AK Gençliğin Buluşma Noktası
Haberler Dünyadan ve Ülkemizden son dakika haberler burada.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 06-20-2011, 05:22   #1
Kullanıcı Adı
EZEL
Standart Osmanlı nereye Kürdistan derdi?
Tarihi kayıtlarda Kürdistan denilen asıl bölge Güneybatı İran, Osmanlı döneminde ise Güneydoğu Anadolu'nun çok az bir kısmıdır.



Osmanlı idare sisteminde eyaletler (beylerbeyilikler), sancaklara; sancaklar da kazalara ayrılmıştı. Eyaletlere merkezden beylerbeyi adıyla bir yönetici tayin edilirdi. Osmanlı yönetimi beylerbeyi eyalette tam hakim konumda olmasın diye bölgenin mali işlerine bakan vilayet defterdarları ile yargılamaya bakan kadıları beylerbeyinin emri altına vermemişti. Kadılar, İstanbul'daki Anadolu veya Rumeli kadıaskerine; eyalet defterdarları da merkezdeki başdefterdara tabiydiler.

YURTLUK-OCAKLIK SİSTEMİ

Osmanlı döneminde bunlardan farklı olarak bir de yurtluk-ocaklık adı verilen bir idari sistem vardı. Bu sancakların diğerlerinden farkı yönetimin ırsi olarak bir ailenin elinde olmasıydı. Arap bölgelerinde, Gürcü topraklarında ve Güneydoğu Anadolu'daki bazı sancaklarda idare bu şekildeydi. Bu şekilde yönetimin tercih edilmesinin en önemli sebebi bu bölgelerde bulunan büyük aşiret beylerinin nüfuzlarından faydalanılmak istenmesiydi. Ancak bu sancaklar muhtar bir idare tarzına sahip değillerdi. Herhangi bir disiplinsizlikte sancakbeyi azledilir, yerine başkası tayin edilirdi. Ahaliye kötü davranan, devlete sadakatten ayrılan, uygunsuz davranışlarda bulunan yöneticiler görevden uzaklaştırılırlardı. Eğer devlete sadakatten ayrılmazlar ve kanunlara uyarlarsa, kayd-ı hayat şartıyla, yani ömür boyu o sancağın yöneticiliğini yaparlardı.

KÜRDİSTAN BEYLERİ

Osmanlı döneminde Kürdistan beyleri diye anılan aşiret reislerinin bölgeleri çok geniş bir coğrafya değildir. Kanunî'nin içinde Kürdistan ifadesi geçen fermanından bir yıl sonraya ait imparatorluğun idari taksimatını gösteren arşiv kayıtları elimizdedir. Metin Kunt tarafından yayınlanan ve Kanunî Sultan Süleyman zamanında 1527'de Osmanlı İmparatorluğu'nun idari taksimatını gösteren defterde (Topkapı Sarayı Arşivi, D 5246) Vilayet-i Kürdistan denilen ve Kürt aşiret reisleri tarafından yönetilen sancaklar şunlardı: Cizre, Bitlis Hısnkeyf (Hasankeyf), Siverek, Çemişgezek, İmadiye, Mir Zahid Bey tarafından yönetilen sancak, Hizan, Sason, Palu, Çapakçur (Bingöl), Eğil, Sincar, Atak (Silvan'ın kuzeyi), Çermik, Hazzo, Zirkî (Metin Kunt, Sancak'tan Eyalete, s. 130-131.).

Bu beylerden Cizre, Bitlis Hısnkeyf, Siverek, Çemişgezek, İmadiye beyleri ile Mir Zahid Bey'in Kürdistan beylerinin büyükleri olduğu zikredilir. Vilayet-i Kürdistan diye kastedilen yer de tek bir idari bölgeyi değil Kürd beyleri tarafından yönetilen sancakları ifade etmek için kullanılmıştır.

Osmanlı'nın Kürdistan diye nitelendirdiği coğrafya görüldüğü gibi daha ziyade bir kalesi olan aşiret beylerinin yönetimindeki bölgelerdir. Osmanlı döneminde Diyarbekir, Urfa, Mardin gibi bölgeler merkezden gönderilen valiler tarafından yönetilmiştir.

KÜRDİSTAN

Kürdistan'ın Sultan Sencer döneminde idarî bölge olduğu söylenir. Bu bilgiyi veren 14. yüzyılda yaşayan Hamdullah Müstevfî'dir. Ancak Müstevfî, Sultan Sencer'den yaklaşık iki asır sonra yaşamıştır. Sultan Sencer dönemine ait kaynaklarda ise Kürdistan idarî bir bölge olarak geçmez.

