07-07-2010, 17:24 | #1 |
Osmanlı’nın ilk Türkçüsü Nazım Hikmet'in dedesi
Osmanlı'da Tükçülük akımının beslendiği kitabı Leh asıllı bir paşa ve Nazım Hikmet'in dedesi Mustafa Celaleddin Paşa yazmış. 1869’da Sultan Abdülaziz’e Fransızca –Les Turcs enciens et Modernes- adında bir kitap ithaf edilir. Eski ve Yeni Türkler anlamına gelen kitabın müellifi Polonyalı bir dönme olan Mustafa Celaleddin Paşa’dır. 362 sahifelik eser, Fransız, Alman, Rus ve Leh kaynaklarından devletin kurtuluşu için Türkçülük siyasetinin uygulanmasının zaruri olduğunu vurgulamıştır. Mustafa Celaledddin Paşa’ya göre Türkler Arayan ırkından yani Avrupalı ırktan olduğu için Batılı bir topluluktur. Türkçenin gramer olarak Alman gramerine yakın olduğu Fransızca ve Türkçe arasında birçok benzerlik olduğunu iddia ederek Türklerin bilinenin aksine Turan ırkından olmadığı ispatlanmaya çalışılmıştır. Fransızca yazılan eser, Meşrutiyet dönemi Türkçülerinin ve Güneş Dil Teorisini savunanların başvuru kaynağı olmuştur. Mustafa Celaleddin Paşa’nın bu kitabı David Kushner’in iddiasına göre Müslümanlar tarafından yazılan ilk Türkçülüğü savunan eserdir. Mustafa Celaleddin Paşa’nın asıl ismi Konstanti Bojenski’dir. O zaman Lehistan olarak bilinen Polonya’nın Kleçof köyünde yoksullaşmış altı çocuklu asil bir ailenin ikinci çocuğu olarak 1826’da doğar. Ailesinden iyi bir eğitim alır ve çocuk yaşında Latince, Fransızca, Almanca ve Rusçayı öğrenir. Gençlik yıllarında Leh milliyetçisi olan Mustafa Celaleddin Paşa, iki yıl güzel sanatlar eğitimi ve bir yıl papazlık eğitimi görür. Papazlığın geleceği için iyi bir meslek olmadığını düşünerek okulu bırakır ve Paris’e gider. Paris’te bir süre bohem hayatı yaşadıktan sonra 1448’de gerçekleşen Poaznanyadaki Leh ve Macar ihtilallarına katılır. İhtilalin başarısızlığa uğraması sonucu bir grup mülteciyle birlikte Osmanlı’ya sığınır. Birkaç dil bilmesi, askeri konulardaki becerisi ve harita uzmanlığı sadrazam Mustafa Reşit Paşa’nın dikkatini çeker ve bu genç Lehli vatansever, Osmanlı ordusunu yüzbaşı rütbesiyle alınır. İki yıl orduda görev yaptıktan sonra devrin şeyhülislamına giderek Müslüman olmak ister. Şeyhülislam, çalır gözlü cüsseli adamı karşısında görünce “Bu dönmeden ya cesur ve yiğit bir devlet adamı çıkar ya da cani bir despot” diyerek Yüzbaşı Bojenski’ye Mustafa Celalleddin ismini verir. Erkan-ı harbiye mirlivalarından Ömer Paşa’nın kızını alarak bir Müslüman aile yapısı oluşturur. Osmanlı’nın özellikle Rusya ile yaptığı bütün savaşlara katılır ve 1875’te Karadağ olaylarında askeri kolordu komutanı rütbesine sahipken karnından aldığı bir yara ile yaralanır. Yarası bir türlü iyileşmez ve altı ay sonra 10 Ekim 1876’da ölür. Mustafa Celaledin Paşa ilk siyasi yazılarına asker olmasına rağmen Osmanlı ordusunda subayken başlar. Basiretçi Ali’nin Basiret’inde ve Fransız Jean Pietri’nin Courrier d’ Orient’te Türkçülüğü öne çıkaran yazılar yazar. Yeni Osmanlılar, Jöntürkler ve İttihat ve Terkki’nin Türkçülerinden daha önce Türkçülüğü savunan Celaleddin Paşa, Ahmet Vefik Paşa, Süleyman Paşa, Şemseddin Sami gibi o dönemin ve Yusuf Akçura, Tekin Alp, Mehmet Emin Yurdakul gibi Cumhuriyet dönemi Türkçülerini yakından etkiler. Mustafa Celaleddin Paşa’nın bir Rus düşmanı olduğu gözlerden kaçmaz. Rusların Slav kavimleri içinde en barbar topluluk olduğunu, Türklerin ise yeryüzünün en eski ve en medeni millet olduğunu iddia eder. Romalıları, Yunanlıları hatta Almanların Türk olabileceğini söyleyerek, kadim medeniyetlerin oluşumunda Türklerin etkin olduğu vurgusunu yapar. Mustafa Celaleddin Paşa, Nazım Hikmet’in büyük dedesiydi Mustafa Celaleddin Paşa’nın Les Turcs enciens et Modernes adlı eseri dikkatli okunduğunda Alman ırkçılığının ideologlarından J. Gobineou’nun eserleri ile büyük benzerlik olduğu görülecektir. Gobineou’nun Almanlar için söylediği her şeyi Mustafa Celaledin Paşa Türkler için uyarlayarak bir Türkçülük ideolojisi oluşturmaya çalıştığı başta Celal Nıri olmak üzere o dönemin aydınları tarafından eleştirilmiştir. Mustafa Celaleddin Paşa şair Nazım Hikmet’in büyük dedesiydi. Nazım Hikmet’in annesi Celile Hanım, Nazım’ın dedesine çok benzediğini, gözlerini ve saçlarının rengini Mustafa Celaleddin Paşa’dan aldığını söylermiş. Mustafa Celaleddin Paşa bir Rus düşmanı iken Nazım hikmet ömrünün son yıllarını Rusya’da geçirmiş ve orada ölmüştür. Nazım Hikmet,Türk vatandaşlığından çıkınca Polonya vatandaşlığına geçmiş ve dedesinin soyadını kullanmıştır. Tarık Yalçın-Dünya Bülteni / Tarih Servisi
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|