![]() |
#1 |
![]() ICL: Dana, sığır yavrusu.
IDLÂL: Saptırma, azıtma. ISLAH: Düzeltme ve imâr etme. ISLAHAT: Düzeltmeler, tashihler, iyi hale getirme, mükemmelleştirme. ISTIFÂ: Seçme, ayıklama, süzme. ITLÂK: 1. Salıverme. 2. Boşama. 3. Soyutlama, söyleme, kullanma. ITNÂB: Konuşurken fazla tafsilât vermek, sözü gereğinden fazla uzatmak. IYÂN: Âşikâr, belli. IZTIRÂRÎ: Mecburiyet altında olan. İBÂD: Kullar. İBÂDÜ'R-RAHMÂN: Allah'ın kulları. İBÂHE: 1. Mübah olmak. 2. Ateş söndürme. İBDÂ: 1. Meydana getirme. 2. Yaratma. İBKÂ: "Bekâ"dan: Devamlı kılmak. İBKÂM: Susturma, bir tartışmada ağız açamıyacak hale getirme. İBN: Oğul. İBNULLAH: Allah'ın oğlu. Hıristiyanlar Hz. İsa'ya İbnullah derler. İBRÂ: Bağışlanma, temize çıkma, aklanma. İBRET-ENGİZ: İbret verici. İBTİDÂ: Başlangıç, baş taraf. İBTİDÂ-İ KIRAAT: İlk okuma. Okumaya başlama. İBTİLÂ: Belaya uğramak, musibete düşmek, kötü şeye düşkünlük. İCÂBET: 1. Kabul etme. 2. Muvafakat etme. İCÂD U İBDÂ: Yapma ve yaratma. İ'CÂZ: 1. Aciz bırakma. 2. Mucize göstererek muhatabı cevap veremez duruma düşürme. 3. Aciz bırakma. İCÂZ: 1. Sözü kısa söyleme. 2. Az sözle çok mânâ anlatma. İCBÂR: Zorlama, cebretme. İCL: Dana, buzağı. İCMÂ: Dağınık şeyleri bir araya getirme, toplama. İCMÂ-I ÜMMET: Büyük fakihlerin dinle ilgili bir konuda görüş birliğinde olmaları. İCMÂL: Kısaltma, ihtisar, özet. İCTİMAGÂH: Toplantı yeri. İCTİNÂB: Çekinme, sakınma. İDÂRE-İ KELÂM: Sözü mümkün mertebe yürütmek, işi idare etmek. İDDET: Bekleme süresi. İslâm hukukunda kocasından boşanan bir kadının 100 gün, kocası ölen bir kadının 130 gün bekleme müddeti. Bu müddet geçmeden başkasıyla evlenemez. İDGÂM: Birbirine benzeyen iki harfi bir yazıp şeddeli okuma. İDHÂL: Dâhil etme, içine alma. İDLÂL: Dalâlete sokma, sapıtma. İDLÂL-İ İLÂHÎ: Allah'ın kulu saptırması. İDRÂK: 1. Anlayış, akıl edinme. 2. Yetişmek, erişmek. 3. Olgunlaşma çağını bulma. ÎFÂ: 1. Ödeme, yerine getirme. 2. Bir işi yapma. 3. İş görme. İFK: İftira, iftira ekmek, Hz. Aişe'ye yapılan iftira. İFLÂH: Felâha, selâmete kavuşmak. İFNÂ:: Mahvetmek, yok etmek. İFRÂT: Haddi aşma, pek ileri gitme. İFRÂZ: Bütünden parça ayırma. Bölme. İFRÎT: Çetin cin, öfkeli insan. İFTİTAH TEKBİRİ: Namaza başlama tekbiri. İGÂSE: İmdada yetişmek, yardım etmek. İĞFÂL: Yanıltma ve aldatma. İĞTİSÂL: Gusletme. İĞVÂ: Ayartma, baştan çıkarma. İHÂTA: 1. Kuşatma, etrafını çevirme. 