|
07-29-2009, 04:41 | #1 |
Perinçek'in son eri!: Soner Yalçın
Zamanla Perinçek'le davalık olmasına rağmen bugün Ergenekon'a taraf yazılar yazan, Aydınlık ekolünden Hüseyin Soner Yalçın, anne tarafından Tercan, baba tarafından Horasanlı bir aileye mensup.
'Nerelisiniz?" dedim. Güldü. "Selanikliyim" dedi, "Medyada yükselmek istiyorsan sen de öyle yap, Selanikliyim de." Soner Yalçın söylemişti bunu, kendisine nereli olduğunu soran gazeteciye özel sohbette. Espri yapıyordu, ama kankası Yalçın Küçük'e göre pekâlâ dediği gibi de olabilirdi! Kamuoyu onu, 1993'te Aydınlık'ta yayımlanan Cem Ersever röportajı ile tanıdı. Daha sonra bunu Binbaşı Ersever'in İtirafları adıyla Doğu Perinçek'in yayınevinden kitaplaştırdı. Onu böyle popüler yapan, Ersever'in, yıllarca varlığı inkâr edilen ancak Ergenekon mahkemelerinde artık tescillenen Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele'den (JİTEM) olmasıydı. Yani Soner Yalçın, Doğu Perinçek'in Aydınlık ekolünden yetişmiş günümüzdeki önemli temsilcilerinden biriydi. Bunun ne anlama geldiğini birazdan anlatmaya çalışacağız. Şimdi geçelim. 1995'te Aydınlıkçılarla yollarını ayırdığında Doğu Perinçek'le arası iyi değildi. Bütün diğer ayrılanlar gibi o da artık Perinçek için 'dönekti'. Geçen sürede tarz olarak aynı olsa da ayrı yollardan yürüdüler. Perinçek'in, Aydınlık'ta, Yalçın için 'aramıza sokuldu' suçlamalarıyla iyice kanlı bıçaklı olan ikili, zamanla mahkemelik hâle gelmişti. Fakat bir şey oldu. Türk Solu çevresinin de tespit ettiği gibi 'özellikle Ergenekon soruşturmasıyla birlikte Soner Yalçın'ın sahibi olduğu odatv internet sitesi işlevsellik kazandı.' Burada Perinçek için yazılar kaleme almaya başlayan Yalçın, Hürriyet ve odatv'de Ergenekon'u savunan yazılar yazdı, İşçi Partisi'nden Ergenekon tutuklusu Ferit İlsever'i 'Oradaydım' belgeseline konuk etti. Bunun öncesinde ise Perinçek, Vatan'da, Sanem Altan'a verdiği röportajda, Yalçın'a, bir anlamda 'zeytin ağacı (!)' uzatmıştı. Peki, neler oluyordu? Bir yandan mahkemelik olan Perinçek ve Yalçın ikilisini son süreçte tekrar aynı noktada buluşturan neydi? Aslında bunun için belli başlı bir sebep yoktu. Zira bir-iki yıl geriye gittiğimizde Perinçek ile Soner Yalçın'ın mesafesini gösteren önemli bir iddia duruyordu karşımızda. Tarih 25 Şubat 2007. Aydınlık Dergisi '4 gazeteciye daha teklif edilmişti, reddettiler' üst başlığıyla birlikte 'Soner Yalçın'a "Efendi"yi MİT yazıp verdi' kapağıyla çıkmıştı okur karşısına. Habere göre, Efendi kitabı, Yalçın'dan önce dört gazeteciye daha teklif edilmiş, onlar bunu kabul etmemişti. Ayrıca, eski mesai arkadaşları Soner Yalçın'ın İngilizce bilmediği ve bilgi alabilmek için arkadaşlarını başkalarına kötülemeyi meşru sayan biri olduğu bilgisine yer veriyordu. Haberin devamında, Yalçın'ın, Tansu Çiller'in başbakan olduğu ilk dönemde, Aydınlık'ın dağıtımla ilgili bir problemini gidermek için Çorum'dan hemşerisi de olan, dönemin MGK Sekreteri Orgeneral Ahmet Çörekçi ile görüşüp sorunu çözebileceğini söyledikten sonra kontrol altına girdiği iddiasına da yer veriliyordu. Bu satırlar da Aydınlık'ın o sayısında yer almıştı: "Aydınlık'taki çalışma arkadaşları, 'Soner