırakın 2 anahtara sahip olmayı, devletin, şirketlerin, ailelerin ve her bir insanın ekonomik varlığı hızla eridi. Kriz her geçen yıl daha da derinleşti. Ülke inanılmaz şekilde yoksullaştı, Nihayetinde Türkiye, tüm dünyada ekonomik krizlerin şahı olan 2001 krizi ile karşılaştı. Böylece 2 anahtar vaadi de, seçim öncesi verilip tutulmayan sözlerin sembolü haline geldi. Siyaset kurumuna güven hızla azaldı. O dönemde yaptığımız kamuoyu araştırmalarında siyasetçilerde aranan en başta gelen özellik, "dürüstlük" olarak görünüyordu. Herkesin sahip olması gereken normal bir insani davranış, siyasetçiler arasında ender bulunan bir erdem halina gelmişti. 2002 yılında AK Parti iktidara geldi ve ülkenin makus talihi tersine dönmeye başladı. Ekonomide bahar dönemine girildi. Tam bu noktada, Eser Karakaş Hoca'nın, "Sayın Başbakan'ın danışmanlarının da aklına galiba pek gelmemiş ki, siyasi propaganda döneminde, seçimler öncesi kullanıldığını en azından ben pek duymadım" satırları ile ifade ettiğinin konunun ne olduğuna gelince... Düşen faiz oranları sayesinde insanlar artık TOKİ aracılığıyla ayda yüz, iki yüz lira taksitle ev sahibi olabiliyorlar. Otomobil sanayiinde yaşanan olumlu gelişmeler neticesinde de, yine azalan faiz oranları sayesinde insanlar ayda üç yüz lira taksitle araç alabiliyorlar. Eser Hoca şöyle bağlamış yazısı: "Ayda beş yüz lira toplam taksit ödeyebiliyorsanız, iki anahtarınız var demektir. Ve ayda beş yüz lira taksit ödeme geniş kesimler için artık bir rüya, ulaşılması imkansız bir hedef hiç değil." 9 Mayıs'ta kaleme aldığımız ve Eser Hocamızın dikkatine sunmak istediğimiz satırlar şunlar: "Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın geçtiğimiz günlerde katıldığı bir programda verdiği bazı rakamları not aldım. 2001 Ekonomik Krizinin ülkeye çıkardığı faturanın ödemesini hükümet 2010 yılı Ekim ayında büyük ölçüde tamamlamış. Rakamlar korkunç... AK Parti Hükümetleri, iktidara geldikleri 2002 yılı sonundan 2010 yılı Ekim ayına kadar faizleriyle birlikte hesaplandığında, o dönemde fona devredilen 22 banka ve kamu bankalarının görev zararı ve diğer borçlanmalar dahil 380 Katrilyon (şimdiki parayla 380 Milyar) borç ödemiş. Ali Babacan, 'bu rakamın ne anlama geldiğini herkesin anlayacağı dille şu şekilde ifade edebiliriz' dedi ve iki örnek verdi. 38 Bin TL'ye binilecek iyi bir otomobil alabiliriz değil mi?" dedi ve ardından ekledi: 38 Bin TL değerinde 10 Milyon otomobil alınabilirdi bu parayla... 76 Bin TL değerinde de, TOKİ'nin ürettiği türden 5 Milyon adet sosyal konut niteliğinde daire alınabilirdi. (Hemen hatırlatalım, DASK kapsamında 3 artı 1 daireler de 76 Bin TL değer üzerinden sigortalanıyor. Yani 3 artı 1 dairenin inşa maliyeti arsa payı hariç 76 Bin TL kabul ediliyor.)" Eser Hocam, bu rakamların bize yansıttığı gerçek şu... AK Parti iktidarı herkese sadece çok az bir harcama ile ev ve araç sahibi olma fırsatı sunmakla kalmamış, önceki hükümetlerin hazineye yük olarak bıraktığı 380 katrilyonluk ödemeyi yaparak, 5 Milyon ev, 10 milyon araç alınabilecek bir parayı da borç olarak ödemiş. Önceki hükümetlerin devleti batırmanın bir başka adı olan görev zararı adını verdikleri kılıfına uydurulmuş usulsüz uygulamalar da olmasaydı, devletimizin bugünkü durumu çok daha farklı olurdu. Vatandaş aradaki farkı yaşayarak görünce, hükümetin seçim döneminde bunları anlatmasına da o kadar gerek kalmadı. % 50'nin sırrını arayanlar, vatandaşın gönül kafesine ve idrak merkezine projektörlerini çevirsinler. Sonuca çok daha rahat ulaşırlar. Kaynak: http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?t=...1&y=osmanozsoy Yeni Şafak 23.06.2011
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|