![]() |
#1 |
![]() ÂBÂ VÜ ECDAD: Babalar, dedeler, atalar.
ABÂ: Bazı dervişlerin ve ilmiye mensuplarının giydikleri yünden yapılmış bir giysi. ABD: Kul, köle, mahlûk. Tasavvufta kâmil müslüman. ABD-İ MEMLUK: Kul, köle. ABES: Boş, saçma. ÂB-I HAYAT: Hayat suyu, içene ebedî hayat veren efsanevî su. ÂBİR-İ SEBÎL: Yolda giden yolcu. ACÂİB VE GARÂİB: Anlaşılmaz ve tuhaf. ACÂİB-İ DEKÂİK: Anlaşılmaz hileler, ince oyunlar. A'CEMÎ: Arap olmayan. ACÎB: Şaşılacak ve hayret edilecek şey. ACÛZ: Âcizler, beceriksizler, yaşlı kadın. ACZ-I BEŞERÎ: İnsanın acizliği, güçsüzlüğü. ACZ-I KÜLLÎ: Tam güçsüzlük. A'DÂ: 1. "Adüvv"ün çoğulu. Düşmanlar. 2. Pek zâlim, pek gaddar. A'DÂD: "Aded"in çoğulu. Sayılar. ÂDÂT-I CARİYE: Kullanılan âdetler, yaşayan sosyal kurallar. ADÂVET: Düşmanlık, husumet. ADEM: Yokluk. ADEM-İ KÜLLÎ: Tam yokluk. ADEM-İ MÜSÂVÂT: Eşitsizlik. ADEMÎ: Yokluğa ait. ÂDET-İ CÂHİLİYYE: İslâm'dan önceki putperestlik ve müşriklik devrine ait âdet. ÂDETULLAH: Allah'ın kâinatta câri olan usûl ve kanunu, sünneti. ÂDİL: Adalet sahibi, doğru adaletli. ADÎL: Benzer, eş, akran. ADL: Adalet, çok adaletli. ÂFÂK: "Ufuk"un çoğulu. Ufuk, yerle göğün birleştiği gibi görünen uzak daire. Âfak, ufuklar, dış âlemler. ÂFÂKÎ: Havâî, herhangi bir dayanağı olmayan şey. Mekke'ye mikat sınırları dışından gelenler. ÂFÂT: Âfetin çoğulu, musibetler, büyük felaketler. ÂFÎF: İffetli, namuslu, terbiyeli, haramdan sakınan, nezih. AFV Ü GUFRÂN: Bağışlama ve yarlığama. AFV: Affetme, suçu bağışlama. ÂGÂH: Uyanık, basiretli haberdar. AĞNAM: "Ganem"in çoğulu. Davarlar, koyunlar, keçiler. AĞNİYÂ: "Ganî"nin çoğulu. Zenginler. AĞRAZ: Maksatlar, arzular, amaçlar. AĞRAZ-I DÜNYEVİYYE: Dünyevî maksatlar, dünyevî niyetler, amaçlar. AĞRÂZ-I FÂSİDE: Bozuk maksatlar, bozguncu niyetler. AĞRAZ-I NEFSÂNİYYE: Nefsanî maksatlar, nefsî arzular. AĞRAZ-I ŞAHSİYYE: Şahsî maksatlar, ferdî niyetler. ÂĞÛŞ: Kucak, sığınılacak yer. AĞYÂR: Başkaları, düşmanlar, yabancılar. ÂHAD HABER: Bir kişi tarafından rivayet edilen hadis veya rivayetler. ÂHÂD: "Ehad'in çoğulu. Birler, birden dokuza kadar olan sayılar. ÂHAR: Başkası, diğeri, yabancı. AHBÂR: "Haber"in çoğulu. Haberler. AHBÂR-I SADIKA: Doğru haberler. AHD U EMÂN: And ve emniyet, korkusuzluk, güvenlik. AHD U MÎSÂK: Yemin ve anlaşma, kesin söz. AHD: 1. Söz verme. 