Yalçın o görüşmeden sonra temelli değişti' diye anlatıyorlar." Dergi, Yalçın'ın, Aydınlık'taki en kritik haberi olarak 1994'te, gazete haftalığa döndükten sonra yaptığı haberi örnek gösteriyordu; "Soner Yalçın'ın getirdiği yalan bilgiyle yapılan habere göre Karadayı Türk-İslam sentezci! Soner Yalçın kitaplarını da işte böyle yazıyor!" idi. Derginin satırlarında gezinmeye devam edelim. Yine Aydınlık'tan aynen aktaralım: "Askerî İstihbarat'ın 2000 yılında hazırladığı gazeteciler raporunda Soner Yalçın'ın adı da geçiyor ve isminin karşısında bağlı bulunduğu kurum şöyle yazıyor: (Mikdat Alpay ekibinden.)" Aydınlık'ın, 1987 ile 1995 yılları arasındaki eski çalışanı Soner Yalçın hakkındaki kapağı şu şekilde nihayetleniyordu: "Bir general ise, Soner Yalçın, Aydınlık gazetesinden ayrıldıktan uzun bir zaman sonra şunları söylemişti: 'Biz, Yüzbaşı Cem Ersever'i Aydınlık'a hayatını kurtarması için gönderdik. Ancak Aydınlık önemli bir hata yaparak, Yüzbaşı Cem Ersever'le görüşme işine Soner Yalçın'ı da kattı. Bu yanlış, Cem Ersever'in hayatına mal oldu." Evet, Soner Yalçın, bu haber üzerine Perinçek'le mahkemelik oldu. Yalçın'ın 100 bin TL isteğine mahkeme 3 bin TL vererek Aydınlık'ın iddialarının yüzde 3'ünü mü cezalandırmıştı acaba? Öyle ise onlar hangileri idi? Bilinmiyor. Geçelim. (Bu tarz Soner Yalçın üslubudur, hatırlatalım! C.K.) Perinçek ile Yalçın arasındaki ikinci bir gelişme de 18 Kasım 2007 tarihli Aydınlık'ın kapağından sonra yaşandı. Aydınlık, 1990'lı yıllarda PKK ile yan yana durmasına ve Bekaa'da Öcalan'la görüşüp ondan çiçek alışverişinde bulunmasına rağmen her nedense 18 Kasım 2007 tarihli sayısında PKK'yı MİT'in kurduğunu yazdı. Soner Yalçın da topa girince, ortaya birbirini çok iyi tanıyan iki kişinin ifşaatları çıkıverdi. Bunun üzerine Soner Yalçın, yine internet sitesinden bu haberin analizini yapan bir yazı kaleme aldı. Yazının başlığı bu sefer 'Doğu Perinçek aslında kimdir?' idi. Yalçın, Perinçek'in 'dün dündür bugün ise bugün' geleneğinden gelen birisi olduğunu belirtip, bunun nedenlerini sıralıyordu. Buna göre Aydınlık hareketi, 1970'li yıllarda PKK ile mücadele etmişti. Ancak 12 Eylül 1980'den sonra Aydınlık hareketi özeleştiri yaptı ve PKK'ya yakınlaştı. Yalçın'a göre bu yakınlık öyle bir hâl aldı ki, Aydınlıkçılar o zamanki yayın organları 2000'e Doğru dergisinde 'gerillalar komutan kaçırdı' tarzı propaganda kokan, yalan haberler bile yapmıştı. Bunun sonucunda ödüllendirilmişlerdi de. Soner Yalçın'dan okuyoruz: "Ödüllerini de aldılar: Öcalan başta Doğu Perinçek olmak üzere üç Aydınlıkçının SHP listesinden TBMM'ye girmesini teklif etti. Ancak Perinçek daha çok milletvekili istedi. Anlaşamadılar." Yalçın, devam ediyordu: "1990'ların ikinci yarısından sonra Aydınlık ile PKK arasında soğuk rüzgârlar esmeye başladı. Son yıllarda Aydınlık, PKK'ya tıpkı 1970'li yıllarda olduğu gibi savaş açtı." Olayı Uğur Mumcu ile ilişkilendiren Soner Yalçın, Mumcu'nun öldürülmeden önce Öcalan-MİT ilişkisini araştırdığını, o dönemde Perinçek'in ise Öcalan'a Bekaa'da kırmızı karanfil verdiğini' anlatıyordu yazısında. Bugün 'PKK'yı MİT kurdu' kapağı ile çıkan Aydınlık ve Perinçek, o zaman Mumcu'ya en