04-25-2008, 02:18 | #1 |
Osmanlıca sözlük (C)
CÂFÎ: Cefâ çektiren, eziyet eden.
CÂH: İtibar, makam, mevki. CÂHİLİYYE: Kelime olarak cahilliğe ait mânâsına gelir. Terim olarak İslâmiyetten önceki putperest dönemi ifade eder. CAHÎM: Cehennem. CÂİL: "Ceale" kökünden yaratıcı, yapıcı. CÂİLU'N-NÛR: Nûr'un yaratıcısı. CÂİZE: Armağan, övücü şiirleri için eskiden şairlere devlet büyükleri veya aşiret büyükleri tarafından verilen para veya mal. CA'L: Yapma, meydana getirme, yaratma. CA'LÎ: Sahte, yapmacıklı, düzme. CÂLİB-İ DİKKAT: Dikkat çekici. CÂMİ: 1. Toplayan, derleyen. 2. İçerisinde namaz kılınan ve mescidden büyük olan ibadethane. CÂMİD: 1. Donmuş, hareketsiz. 2. Gelişmeyen, gelişme kabiliyeti olmayan. CÂNİB: Cihet, yön, taraf, yan. CÂRİYE: 1. Savaşta gayr-i müslimlerden esir olarak alınan kız ve kadınlar. 2. Hizmetçi kız. CÂY-İ İŞKÂL: Güçlük, zorluk, müşkülât noktası. CÂZİBE: Cezbeden, çeken, yer çekimi. CÂZİBE-İ FÂNİYE: Geçici güzellik, fânî güzellik. CÂZİBE-İ MUTLAKA: 1. Mutlak çekici kuvvet. 2. Yegane çekici kuvvet. 3. Geçici güzelliğin zıddı olan ebedî güzellik. CÂZİBE-İ UMÛMİYYE KANUNU: Yerçekimi kanunu. CEBÂBİRE: Cebredenler, zorbalar, zâlimler. CEBBÂR: 1. İlâhî isimlerdendir. Dilediğini yapan, kudret ve güç sahibi Allah. 2. Zalim, müstebit kişi. 3. Gökyüzünün güneyinde bulunan bir yıldız kümesi. CEBBÂRÂNE: Cebbârcasına, zorbalıkla. CEBEL: Dağ. CEBR U İKRAH: Zorlama ve baskı yapma. CEBR-İ MAHZ: Sırf cebir, mutlak cebir. CEBRİYYE: Cüz'î iradeyi inkâr eden mezhep. CEDİD: Yeni. CEHD: Çalışma, çabalama. CEHELE: Cahiller. CEHL U DALÂLET: Cehalet ve sapıklık. CEHL: Bilmezlik, cehalet. CEHR: Açıktan söyleme, açık olarak okuma. CELÂDET: Kahramanlık, yiğitlik. CELÂL: Büyüklük, ululuk. Zü'l-celâl: Celâl sahibi Allah. CELÂL-İ KİBRİYÂ: Allah'ın büyüklüğü. CELB-İ MASLAHAT: İyilik, dirlik ve düzeni sağlayıcı, fayda getirici. CELB-İ MENFAAT: Menfaat celbedici, çekici, fayda sağlayıcı. CELDE: Kamçı ile vücuda vuruşlardan her bir vuruş. (Fıkhî ıstılah) CELÎ: Aşikar, belli, parlak, açık. CEM U TEVFİK: Toplama ve uygunlaştırma, uzlaştırma. CEMAAT: Topluluk, imam arkasında namaz kılan topluluk. CEMAAT-I NÂCİYE: 1. Cehennemden kurtulacak ehl-i sünnet cemaatı. 2. Selâmete, kurtuluşa erecek cemaat. CEMÂDÂT: Cansızlar. CEMÂL: 1. Allah'ın lütf ve ihsan sıfatıyla tecellisi. 2. Yüz güzelliği. CEMÂL-İ HAK: Allah'ın güzelliği ki, müminler cennette onu temaşa edeceklerdir. CEMÂLULLAH: 1. Allah'ın cemâlı, Allah'ın güzelliği. 2. Allah'ın lütfu ihsaniyle tecellisi. CEMEL: Deve. CEM'-İ KILLET: Arapça'da türlü vezinlerde cemileri olan isimlerin, bu cemilerinden dokuzdan aşağı mahsus olanları. CEM'İ MAHLUKÂT: Bütün yaratıklar. CEMM-İ GAFÎR: Büyük cemaat, insan kalabalığı. CENÂBET: 1. Gusül abdesti almayı gerektiren durum. 2. Gusül gerektiği halde henüz gusül yapmamış kimse. CENAH: 1. Yan taraf, cihet. 