2. Geniş tam bilgi ve ihtisas. İHDÂS: Ortaya çıkarma. İHFÂ: Gizleme, saklama. İHLÂL: "Halel"den bozma, sakatlama, kusurlu hale getirme. İHLÂS: Samimiyet, doğruluk, riyasızlık. Kur'ân-ı Kerim'in 112. Sûresi. İHMÂL: Mühlet verme. İHRÂC: Çıkarmak. İHRÂM: Hacıların giydikleri dikişsiz elbise. İHRÂZ: Nail olmak, kazanmak, almak. İHSÂN: 1. İyilik etme. 2. Bağış, bağışlama. 3. Sağlamlaştırma. İHTİCÂC: Hüccet, delil göstermek. İHTİDÂ: Hidayete ermek, İslâm olmak. İHTİKÂR: 1. Haksız kazanç, aşırı kâr, vurgunculuk. 2. Hakarete katlanmak. İHTİLAF: Ayrılma, ayrışma, çözülme. İHTİLAF-I EDYÂN: Dinlerin ayrılıkları, farklı farklı oluşları. İHTİLÂM: Düş azması, uyurken cenabet olma. İHTİLÂT: Karışma, karışıp görüşme komplikasyon. İHTİRAS: Bir şeyi fazla arzulama ve ona fazla düşkünlük. İHTİRAZ: Sakınma, çekinme. İHTİRÂZÎ: Çekinme, sakınma ile ilgili. İHTİSAR: Kısaltma, icmâl etme. İHTİSAS: Özellik kazanma, uzmanlaşma. İHTİVA: İçine alma, içinde bulundurma, içerme. İHTİYAR: Seçme, seçilme. İHTİZÂZ: 1. Haz duymak, ferahlanmak. 2. Titreşim. İHVAN: Kardeşler, arkadaşlar, aynı tarikata mensup olanlar. İHYÂ: Diriltme, hayat verme. İKÂB: Ceza, azap, cezalandırma. İKAL: 1. Bağ. 2. Ayak bağı. İKÂLE: 1. İki tarafın isteğiyle alışverişi bozmak. 2. Dememiş iken "dedim" diye iddia etmek. İKÂME: Yerleştirmek, iskan etmek, vücuda getirmek. İKÂMET: İmamlık, halifelik, önderlik. İKÂNİYYE: Yakînî bilgiye tabi olanlar. Din ve bilginlerce ileri sürülen şeyleri delil aramaksızın doğru sayan anlayış. İKLÂB: Çevirme, bir halden başka bir hale döndürme. İKTİBAS: 1. Ödünç almak. 2. Bir kelimeyi, bir cümleyi veya bunların mânâlarını olduğu gibi alma, aktarma. İKTİDÂ: Uymak, tabi olmak. İKTİSAB: 1. Kazanma. 2. Tahsil etme. 3. Elde etme. İKTİSÂD: Ekonomi. Toplumun tutumluluğu. İKTİZA: 1. Lazım gelme, gerekme. 2. İşe yarama, yararlık. ÎLÂ: 1. Yemin etmek. 2. Erkeğin, bir müddet karısına yaklaşmaması. için yemin etmesi. 3. Sıkıntı ve derde uğrama. İLÂF: Ülfet ettirme, ülfet ettirilme, alıştırma, uzlaştırma. İLÂH: Mabud, tanrı. İ'LÂ-YI KELİMETULLAH: Allah'ın adını yüce tutmak. İLHÂD: 1. Dinsizlik, inanç bozukluğu. 2. Allah inancından ayrılış, tevhid inancından ayrılma. İLLET: Hastalık, sebep, gaye, hedef. İLLET-İ ÛLÂ: Birinci sebep, ilk sebep. İLLET-İ VÜCÛD: Varlık sebebi. İLLİYYET: Sebep ile ilgili, sebeplilik. İLME'L-YAKÎN: İlmî bilgi. Kesin bilgi. İLM-İ FERÂİZ: İslâm hukukunda miras taksimi ile ilgili bilim dalı. İLM-İ HÂL: İslâm dininin her müslüman için bilinmesi gereken temel bilgileri. İLM-İ HEY'ET: Astronomi ilmi. İLM-İ HİKMET: Düşünce bilgisi, felsefe. İLM-İ LEDÜNN: Gayb ilmi, Allah'ın sırlarına ait ilim. İLM-İ MEÂNÎ: Meânî ilmi, belagat. İLM-İ TEVHİD: İlm-i kelâm. İLM-İ USÛL ve AKÂİD: Usûl ve akâid ilmi. İLM-İ VEHBÎ: Allah tarafından verilen ilim. İLTİBAS: Benzeyen şeyleri birbirine karıştırma. Şaşırıp yanılma. İLTİCA: Sığınma. İLTİZAM: 1. Kendisi için gerekli sayma. 