04-27-2009, 16:41 | #1 |
Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Kölelere Merhameti
Peygamberimizin sefkat ve merhametinden en çok istifade eden sahipsiz ve kimsesiz insanlarin basinda köleler geliyordu.
Islam nurunun ilk dogdugu siralarda basta Bizans ve Iran olmak üzere, Arabistan'da cahiliye adetleri arasinda kölelik bütün siddet ve dehsetiyle devam ediyordu. Kabileler arasindaki çarpismalar, yagmalar dinmeden araliksiz sürüyordu. Bunun neticesinde düsman tarafin insanlari—kadin, erkek, çocuk—esir almiyor, kölelik ve cariyelik tesvik ediliyor, genisletiliyordu. Hatta her kabilenin nüfusunun hemen yarisini köle ve cariyeler teskil ediyordu. Bunlar en zor islerde çalistiriliyor, hayvandan asagi görülüyorlardi. Araplar köleleri hiçbir sekilde hürriyetlerine kavusturmazlar, azad etmezlerdi. Köleler ömür boyu esir olarak birakilirlardi. Iste, Peygamberimizin insanliga getirdigi en büyük degisikliklerden birisi de Allah'in hür olarak yarattigi kimselerin köle olarak birakilmalarini hos görmemesidir. Böylece bu zavalli insanlar rahat bir nefes almaya basladilar. Zalim insanlarin kölesi olmaktan çikip, en büyük hürriyet olan Allah'a kulluk mertebesine erme imkani buldular. Peygamberimiz, bu insanlarin hürriyetlerine kavusmalari için her türlü çabayi sarf etmis, bu hususta Ashabini tesvik etmis, bilhassa Müslüman olan kölelerin bir an önce azad edilmeleri için basta Hz. Ebü Bekir olmak üzere zengin Sahabileri tesvik etmistir: "Bir kimse mü'min bir köle azad ederse, Allah o kölenin her azasi karsiliginda kendisinin bir azasini cehennemden azad eder" buyurarak pesin mükafati müjdelemistir. Sahabiler tarafindan bir emir olarak kabul edilen bu tesvik, kisa zamanda gerek kendi ellerinde bulunan ve gerek müsriklerin zulmü altinda inleyen mü'min kölelerin azad edilmelerini netice vermisti. Hz. Ebü Bekir'in, müsrik efendilerinden satin alarak iskenceden kurtardigi Müslüman kölelerin sayisi kirki bulmustu. Hz. Bilal-i Habesi ve Suheyb bin Sinan gibi meshur Sahabiler bunlardan sadece ikisiydi. Peygamberimiz kölelikten kurtulmus insanlari kendi hallerine birakmaz, onlari himaye eder, ticaret yapmak isteyenlere sermaye temin eder, is kurmalarini saglardi. Bazilarini da önemli görevlere getirirdi. Bilal-i Habesi'ye müezzinlik vazifesi vermis, Zeyd bin Harise'yi ordu komutanligina getirmis, Ebü Rafi ve Hz. Sevban'i kendi yanina alarak bizzat himaye etmisti. Asirlardir devam eden bu kurumu bir anda tamamen kaldirmak o zamanin toplum yapisi içinde mümkün degildi. Her meselede oldugu gibi, bu hususta da Peygamberimiz tedrici, yani yavas yavas benimseterek kabul ettirme prensibine dikkat etmis, hiçbir Sahabi-sini, kölesini azad etmesi için zorlamamistir. çünkü onlarin bazisi toprak sahibi idi, çalistirmak için adama ihtiyaci vardi; bir kismi da yalnizdi, hizmetçi kullanmasi gerekiyordu. Iste Peygamberimiz, bu sekilde kölelerini azad etmeyip çalistirmak isteyenlere de siki sikiya tenbihte bulunuyor, köle ve cariyelerine karsi sefkatli davranmalarini söylüyor, eziyet ve hakarette bulunmamalari için ikaz ediyordu. En kisa zamanda da azad etmelerini tavsiye ediyordu: "Ihtiyaciniz bitene kadar onlar size hizmet etsin. Ihtiyaciniz kalmayinca da azad edin" buyuruyordu. Peygamberimiz kölelerin hak ve hukuklarina dikkat edilmesi konusunda o kadar titiz davraniyordu ki, Hz. Ali'nin rivayetine göre, "Resulullahin vefatindan önce en son sözü 'Namaza dikkat edin namaza' ve 'Elinizin altinda bulunan kölelerinize eziyet etmede Allah'tan korkun' idi." Sahabilerden birisi gelerek "Ya Resulallah, bir kölenin kaç suçunu bagislayayim?" diye sordu. Soru üç defa tekrarlandiktan sonra Peygamberimiz söyle cevap verdi: "Günde yetmis defa affediniz." Peygamberimiz, kölelere hiçbir sekilde eziyet edilmemesini, onlara hakarette bulunulmamasini, zaruri ihtiyaçlarinin ihmal edilmemesini tavsiye ederdi. Bir gün Hz. Ebü Zer kölesiyle birlikte yolda gidiyordu. Kendi sirtindaki elbisesinin aynisi kölesinin sirtinda da bulunuyordu. Bu durum diger Sahabilerin dikkatini çekti. Ebü Zer'e söyle dediler: "Kölenin sirtindaki elbiseyi alsan, kendininkine eklesen içli disli güzel bir elbise olurdu, ona da baska bir giyecek verirdin." Bunun üzerine Hz. Ebü Zer onlara Resulullahtan isittigi bir hadisi hatirlatti. Peygamberimiz söyle buyuruyordu: "Onlar sizin kardeslerinizdir. Allah onlari sizin hizmetinize vermistir. Kimin kardesi elinin altinda ise, ona kendi yediginden yedirsin, kendi giydiginden giydirsin. Gücünün yetmeyecegi bir seyi ona yüklemesin. Eger yüklerse ona yardimci olsun." Daha önce köleler efendilerine "sahibim" manasinda "rabbi" veya "rabbeti" derler, efendiler de kölelerine "kölem ve cariyem" diye hitap ederlerdi. Bu durumu hos görmeyen Peygamberimiz söyle buyurdu: "Sahipleri kölelerine 'oglum, kizim' desin, köleler de efendilerine 'seyyidi' (efendim) desin. Siz hepiniz kulsunuz, Rab ise ancak Allah'tir." Peygamberimizin bu güzel davranisindan ve engin sefkatinden dolayi hürriyetlerine kavusan köleler kabile ve ailelerinin yanina gitmek istemez, Peygamberimizin hizmetinde bulunmayi, onunla birlikte olmayi tercih ederlerdi. Zeyd bin Harise, azad edildikten sonra Peygamberimizi, babasina ve amcasina tercih etmis, Resulullahla birlikte kalmayi arzu etmisti. Yine bu coskun sefkati gören müsriklerin köleleri Peygamberimize gelir, onun merhametinden imdat isterlerdi. çok kere Peygamberimiz onlarin kurtulus bedellerini verir, hürriyetlerine kavustururdu. Peygamberimizin bu merhametinden dolayi o zavalli insanlar da insan olmanin hazzini tadar, huzur ve rahat içinde yasarlardi. Mehmed Paksu
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|