Kürdistan ismi Arapça "Arz-ı Ekrad" olarak ilk defa 10. yüzyılın ikinci yarısında İbn Havkal'ın "Suretül-Arz" isimli eserinde geçer. İbn Havkal'ın Kürtler'in yaşadığı yer olarak zikrettiği bölge ise İran'ın Cibal bölgesidir. Yani Hemedan'ın doğusu, Urumiye'nin güneyidir. Bugünkü Irak sınırındaki İran Kürdistan'ından Süleymaniye'ye kadar uzanan bir bölgedir. Kürdistan isimlendirmesi idarî bir ad değil, coğrafî bir isimlendirmedir. Bu konuda Adnan Çevik geniş bir araştırma hazırlamaktadır.

İbn Havkal'dan sonra 11. yüzyılda Kaşgarlı Mahmud'un haritasında da "Arz-ı Ekrad" isminin geçtiği görülür. Kastedilen yine İran'dır.

OSMANLI DÖNEMİNDE KÜRD BEYLERİ MERKEZİN KONTROLÜ ALTINDA DEĞİL MİYDİ?

Osmanlı döneminde ocaklık terimi çeşitli şekillerde geçer. En yaygın şekilde idari teşkilat içerisinde rastlanan ocaklık statüsündeki sancakları ifade eder. Ocaklık sancaklar hükümet ve yurtluk-ocaklık sancaklar olmak üzere iki çeşittir. Fetih sırasında hizmeti görülen aşiret reislerine, beylere çoğunlukla kendi toprakları olmak üzere bırakılan yerlerdir. Orhan Kılıç'ın bu konuda araştırmaları vardır.

Hükümet sancaklarda timar sistemi uygulanmaz. Sancak gelirinin tamamı idareci olan beylere aittir. Yurtluk-Ocaklık sancaklarda ise timar sistemi uygulanabilir.

Ocaklık sancaklar, Bosna, Anadolu, Çıldır, Şam, Rakka, Bağdat, Basra, Tunus ve Şehrizor gibi bölgelerde görülür. Bu sistem görüldüğü gibi sadece Güneydoğu Anadolu'daki Kürd beylerine mahsus değildir. Ocaklık sancakların sayısı zamana göre değişmektedir. Özellikle savaş dönemlerinde aşiretlerin devlete bağlılığını artırmak için ocaklık sancakların sayısı artırılmıştır.

Orhan Kılıç, araştırmalarında ocaklık veya hükümet tipi sancakların devletin merkezi kontrolünden uzak müstakil birimler olduğu kanaatinin yanlış olduğunu söyler. Merkezi idare imparatorluğun diğer kısımlarında olduğu gibi burada da ağırlığını her zaman hissettirmiştir. Bu sancakların her biri merkezden atanan bir beylerbeyinin emri altındadır.

KANUNÎ'NİN FERMANI

İspanya Kralı Şarlken, Fransa Kralı Fransuva'yı 24 Şubat 1525'te Kuzey İtalya'da Pavia Muharebesi'nde mağlup edip, esir almıştı. Fransızlar, Şarlken karşısında aciz kalınca Osmanlılar'dan yardım istediler. Kanunî, 1526 Ocak'ında Fransuva'nın yardım isteğine gönderdiği fermanında kendi haşmetini belirtip, imparatorluğunun vilayetlerini sayarken Fransa'yı sıradan bir vilayet, kralını da hiç ünvan zikretmeden sıradan bir hükümdar olarak nitelendiriyordu:

"Ben ki sultanlar sultanı, hakanlar hakanı, hükümdarlara taç veren Allah'ın yeryüzündeki gölgesi Akdeniz'in ve Karadeniz'in ve Rumeli'nin ve Anadolu'nun ve Karaman'ın ve Rum'un (Sivas ve civarı) ve Dulkadir Vilayeti'nin (Maraş ve civarı), Diyarbekr'in ve Kürdistan'ın ve Azerbaycan'ın ve Şam'ın ve Halep'in ve Mısır'ın ve Medine'nin ve Kudüs'ün ve bütün Arap diyarının ve Yemen'in ve büyük babalarım ecdadımın kahredici kuvvetleriyle fethettikleri, büyüklüğün sığınağı olan zatımın ateş yağdıran ve zafer nakşeden kılıcıyla fethettiği nice memleketlerin sultanı ve padişahı Sultan Bâyezid Han oğlu Sultan Selim Han oğlu Sultan Süleyman Han'ım..."

Fransa'nın yardım isteği

Fransa'nın yardım isteyen mektubunu getiren elçi Almanlar'ı doğudan sıkışması için Kanunî'yi Macaristan üzerine bir sefer açmasını rica etmişti. Macaristan Kralı İkinci Layoş, Kutsal Roma-Cermen İmparatoru Şarlken ile Avusturya Kralı Ferdinand'ın kızkardeşleri Anna ile evliydi.

Macar Krallığı yıkıldı

Osmanlı yönetimi bu gelişmelerle birlikte Macaristan seferini gündeme aldı. Kanunî, Macaristan'a sefer yaparak Şarlken'e bir mesaj vermek istiyordu. 1526'daki Mohaç Savaşı'nda Macar Kralı Layoş öldü ve Macar Krallığı yıkıldı. Birinci Dünya Savaşı'na kadar önce Osmanlı, sonra da Avusturya yönetiminde kaldı.

