AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu| (https://www.akpartiforum.com/index.php)
-   Tartışıyorum (https://www.akpartiforum.com/forumdisplay.php?f=121)
-   -   Anadilde eğitim hakkı (https://www.akpartiforum.com/showthread.php?t=138453)

Eşref 09-29-2010 23:47

Alıntı:

Fırat Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 811448)
Ben ana dilde eğitim demiyorum çarpık bit eğitim sisteminden söz ediyorum ya ilk türkçe dilini öğretirsiniz bu insanlara yada bu insalar hep bir iki adım geriden gelecrektir..

Bakın böyle bir istekte bulunmak yanlış değildir ki. Mesela Mardin'in bir köyünde çocuklarımız Türkçe bilmiyor olabilir. Orada görev yapan öğretmenimiz de Kürtçe bilmiyor olabilir. Öğrenci için de öğretmen için de zor bir durum. Devletin o öğrencileri ilkokula hazırlaması gerekir. Bunu mesela anaokulları ile yapabilir. Bölgede görev yapan öğretmenlerimizde biraz gayretle, biraz da devletin desteğiyle Kürtçe öğrenirse, bölgedeki çocuklarımız daha az zorlanır. Daha sağlıklı bir eğitim alır.

Fakat anadilde eğitim diyenlerin amacı çocuklarımızın daha iyi bir eğitim alması değil. Çocuklarımızın Kürtçe'yi öğrenmesi değil.

Mavera 09-29-2010 23:54

Alıntı:

BeDeVİ Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 811601)
Okullarda Kürtçe eğitim verilmesi ayrı şey
Okullarda Kürtçe nin seçmeli ders olarak okutulması ayrı şey
Kürtçe nin anayasa ya 2. resmi dil olarak girmesi ayrı şeydir.
Türkiye de büyük çoğunluk artık Kürtçe nin seçmeli olarak okutulmasına karşı çıkılmıyor. Sadece Kürtçe değil Lazca da buna dahildir. Büyük olasılıkla bununla ilgili de adım atılacaktır. Ama isteklere bakıyoruz. Kürtçe eğitim olsun 2. resmi dil olsun. Kusura bakmayın ama bunu diyen arkadaşların yorumları Türkiye de yaşayan azınlıkların haklarını savunmak yerine kendi haklarını savunmaktan ibaret. Kürtçe nin anayasa ya 2. dil olarak girmesini savunan arkadaşlara soruyorum neden KÜRTÇE neden lazca değil.
Fırat kardeşim Almanya bir Avrupa ülkesi Federal bir ülke. 3 milyona yakın Türk yaşıyor büyük ihtimal ile orada akrabaların vardır sormanı tavsiye ederim. Türkçe veya Kürtçe eğitim alabiliyor musunuz. Yoksa bu diller seçmeli olarak mı öğretiliyor?.

bunu avrupada yasayan ve egitim camiasinin icinde olan birisi olarak cevaplayabilirim..
mesela yasadigim ülkede tek resmi dil vardir oda almanca bu resmi dil olayinda avrupada tek farklilik 3 resmi dille isvicredirki, isvicrenin demokrasisi dahil herseyi kendina hastir ayrica o 3 resmi dilde dünya dilleridir ve halkinin bölgesel dagilimindan kaynaklanan bir durumdur..
burada ilk ögretim ve lisede türkce dahil göcmenlerin dilleri secmeli dil olarak secilebiliyor, bir ögrenci isterse türkce dersinide ek ders olarak alabilyiro ama egitim temel olarak almanca üzerinden yapiliyor ayni sekilde devlet isleyiside almanca olmakla beraber göcmenlere kolaylik olsun diye mahkeme, hastane, devlet dairesi gibi kurumlarda daha kolay islem yapabilmeleri icin ücretsiz tercümanlarda bulunabiliyor..

Özgür Çağrı 09-29-2010 23:57

Türkler almanyaya ve avrupaya sonradan gitmiş kürtler ise anadoluda binlerce yıldan beri var olan bir halk. İkisini birbirine karıştırmak abes ...


TYH 09-30-2010 00:01

Alıntı:

Furkanca Bakış Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 811643)
Türkler almanyaya ve avrupaya sonradan gitmiş kürtler ise anadoluda binlerce yıldan beri var olan bir halk. İkisini birbirine karıştırmak abes ...


İşte buna katılıyorum sonuçta almanyada Türk bakkal diye seslenebiliriz,ama vanlı bakkalımıza kürt bakkal ahmet amca demiyoruz di mi :)
Bunun yanında o bölgede en fazla seçmeli ders olarak koyulabilir,ana dil okulda öğretilirse zate anadil olmaktan çıkar.Aileler içinde bulunduğu ülkeye uyum sağlamaya çalışırsa kendi kötülüklerinedir bu sonuçta hepimiz aynı vatanın insanınıyız inadın gereği yok.Eğitim dilinin kürtçe olması kısa vadede onları mutlu edebilir ama 20 yıl sonra ne yapacak,ne iş bulacak o insanlar ?Devlet kendi eliyle kendine yabancı birey yetiştiremez.

Eşref 09-30-2010 00:04

Alıntı:

BeDeVİ Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 811601)
Okullarda Kürtçe eğitim verilmesi ayrı şey
Okullarda Kürtçe nin seçmeli ders olarak okutulması ayrı şey
Kürtçe nin anayasa ya 2. resmi dil olarak girmesi ayrı şeydir.
Türkiye de büyük çoğunluk artık Kürtçe nin seçmeli olarak okutulmasına karşı çıkılmıyor. Sadece Kürtçe değil Lazca da buna dahildir. Büyük olasılıkla bununla ilgili de adım atılacaktır. Ama isteklere bakıyoruz. Kürtçe eğitim olsun 2. resmi dil olsun. Kusura bakmayın ama bunu diyen arkadaşların yorumları Türkiye de yaşayan azınlıkların haklarını savunmak yerine kendi haklarını savunmaktan ibaret. Kürtçe nin anayasa ya 2. dil olarak girmesini savunan arkadaşlara soruyorum neden KÜRTÇE neden lazca değil.
Fırat kardeşim Almanya bir Avrupa ülkesi Federal bir ülke. 3 milyona yakın Türk yaşıyor büyük ihtimal ile orada akrabaların vardır sormanı tavsiye ederim. Türkçe veya Kürtçe eğitim alabiliyor musunuz. Yoksa bu diller seçmeli olarak mı öğretiliyor?.

Kesinlikle katılıyorum. Birde sürekli önümüze yabancı ülke örnekleri konuyor. Kendi adıma konuşayım, o ülkelerin tarihini ve yapısını da tam bilemediğimiz için susuyoruz. Ama mesela Amerika'yı biliyoruz.

Deniyor ki Amerika'da İspanyolca ikinci anadil. İyi de zaten Amerikalı dediğimiz, İspanyol, Portekiz, İngiliz.. Böyle bir ülkede anadil ingilizce 2. anadil ispanyolca olması gayet normal. Eğer Kürtler ile Amerika örneğini karşılaştıracaksak, Anadolunun yerlisi Kürtleri Amerikanın yerlisi kızıldereliler'e benzetmek gerekir. Avrupadan gelip Amerikaya yerleşenler, Kızılderelilere hangi hakları vermiş? Bunu bize söylesinler.

Eşref 09-30-2010 00:08

Alıntı:

ak sevda Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 811440)
Arkadaşlar herkes bir şeyler yazmış Allah razı olsun

Ama şunu söyleyeyim bir kürd olarak böyle bir eğitimin verilmesini hiç istemiyorum onlar anadil anadil diyorlar ama ya kürdçe bilmiyorlar yada kürdçe konuşmaktan utanıyorlar dün onlardan bir kişi evimize geldi ki köyde kürdçülerin başı sayılılar ama onun kürdçe konuşusunu görünce bir kez daha onlardan nefret ettim. çünkü kürdçeyi yeni yeni konuşmaya başlayan bebekler gibi konuşuyordu.

Allah bilir kaç kişiyi utanmadan kürd davası uğruna dağa göndermişler.

Bazı arkadaşlarda kürdçe kurs yok veya kısıtlı diyorlar evet haklılar çünkü var olanlarda kapatılıyor. Batmanda nüfusun hemen hepsinin kürd olduğu bir şehirde ve bdp nin önde olduğu bir ilde kürdçe kursu açılıyor ve çok kısa bir süre sonra kapanıyor neden biliyormusunuz.
15 TANE ÖĞRENCİ BULAMIYORLARRRRRRRRRR

sadece eğer bdp partisine mensup olan üyeler bile çocuklarını gönderseydi en az on yıl kapanmazdı.
Ama onların niyeti dil veya kürd toplumunun daha çok haklara sahip olması değil
onların niyeti dil davası adı altında dinsizliği aşılamaktan başka bir şey değildir.
bunun aksini düşünenler onların sohbetlerini azıcık dinlesinler ve yaşam tarzlarına biraz baksınlar lütfen.

onlardan duyduğumuz 2 söz ki dinsizliğin tek örneği bunun gibi daha çok var o kadar çok ki yazamıyorum
1. adama hacı diyorlar adam diyor ki asla ben hacı olmam ve paramı o pis arablara vermem diyor.
2. Yine diyorlar ki Apo da bizim adeta Peygamberimizdir.
Yine onlar diyor ki biz türk devletinin esirleriyiz bize namaz ve oruç farz değil
son bir şey diyecem tıpkı yehova şahitleri gibi diyorlar ki biz kardeşiz ve sabahtan akşama kadar içi içe olsak çarşı cinse hiç kötü niyet beslemeyiz.

O kadar çok şey varki yazmaktan utanıyorum lütfen onlara hiç inanmayın

İşte gerçek budur.

Mavera 09-30-2010 00:10

Alıntı:

KaraEsref Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 811651)
Kesinlikle katılıyorum. Birde sürekli önümüze yabancı ülke örnekleri konuyor. Kendi adıma konuşayım, o ülkelerin tarihini ve yapısını da tam bilemediğimiz için susuyoruz. Ama mesela Amerika'yı biliyoruz.

Deniyor ki Amerika'da İspanyolca ikinci anadil. İyi de zaten Amerikalı dediğimiz, İspanyol, Portekiz, İngiliz.. Böyle bir ülkede anadil ingilizce 2. anadil ispanyolca olması gayet normal. Eğer Kürtler ile Amerika örneğini karşılaştıracaksak, Anadolunun yerlisi Kürtleri Amerikanın yerlisi kızıldereliler'e benzetmek gerekir. Avrupadan gelip Amerikaya yerleşenler, Kızılderelilere hangi hakları vermiş? Bunu bize söylesinler.

abd deki resmin dilin oylamayla belirlendigini ve ingilizcenin az bir farkla ciktiginida hatirlatmak isterim..
bakiniz arkadaslar cok önemli noktaya deginmis ben yasadigim ülkede yabanciyim hemde burada dogmama, buranin vatandasi olmama, burada yasamama ragmen! cünkü benim kökenim Türk ve sonradan en fazla vatandas olabiliyorum ;)..
ama bir kürt ise türkiyede yabanci degildir hemde bir kürt olmasina ragmen cünkü onun dedesi, dedesinin dedesi kisacasi 7 ceddi o topraklarda dogmus, büyümüs, yasamis, savasmis, yerlesmis..
yani onlari ötekelestirme gibi bir duruma gidemeyiz yada türk-kürt kardestir söylemi üzerinden sözde bir esitlik arayinada giremeyiz..
Madem kardessek o halde bunu islevsel yapmaliyiz orayi bir sürgün bölgesi, sark görevi olarak görrmemeliyiz batiya 3 verirken oraya 1 i fazla görmemeliyiz..
Onlarin kültürel haklarina "ama vatan bölünür" gibi absürd söylemlerle karsi cikmamaliyiz bana kalsa kürtce bir zenginlikdir ve ülkenin her bölgesindeki her insan secmeli olarak almalidir..
Ancak ana dil konusunda cogunuz gibi düsünüyorum tek dil olmalidir cünkü birden fazla anadil devletin isleyisini yavaslatir ve icten icte diller arasi bir catismaya dönüsür..
Zaten kabul etmeliyiz ki kürtce yazi dili olarak asimile olmasina ragmen türkceyle bir tutulamaz ki bunda devletin uyguladigi zorlama politikasinin yani sira kürt kardeslerimizin ugradigi asimilasyonunda etkisi vardir..

Asi_isyankar 09-30-2010 15:47

Kürtler Kürtçe eğitim veren okullar açmak istiyorlarsa gitsinler Kuzey Irak'a...
Başörtülüler Başörtüsüyle okumak istiyorlarsa gitsinler Suudi Arabistan'a...


depare 09-30-2010 17:00

Devletin Dini olmaz ama Dili olur çelişkiye bakın :) İkisi de olacak...
Dil,Din,Tarih yoksa o devletin devamına lüzum da yoktur... Ama düzen böyle sıkıntı ve yozlaşma da alabildiğine :)

Resmi dil Türkçe olmakla beraber okullar da Kürtçe eğitimin önü açılmalı...

Bu seçmeli olabilir isteyen alır,isteyen almaz yahut başka okul,yada kurslar açılabilir ama şunu es geçmeyelim okullar da önce Irkçılığa dayalı "Türklük" dayatmalarına son verilmeli...

İsteyen istediği dili rahatlıkla öğrenebildikten sonra hiç kimseyi resmi dilin Türkçe olması zaten ilgilendirmez...

Ama açılan kurslar,okullar vs 15 tane öğrenciyi bulamıyor kazı bakalım biraz neden bulamıyor,neden korkuyor gitmeye..?

Nerden biliyon kapıda eli sopalı bir yığın ülkücü geçinen ırkçının bulunmadığını..? Yahut gidince bulunmayacağını..

Kürtçe şarkı söyledi diye komaya sokulan kürtleri okuduk hep haberlerden sadece kurs açmakla bitmiyor bir yandan bu korkuyu bu ezilmişlik ruhunu da yok etmek gerekiyor...

Ancak diğer diller de rahatça öğretilebildikten sonra da resmi dille kafayı bozan olursa o zaman art niyet aranmalıdır..

Biz Kürtçe dil değil ki falanca şurdan çakma gibisinden aşağılık kompleksine kapılırsak bu sorun önümüzde ki bin yılda aşılamaz :)

Ukbâ 10-01-2010 12:14

Kürtçe ne 'seçmeli ders' olmalı Kürtlerin okuyacağı, ne de Kürtlerin 'eğitim dili'. Her ikisi de 'psikolojik' olarak önemli, ama sonuçta 'Kürt'e Kürt'ün propagandası' hüviyetinde. Kürtler zaten şöyle veya böyle Kürtçe biliyor. Tamam, eğitim onların dillerini geliştirmelerini sağlar, doğru... Ama bence asıl önemli ve acil olan, Kürtçeyi Türklerin öğrenmesi... Bu nedenle Kürtçe seçmeli falan değil 'zorunlu ders' olmalı, İngilizce, Fransızca gibi bütün Türkiye'de... Altyapı hazır değildir, öğretmen yoktur, bahane çoktur; ama başka türlü de 'Türk'ü 'Kürt'e katmak zordur. Genç Siviller'in bir kampanya sloganında dedikleri gibi, 'biraz da biz Kürt olalım', yıllardır onları Türk yapmaya çalışıyoruz. Biz Türkler, Kürtlerin Türk oldukları kadar Kürt olmazsak eşit kardeşlik iddiamız ciddiye alınmaz, birlikte yaşama irademizin varlığı anlaşılmaz.

Bu ülkede okula giden her Kürt Türkçeyi öğreniyor; okuyor, konuşuyor, şarkı söylüyor hatta şiir yazıyor Türkçe.
Peki Kürt olmayanlar, yani Türkler? 'Kardeş'lerinin dilini biliyorlar mı? Hayır. En basit, en temel üç-beş cümle bile kuramıyorlar. Dostlarının hatırını soracak, onlara 'jest' yapacak kadar bile bilmiyorlar Kürtçeyi.
Bu yüzden asıl gerekli olan, Türklerin de Kürtler kadar 'kardeşlerinin dillerini' öğrenmesi. Haziran sonu. 'Vesayet ve Demokrasi' konulu son Abant toplantısındayız. Bütün gün süren müzakerelerin ardından otelin bir köşesinde saz ve ses ustası Bayram Bilge Tokel'den nefis türküler dinliyoruz. Yirmi-otuz kişilik grup eşlik ediyoruz büyük ustanın türkülerine... Sonra sözü Diyarbakır'dan Muhammed Akar alıp Kürtçe şarkılar söylemeye başlıyor, yanık, oynak türküler... 'Bizim türkülerimiz'i bizimle birlikte söyleyen bu insanların şarkılarına biz, anadili Kürtçe olmayanlar katılmıyoruz, katılamıyoruz. En bildik, en bizden nağmelerin sözlerini bilemiyor, bin yıldır kardeş olduğumuzu iddia ettiğimiz Kürtlerin müziklerine eşlik edemiyoruz. Böyle kardeşlik olmaz; kardeş kardeşin dilinden anlar. Anadili şöyle veya böyle 'kırmızı çizgi' içine sokmak, anadil üzerinde tartışmak 'kardeşliğimizi' bozar. En önemli kırmızı çizgi, barıştır. Barışa ulaşmak ve birlikte yaşama mekanizmalarını geliştirmek için kırmızı çizgiler icat etmek ezberlere devam demektir. Önce, 'kırmızı çizgilerimiz' lafını 'icat edenleri' hatırlayın ve bunu nasıl 'takoz'a dönüştürdüklerini... Sonra, bu anlayış ve dille barışın neden mümkün olmayacağını anlayacaksınız.


Hakikaten yazarımız çok mu iyi niyetli . Bu kadar geniş anlayışıza teslim olmamız bize zarar verirmi vermez mi tam olarak idrak edemiyorum.

depare 10-01-2010 12:27

Kürtçeyi Türkler öğrensin diyosun vururlar valla seni hocam (:
Şimdi ülkeyi böldürmek mi istiyorsun diye tepki alırsın :)

Biz kendi dillerini öğrenmelerini savunurken tepki alıyoruz ama güzel fikir en azından ingilizceden iyidir (:

Türkiye'de 20 milyon ingiliz olsaydı durum ne olurdu hep merak etmişimdir :)

Ukbâ 10-01-2010 12:31

Hocam inanın ben kürt müşterilerime karşı o kadar ilgiliyim ki yaşanılan bir çok şeye anlam verebilmek için onların üstüne titriyorum. Beni de çok seviyorlar sürekli hal hatır sorarlar kürtce konuşarak takılırlar. Bu kardeşlerrime baktığım zaman onların dilini öğrenmek onlara saygı göstermek bana lezzet verir diye düşünüyorum.

Sorun bu kardeşlerimizin samimi olup olmaması değil , bu gelişmelere yeniliklere direnen arkadaşlarımızı haklı cıkaran bu işi parcalanmışlığa götürmek isteyen bu samimi kürt kardeşlerimizi kullanan ayrıcıklara prim verme korkusumudur. Belkide pkk gibi kan üzerinden hak aramaya girişen faaliyetler olmamış olsaydı bu dönüşümlere bu kadar direnilmezdi diye düşünüyorum.

Akl-ı Selim 10-01-2010 12:55

Ukba sen laz olduğun için sonra lazca eğitim isteyecek olduğundan Kürt kardeşlerine böyle titriyor olmayasın.........hehehehehe.........KOCAMAN Bİ ŞAKAYDI

Yukarıdaki Ukbadan olan alıntı zaten referandum öncesi hatta daha öncesi S Demirtaşın bir programda yaptığı konuşma ile aynı ifadeler..............Biraz Düşünmek lazım...................sonra yazacağım bişeyler acıktım.............

Ukbâ 10-01-2010 12:56

Alıntı:

Akl-ı Selim Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 812282)
Ukba sen laz olduğun için sonra lazca eğitim isteyecek olduğundan Kürt kardeşlerine böyle titriyor olmayasın.........hehehehehe.........KOCAMAN Bİ ŞAKAYDI

Yukarıdaki Ukbadan olan alıntı zaten referandum öncesi hatta daha öncesi S Demirtaşın bir programda yaptığı konuşma ile aynı ifadeler..............Biraz Düşünmek lazım...................sonra yazacağım bişeyler acıktım.............

Yok hocam ya benim böyle bir isteğim olmaz en azından lazlarında olmaz. Bu arada kürt halkının yaşadıkları ile laz halkının yaşadıkları bir olmadığını düşünüyorum. Sanki avans verme gibi sorumluluğumuz var gibi neden böyle düşünüyorum bilmiyorum ama içimde böyle duygu var.

depare 10-01-2010 13:19

Tabi biz birer karadenizli olarak aslında lazca için mücadele veriyoruz kızım sana söylüyorum gelinim sen anla misali (:

Roman açılımı bile var bir laz açılımı yok şu ülkede ayrıcalıklara hayırr.! (:

Şaka bir yana bütün diller öğrenilsin ama önce zulüm ve baskıya fazlasıyla maruz kalan Kürtlere ağırlık verilmeli..

Lazlardan bile çektiklerinin haddi hesabı yoktur Kürtlerin..

Afiyet olsun :)

Asi_isyankar 10-01-2010 14:08

Alıntı:

Ukbâ Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 812261)
Hocam inanın ben kürt müşterilerime karşı o kadar ilgiliyim ki yaşanılan bir çok şeye anlam verebilmek için onların üstüne titriyorum. Beni de çok seviyorlar sürekli hal hatır sorarlar kürtce konuşarak takılırlar. Bu kardeşlerrime baktığım zaman onların dilini öğrenmek onlara saygı göstermek bana lezzet verir diye düşünüyorum.

Sorun bu kardeşlerimizin samimi olup olmaması değil , bu gelişmelere yeniliklere direnen arkadaşlarımızı haklı cıkaran bu işi parcalanmışlığa götürmek isteyen bu samimi kürt kardeşlerimizi kullanan ayrıcıklara prim verme korkusumudur. Belkide pkk gibi kan üzerinden hak aramaya girişen faaliyetler olmamış olsaydı bu dönüşümlere bu kadar direnilmezdi diye düşünüyorum.


Sizi takdir ederim...

Ahmet Kaya'nın öğrencisi, Çetin Oraner'de Türk'tür.
Ancak kendisi de Kürtleri çok sevdiği için Kürtçe'yi de öğrendi
ve Kürtçe şarkılar söyledi, söylüyor.
Cevdet Bağca ve İlkay Akkaya'da Türk'tür.
Onlarda Kürtçe şarkılar söylüyor...

Akın Birdal Türk'tür, oda Kürtçe'yi öğrenmeye çalışıyor.

Hakan Özkan 10-02-2010 21:46

Konuştuğum birkaç kişiye, Milli Eğitim'in kontrolünde, eğitimin baştan sona Kürtçe olduğu özel okulların açılmasının dil talebini karşılayıp karşılamayacağını sordum. Bunun, çok makul, parlak bir öneri olduğunu söyleyenler olduğu gibi, bu okulları kurmaya kimin gücünün yeteceğini, hangi velinin çocuğunun böyle bir okulda okutmak isteyeceğini soranlar da oldu.
Milli Eğitim'in müfredata, belli sınıflardan sonra seçmeli Kürtçe dersleri koyması fikrine itiraz eden kimseye rastlamadım. Sadece bir vatandaşımız şöyle dedi: "Burada insanlar zaten Kürtçe biliyor. Neden böyle bir ders almaya ihtiyaç hissedilsin ki." Devlet yetkilileri arasında seçmeli Kürtçe önerisine yaklaşım sıcaktı. Ama gördüğüm kadarıyla bölgede, Kürtçe talepleri kadar, Türkçenin öğretilmesi ve Türkçe bilmeden ilkokula başlayan miniklerin akademik başarısıyla ilgili de ciddi sorunlar var. Valinin söylediğine göre, son yıllardaki bütün çabalara rağmen okulöncesi eğitim hâlâ yüzde 25 seviyesinde. Birçok öğrenci, Türkçe verilen bir eğitime bu dili bilmeden başlıyor. Ayrıca tespitlere göre 100 binin üzerinde Türkçe okuryazarlığı olmayan vatandaşımız var sadece Van'da.
İnsanlarla iç içe olduğu ve bildiği birazcık Kürtçeyle yer yer konuştuğu için sempatiyle karşılanan valinin bir hastane ziyaretinde yaşadığı tablo sıkıntının boyutunu anlatıyor: Hastaların odasına gidip hal hatır soruyor. Hiçbir tepki almayınca şaşırarak yanındakilere dönüyor. Sonra yanındakiler, valinin geçmiş olsun dileklerini ilettiğini Türkçe söyleyince, hastalar dertlerini anlatmaya başlıyor. İnsanların dile getirdiği temel sorun işsizlik ve geçim sıkıntısı. Bunu aşmanın en kestirme yolu olarak da eğitim görülüyor. Vanlılar, hemşehrileri eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in eğitim alanında yaptıklarına minnettarlar, ama hâlâ çok ihtiyaç var. Devlet ve özel kurumlar bu alanda ne kadar eğilse değer. Kolej ve dershaneler dışında eğitim gönüllüleri 30'dan fazla okuma salonuyla öğrencilere ücretsiz kurs imkânı sunuyor. Sadece bölge dışından değil, maddi imkânı olan bölge insanının da bu projeye sahip çıkması sevindirici. Son okuma salonu, işadamı da olan Ticaret Odası Başkanı Zahir Bey'in katkısıyla açılmış. Anadil konusunda, insanların ortak beklentisi aslında çok basit ve insani: Dillerine, kendilerine saygı duyulması. Yıllarca yürütülen inkâr, yok saymaya, aşağılamaya dayalı yanlış siyasetten sonra bu da en tabii hakları. Anadil konusundaki taleplerin nasıl karşılanacağı konusunda bölge insanı esnek. Makul bir çerçevede konuşarak bu sorunu aşmak mümkün görünüyor. Bu yüzden daha baştan yasakçı bir tavırla ortaya çıkmak sevimsiz ve yersiz. Maalesef, bu konudaki AB kriterleri yine sonraki yazıya kaldı

Alıntı

Hakan Özkan 10-02-2010 21:47

Konuştuğum birkaç kişiye, Milli Eğitim'in kontrolünde, eğitimin baştan sona Kürtçe olduğu özel okulların açılmasının dil talebini karşılayıp karşılamayacağını sordum. Bunun, çok makul, parlak bir öneri olduğunu söyleyenler olduğu gibi, bu okulları kurmaya kimin gücünün yeteceğini, hangi velinin çocuğunun böyle bir okulda okutmak isteyeceğini soranlar da oldu.
Milli Eğitim'in müfredata, belli sınıflardan sonra seçmeli Kürtçe dersleri koyması fikrine itiraz eden kimseye rastlamadım. Sadece bir vatandaşımız şöyle dedi: "Burada insanlar zaten Kürtçe biliyor. Neden böyle bir ders almaya ihtiyaç hissedilsin ki." Devlet yetkilileri arasında seçmeli Kürtçe önerisine yaklaşım sıcaktı. Ama gördüğüm kadarıyla bölgede, Kürtçe talepleri kadar, Türkçenin öğretilmesi ve Türkçe bilmeden ilkokula başlayan miniklerin akademik başarısıyla ilgili de ciddi sorunlar var. Valinin söylediğine göre, son yıllardaki bütün çabalara rağmen okulöncesi eğitim hâlâ yüzde 25 seviyesinde. Birçok öğrenci, Türkçe verilen bir eğitime bu dili bilmeden başlıyor. Ayrıca tespitlere göre 100 binin üzerinde Türkçe okuryazarlığı olmayan vatandaşımız var sadece Van'da.
İnsanlarla iç içe olduğu ve bildiği birazcık Kürtçeyle yer yer konuştuğu için sempatiyle karşılanan valinin bir hastane ziyaretinde yaşadığı tablo sıkıntının boyutunu anlatıyor: Hastaların odasına gidip hal hatır soruyor. Hiçbir tepki almayınca şaşırarak yanındakilere dönüyor. Sonra yanındakiler, valinin geçmiş olsun dileklerini ilettiğini Türkçe söyleyince, hastalar dertlerini anlatmaya başlıyor. İnsanların dile getirdiği temel sorun işsizlik ve geçim sıkıntısı. Bunu aşmanın en kestirme yolu olarak da eğitim görülüyor. Vanlılar, hemşehrileri eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in eğitim alanında yaptıklarına minnettarlar, ama hâlâ çok ihtiyaç var. Devlet ve özel kurumlar bu alanda ne kadar eğilse değer. Kolej ve dershaneler dışında eğitim gönüllüleri 30'dan fazla okuma salonuyla öğrencilere ücretsiz kurs imkânı sunuyor. Sadece bölge dışından değil, maddi imkânı olan bölge insanının da bu projeye sahip çıkması sevindirici. Son okuma salonu, işadamı da olan Ticaret Odası Başkanı Zahir Bey'in katkısıyla açılmış. Anadil konusunda, insanların ortak beklentisi aslında çok basit ve insani: Dillerine, kendilerine saygı duyulması. Yıllarca yürütülen inkâr, yok saymaya, aşağılamaya dayalı yanlış siyasetten sonra bu da en tabii hakları. Anadil konusundaki taleplerin nasıl karşılanacağı konusunda bölge insanı esnek. Makul bir çerçevede konuşarak bu sorunu aşmak mümkün görünüyor. Bu yüzden daha baştan yasakçı bir tavırla ortaya çıkmak sevimsiz ve yersiz. Maalesef, bu konudaki AB kriterleri yine sonraki yazıya kaldı

Alıntı

Ukbâ 10-06-2010 12:04

Dil, düşüncenin evidir. Türkçe bizim evimiz, yurdumuz, onurumuz. Üstelik resmî dilimiz. Peki neden Kürtçenin özgürce öğretilmesini temel düstur edinen Özgür Gündem'in Türkçesi, Kürtçenin kullanımına karşı çıkan Yeni Çağ'ın, Orta Doğu'nun Türkçesinden daha zengin ve daha ileri? Dil, yaşayan bir organizmadır. Türkçeyi kim geliştiriyor?

Kimsenin resmî dilin yanında ikinci bir resmî dili savunduğu yok. Böyle bir talebi bugüne kadar hiç kimse dile getirmediğine göre resmî dil tartışması yapmıyoruz demektir. Türkçeyi savunalım ve geliştirelim. Bunun yolu Kürtçenin kullanımını sınırlamaktan mı geçiyor? Türkçe bu kadar savunmasız ve zavallı mı?

Kürtler kadar Türkçeye emek harcamayanların Kürtçeye karşı çıkmaları 'Küçük Türkiye milliyetçiliği' bağnazlığına saplanıp kalmaktan başka bir anlam taşımıyor.



Akşamları sürekli bu konular ile alakalı tartışmaları pür dikkat takip ediyorum ama hala kafamda canlanan bir durağanlık yok . Muhammed kardeşimizin paylaşmış olduğu Mümtezar Türköneye ait bu yazı yine kafamı karıştırdı. Bdp 'nin veya kürt halkının gerçekten resmi dilin Türkçe olmasının yanında Kürtçe dilinin ikinci resmi dil olmasını istemiyormu , bunun orta yolu nasıl bulunacak kim neyi istiyor hassasiyetlerimiz nelerdir bunları ne zaman tam anlamı ile ortaya koyacağız.

Eşref 10-06-2010 18:10

Alıntı:

Ukbâ Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 815006)
Dil, düşüncenin evidir. Türkçe bizim evimiz, yurdumuz, onurumuz. Üstelik resmî dilimiz. Peki neden Kürtçenin özgürce öğretilmesini temel düstur edinen Özgür Gündem'in Türkçesi, Kürtçenin kullanımına karşı çıkan Yeni Çağ'ın, Orta Doğu'nun Türkçesinden daha zengin ve daha ileri? Dil, yaşayan bir organizmadır. Türkçeyi kim geliştiriyor?

Kimsenin resmî dilin yanında ikinci bir resmî dili savunduğu yok. Böyle bir talebi bugüne kadar hiç kimse dile getirmediğine göre resmî dil tartışması yapmıyoruz demektir. Türkçeyi savunalım ve geliştirelim. Bunun yolu Kürtçenin kullanımını sınırlamaktan mı geçiyor? Türkçe bu kadar savunmasız ve zavallı mı?

Kürtler kadar Türkçeye emek harcamayanların Kürtçeye karşı çıkmaları 'Küçük Türkiye milliyetçiliği' bağnazlığına saplanıp kalmaktan başka bir anlam taşımıyor.



Akşamları sürekli bu konular ile alakalı tartışmaları pür dikkat takip ediyorum ama hala kafamda canlanan bir durağanlık yok . Muhammed kardeşimizin paylaşmış olduğu Mümtezar Türköneye ait bu yazı yine kafamı karıştırdı. Bdp 'nin veya kürt halkının gerçekten resmi dilin Türkçe olmasının yanında Kürtçe dilinin ikinci resmi dil olmasını istemiyormu , bunun orta yolu nasıl bulunacak kim neyi istiyor hassasiyetlerimiz nelerdir bunları ne zaman tam anlamı ile ortaya koyacağız.

Sevgili Ukba abimiz; tarih her zaman tekerrürden ibarettir. Tanzimat Fermanını hepimiz biliyoruz. Bu ferman İngilizlerin katkısıyla hazırlanmıştı. Amaç neydi? Osmanlı müslüman-gayri müslim ayrımı yapıyor iddiası, Osmanlı'da gayrimüslimler eziliyor iddiası, devlet kademelerine getirilmedikleri için gayri müslimler devlet tarafından dışlanıyor iddiası vesaire vesaire...

Ne yaptı Osmanlı? Tanzimat fermanıyla tamamen eşit haklar verdi. Bizlerin içinde bazı sesler çıktı. Denildi ki kafirle müslüman nasıl bir olur? Gayri müslimler ise yapılan yenlikleri olumlu karşılamakla birlikte yeterli görmediler. Sonra ne istediler? İç işlerimizde bağımsız, dış işlerimizde Osmanlıya bağımlı olalım dediler. Yani özerklik istediler. Ya daha sonra? Sonra da bağımsızlık için ayaklandılar. Osmanlı'yı en zayıf anında yakalayıp devleti böldüler.

Biz şimdi özgürlüğü eşitliği, dili, kültürü bir kenara bırakalım. Önce şu karanlık güçlerin, sadece petrol olan bölgelere özgürlük getirenlerin, Eşref Bitlis'i öldürenlerin oyunlarını bir bozalım. Ondan sonrası çorap söküğü gibi gelir.

El Emin 10-06-2010 18:25

Ukba abi düşünce bana açıkçası pek akıl karı gelmedi.
Elin kürtçesi ne diye benim oğluma zorla öğretiyorsun der adam.
Haklımıdır.Haklıdır.Biz her türlü dayatmaya karşıyız.

Kürtçe zorunlu ders olursa.
Laz da lazcayı ister.
Zaza da zazacayı o zaman dil okulları açsınlar hepsini öğretsinler.
Yada matematik,kimya,geometri,tarih ve edebiyat gibi dersleri kaldırsınlar.
Hiç makul gelmedi.

Lazlar Kürtler kadar çekmemiş veya haksızlığa maruz kalmamış olabilir.
Fakat bunu zazalar içinde diyemeyiz.
Çünkü Dersim Katliamını hatırlatırım.
Dersimdekiler zazadır.Bingöl Tunceli vs vs. daha bir çok ilde yapılan katliam ve haksızlıklar,Kürtler kadar zazaları da etkiledi onlarda çekti.

Hem kalkıpta lazlar çekmedi onları salla gitsin demek bu sefer ileride bir laz sorunu getirir.
Çerkezler veya boşnaklar çekmedi onların haklarını salla gitsin önemli olan kürtlerdir dersen kürtleri kazanırsın ama çerkez ve boşnakları kaybedersin.

depare 10-06-2010 18:46

Kürtlerin ilerde bağımsızlığını ilan etmesinden korkuyorsak onları baskı ve gözetim altında tutmamız gerekiyor...

O halde ne yapacağız..? Bu korkumuzla yüzleşmemek için bu çağ dışı uygulamalara devam mı edeceğiz..?

Yani arkadaşlar o zaman hükümet yeni bir kürt sorunu dosyası hazırlasın kuzey ırakta Kürdistan devleti kurulsun hepsini oraya postalayalım..

Bu korkuyu yaşayanlar için bunun başka alternatifi yok..

Kürtlerin çoğunluğun'un bu vatanla sorunları yok onun için onlara dil,kültür vs gibi hakları verilince bağımsızlık ilan etmezler merak buyurmayın...

Ukbâ 10-07-2010 12:12

Ne yaptı Osmanlı? Tanzimat fermanıyla tamamen eşit haklar verdi. Bizlerin içinde bazı sesler çıktı. Denildi ki kafirle müslüman nasıl bir olur? Gayri müslimler ise yapılan yenlikleri olumlu karşılamakla birlikte yeterli görmediler. Sonra ne istediler? İç işlerimizde bağımsız, dış işlerimizde Osmanlıya bağımlı olalım dediler. Yani özerklik istediler. Ya daha sonra? Sonra da bağımsızlık için ayaklandılar. Osmanlı'yı en zayıf anında yakalayıp devleti böldüler.

Depare ve Muhammet kardeşim . Kara Eşref kardeşimizin ifadelerinde bir şey anlıyorum. Bir çok halkın hissiyatıda bu yönde gibi. Orta da bir tür kültürel hak talebleri olmuş olsada perdenin diğer tarafında bunların kürtlerin birinci dereceden tercihleri değil ülkemizde sinsi planlar içerisinde olanların planları olabileceğini ve ardı arkası kesilmeyecek bir fenomenin içine bizi sürükleme gayretleri gibi gözüküyor olması endişe verici.

Şimdi her alanda gelişme sağlanırken kürtlerin veya onların uzantısı olan sivil ve siyasi hareketlerin talebleri hiçmi dikkate alınmayacak dilinin kültürünün ve yerel mekanların güçlendirilmesi gibi arzular sürekli gelecekte tehdit unsuru olabilir diye engellenecekmidir. Bu hakların verilmesi silahlı mücadelenin bir kazanımıdır diye anlayış ülkemizde gelişirse devletten her tür hak talep edenlere silahlı örgütler örnek olabilirmi yani yarın Aleviler cıkıp bizim de haklarımız var insani ve bireysel olarak talep ettiğimiz şeyler var sunni bir devlet anlayışı olamaz diyerek farklı mücadelelere girerlerse bunun adı ne olacak.

Kısacası devlet uzun süredir mağdur oluşturdu. Demokratik olarak mücadele edenler haklarını bir yönü ile alabiliyor olsada mücadele içerisinde olanların çok defa karşılıksız kaldığı söylenir. Kürtlere geçmişte asimilasyon politikaları uygunlamış derin yapılar ile müdahale edilerei faili mechul cinayetler vasıtası ile devletine düşman üretilmiş. Ama bugün bunlardan söz etmek mümkün değildir. O halde geçmişe göre çok daha fazla haklara sahip olan kürt kardeşlerimizin yarın çok daha geniş haklara sahip olmaması imkansız değil. Ama Türk milletinin hassasiyetleri bu ivmelere ne zaman ne kadar yol verir bilemiyorum. Gerçekten dil ve kültürel haklar yerel yönetimlerin güçlendirilmesi bizi bölünmeye kadar taşıyabilirmi . Bu millet bu badireyi atlatabilecekmi acaba Türk milleti olarak bizlermi çok vesveseliyiz yoksa hakikaten bu demokratik hakların arkasında yine fitne sahiblerinin oyunlarımı var. Bu konuda çok acizim.

El Emin 10-07-2010 20:00

Haşa ve kella! Katiyyen öyle bir şey demedim.
Abim siz Kürtçe zorunlu ders yapılmalı dediniz bende dedim ki;
"iki yanlıştan bir doğru çıkmaz.Bir mağduriyeti giderince bir mağduriyet portresi sergilemek abestir.
Sorunu belki çözersin ama farklı bir sorun çıkar.
Benim babam çıkıp derki ne hakla çocuğuma kürtçeyi zorla öğretiyorsun veya çıkıp zazacayıda zorunlu dil dersi yap derse ne olacak."

Ben bunu söyledim.

Eşref 10-07-2010 21:19

Alıntı:

Ukbâ Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 815542)
Ne yaptı Osmanlı? Tanzimat fermanıyla tamamen eşit haklar verdi. Bizlerin içinde bazı sesler çıktı. Denildi ki kafirle müslüman nasıl bir olur? Gayri müslimler ise yapılan yenlikleri olumlu karşılamakla birlikte yeterli görmediler. Sonra ne istediler? İç işlerimizde bağımsız, dış işlerimizde Osmanlıya bağımlı olalım dediler. Yani özerklik istediler. Ya daha sonra? Sonra da bağımsızlık için ayaklandılar. Osmanlı'yı en zayıf anında yakalayıp devleti böldüler.

Depare ve Muhammet kardeşim . Kara Eşref kardeşimizin ifadelerinde bir şey anlıyorum. Bir çok halkın hissiyatıda bu yönde gibi. Orta da bir tür kültürel hak talebleri olmuş olsada perdenin diğer tarafında bunların kürtlerin birinci dereceden tercihleri değil ülkemizde sinsi planlar içerisinde olanların planları olabileceğini ve ardı arkası kesilmeyecek bir fenomenin içine bizi sürükleme gayretleri gibi gözüküyor olması endişe verici.

Şimdi her alanda gelişme sağlanırken kürtlerin veya onların uzantısı olan sivil ve siyasi hareketlerin talebleri hiçmi dikkate alınmayacak dilinin kültürünün ve yerel mekanların güçlendirilmesi gibi arzular sürekli gelecekte tehdit unsuru olabilir diye engellenecekmidir. Bu hakların verilmesi silahlı mücadelenin bir kazanımıdır diye anlayış ülkemizde gelişirse devletten her tür hak talep edenlere silahlı örgütler örnek olabilirmi yani yarın Aleviler cıkıp bizim de haklarımız var insani ve bireysel olarak talep ettiğimiz şeyler var sunni bir devlet anlayışı olamaz diyerek farklı mücadelelere girerlerse bunun adı ne olacak.

Kısacası devlet uzun süredir mağdur oluşturdu. Demokratik olarak mücadele edenler haklarını bir yönü ile alabiliyor olsada mücadele içerisinde olanların çok defa karşılıksız kaldığı söylenir. Kürtlere geçmişte asimilasyon politikaları uygunlamış derin yapılar ile müdahale edilerei faili mechul cinayetler vasıtası ile devletine düşman üretilmiş. Ama bugün bunlardan söz etmek mümkün değildir. O halde geçmişe göre çok daha fazla haklara sahip olan kürt kardeşlerimizin yarın çok daha geniş haklara sahip olmaması imkansız değil. Ama Türk milletinin hassasiyetleri bu ivmelere ne zaman ne kadar yol verir bilemiyorum. Gerçekten dil ve kültürel haklar yerel yönetimlerin güçlendirilmesi bizi bölünmeye kadar taşıyabilirmi . Bu millet bu badireyi atlatabilecekmi acaba Türk milleti olarak bizlermi çok vesveseliyiz yoksa hakikaten bu demokratik hakların arkasında yine fitne sahiblerinin oyunlarımı var. Bu konuda çok acizim.


Teşekkürler Ukba abimiz. Bazen kendi kendime; acaba ben mi düşüncelerimi tam izah edemiyorum diye düşünüyordum ki bu yazıyı gördüm.

İşin özü arkadaşlar, evet devletimiz geçmişte Kürt kökenli kardeşlerimize karşı hatalar yapmış olabilir. Kan davası güdülecek değil. Devletimiz hatasını telafi etmelidir. Buna kimse itiraz edemez. Başbakanımız sayesinde geçmişin hataları da düzeltilmektedir.

İngiltere zamanında anadoluyu karıştırmak ve ülkeyi açık pazar haline getirmek için William Churcill Ceride-i Havadis gazetesini çıkardı. Sonra da "Şu Türkler nasıl da fütursuzca oyuna gelip, ülkeyi açık pazar haline getiriyor" diye de alay etmişlerdi. Şimdi şu konuyu okuyanlar yine bizimle alay etmiyor mu? Oturup biraz düşünün!

Bizler sadece hatalarımızı düzeltmekle başarılı olamayız. Elbette hatalarımızı düzeltmeliyiz ama hatasız kul olmaz, hatasız devlet de olmaz. Niyet kötü olduktan sonra yeni yeni hatalarımızı bulurlar. Hatamız olmasa bile, 3-5 karakolumuzu basıp yine bizi hataya çekerler. Çünkü masum da olsa kedinin kuyruğuna basarsanız o kedi cırmalar. Bu durum kedinin kötü olduğunu göstermez. Sizin art niyetinizi gösterir.

Eğer Kürt kökenli kardeşlerimizi kazanmak istiyorsak, öncelikle Kürt kökenli kardeşlerimizi oyuna getiren art niyetli güçleri deşifre edip sonra da oyunlarını bozmak gerekir. Ondan sonra yapacağımız demokratik adımların meyvesini toplayabiliriz. Yoksa yılanın başını ezmeden bu işi hakla hukukla çözemeyiz.

Peki devletimizi bu süreçte ne zorluyor? Bu sorun neden tam olarak çözülemiyor? Çünkü ismi geçen karanlık güçlerin başını Eşref Bitlis'in katili Amerika çekmektedir. Sorunu çözmekte bu yüzden zorlanıyoruz. Yoksa forumda tartıştığımız bu ve benzeri konuların pek de bir önemi yok. Sadece Amerika'nın kuyuya attığı taşları çıkarmakla uğraşıyoruz.

El Emin 10-07-2010 21:24

Karaeşref abim buradan bir şeyi sormak istiyorum.

Sizde mazur görmeliyiz doğaldır gibi bir tutum sergiliyorum.Sanki yapılanların arka boyutunu görmüyor veya işi görmemezlikten gelip devlettir hatası olur gibi tek düze indirgiyor ve önemli görmüyorsunuz gibi geliyor.(Umarım yanlıştır.)Düşünceleriniz bu yönde mi gerçekten yoksa ben yanılıyor muyum?

Eşref 10-07-2010 21:33

Alıntı:

M.Polat İÇTEN Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 815809)
Karaeşref abim buradan bir şeyi sormak istiyorum.

Sizde mazur görmeliyiz doğaldır gibi bir tutum sergiliyorum.Sanki yapılanların arka boyutunu görmüyor veya işi görmemezlikten gelip devlettir hatası olur gibi tek düze indirgiyor ve önemli görmüyorsunuz gibi geliyor.(Umarım yanlıştır.)Düşünceleriniz bu yönde mi gerçekten yoksa ben yanılıyor muyum?

"Devlettir, hata yapabilir" diye düşünürsem veya düşünürsek, o zaman karanlık güçlerin ülke üzerinde oyun oynamasına bile gerek kalmaz. Çünkü kuduz kedinin cırmalasın diye kuyruğuna basmak gerekmez.

Hatalar muhakkak düzeltilmeli. Biz birilerinin canını yakarsak, bizim de canımız yanar. Devletimiz geçmişte hatalar yaptı. Ve bu hatalarını üstüne basa basa diyorum ki düzeltmeli. Ama kuyruğuna basan ve bizi hataya sürükleyen karanlık güçleri de yok etmeli. Yoksa bu iş çözüme ulaşmaz.

El Emin 10-07-2010 21:36

Alıntı:

KaraEsref Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 815812)
"Devlettir, hata yapabilir" diye düşünürsem veya düşünürsek, o zaman karanlık güçlerin ülke üzerinde oyun oynamasına bile gerek kalmaz. Çünkü kuduz kedinin cırmalasın diye kuyruğuna basmak gerekmez.

Hatalar muhakkak düzeltilmeli. Biz birilerinin canını yakarsak, bizim de canımız yanar. Devletimiz geçmişte hatalar yaptı. Ve bu hatalarını üstüne basa basa diyorum ki düzeltmeli. Ama kuyruğuna basan ve bizi hataya sürükleyen karanlık güçleri de yok etmeli. Yoksa bu iş çözüme ulaşmaz.

Anladım.Teşekkürler.

Ukbâ 10-12-2010 10:50

PKK'nın Kürtler için dahi bir sorun haline geldiğini belki en iyi açıklayan, inkar politikalarına karşı mücadelesinde yıllarca hapis yatan, inkarın son bulması ötesinde Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkını savunan, ifade özgürlüğü denince akla ilk gelen bir Türk aydını, İsmail Beşikçi oldu. Bakın ne diyor: "Oğulları, kızları devlet güçleri tarafından öldürülenler, köyleri yakılıp yıkılanlar, faili meçhullerle karşılaşanlar şu veya bu şekilde haklarını arayabiliyor, seslerini duyurabiliyorlar. Oğulları, kızları kendi arkadaşları tarafından, PKK tarafından infaz edilenler ise bir sessizliğe gömülmüş, hayattan tamamen kopmuşlardır. Bu aileler için başvurulacak bir makam yoktur. PKK kendi içinde barışı aramadan, öbür Kürt örgütleriyle, Kürt sivil toplum kurumlarıyla ahenkli ilişkiler geliştirmeden, Türkiye ile, devletle barışı tesis etmesi mümkün değildir...
"PKK, örgütlerinin isimlerinde, yazılarında, konuşmalarında 'demokratik' sözcüğünü çok kullanıyor. Bu sözcüğü çok kullanarak demokrat olduğu izlenimi yaratmaya çalışıyor... Demokrat olmanın tek ölçüsü vardır: o da ifade özgürlüğüdür... İfade özgürlüğü yaşama geçmeden demokrat, demokratik olamazsınız... Barış ve Demokrasi Partisi bugün devletten özerklik talep ediyor. BDP İmralı'ya karşı özerkçe hareket edemezken, bu süreçten olumlu bir sonuç çıkmaz..." (sitesinde 5 Ekim günü yayımlanan yazıdan aktaran Taraf, 7 Ekim.)
PKK şiddetinin bugün Türkiye Kürtlerinin demokratik hakları için mücadelesine yardımcı değil, köstek olduğu fikrini de ölümlerden dönen bir Kürt aydını, Orhan Miroğlu en açık bir şekilde ifade etti. Bakın ne dedi: "Bugün Kürt hareketi, BDP de dahil olmak üzere tasfiyeden korkuyor. Garanti halkın içinde aranmalıdır. Bölgede yüz belediyeyi yönetiyor muyum? Benim savunduğum haklar için 400-500 sivil toplum kuruluşu harekete geçiyor mu? Seçimlere girip parlamentoda grup kurabiliyor muyum? Kürt meselesini eksik de olsa parlamentoda tartışabiliyor muyum? Bütün bu soruların cevabı 'evet'tir. Kürt siyaseti için gereken her şey budur... Asker anneleri bile bir Kürt anneyi geçmişe göre bugün daha iyi anlıyor... PKK'nın silahsızlandırılması Kürt meselesinin en önemli yanlarından biri. Kürtler dağda olduğu sürece Türkiye'de anadilde eğitim veya siyasi hak kullanma mümkün olmaz. Türkler eli silahlı bir güç var ve tehditle her şeyi kabul ettirmeye çalışıyor gibi algılar bunu..." (Star, Pazar Eki, 10 Ekim.) PKK'nın ve ona sempati duyan herkesin kendi kendini sorgulama zamanı geldi, geçiyor.

Çok yerinde tespitler.

Eşref 10-12-2010 12:07

Alıntı:

Ukbâ Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 818204)
PKK'nın Kürtler için dahi bir sorun haline geldiğini belki en iyi açıklayan, inkar politikalarına karşı mücadelesinde yıllarca hapis yatan, inkarın son bulması ötesinde Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkını savunan, ifade özgürlüğü denince akla ilk gelen bir Türk aydını, İsmail Beşikçi oldu. Bakın ne diyor: "Oğulları, kızları devlet güçleri tarafından öldürülenler, köyleri yakılıp yıkılanlar, faili meçhullerle karşılaşanlar şu veya bu şekilde haklarını arayabiliyor, seslerini duyurabiliyorlar. Oğulları, kızları kendi arkadaşları tarafından, PKK tarafından infaz edilenler ise bir sessizliğe gömülmüş, hayattan tamamen kopmuşlardır. Bu aileler için başvurulacak bir makam yoktur. PKK kendi içinde barışı aramadan, öbür Kürt örgütleriyle, Kürt sivil toplum kurumlarıyla ahenkli ilişkiler geliştirmeden, Türkiye ile, devletle barışı tesis etmesi mümkün değildir...
"PKK, örgütlerinin isimlerinde, yazılarında, konuşmalarında 'demokratik' sözcüğünü çok kullanıyor. Bu sözcüğü çok kullanarak demokrat olduğu izlenimi yaratmaya çalışıyor... Demokrat olmanın tek ölçüsü vardır: o da ifade özgürlüğüdür... İfade özgürlüğü yaşama geçmeden demokrat, demokratik olamazsınız... Barış ve Demokrasi Partisi bugün devletten özerklik talep ediyor. BDP İmralı'ya karşı özerkçe hareket edemezken, bu süreçten olumlu bir sonuç çıkmaz..." (sitesinde 5 Ekim günü yayımlanan yazıdan aktaran Taraf, 7 Ekim.)
PKK şiddetinin bugün Türkiye Kürtlerinin demokratik hakları için mücadelesine yardımcı değil, köstek olduğu fikrini de ölümlerden dönen bir Kürt aydını, Orhan Miroğlu en açık bir şekilde ifade etti. Bakın ne dedi: "Bugün Kürt hareketi, BDP de dahil olmak üzere tasfiyeden korkuyor. Garanti halkın içinde aranmalıdır. Bölgede yüz belediyeyi yönetiyor muyum? Benim savunduğum haklar için 400-500 sivil toplum kuruluşu harekete geçiyor mu? Seçimlere girip parlamentoda grup kurabiliyor muyum? Kürt meselesini eksik de olsa parlamentoda tartışabiliyor muyum? Bütün bu soruların cevabı 'evet'tir. Kürt siyaseti için gereken her şey budur... Asker anneleri bile bir Kürt anneyi geçmişe göre bugün daha iyi anlıyor... PKK'nın silahsızlandırılması Kürt meselesinin en önemli yanlarından biri. Kürtler dağda olduğu sürece Türkiye'de anadilde eğitim veya siyasi hak kullanma mümkün olmaz. Türkler eli silahlı bir güç var ve tehditle her şeyi kabul ettirmeye çalışıyor gibi algılar bunu..." (Star, Pazar Eki, 10 Ekim.) PKK'nın ve ona sempati duyan herkesin kendi kendini sorgulama zamanı geldi, geçiyor.

Çok yerinde tespitler.

Bu tespitlerin altına imzamı atarım.

Ukbâ 10-12-2010 12:52

Bu yazıyı okumamdan yarım saat sonra , aynı soruna farklı yaklaşan coğunluğun benimsediği fikrin karşısında duran zümreyi anlamamıza belkide niyetlerini süzmemize yarıyacak bir yazıyı eklemek istiyorum.