2. Yemin, and. 3. Devir, zaman, gün. AHD-İ HARİCÎ: Daha önceden ismi bilinen kişilere veya şeylere işaret eden Lâm-ı tarif. ÂHENG: Uygunluk ve düzen. AHFÂ: Çok gizli, en gizli. AHFÂD: "Hafîd"in çoğulu. Torunlar. AHİD: (Bak: AHD). ÂHİR ZAMAN PEYGAMBERİ: Son zaman Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v.). ÂHİR ZAMAN: Son zaman, dünyamızın son çağı. AHİZ: (Bak: AHZ) AHKÂM: Hükümler, kanunlar. AHKÂM-I AMELİYYE: Tatbikata ait hükümler, uygulanan kurallar. AHKÂM-I EZELİYYE: Ezelî hükümler, başlangıcı bilinmeyen hükümler. AHKÂM-I FER'İYYE: Asla ait olmayan, ikinci derecedeki hükümler. AHKÂM-I ULUHİYYET: Allahlık hükümleri, ilâhlık hükümleri. AHKÂM-I UMÛMİYYE: Umûmî hükümler. AHKEMU'L-HÂKİMİN: Hükümdarların hükümdarı, hâkimlerin hâkimi olan Allah. AHLÂK-I ZEMÎME: Kötü huylar, çirkin davranışlar. AHLÂM: "Hulm"ün çoğulu, karışık rüyalar. AHRÂR: Hürler, esir ve köle olmayanlar. AHSEN: "Husn"den. En güzel, pek güzel, daha güzel. AHSEN-İ TAKVÎM: En güzel ve en iyi kıvamda en güzel biçimde. AHSENÜ'L-KASAS: 1. Kıssaların, hikâyelerin en güzeli. 2. Yusuf Sûresi. AHZ: 1. Alma, tutma, kabzetme, 2. Kabul etme. 3. Tessellüm. 4. Sorgulama. AKABE: 1. Sarp ve çıkılması zor yokuş, bâdire. 2. Tehlike. 3. Tehlikeli geçit. 4. Bugün Ürdün sınırları içinde bulunan bir şehir. AKÂİD: Akîdeler, inançlar, dinin itikadî hükümleri. AKAR: Gelir, gelir getiren gayr-ı menkuller. AKD: 1. Anlaşma, sözleşme. 2. Bağlama, düğümleme. ÂKIBET: Nihayet, sonuç. ÂKIDEYN: Anlaşma veya sözleşme. ÂKIL BÂLİĞ: Ergenlik, olgunluk çağına gelen. ÂKILÂNE: Akıllıca. AKÎDE: İtikad, iman. ÂKİF: 1. İbadette devamlı olan kimse. 2. Sebat eden. AKİKA: Yeni doğan çocuk için Allah'a şükür maksadıyla kesilen kurban. AKÎM: 1. Beyhude, boş yere. 2. Kısır erkek veya kadın. AKL-I SELÎM: Doğru düşünen, doğru anlayan, doğru karar veren akıl. AKLÎ: Akla ait, akla uygun. AKRÂN: Birbirine benzeyenler, em-sâl, yaşıt, denk. AKRİBA: Akraba, aralarında soy veya sihriyetçe yakınlık olanlar. AKSÂ: En uzak, en son. AKSÜ'L-AMEL: Tepki, istenilen şeyin zıddının hâsıl olması. AKTAR: Baharatçı. AKTÂR: Kuturlar, çaplar, dairenin merkezinden geçen hatlar, bölgeler, taraflar. Her taraf. AKVÂ ve AHZAR: Daha kuvvetli ve daha açık. AKVÂ: Daha kuvvetli, en kuvvetli. AKVÂL: "Kavl"in çoğulu. Kaviller, sözler. AKVÂM: Kavimler, milletler. AKVÂM-I SÂİRE: Diğer kavimler. A'LÂ: En yüce. ALADDERECÂT: Derecelere göre. ALÂK SÛRESİ: Kur'ân-ı Kerim'in 96. sûresi. ALAKA: "Alak"dan yapışkan sıvı, embriyo. ÂLÂM: Elemler, kederler, acılar. ALÂMET: İşaret, nişan. ALÂMET-İ FARİKA: Bir şeyi diğerinden ayırıcı işaret. Belirgin özellik. ÂLÂT: Âletler, vasıtalar. ÂLÂT-I CİSMANİYYE: Maddî âletler. A'LÂ-YI İLLİYYÎN: Cennette en yüksek derece, olgun kişilerin Allah katındaki dereceleri. ALE'L-HUSÛS: Hususiyetle, özellikle. ALE'L-USÛL: Usûl üzere. Usûle göre, usulen. ÂLEM: Kâinat, dünya. ALEMDÂR: Bayraktar, sancaktar. ÂLEM-İ CİSMANİYYE: Maddî âlem, kâinat, dünya. ÂLEM-İ EŞBÂH: "Şebah"tan: 1. Cisimler âlemi, varlıklar âlemi. 2. Hayaller âlemi."Şibh ve şebih"den: Misaller âlemi. ÂLEM-İ KABİR: Kabir âlemi. ALESSEVİYYE: Aynı seviyede, eşit olarak. ÂL-İ FİRAVUN: Firavun ailesi. Firavun soyu. ÂLİŞÂN: Şan ve şerefi yüksek olan. ALİYYU'L-A'LÂ: Pek iyi. Fevkalâ-de. ALLAH BES BÂKÎ HEVES: Allah yeter, başkası gelip geçici istektir, hevestir. ALLÂME: Bilginlerin en bilgilisi. ALLÂMÜ'L-GUYÛB: Esmâ-i Hüs-nâ'dan biri, bütün gizlileri bilen Allah. ÂMÂ: Kör. AMDEN: Kasten, bile bile, isteyerek. AMELDE İ'TİDÂL: Amelde aşırılıktan uzak, dengeli. AMEL-İ SALİH: Allah'ın rızasına uygun olan her iş. AMELİKA: Eskiden Sîna yarımadasında yaşamış olan bir kavim. AMÎK: Derin. Bahr-i amîk: Derin deniz. Fikr-i amîk: Derin düşünce. ÂMİL: 1. Sebep. 2. İş yapan. 3. Zekat toplayan memur. ÂMM: Umumî, genel. AMR: Bir erkek ismi. AMÛD: Direkler, sütunlar. ANÂSIR-I MUHTELİFE: Çeşitli unsurlar. ANKA-YI MUĞRİB: İsmi var, cismi yok. Ankâ kuşu. ANVETEN: Cebren, kahren, zorla, sıkıntı ile. ANYEDİN: Elden. ÂRÂBÎ: Bedevî. Çölde yaşayan köylü. A'RÂF: Cennetle cehennem arasında bulunan bir yer. ARAFAT: Mekke'ye 12 mil yani takriben 20 km. uzaktaki bir yer. Hacca gidenler Zilhicce'nin 9. günü buraya gelerek bir müddet vakfe yaparlar. ARASAT: Mahşer yeri, haşir ve neşir meydanı. ARAZ: 1. İşaret, alâmet. 2. Tesadüf. 3. Kaza, felaket. 4. Kendi kendine vücut bulmayıp başka bir cevherle meydana gelen hal ve keyfiyet. AREFE: Kurban bayramından bir önceki gün. ARIZÎ: Sonradan hasıl olan şey. Geçici. ÂRÎ: Temiz, hür, uzak. ÂRİF: Anlayışlı, bilgili. ARŞ: 1. Taht. 2. Dokuzuncu gök. 3. Çardak. 