2. Bilerek, isteyerek taraf tutma. İLZAM: Delil göstererek muhalifi susturmak. İ'MÂL: Yapma, işleme, iş yapma. İMÂLE: 1. Bir tarafa meylettirmek, bir tarafa eğmek. 2. Bir heceyi vezne uydurmak için uzatarak okumak. İMDÎ: Artık, bu halde, böyle olduğu halde. İMKÂN VE CÜNÛB: Mümkün ve gereklilik. İMLÂ: Doldurma, yazdırma. İMSÂK: 1. Oruca başlama zamanı. 2. Kendini tutmak, bir şeyden el çekmek. İMTİNA: Çekinme, vazgeçip geri durma. İMTİSÂL: Örnek kabul etme. İNÂBE: 1. Günahlardan vazgeçip Hak yola dönmek. 2. Bir mürşidden el alıp yerine geçme. İNADİYYE: Eşyanın hakikatini inkâr etme felsefesine bağlılık. İN'ÂM: İhsan, nimet verme. İNÂS: Kadınlar, kızlar. İNÂYET: 1. Dikkat, gayret, özenme. 2. Lütuf, ihsan, iyilik. İNDALLAH: Allah yanında. İNDE'L-CUMHUR: Çoğunluğun yanında, çoğunluğun nazarında. İNDE'L-HÂCE: İhtiyaç zamanında. İNDİRAC: İçine konma, arasına sıkışma. Derecelenme. İNDİYYE: Kendi görüşüne tabi olan. İNFAK: Nafaka verme, besleme, geçindirme. İNFİSÂL: 1. Ayrılma, 2. Azledilme, işinden uzaklaşma. İNFİTÂR: Yarılma, açılma. İNHİRÂF: Doğru yoldan sapma. İN'İKÂS: Bir yere çarpıp geri dönme, aksetme. İNKÂR: Tanımama. İNKIBÂZ: 1. Büzülüp toplanma, çekilme. 2. Kasvet, keder, sıkıntı. 3. Kabızlık, peklik. İNKILÂB: Bir halden başka bir hale dönme. İNKIRAZ: Tükenme, blitme, kırılıp yok olma. İNKITÂ: Kesilme. İNKIYÂD: Boyun eğme, mutî olma, itaat etme. İNKİŞÂF: Gelişme, ilerleme. İNS U CİN: İnsan ve cin. İNS: İnsan. İNŞÂ: Yapma, vücuda getirme. İNŞİKÂK: İkiye ayrılma, yarılma. İNŞİRAH: Ferahlamak, sevinç duymak. İNŞİRAH-I SADR: Vicdan ferahlığı,vicdan huzuru. İNTAK: Nutka getirmek, söyleme yeteneği olmayanı söyletmek. İNTİBAK: Uyma, uygun hale gelme. Edebiyatta iki zıd şeyin ortak özelliğini bulup birleştirme. İNTİFÂ: Fayda sağlama, menfaatlanma. İNTİŞÂR: Yayılma. İNZÂL: İndirme, indirilme. İNZÂL-İ MENÎ: Üreme organından meni çıkması. İNZÂR: Korkutmak, sakındırmak. İ'RÂB: 1. Düzgün konuşma ve hakikatı belirtme. 2. Arapça kelimelerin sonundaki harf veya harekenin değişmesi. İRÂDE-İ CÜZ'İYYE: Allah tarafından insanın yetkisine bırakılan cüz'î irade. İnsan iradesi. İRÂE: "Rü'yet"ten: Gösterme, tayin etme. İ'RÂZ: Yüz çevirme, başka tarafa dönme. İRBE: Kadına ihtiyaç duymayan erkek. İRCA': Döndürme, geri çevirme. İRS: 1. Ölen kişinin mirasçılarına kalan mal veya para. 2. Veraset, soya çekim. İRŞAD: Doğru yolu gösterme. İRTİCÂ': Gerilik, geriye gitme, eskiyi isteme. İRTİDÂD: Din değiştirme, dinden çıkma, dinden dönme. İRTİFÂ': Yükseklik, yükselme. İRTİHÂL: Vefat etmek, ölmek. İRTİKÂB: 1. Kötü bir iş işleme. 