Erhan AFYONCU yazdı...


http://www.bugun.com.tr/haber-detay/...di-haberi.aspx

 

EZEL isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 06-20-2011, 05:29   #2
Kullanıcı Adı
akmehmetakif
Standart
İspanya Kralı Şarlken, Fransa Kralı Fransuva'yı 24 Şubat 1525'te Kuzey İtalya'da Pavia Muharebesi'nde mağlup edip, esir almıştı. Fransızlar, Şarlken karşısında aciz kalınca Osmanlılar'dan yardım istediler. Kanunî, 1526 Ocak'ında Fransuva'nın yardım isteğine gönderdiği fermanında kendi haşmetini belirtip, imparatorluğunun vilayetlerini sayarken Fransa'yı sıradan bir vilayet, kralını da hiç ünvan zikretmeden sıradan bir hükümdar olarak nitelendiriyordu:

"Ben ki sultanlar sultanı, hakanlar hakanı, hükümdarlara taç veren Allah'ın yeryüzündeki gölgesi Akdeniz'in ve Karadeniz'in ve Rumeli'nin ve Anadolu'nun ve Karaman'ın ve Rum'un (Sivas ve civarı) ve Dulkadir Vilayeti'nin (Maraş ve civarı), Diyarbekr'in ve Kürdistan'ın ve Azerbaycan'ın ve Şam'ın ve Halep'in ve Mısır'ın ve Medine'nin ve Kudüs'ün ve bütün Arap diyarının ve Yemen'in ve büyük babalarım ecdadımın kahredici kuvvetleriyle fethettikleri, büyüklüğün sığınağı olan zatımın ateş yağdıran ve zafer nakşeden kılıcıyla fethettiği nice memleketlerin sultanı ve padişahı Sultan Bâyezid Han oğlu Sultan Selim Han oğlu Sultan Süleyman Han'ım..." bu sözler muhteşem yüzyıl filmindede gösterilmişti...
akmehmetakif isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-20-2011, 07:17   #3
Kullanıcı Adı
Hüdaverdi
Standart
Yazıyı okumadım gerek duymadım yarın okurum ama illa bir şey demeden edemem.
Sadece o bölgeye değil,illa ki ülkemizin bazı bölgelerinede başka isimlerle hitap ediliyordur ? Bunun araştırılması lazım.Velev ki karadenize bilmem ne dendi,şimdi oranın halkı,günümüzde ayaklanır,ellerine bayrak alıp özerlik,devlet bilmem ne vs. derlerse,o bayrağın sopası adrese teslim olur elbet.
Ha bölgenin adı kürdistan mı ? He tamam öle kalsın,veya mezopotamya mıdır ne carttır onu desinler.
Ama çıkıp saçma sapan işler yapar ayaklanırsa,anca mezarlık adı olarak geçer bu isim o kadar.

Kürdistanı çok isteyen,kafkasyada rusyaya bağlı başkurdistan'a gitsin orada yaşasın,veya ırakın kuzeyine.
Buraakiler aha avucumu yalar,doymaz ayak tabanıma geçerler :p

Alayına isyan ölümüne Behzat ç :p
  Alıntı ile Cevapla
Alt 06-20-2011, 15:02   #4
Kullanıcı Adı
cartman
Standart
Osmanlının degilde daha cok pkk nın nereye kurdistan dedigi bizi ilgilendiriyor cunku birinde cografi bolge birinde siyasi
cartman isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-21-2011, 05:36   #5
Kullanıcı Adı
ALmi´
Standart
Alıntı:
cartman Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Osmanlının degilde daha cok pkk nın nereye kurdistan dedigi bizi ilgilendiriyor cunku birinde cografi bolge birinde siyasi
Aynen öyle. Kürdistan söylemini kabul etmiyorum bir kürt vatandaş olarak. Buralara ''kürdistan'' denilmesini de istemiyorum ayrıca. Gerçi bugün bunu diyenlerin kim olduğu belli. Onlar dışında diyen çok az sayıda insan var.

Çok zor olmamalı güneydoğu'ya , gerektiği gibi hitap etmek değil mi? Kürdistan dediğimiz zaman başımız göğe ermiyor. Sadece birilerinin aynı safta buluştuğu noktaya varmış oluyoruz hep beraber.
Şahsen onlarla aynı safta olmamak adına, kürdistan demeyi hiçbir zaman tercih etmedim, etmem de.
ALmi´ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-21-2011, 06:08   #6
Kullanıcı Adı
anticehape1
Standart
taraf gazetesinin manşetide çok haklıydı aslında Türkiye Türklerindir saçmalığını bırakın artık diye.ama o ırkçı gazeteci yırtmıştı hatırlarsanız.http://haber.mynet.com/detay/guncel/...-yirtti/577072
anticehape1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi