04-05-2011, 03:14 | #11 |
PEYGAMBER EFENDİMİZ (SAV)'İN KONUŞMA ŞEKLİ
Peygamber Efendimiz (sav) etkileyici üslubu, hikmetli ve keskin hitabıyla tanınan bir insandı. Onun tebliği insanlar üzerinde çok büyük bir etki oluşturur, sohbetinden herkes çok büyük bir zevk alırdı. Sahabelerden bizlere aktarılan çeşitli rivayetler de onun bu özelliğini ortaya koyar. Bu konuda bazı aktarımlar şu şekildedir:
Allah Resulü insanların en beliğ (belagatli kimse, meramını tamamen, noksansız ve güzel sözlerle anlatmaya muktedir olan. Kafi derecede olan. Yeter olan), en düzgün konuşanı ve en tatlı sözlü olanıydı (ağzından ballar akıyordu)! O, şöyle diyordu: "Ben Arabın en fasihiyim (Hatasız olarak söyleyen. Açık ve güzel konuşan)."118 David Roberts'in, Nübya ve Mısır adlı eseri (solda) ve Sultan Hasan Medresesi adlı eseri (altta). Hz. Aişe (ra), Resulullah (sav)'in sözlerini şöyle tarif eder: "O, sizlerin konuştuğunuz gibi lafları çabuk çabuk ve peş peşe sıralamazdı, sözleri az ve özdü. Halbuki sizler cümleleri birbirine ekleyip duruyorsunuz."119 "Allah Resülü çok veciz (kısa, öz, az sözle çok mana ifadesi) konuşurdu. Böyle konuşmasını kendisine Allah katından Cebrail getirmişti. Kısa cümleler içinde bütün maksadını yansıtırdı. Veciz sözlü cümleler söylerdi, sözlerinde ne fazlalık ne de eksiklik bulunurdu. Kelimeleri bir ahenk içinde birbirini izler, sözcükleri arasında duraklar ve böylece dinleyenleri sözlerini belleyip ezberlerlerdi. Sesi gürdü ve tatlıydı. Gerektiğinde konuşurdu, kötü laflar etmezdi. Hiddetli ve hiddetsiz anlarında (nefsi için değil, Allah'ın rızası için) hep hakkı söylerdi."120 "Güzel olmayan laflar edenlerden yüz çevirirdi. Hoşlanmadığı, çirkin saydığı bir sözü konuşmak zorunda kaldığında onu kinaye yoluyla ifade buyururdu.121 Kendisi sustuğunda huzurdakiler konuşurdu. Katında tartışma yapılmazdı.122 Sahabelerinin yüzlerine karşı son derece güler ve gülümserdi, onların konuştuklarını beğenir, dikkatle dinler, kendisini onlardan biri sayardı.123 Ey iman edenler, Allah'tan korkun. Herkes yarın için neyi takdim ettiğine baksın. Allah'tan korkun. Hiç şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. (Haşr Suresi, 18) Hz. Aişe (ra) anlatıyor: "Mübarek kelamları seçkindi. Her işiten onu anlardı."124 Hz. Ebu Umame (ra)'den: "İnsanların en güleç yüzlüsü ve hoşcanlısı idiler."125 Hz. Enes (ra) şunu bildirmiştir: "Efendimiz (sav) halkın en latifecisi(hoş söz, şaka, mizah, söz ile iltifat) idi."126 |
|
04-05-2011, 03:18 | #12 |
PEYGAMBER EFENDİMİZ (SAV)'İN GÜZEL KOKUSU
Peygamber Efendimiz (sav) temizliğe çok önem verirdi. Kendisi sürekli mis gibi, tertemiz, hoş ve güzel kokar, Müslümanlara da temizliği tavsiye ederdi. Sahabelerden rivayet edilen bilgilerde Peygamberimizin bu güzel özelliği hakkında detaylar aktarılmaktadır. Bunlardan bazıları şu şekildedir:
Enes b. Malik (ra) şöyle ifade etmektedir: "Resulullah Efendimiz Medine sokaklarının birinden geçtiğinde O'nun misk gibi kokusu hemen sezildiğinden, halk o yoldan Hazreti Peygamberin geçtiğini söylerlerdi. Bizler, Peygamber Efendimiz (sav)' in gelişini, kokusunun güzelliğinden anlardık."127 İbn-i Ebi Adi, Humeyd, Enes (ra)'den: Resulullah (sav)ın elinden daha yumuşak ne bir yün kumaşı, ne de bir ipeğe (hayatımda) dokunmadım. Resulullah (sav)'in kokusundan daha güzel (kokan) bir kokuyu da koklamadım.128 Muaz b. Hişam (ra), babasından, Katade, Enes'den şöyle rivayet etmiştir: "Resulullah (sav) güzel kokusu ile tanınırdı. Resulullah (sav) güzel idi. Kokusu da hoş idi. Bununla beraber kokuyu severdi." 129 "Cismi nazif (temiz), kokusu latif (hoş) idi. Koku sürünsün sürünmesin, teni en güzel kokulardan ala kokardı. Bir kimse onunla musafaha (el sıkışmak, tokalaşmak, muhabbetini, arkadaşlığını, sevgisini izhar etmek) etse, bütün gün onun rayiha-i tayyibesini (temiz kokusunu) duyardı ve mübarek eliyle bir çocuğun başını meshetse, rahiya-i tayyibesiyle (temiz kokusuyla) o çocuk, sair (diğer) çocuklar arasında malum (bilinirdi) olur idi."130 Ey Peygamber, gerçekten Biz seni bir şahid, bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Ve kendi izniyle Allah'a çağıran ve nur saçan bir çerağ olarak (gönderdik). (Ahzab Suresi, 45-46) Ve onları, kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık ve onlara hayrı kapsayan-fiilleri, namaz kılmayı ve zekat vermeyi vahyettik. Onlar bize ibadet edenlerdi. (Enbiya Suresi, 73) |
|
04-05-2011, 03:25 | #13 |
PEYGAMBER EFENDİMİZ (SAV)'İN SEVDİĞİ YEMEKLER
"Çok sıcak yemeği sevmezdi."131 "En çok hoşlandığı yiyecek etti."132 "Kabağı çok severdi."133 "Avlanan kuş etlerini yerdi."134 "Hurmalardan Acve hurmasını severdi."135 ... Gerçekten onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Kendilerine rızık olarak bu ürünlerden her yedirildiğinde: "Bu daha önce de rızıklandığımızdır" derler. Bu, onlara, (dünyadakine) benzer olarak sunulmuştur... (Bakara Suresi, 25) Hz. Aişe (ra) Peygamberimiz (sav)'in sevdiği yiyeceklerle ilgili şunları söylemiştir: "Hiçbir zaman bir yemeği yermemiştir. Hoşuna giderse yer gitmezse yemezdi. Hoşlanmadığında da bir başkasına kötülemezdi." 140"Tatlı ve balı severlerdi."136 "Hazreti Peygamberin katık olarak yediği yemeklerin bir kısmı şöyle sıralanabilir: Koyunun ön kolu ve sırt eti, pirzola, kebap, tavuk, toy kuşu, et çorbası, tirit, kabak, zeytinyağı, çökelek, kavun, helva, bal, hurma, pazı, anber balığı."137 Hz. Aişe (ra) ek olarak şunları bildirmiştir: "Kavun, karpuzu yaş hurma ile yerlerdi."138 Hz. Cabir (ra)'den: "Taze hurma ve kavun çok yerlerdi ve 'bunlar güzel meyvedir' derlerdi."139 Pieter Gysels Antwerp, (1621-1690) Bahçe isimli tablo. Peygamber Efendimiz (sav)' in sevdiği bazı yiyecekler için söylediği sözlerden bir kısmı ise şöyledir: "Etin en güzel yeri sırt etidir."141 "Sirke ne güzel katıktır."142 "Mantar kudret helvasıdır."143 "Sinameki ve sennut (tereyağ tulumuna konulan bal) yemeye devam ediniz. Çünkü bu iki şeyde samdan (ölümden) başka her hastalıktan şüphesiz şifa vardır."144 "Zeytinyağını yiyiniz ve kullanınız. Çünkü bu yağ mübarektir."145 İbrahim Safi. Natürmort tablo |
|
04-05-2011, 03:27 | #14 |
PEYGAMBER EFENDİMİZ (SAV)'İN SEVDİĞİ İÇEÇEKLER
Hz. Aişe (ra) bildiriyor:
"Şerbetlerin içinde tatlı ve soğuk olanını severlerdi.146 Peygamber Efendimiz bal şerbeti, hurma ve kuru üzüm şırası gibi içecekleri severlerdi.147 Peygamber Efendimiz (sav)' in en çok sevdiği içecek, soğuk tatlı şerbetlerdi."148 Şerbetlerin içinde en çok bal şerbetini severdi.149 İçilecek şeylerde en çok sütü severlerdi.150 Peygamberimiz (sav) süt için şöyle buyurmuşlardır: "Allah bir kimseye yemek yedirdiği zaman o kimse, 'Allah'ım Bize bu yemeği bereketli kıl ve bize bundan hayırlı rızık ver' diye dua etsin. Allah bir kimseye bir miktar süt içirdiği zaman da o kimse, 'Allah'ım bize bu sütü bereketli kıl ve bize daha çok süt ver' diye dua etsin. Çünkü yiyeceğin ve içeceğin yerini tutan sütten başka bir şeyi bilmiyorum."151 |
|
04-05-2011, 03:30 | #15 |
PEYGAMBERİMİZ (SAV)'İN SU İÇİN SÖYLEDİKLERİ
Peygamberimiz (sav) özellikle yolculuklar sırasında ashabına su dağıttırırdı. Örneğin bir yolculuğu sırasında, bir yerde durmuş ve yanındakilerden su istemiştir. Elini ve yüzünü yıkadıktan sonra, sudan içmiş ve yanındaki sahabelerine de "Siz de yüzünüze, boynunuza bir miktarını dökün"152 demiştir.
Resulullah (sav) su içtikten sonra şöyle dua etmiştir: "Rahmetiyle suyu tatlı olarak yaratan, acı ve tuzlu yaratmayan Allah'a hamd olsun."153 Resulullah (sav) bir başka sözünde ise su için şöyle buyurmuştur: "Allah suyu temizleyici olarak yarattı. Tadını veya rengini veya kokusunu değiştiren maddeler dışında hiçbir nesne onu pislemez."154 |
|
04-05-2011, 03:34 | #16 |
PEYGAMBER EFENDİMİZ (SAV)'İN GÜZEL HUYLARINDAN BAZILARI
Hüccet-ul İslam olarak bilinen İmam Gazali; Tirmizi, Taberani, Buhari, Müslim, İmam Ahmed, Ebu Davud, İbni Mace gibi büyük İslam alimlerinden derleyerek, Peygamber Efendimiz (sav)' in güzel huylarından bazılarını şöyle özetlemiştir:
Takva sahiplerine vadedilen cennet; onun altından ırmaklar akar, yemişleri ve gölgelikleri süreklidir. Bu korkup-sakınanların (mutlu) sonudur, inkar edenlerin sonu ise ateştir. (Rad Suresi, 35) "Resulullah insanların en yumuşak huylusu, en yiğidi, en adili ve en namuslusu idi. O, insanların en cömerti idi. Allah'ın kendisine verdiklerinden hurma, arpa ne olursa olsun yalnız senelik yiyeceğini ayırırdı, geri kalanını Allah yolunda harcardı. Kendisinde bulunan bir şey istendiğinde verirdi. O haya olarak da insanların en mükemmeliydi. Rabbi için kızar, şahsı için öfkelenmezdi. Kendisi veya sahabeleri zarar görse bile hakkı uygulardı. Allah Rasulü insanların en alçak gönüllüsü, lafı uzatmadan en beliğ konuşanı, en güler yüzlüsüydü. Dünya işlerinden hiçbir şey kendisini endişeye düşürmezdi. Medine'nin öbür ucundaki hastaları ziyarete gider, güzel kokudan hoşlanır, pis kokulardan tiksinirdi. Fakirlerle oturur, yoksullarla yerdi. Kimseye kaba davranmazdı, kendisine özür beyan edenin özrünü kabul ederdi. Latife yapar idi ama hakkı söylerdi. Mübah oyunları gördüğünde men etmezdi, hanımlarıyla yarış yapardı. Zavallıları yoksulluklarından dolayı horlamaz, zengine de varlığından dolayı saygı göstermezdi, onu da bunu da Allah'a eşit olarak çağırırdı. Allah Teala üstün huyu ve mükemmel siyaseti onda birleştirmişti... Allah Teala ahlakın bütün güzelliklerini, iyi yolları, öncekilerin ve sonrakilerin başlarından geçmiş ve geçecek hadiselerin haberlerini, ahirette kurtuluşa ve saadete erdirecek hususları, dünyada gıpta edilip peşinden gidilecek ve gidilmeyecek herşeyi ona öğretmişti. Allah Teala, onun buyruklarına itaat ve hareketlerinde kendisinin izinden gitmeye bizleri muvaffak kılsın."155 Öyle ki size, kendinizden, size ayetlerimizi okuyacak, sizi arındıracak, size Kitap ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek bir elçi gönderdik. (Bakara Suresi, 151) |
|
04-05-2011, 04:06 | #17 |
PEYGAMBER EFENDİMİZ (SAV)'İN GÖZLERİNE SÜRME ÇEKMESİ
Peygamber Efendimiz, hıfzısıhha dediğimiz koruyucu hekimliğe son derece önem verirlerdi: Saçlarını yağlaması, dişlerini misvakla temizlemesi, gözüne sürme çekmesi, suyu dinlene dinlene içmesi, fazla kireçli ve kalitesiz suları içmeyip Medine dışındaki pınar ve kuyulardan içme suyu getirtmesi, yediği gıdaların vücut ihtiyaçlarına göre ayarlanması ve daha pek çok tatbikatı, hep sıhhati korumak için almış olduğu tedbirlerdendi.
Hz. Peygamber, sürmeyi, gece yatacağı zaman kullanırlardı. Yatmadan önce, üç defa sağ gözlerine, üç defa sol gözlerine çekerler; ondan sonra yataklarına girerlerdi. Gerek sürmeyi kullanma zamanı, gerek sürmenin faydalarına dair bilgilerden, sürmenin, süslenmek için değil, gözün sıhhatini korumak için kullanıldığı anlaşılıyor. İbn Abbas rivayet ediyor: Peygamber Efendimiz: "Gözlerinizi ismid ile sürmeleyiniz. Zira ismid ile sürmelemek göze cila verir ve kirpik bitirir." buyurmuşlardır. İbn Abbas der ki: "Hatta Rasûlullah Efendimiz'in bir sürmedanı olup, her gece yatmadan önce bu sürmedandan üç kere sağ gözlerine, üç kere de sol gözlerine sürme çekerlerdi." |
|
04-05-2011, 04:09 | #18 |
HZ. PEYGAMBER'İN BEDEN DİLİ VE ÜSLUBU
Yürüyüş Tarzları
Kaynakların verdiği bilgiye göre Hz. Peygamber; yürürken ayaklarını sürümezler, adımlarını atarken yerden sertçe kaldırırlardı. Hareket halinde iken sağa sola sallanmazlar, inişli yokuşlu engebeli bir arazide yürürcesine hafifçe önlerine eğilirlerdi. Dimdik durup göğüslerini kabartarak yürümedikleri gibi, koşar adımlarla yürürcesine hızlı da yürümezlerdi. Fakat, Allah'ın kendilerine bir lutfu olarak, uzun mesafeleri kısa zamanda katederlerdi. Oturuş Tarzları Peygamber Efendimiz'in oturuş şekillerine dair bize intikal eden vesikalar ise, hadis metinleri arasına serpiştirilmiş durumda olup, şu şekillerden oluşmaktadır: Kurfesâ biçiminde oturuş: Türkçe karşılığını tam olarak bulamadığımız bu oturuş biçimi şöyledir; insanın oturağı üzerine oturarak, dizlerini, karnına doğru iyice çekip kolları arasına aldıktan sonra ellerinin önden bağlanması şeklinde bir oturuştur. Buna, bir nevi destekli oturuş denebilir. Kaynaklarda, Hz. Peygamber'in zaman zaman bu şekilde oturduğunun görüldüğüne dair rivayetler bulunmaktadır. İhtibâ yaparak oturma: İhtibâ, bir önceki oturuş şeklinin aynıdır. Ancak, orada dizler el ile bağlandığı halde, burada kemer veya kuşak gibi bir eşya ile bağlanmaktadır. Bağdaş Kurma: Ebû Davud'un kaydettiği bir rivayete göre, "Hz. Peygamber, sabah namazını kıldırdıktan sonra, güneş iyice doğuncaya kadar bağdaş kurarak otururdu". Çömelme: "İhtifâz" veya "ik'â" kelimeleriyle ifade edilen bu oturuş şeklinin, daha çok yemek yerken kullanıldığı görülmektedir. Sırtüstü Uzanıp Ayak Ayak Üstüne Atma: Kaynaklarda, Hz. Peygamber'in Mescid-i Şerif'te, sırtüstü yatıp ayak ayak üstüne koyarak istirahat ettiklerinin görüldüğüne dair rivayetler yer almaktadır. Ayağını Sarkıtarak Oturma: Hadis metinleri arasında, Hz. Peygamber'in bir kısım ashabı ile birlikte, bir kuyu bileziğine oturarak ayaklarını kuyu boşluğuna sarkıttıklarına dair rivayetlere de rastlanmaktadır. Diz Çökme: Hz. Peygamber'in oturuş tarzlarına yer veren kaynaklarda, diğerleri gibi ayrı bir başlık altında, diz çökerek oturduklarına dair rivayetlere rastlanmamaktadır. Ancak, hadis metinlerinin sebeb-i vürûd kısımları ile ashabın hayatını anlatan Tabakat kitaplarının satırları arasında bu durumu tesbit etmek mümkün olabilmiştir. Diz çökme, Zat-ı Risalet'in mutad oturuş tarzıdır. Bu sebeple ashabdan birisinin: "Ben, Peygamber Efendimiz'i diz çökmüş vaziyette gördüm" demesi, bilineni tekrar bildirmek olurdu ki, bunun da ilgi çekici bir yönü kalmazdı. İşte ashabın görüp anlattığı diğer oturuş tarzları, onların zaman zaman ve nadiren Rasûlullah'ın şahsında müşahade ettikleri oturuş şekilleridir. Peygamber Efendimiz, hayatının çeşitli safhalarında yerine göre, yukarıda yedi madde halinde sıralanan şekillerin hepsi ile de oturmuş ve böylece O’na her açıdan benzemek isteyen ümmetini, belli bir şekille bağlamamış ve onları tek tip oturuşla sınırlamamıştır. |
|
04-05-2011, 04:10 | #19 |
HZ. PEYGAMBER'İN DAYANDIĞI EŞYALAR
Peygamber Efendimiz: "Üç şey vardır ki, geri çevrilmez: Yastık, güzel koku ve süt!" buyurmuşlardır.