2. Rüşvet yeme. İS'ÂF: Birinin isteğini kabul edip yerine getirme. ÎSÂL: Ulaştırma, vardırma. İSKÂT: (Sükut'tan) Susturma. İSKAT: 1. Düşürme, aşağı alma. 2. Hükümsüz bırakma, iptal etme. İSKAT-I CENİN: Çocuk düşürme. İSM-İ ÂZAM: Allah Teâlâ'nın en büyük adı. İSM-İ FAİL: İş yapan kimse. İSM-İ HÂS: Özel isim. İSNAD-I MECAZÎ: Mecazî isnad, bir sözün mecaz anlamını tercih etmek. İSNEYN: 1. Pazartesi günü. 2. İki. İSRA: Gece yürüyüşü, yürütme. İSTİÂB: İçine alma, kaplama. İSTİÂRE: 1. Ödünç alma. 2. Bir kelimenin mânâsını muvakkaten başka bir kelime hakkında kullanma. İSTİÂRE-İ TEMSİLİYYE: Teşbihin esas unsurlarından biri ile yapılan benzetme. İSTİÂZE: "Eûzü billâhi mineşşeyta-nirracîm" sözünü söyleyerek Allah'a sığınma, eûzü çekme. İSTİB'ÂD: Uzaklaşma, uzaklaştırma, akıl dışı sayma. İSTİ'DÂD: 1. Alışma, ünsiyet. 2. Kabiliyet. İSTİDLÂL: Bir delile dayanarak bir şeyden netice çıkarmak. Delil getirerek anlamak. İSTİDRÂC: 1. Derece derece yükselmeyi istemek. 2. Fâsık veya kâfir olduğu belli bir şahsın gösterdiği harika. İSTİDRÂK: Yetişme, nail olma. İSTİFA: Memuriyetten azlini istemek. İSTİFHAM: Anlamaya çalışmak, soru sormak, soru. İSTİFHAM-I İNKÂRÎ: Olumsuzu pekiştiren soru şekli. "Hiç yapar mı?" ifadesindeki gibi. İSTİGÂSE: 1. Yağmur isteme, yağmur duası etme. 2. Yardım ve imdad isteme. İSTİĞFÂR: Af talep etme. İSTİĞNA: Gönül tokluğu. İSTİĞRAK: Bir şeyi baştan aşağı kaplamak. Tasavvuf erbabının vecde gelip kendinden geçmesi. İstiğrak lâmı: Bir cinsin bütün bireylerini içine alan belirtme edatı, lâm-ı tarif, diğer adıyla harfi tarif. İSTİHBÂR: Haber ve bilgi alma. İSTİHFÂF: Hafife alma, önem vermeme, hor görme. İSTİHLÂK: Tüketme, kullanarak yok etme. İSTİHSÂL: Üretmek, hâsıl etmek, çoğaltmak. İSTİHSÂN: Beğenme, iyi ve güzel bulma. İSTİHZÂ: Alay etmek. İSTİKBÂL: 1. Gelecek zaman. 2. Gelen bir kimseyi karşılamak. İSTİKRÂ: 1. Gezme, dolaşma, âvârelik, konuklama. 2. Bir şey hakkında etraflı bilgi edinme. İSTİKRÂH: Kerih ve kötü görmek, tiksinmek bir şeyi beğenmemek, bir şeyi zorla yapma. İSTİLÂ: Bir yeri kuvvet kullanarak ele geçirmek. İSTİ'LÂM: 1. Selâm vermeyi isteme. 2. Kâbe'yi tavaf esnasında Hacerü'l-Esved'i selâmlamak. İSTİ'MÂL: Kullanma. İSTİMDÂD: Yardım isteme. İSTİMRÂR: Devamlılık. İSTÎNÂF: 1. Yeniden başlama. 