büyük tepkiyi veren kişiydi. Perinçek, Mumcu'yu CIA-MOSSAD ajanlığı ile itham etmişti o zaman." Soner Yalçın, bu yazısını "Sahi 1990'lı yılların başında Öcalan'ın istihbarat ilişkilerinden rahatsız olan Aydınlık bugün neden 'PKK'yı MİT kurdu' diye haber yapmaktadır. Siz siz olun, Perinçek'in ne dediğine değil, ne demediğine bakın!" diyerek bitiriyordu. Bunun üzerine Perinçek de İP Basın Bürosu Başkanı, Ergenekon tutuklusu Hikmet Çiçek aracılığı ile yaptığı açıklamada, Soner Yalçın'a Aydınlıkçıların geçmişiyle neden uğraşıyorsunuz' diye sorduktan sonra, bu yazılanları 'psikolojik savaşın bir ürünü' olarak gördüğünü ifade ediyordu. Hüseyin Soner Yalçın da bu açıklamaya bir cevap daha yazarak, "2000'e Doğru Dergisi PKK'nın yayın organı mıydı? Öyle olmadığını söyleyeceksiniz. Peki, neden PKK'nın 'psikolojik harp merkezi' gibi çalıştınız? 2000'e Doğru Dergisi'nde bu haberleri neden yaptınız?" sorularını soruyor ve 1989 ile 1991 yılları arasında dergide yayımlanmış bazı haberlerin başlıklarını sıralıyordu. 2007 yılının sonlarında cereyan eden bu karşılıklı atışmada Yalçın, "Perinçek'in dün söylediği ve yazdığını bugün hemen değiştirmesindeki kurnazlığının sebebini anlamaya" çalıştığını anlatıyordu. Ve Yalçın, dün öyle diyen, bugün tersini söyleyen Perinçek'in en çok yarın ne diyeceğini merak ettiğiyle bitiriyordu yazısını. Aradan biraz daha zaman geçince bu sefer başka bir yayın çıkıyor karşımıza. Vatan Gazetesi, tarih 15 Mart 2009. Sanem Altan, hem Şule Perinçek hem de tutuklu Doğu Perinçek ile bir röportaj yapıyor. Altan, Doğu Perinçek'e soruyor: "Aydınlık hareketine beraber başladığınız Cengiz Çandar, Şahin Alpay, Nuri Çolakoğlu, Gün Zileli, Soner Yalçın ve daha birçok isimle ayrı düştünüz. Sizi terk ettiler. Hepsi mi hatalı?" Perinçek ne cevap verse beğenirsiniz: "Soner Yalçın kardeşimizi nasıl o listeye yazarsınız!" Yalçın ise bu sözlere karşılık "Benim derdim değil, onların derdi. Onlara sorun. Ben aynı yolda yürüyorum." diyordu. İlginç olan Soner Yalçın ile Perinçek arasındaki yukarıdaki karşılıklı yazışmaları, Yalçın'ın sahibi olduğu odatv'de aramaya koyuluyoruz. Ancak ilgili yazıları sitede bulmak ne mümkün. Yalçın'a soruyoruz, cevabı 'sitenin deposu dolduğu için arkadaşlar bazı haberleri silmişler.' oluyor. Silinecek başka haber kalmamış gibi bu seçilmiş. Ertesi gün bakıyoruz, 'Doğu Perinçek, Uğur Mumcu'nun kemiklerini sızlattı!' haberi yeniden konmuş siteye. 15 sene önce faili meçhulleri, JİTEM'i ilk yazan olduğunu iddia eden Soner Yalçın, ortada Ergenekon diye bir şey olmadığını düşünüyor bugün. Ergenekon'a inanmamanın kendisine yüklediği görev anlayışı ile olsa gerek, bir yandan mahkemelik olduğu Perinçek'e dair yazılar yazarken geçmişi de hatırlıyor sanki. 'Bir inanmış adam: Doğu Perinçek' yazısının giriş cümlesinde şöyle yazıyor mesela: "Evet, çok insanın günahını almıştır. Kafasındaki komplolara inanmış; karşı çıkanlar karşısında cellât kesilmiştir. Keza kuşkuculuğu paranoyaya dönüştürmüştür." Yazının tarihi 4 Nisan 2008. Yani Perinçek'in tutuklanmasından 10 gün sonra. YAZININ DEVAMINI AKSİYON'DAN OKUMAK İÇİN TIKLAYIN Zaman
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|