4. Cenab-ı Hakk'ın kudret ve azametinin tecelli ettiği yer. ARZ: yeryüzü, dünya, genişlik. ARZ-I MUKADDES: Kutsal ülke. Kudüs, Filistin. ASÂ: Değnek, sopa, baston. ASABÂT: 1. Baba tarafından olan akrabalar. 2. Şer'an miras alamayan akrabalar. ASABE: Baba tarafından akraba olanlar. ASAHH-I RİVÂYET: En doğru olan rivayet. ÂSÂR: Eserler. ÂSÂR-I ATÎKA: Eski eserler. ASÂ-YI MÛSÂ: Hz. Musa'nın sopası. ASGARİ: En az, en küçük. ASHAB: Hz. Peygamber'i mümin olarak gören ve o iman üzere ölen kimseler. ASHÂB-I KEHF: Mağara arkadaşları. Bunlar, zamanlarındaki zalim hükümdarlarının şerrinden mağaraya sığınan ve orada yıllarca uyutulduktan sonra tekrar diriltilen, köpekleri ile birlikte, yedi sekiz kişiydiler. ASHAB-I MEŞ'EME: Uğursuz, şerli kişiler, kötüler. ASHAB-I MEYMENE: Uğurlu kişiler, iyi kimseler. ASHAB-I YEMİN: Uğurlu, meymenetli kimseler. ÂSIF: Şiddetli rüzgar, fırtına. ÂSİ: İsyan eden. ÂSİM: Günah işleyen, günahkâr. ASNÂM: "Sanem"in çoğulu. Putlar. ASR: 1. İkindi namazı. 2. İkindi vakti. 3. Yüzyıl, çağ. AŞR: Kur'ân-ı Kerim'den on âyet miktarı okunan kısım. ATÂ: İhsan, lütuf, bağışlama. ATALET: Tembellik, hareketsizlik. ATF-I BEYAN: Kapalı bir sözü, açıklayan cümle. ATIF (ATF): 1. Eğme, meyletme, 2. Bağlama. ÂTİH: Bunak. ATİYYE: Hediyye, ihsan, bahşiş. ATTAR: (Bak: AKTAR) AVÂLÎ: Yüceler, büyükler. Medine etrafındaki semtler. AVAM: 1. Halk. 2. Soylu veya bilgin olmayanlar. AVÂMİL: 1. Âmiller, sebepler. 2. Arap nahvine ait ve bu isimdeki kitap. A'YÂN: 1. İleri gelenler. 2 Gözdeler. A'YÂN-I SABİTE: Allah'ın ilminde varlıkların değişmez suretleri, öz mahiyetleri. ÂYÂT: Âyetler. ÂYÂT-I BEYYİNAT: Açık seçik âyetler. ÂYÂT-I TEKVİNİYYE VE TEŞRİİYYE: Yaratılışa ve şeriata ait âyetler. AYIN: Arap alfabesinin 21. harfi. Ebced hesabında sayı değeri 70'dir. ÂYİN: 1. Tören, âdet. 2. Dinî bazı gösteriler. Mevlevî âyini gibi. AYN: 1. Göz, 2. Pınar. 3. Eşyanın hakikatı. AYNE'L-YAKÎN: Müşahede ve keşif ile hâsıl olan ilim. A'ZÂ: Uzuvlar, organlar, üyeler. AZÂB: 1. Büyük sıkıntı, şiddetli elem. 2. Dünyada işlenen günahlara karşı ahirette çekilecek ceza. AZÂB-I NÂR: Cehennem azabı. ÂZÂDE: Serbest, hür, kayıtlardan kurtulmuş. AZ'AF-I MUZÂAF: Kat, kat, pekçok. AZAMET: Büyüklük, kibirlilik. AZDÂD (EZDÂD): Zıd olan şeyler. AZHAR: En açık: AZÎMÜ'Ş-ŞÂN: Şânı büyük. AZÎZ: 1. Allah'ın isimlerinden biri. Değerli. 2. Ermiş, velî.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|