2. Bidayet mahkemesinde verilen bir hükmün bir üst mahkemeye başvurarak feshini isteme. İSTİNÂFİYYE: 1. Yeniden başlamaya ait. 2. İstinaf mahkemesine ait. 3. Arapça'da bir soruya cevap anlamında bulunan cümle. İSTİNBÂT: Bir iş veya sözden gizli bir anlam çıkarmak, tahmin etmek. İSTİNBÂT: Bir söz veya işten gizli bir mânâ çıkarma, zımnen, açık olmayarak, dolayısıyla anlama. İSTİNKÂF: Kabul etmeme, yüz çevirme, çekimser kalma, reddetme. İSTİNSÂH: Nüshasını çıkarma, bir sûretini çıkarma, kopye etme. İSTİSÂL: Kökünden sökmek. İSTİSHÂB: "Sohbet"den: Yanına alma, yanına alınma. İSTİSKÂ: 1. Su isteme. 2. Yağmur duasına çıkma. 3. Vücudun bir yerinde su toplanması. İSTİŞÂRE: Müşavere etme, danışma. İSTİŞHÂD: 1. Şahid gösterme. Delil getirme, belge. 2. Şehid olma. İSTİTÂAT: Güç yetirme, kudret. İSTİTÂR: Örtünmek, kapanmak. İSTİVÂ: 1. Müsavî olma, denk olma. 2. Düz olma, düzlük. 3. Kaplama, örtme. 4. Ortada ve tam bir derecede bulunma. İSTÎZÂN: İzin isteme. İŞ'ÂR: 1. Yazı ile haber verme. 2. Anlatmak, bildirmek. İŞKİL: Kuşku, zan. İŞMÂM: "Şemm"den. 1. Koklatma, koklatılma. 2. Tecvid ıstılâhında harfin zamme harekesine işaret etme. İŞRÂK: "Şark"tan: 1. Güneşin doğması ve etrafı ışıklandırması. 2. Parlama, ışıklandırma. İŞTİÂL: Alevlenme, tutuşma. İŞTİBÂH: Şüphelenme, şüpheye düşme. İŞTİGÂL: Meşguliyet, uğraşma. İŞTİHÂR: Şöhret bulma, ün kazanma. İŞTİKÂK: Bir kökten parçalara ayrılmak. Türeme. İŞTİRA: Satın alma. İŞTİYAK: Fazla arzu ve şevk. Hasret çekmek, özlemek. İTÂB: Azarlama, tekdir etme. İ'TİKÂF: Bir yere çekilip tek başına ibadetle meşgul olmak. İ'TİNÂ: Çok dikkat etme, özenme. İ'TİZÂL: 1. Bir tarafa çekilme. 2. İşten çekilme. 3. Vâsıl b. Ata'nın kurduğu Mutezile mezhebini benimseme. 4. Takımdan ayrılma. İ'TİZÂR: Özür dileme. İTKAN: 1. Muhkem, sağlam kalma. 2. İnanma, emin olma. İTLÂF: Telef etmek, ziyan etmek. İTMÂM: Tamamlama, ikmâl etme. İTMİ'NÂN: Emin olma, güvenme. Kalbin mutmain olması. Gönülden inanma. İTTİBÂ: Tâbi olma, uyma, ardısıra gitme. İTTİHAD: Birlik, beraberlik. İTTİKÂ: Sakınma. Takva ehlinden olma. İTTİRAD: Düzenli, uygun biçimde sıra ile birbirini izleyen. Biteviye. İTTİSÂF: Vasıflanmak, bir sıfat sahibi olmak. İVAZ: Karşılık olarak verilen şey, bedel. İVME: Acele etme, koşma. İZÂFET: 1. İki şey arasındaki ilgi, bağ. 2. İsim tamlaması, isim takımı. İZÂHÂT: Açıklamalar. İZÂLE: Giderme, def etme, yok etme. İZÂN: Zekâ, anlayış. İZÂR: Belden yukarıya mahsus örtü, peştemal, futa. İZMÂR: Gizleme, saklama. İZMİHLÂL: Yok olma, mahvolma. İZZET: Değer, şeref, saygınlık.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|