![]() |
#1 |
![]() Ticari anlamda dünya devi kabul edilen petrol şirketlerinden biri olan Karsut, en özel müşterilerini Panzanya’daki yedi yıldızlı muhteşem otel Feryus’ta verdiği davetle bir araya getirdi. Açılış konuşmasını onur konuğu olarak orada bulunan, yeni seçilmiş, Panzanya Devlet Başkanı Kenzar Ostarlen yaptı. Ardından yemeği düzenleyen şirketin yönetim kurulu başkanı geldi kürsüye. O güne kadar kendisini gören hiç kimse yoktu. Medyadan sürekli kaçan bu başarılı iş adamı, ilk defa karşısına çıktığı müşterilerine Panzanya’daki petrol krizini ve ülkenin petrole olan ihtiyacını anlattı. Devlet başkanı ve ekibi uygun olan firmalarla tanışıp ilerleyen dönemlerde anlaşmalar yapmak üzere orada bulunmaktaydılar. Karsut’un karizmatik başkanı yaptığı konuşmadan sonra alkışlarla protokol masasının baş köşesinde oturan Panzanya yetkililerinin yanındaki yerini aldı.
Yemeğe geçildi. Devlet başkanının oturduğu masaya yakın olanlar kartvizitlerini sunarak öne geçmeye çalışıyorlardı. Kimi Panzanya’ya ilk defa gelmiş olmasına rağmen; - Daha önce ülkenize birkaç kez gelme fırsatım olmuştu, inanın sayın başkanım her gelişimde büyüleniyorum. diyerek başkanı tavlamaya çalışırken, kimi de haritada Panzanya’yı göstermekten aciz olmasına rağmen, - Hep merak ederdim Panzanya’yı. Burada olmaktan şeref duyuyorum sayın başkanım… diyerek onurlandırıyordu başkanı. Başkansa etrafa gülücükler dağıtarak kart topluyordu büyük petrolcülerden. Sonra onlara kendi kartını veriyor ve kart verdiği herkese, - Karttaki numara direkt hattımdır. Yarın mutlaka telefonunuzu bekliyorum. Sizinle özel olarak konuşmalıyım! diyordu. Yüksek protokolde sohbet devam ederken, hiç hesapta olmayan pantolonu çamurlu biri kürsüye fırladı. Mikrofonu eline aldı ve konuşmaya başladı. Diğerlerinin aksine onun ne karizması ne de boynunda kravatı vardı. Yüksek bir gürültüyle elindeki mendile soğuktan kıpkırmızı olan burnunu sildi ve konuşmaya başladı: - Nezle olmuşum özür dilerim. Bu arada yemeğinizi böldüm kusura bakmayın lütfen. Davetli değilim; ama buradan geçerken toplantıyı öğrenince içeri daldım. Fazla zamanınızı almayacağım. Sadece yemekten sonra en büyüğünüz bana gelsin. Onunla dünyanın en büyük petrol anlaşmasını yapmayı planlıyorum. Davetli olmadığım için otoparkın bekçi kulübesinde bekliyor olacağım. Yalnız fazla bekletmezseniz sevinirim; çünkü hava çok soğuk ve sanırım kulübedeki kalorifer de arızalı… dedi. Zengin petrolcüler bu pejmürde adamın kürsüden inişini aşağılayıcı ve alaycı bir gülümsemeyle karşıladılar. Bazıları yedi yıldızlı otelin güvenlik personelinin bu tarz adamları nasıl içeri aldıklarını sorgularken, bazıları böylelerinin bir devlet başkanının bulunduğu yemeğe nasıl elini kolunu sallaya sallaya girdiklerini merak ederek ‘cık cık cık!’ ettiler… Yemek bitti. Herkes otoparka yöneldi. Ülke sınırları içerisinde kullanılmak üzere Karsut Petrol tarafından kendileri için kiralanan özel araçlarının anahtarlarını havaalanına gitmek üzere otopark kulübesinden aldılar. Cömerttiler. Otoparkçıya bahşişini verirken az önce milleti güldüren sümüklü adamın avucuna da beş on kuruş harçlık koymayı ihmal etmediler. O gece herkes ülkesine geri döndü. Ertesi gün tüm petrolcüler, Panzanya devlet başkanının verdiği karttaki numarayı - Direkt arasam mı daha etkileyici olurum, yoksa sekretere mi aratsam? - ‘Sayın başkanım!’ mı desem, yoksa ‘Bay Ostarlen’ mi desem? - Doğrudan konuya mı girsem, yoksa önce hal hatır mı etsem? - Öğlenden sonrayı mı beklesem, yoksa şimdi mi arasam? şeklindeki yüzlerce soruyla mücadele ettikten sonra aradılar. Ancak başkanın özel numaram dediği telefonu başka biri açıyor ve alakasız şeyler söylüyordu. Yanlış duyduklarını düşünüp tekrar ettiriyorlardı. - Anlayamadım sayın başkanım? - Otel Feryus Otoparkı ben Yutsak buyurun! diye tekrar ediyordu, telefonun diğer ucundaki… - Başkanı aramıştım ama? dediklerinde ise otoparkçı Yutsak gayet kibar bir dille: - Efendim sanırım sayın devlet başkanımızı soruyorsunuz. Onlar dün gece buradaydılar. Hatta beni erkenden başka bir yere yolladılar. Ben saat üçte geri geldiğimde hala oturuyorlardı. deyince karşı taraf öfkeyle soruyordu: - Ne saçmalıyorsunuz beyefendi? Başkan geç saatlere kadar bizimleydi! Ayrıca kimle oturuyordu? - Başkanımız ve arkadaşı efendim. Bu arada lütfen sesinizi yükseltmeyin, ben işimi iyi yaparım ve oldukça da dikkatliyimdir. Üçe kadar buradaydılar diyorum… Alo… Ses gelmedi birkaç saniye, sonra malum ses duyuldu. - Dııt dııt dııt… Yutsak işini gerçekten iyi yapanlardandı. Son kez seslendi: - Alo, alo… Ses gelmeyince telefonu kapattı. Ertesi gün, tüm petrolcülere Panzanya hükümeti logolu bir zarf gitti! Zarfı açanları bir sürpriz bekliyordu: Sayın Dikkatsiz, Şimdi lütfen aşağıdaki konuşma metnini dikkatlice oku! - Nezle olmuşum özür dilerim. Bu arada yemeğinizi böldüm kusura bakmayın lütfen. Davetli değilim; ama buradan geçerken toplantıyı öğrenince içeri daldım. Fazla zamanınızı almayacağım. Sadece yemekten sonra en büyüğünüz bana gelsin, onunla dünyanın en büyük petrol anlaşmasını yapmayı planlıyorum. Davetli olmadığım için otoparkın bekçi kulübesinde bekliyor olacağım. Yalnız fazla bekletmezseniz sevinirim; çünkü hava çok soğuk ve sanırım kulübedeki kalorifer de arızalı… Bu konuşmanın hangi cümlesinde konuşmacının gayri ciddi olduğuna dair bir belirti var? Ekteki zarfta vizyonunuza uygun olarak avucuma sıkıştırdığınız bahşişin iki katını tarafınıza iade ediyorum. Eğer faturamı kesip gönderirseniz, bu bir çalışma başlangıcı olabilir ve referanslarınızın arasında bizi de gösterebilirsiniz. Ne de olsa hacminizin iki katı iş yapmış sayılırızJ. Dikkatli Yaşa! Kenzar Ostarlen Panzanya Devlet Başkanı Meğer Başkan Ostarlen iş yapacağı şirketleri ‘Oto Feryus Yöntemi’ denilen özel bir yöntemle seçiyormuş. Başkana göre bu eleme tekniğiyle seçilen iş ortakları önyargısız, dikkatli ve zincirsiz oluyorlarmış. Onlarla kalıcı dostluklar da kurulabiliyormuş üstelik. Ve meğer o gece yemekte Panzanya devlet başkanı olarak kürsüye çıkan kişi özel eğitimli otoparkçı Yutsak’mış. Daha çılgınca olan ise Karsut yönetim kurulu başkanı olarak konuşma yapan kişinin de herhangi birisi olmasıymış. Medyada fazla gözükmeyen ve kimsenin simasını bilmediği Karsut yönetim kurulu başkanı ise o gece araçlarını alan kişilere park bekçisi Yutsak’ın yerine geçerek anahtarlarını veren kişiymiş. Bütün bunlar açığa çıkınca, Karsut’un başkanı iş ortaklarına yazılı bir mesaj gönderdi: - Artık her şeyi biliyorsunuz. Gece araçlarınızın anahtarını aldığınız adamın ben olduğumu da. Benim herhangi bir fiziki özelliğimi yazıp tarafıma yollayanlarla çalışmaya devam edeceğimizi bildiririm. Ne oldu biliyor musun? Hiç kimse başkanla ilgili hiçbir şey hatırlayamadı; çünkü o herhangi bir otoparkçıydı. Oysa şirketin ana sloganı olan ‘Dikkatli olan hep kazanır!’ ifadesi bütün iş adamları tarafından biliniyor ve kartvizitlerinde yer alıyordu. Bu büyük eğitimden sonra tabii ki o yemekte bulunan herkes Karsut’la çalışma hakkını elde etmişti; çünkü bu eğitimden geçen birinin bir daha dikkatsiz olma ihtimali yoktu. Hayat bu! Kimi ne yapar bilinmez, kime ne yapar hiç bilinmez… Bazen bir devlet başkanını otoparkta diker karşına, bazen bir otoparkçıyı allar pullar ve bir başkanda diker karşına. Sen hep dikkatli ol! Belki buralarda ya da oralarda bir yerlerde otoparkçı kılığında bir başkan ve hatta başkanlar geziniyor olabilir! Erdal Demirkıran
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|