2. Kol, pazu. 3. Kanat, kuş kanadı. CENNATU'N-NAÎM: Naîm Cennetleri, nimetlerle dolu olan cennetler. CERAD: "Cerâde"nin çoğulu. 1. Çekirgeler. 2. Yağmacılar. CERH: Yaralama, yaralatma, çürütme. CERİME: "Cürm"ün çoğulu. Suçlar, günahlar. CESTE CESTE: Bölüm bölüm, yavaş yavaş. CEVAD-I MUTLAK: Şarta bağlı olmaksızın çok ihsanda bulunan, cömertlik eden Cenab-ı Allah. CEVAHİR: Cevherler, çok değerli olan şeyler. CEVÂMİU'L-KELİM: Kelimeler topluluğu. CEVÂRİH: "Cerh"den yaralayanlar, yırtıcı hayvanlar, yırtıcı kuşlar. CEVAZ: İzin, müsaade, caiz olma. CEVELAN: Dolaşma, gezme. CEVF: 1. Boşluk, oyuk, çukur. 2. Orta yarı. CEVHER: 1. Varlığı için başkasına muhtaç olmayan. 2. Bir şeyin özü. CEVR Ü ZULM: Ezâ ve zulüm. CEVR: Ezâ, eziyet, haksızlık, sitem. CEYB: Yakanın göğüs üzerindeki açık yeri. CEYŞ-İ USRET: Güçlük ordusu. CEYYİD: İyi, güzel, hoş. CEZÂLET: Rekaketsizlik, peltek kekeme veya pepe olmayış. CEZÎRETÜ'L-ARAB: Arap yarımadası. CEZM: 1. Kesin karar, niyet. 2. Kesme, katı. CİBAYET: Câbîlik, vergi, gelir toplama. CİBİLLİYET: Huy, yaratılış. CİBRİL: Dört büyük melekten biri, vahiy meleği olan Cebrail. CİBT VE TAGUT: Haç ve put. Allah'tan başka canlı cansız mabut edinilmiş şeyler. CÎD: Boyun. CİDD: 1. Bir işi gerçekten çalışıp işleme. 2. Ciddilik. CÎFE: Lâşe, leş. CİHAD: 1. İslâm için düşmanla yapılan maddî, manevî savaş. 2. Nefisle yapılan her türlü mücadele. CİHAD-I EKBER: 1. Büyük savaş. 2. Benlikle savaş. CİHANŞÜMÛL: Cihânı içine alan. CİHAZ: 1. Çeyiz ve avadanlık. 2. Cenazenin kaldırılması için gerekli olan eşya. CİHET: Yön, taraf. CİM SECÂVENDİ: Kur'ân-ı Kerim'deki durma yerlerinden biri. Bu secâvendde durmak veya geçmek caizdir. CİMA: İnsanların cinsî münasebetleri. CİNÂS: Münasebet, benzeyiş. Birçok mânâlara yorulabilen söz. İmalı, telmihli söz. Telaffuzu aynı anlamı ayrı olan kelimelerin bir söz içinde kullanılması. CİNNET: Delilik, çılgınlık. CİNS-İ KARÎB: Yakın cins. CİRM: 1. Cisim. 2. Büyüklük, hacim cirmi ne kadardır? CİSR: Köprü. CİSR-İ CEHENNEM: Cehennem köprüsü. CİZYE: Müslüman olmayan teb'a-dan alınan vergi. CÛD: Cömertlik. Karşılık beklemeden yapılan cömertlik. CÛDİ: Şırnak şehrinin 6 kilometre güney doğusunda bulunan büyük bir dağ. CUHÛD: Çıfıt, yahudi. CUMHÛR: Halk, kalabalık, ahâlî, çoğunluk. CUMHÛR-İ MÜFESSİRÎN: Müfessirler topluluğu, müfessirlerin çoğunluğu. CUMHÛR-İ UKALÂ: Akıllılar topluluğu. Akıl sahiplerinin hepsi. CÜDERÎ: Çiçek hastalığı. CÜMLE-İ İSMİYYE: İsim cümlesi. CÜMLE-İ MU'TARIZA: Parantez içinde bulunan cümle, açıklayıcı mahiyetteki cümle. Ara cümlecik. CÜMLE-İ VECÎZE: Kısa ve öz söz. CÜNAH: Günah. CÜND: Asker, asker topluluğu. CÜNÛD: Askerler. CÜNÜB: Gusül abdesti gerekmiş kimse. CÜZ-İ MAKSÛM: Bölünmüş parça. CÜZ'İ: Az miktar, bir parça.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|