Rasûlullah Efendimiz, sohbet meclislerinde ve uzun müddet oturma durumunda kaldıkları hallerde, kollarının altına bir "yastık" alarak yaslanırlardı. Hz. Peygamber'in, yerden biraz yüksekçe ve hurma yaprağından örülmüş "serir" adı verilen bir eşya üzerine oturduklarına dair bilgilere de sahip bulunuyoruz. Peygamber Efendimiz'in, demir veya tahta ayaklı bir kürsü üzerine oturduklarının görüldüğüne dair belgeler de bulunmaktadır. Hz. Peygamber, o günün toplumunda revaçta bulunup da varlık gösterisine kaçmamak kaydıyla kendisine ikram edilen bütün eşyaların üstüne oturmayı reddetmemiştir. Nitekim, misafirliğe gittikleri yerlerde, yerine göre, altına atılan halı veya keçeden mamul minder üstüne oturmuş, yerine göre ikram edilen mindere oturmayarak, kuru tahta veya çıplak toprak üzerine ilişivermiştir. |
|
04-05-2011, 04:12 | #20 |
HZ. PEYGAMBER'İN KONUŞMA TARZLARI
Hz. Peygamber'in en bariz özelliklerinden biri de, O'nun konuşmasındaki güzellik ve mükemmellikti. Peygamber Efendimiz: "Ben, az-öz söz söyleme (cevami'ul-kelim) özelliği ile donatılmış olarak gönderildim." (Buharî, VIII, 76, 168 "Bü'istü bi-Cevâmi'il-kelim."; en-Nihaye, I, 295) buyurmuştur. Yetiştiği çevre de, Peygamber Efendimiz'in fasih konuşmasında büyük rol oynamıştır.
Hz. Peygamber tane tane, açık-seçik ve herkesin anlayabileceği bir tarzda konuşurlardı. O kadar ki, dinleyenler eğer kelimelerini saysa, onları teker teker sayabilirlerdi. Yerine göre de, konuşması sırasında geçen önemli cümlelerini üçer defa tekrar ederlerdi. Yerine göre bir vaiz, bir müftü, bir hakim; yerine göre bir muallim, bir terbiyeci, bir aile reisi; duruma göre bir diplomat, bir kumandan, bir fatih, bütün bunların yanında geniş dostluk çevresi olan bir cemiyet adamı gibi sıfatlarla karşımıza çıkan Hz. Peygamber; dost-düşman, müslim-gayr-i müslim, zengin-fakir, büyük-küçük, kadın-erkek her kesimle muhatap olmuştur. Peygamber Efendimiz, sohbet ederlerken; ashabına karşı daima mütevazı bir kardeş, şefkatli bir öğretmen ve merhametli bir baba gibi davranmış; bazı muaşeret kaidelerini (görgü kuralları) öğretmeyi arzu ettikleri zaman da, onlara, tatlı bir üslupla hitab etmiştir. Söyleyeceklerini bazen şakacı bir tarzda; bazen gönül alıcı, sevindirici, ümit verici ve teşvik edici bir biçimde; yerine göre kinayeli, teşbihli, ufuk açıcı ve düşündürücü bir üslupla söylemişlerdir. Hz. Peygamber'in topluluk karşısındaki konuşmalarının tonu da üslubu da çok farklıdır. Kaynaklar, bu tür konuşmalar için "hutbe" kökünden türetilmiş tabirler kullanırlar. "Veda Hutbesi" dışında diğer hitabe tarzındaki konuşmaların içerisinde bu kadar uzununa rastlanmamaktadır. Halka hitaben yaptığı konuşmalarda, gözleri kızarır, sesinin tonu yükselir ve heyecanı iyice artar; konuşmalarını yaparken, elinde, hem dayanmakta, hem de öteye beriye işaret etmekte kullanılan "mıhsara" denen (asa, baston, değnek, cöp türünden) bir çubuk bulundururlardı. Hz. Peygamber, bilhassa lüzumsuz aşırılıkları, İslam'a söz getirebilecek ölçüsüz davranışları ve temel prensipleri zedeleyici hareketleri hiç hoş karşılamazlar; bu türden olaylar kendisine intikal ettikçe üzülürler, öfkelenirler, açıktan tavır takınırlar ve sert bir dille ikaz ederek bunları önlemeye çalışırlardı. Hz. Peygamber'in değişmez bir tavrı vardı: Normal insanda bile hoş karşılanmayan; kaba, kırıcı, küçük düşürücü, hakaret edici, ölçüyü kaçırıcı türden bir konuşma ve hitap tarzı, O'nun şahsiyetinde hiç yer bulmamıştır. |
|
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
hz.muhammed (s.a.v), hz.pergamber(s.a.v), semal-i sefiri |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|