Anadil eğitimi tartışmalarını okur dinlerken bunları düşündüm. Demagojiyi aşamazsak değil eğitimi, karşılıklı oturabilmeyi de halledemeyiz. Demagoji sinirleri bozar, tansiyonu yükseltir, öfke yaratır çünkü kötü niyet diye algılanır karşı taraftan. Hatta "beni aptal yerine koyuyor", "bile bile yalan söylüyor" duygusunu yaşarsınız. Aslında kötü niyet yoktur demagojide, panik içinde yapılan umutsuz bir savunmadır- ki karşı taraf onu saldırı olarak algılar! Bu yazdıklarımdan demagojiye karşı soğukkanlı ve anlayışlı olduğumu anlıyorsanız aldanıyorsunuz. Ne gezer bende böylesine bir olgunluk! Sinir olurum demagoji başlayınca. Çünkü demagoji yapanın her lafına benim uzun uzun çürütme mantığı kullanmam gerekiyor. Bir deli kuyuya bir taş atar misali. İşte birkaç anadil demagojisi örneği.
- "Okullarda Türkçe dışında anadiller öğretilirse bu farklı diller yüzünden millet olarak anlaşamayız!" Ama ne ilgisi var? Kürtçe, Ermenice vb. gibi bir anadili öğrenecek olan kimse ülkenin resmî dili Türkçeyi öğrenmeyecek diyen mi var? Ben örnek sayılabilirim: Rum ilkokulunda anadilimi öğrendim, Türkçeyi de. Bunun nesi fena?
- "Ama Kürtler; Çerkezler, Lazlar vb. azınlık değil ki; Lozan bu azınlık haklarını dayatmıştır; yalnız gayrimüslimler azınlıktır." Şimdi bu demagojinin neresinden başlamalı? "Siz azınlık değilsiniz, dolayısıyla anadilinizi unutun" der gibi oluyor. Oysa "Lozan" anadil hakkını çoğunluk ile eşit haklar sağlansın diye savunmuştur. Herkes anadilinde serbest olsun, Müslümanlar nasıl anadillerini öğreniyorsa gayrimüslimler de anadillerinde eğitim görsünler denmiştir (madde 39). Lozan bu alanda hak ve eşitliği gözetti. Lozan'a atıfta bulunarak anadil eğitimini kısıtlamak laf cambazlığıdır. Siz azınlık değilsiniz dolayısıyla azınlığın haklarından da yoksunsunuz denecekse, "siz herkesten aşağısınız" anlamı çıkar.
- "Kürtçe anadil sorunu pedagoji sorunu değil, siyasi sorundur; anadil olarak okutulamaz". Bu laftan şu sonuç çıkar: 1. Biz Kürtçeyi siyasi sorun sayıp okutulmasını engelliyoruz. 2. Bu durumda bir dil sorununu siyasi konuya çeviren (ve sonra bunu bahane olarak kullanan) "biz" oluyoruz. 3. Artık dil yeniden daha güçlü bir biçimde siyasallaşacak ve siyasi kavga nedeni olacaktır. Tam bir kısır döngü. Kaldı ki, siyasi boyutu olsa bile konunun pedagojik ve insan hakkı yanı yoktur demek değildir.
YA ÇİFTE STANDARTLARIMIZ...
- "Ya herkes (Lazlar, Çerkezler vb.) anadilde eğitim isterse ne olacak?" Sahi, ne olacak? Sanırım zurna burada zırt diyor! Açık söylense ya: Bizim ulus devlet anlayışımıza göre herkes Türkçe konuşacak. Zor altında kalınca (yani Lozan'la) birilerine anadili eğitimine izin veririz; çaresiz kalınca birilerinin (Kürtlerin) dillerinin artık konuşulmasını yasak etmeyiz; bunun dışında, elden geldiğince anadil yasaklarını sürdürmeye çalışırız. "Bizim" milli devlet anlayışımız budur. (Peki "siz" kimsiniz? Hep merak etmişimdir!)
- "Yahu, Kürtçe mi, Zazaca mı olacak bu anadil eğitimi?" Bu sorunun dolaylı olarak ima ettiği şunlar: 1. Aslında Kürtçe diye bir dil yok; 2. Dolayısıyla Kürt birliği de yok; 3. Pratikte böyle bir eğitim olanaksızdır; 4. Sizin sorunlarınızı biz biliyoruz, size yardımcı olup, sizin pratik çıkarlarınız için, dilinizin okutulmasına karşı çıkıyoruz! (Bunca ilgiye ne demeli? Teşekkür etmek gerek.)
- "Anayasal ve yasal engel var". Anayasa'nın 42. maddesine göre "Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına anadilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez"miş! (Azınlıkların anadil eğitimi nasıl açıklanacak?) Peki Kürtçenin "anadil" olarak değil de "ikinci dil" olarak okutulması da mı yasak? Bu formül neden uygulanmıyor? Türkçe anadil sayılır, Kürtçe ikinci dil (veya babadil) ... sorun hallolur! Biraz ironik tabii; ama böyle anayasaya böyle yorum gerek! - "Türkçeyi iyi öğrenmeyen toplum içinde yükselemez." Aslında söylenmek istenen biraz farklıdır: Asimile olmayan yükselemez... Yoksa Kürtçe (ve başka diller) öğrenen tabii ki ülkenin resmî dili Türkçeyi de aynı biçimde iyi öğrenecektir. Bu arada dil dayattırılmaz da sevdirilirse daha iyi olur; yoksa birileri Türkçe konuşa konuşa yine dağa çıkar.

Mehmet Ufuk 10-12-2010 17:22

Açıkcası, şuan bizim konuşduğumuz, yazdığımız ve dahi duyduğumuz dilin bile Türkçe olup olmadığı muamma...

akobalı-akkurt 10-12-2010 17:23

bırakalım anadilde eğitimede tamamiyle ana sınıfından başlayarak meslek eğitimi verelim dilinide serbest bırakalım...


benim eğitim modelide en güzel ve en çağdaş model...


MİLLİ EĞİTİM NASIL OLMALI
Milli eğitim meslek eğitimine dönüştürülmeli diğer tüm dersler genel kültür dersi olarak haftada en fazla 3-5 saat olarak verilmelidir

A ) Ailenin ve istatistik kurumunun verileri doğrultusunda ilk öğretime adım atma ile alfabe ile mesleki eğitime başlanmalıdır. Din matamatik fen tarih vs diğer tüm dersler , genel kültür dersi olarak verilmelidir. Ana dersler 1- Meslek 2- Beden 3- Satranç ve benzeri beyin Cimnastiği 4 – Genel kültür dersleri olmalıdır.

B ) İlk öğretim 4 yıla indirilmeli adı çıraklık olmalıdır. Öğrencinin alacağı dersde çıraklıkla sınırlandırılmalıdır.

C ) Orta öğeretim 3 yıl olmalı adı kalfalık olmalıdır. Verilen derslerde kalfalıkla sınırlandırılmalıdır.

D ) lise öğretimi 3 yıl olmalı adı ustalık olamalıdır. Verilen dersde ustalıkla sınırlandırılmalıdır.
Yine ünversitede de adı taşeron işveren olmalı tüm bu derslerde taşeron işverenlikle sınırlandırılmalıdır .
1 yıl doktora adı üretici sanayici Müdür;
1 yılda prof. Adı genel müdür patron olmalıdır.
1 yılda ord.prof. de Adı Ahi olmalıdır.


Tüm öğretim istatistik KURUMUNUN verilerine göre ve vatandaşlık numarası düzenlemelerinde ki aile ve yetkili seçilmişlerin telkin ve görüş leri doğrultusunda KADEMELİ 6 yan dallı MESLEKLE BAŞLANMALI SON SINIFDA MESLEK EĞİTİMİ TEK DERSE DÜŞÜRÜLMELİDİR...

vatandaş meslek sahibi edilip :işsizlik, yığılma , adeletsiz ücret, geçim sıkıntısı ortadan kaldırılmalıdır .

TÜM BU EĞİTİM SÜRECİNDE ÖĞRENCİ HEM İŞ GÜCÜ İLE DEVLETE MİLLETE GELİR SAĞLAYACAK HEM HARÇLIĞINI ÇIKARACAK HEMDE MESLEĞİNDE İLERLEYECEKDİR…

DERSHANELER DE ARTI EĞİTİMİ YİNE ÜCRET KARŞILIĞI VEREBİLİR...

ÖĞRETMEN VE ÖĞRENCİ HEM ÜLKE EKONOMİSİNE KATKI SAĞLAYIP HEMDE KENDİNE EK GELİR ELDE EDEBİLİR...

MEVCUT DURUMDA MALUM VATANA İHANETLE İŞTİGALDİR…


ülkemiz bu sistemle yıllık ekonomiye katkı olarak acaba kaç milyar dolar girdi sağlar...


ülkemiz bu sistemle acaba aylık kaç icat geliştirir...



ülkemiz de bu sistemle işsiz tek kişi kalabilirmi...


ülkemiz bu sistemle baş örtüsü sağ sol faşizm kominizmle muhatap olabirimi ...



ülkemiz bu sistemle kaç yılda süper güç olabilir...

Ukbâ 10-12-2010 19:48

Sevgili Akobalı Akkurt formülünüzü anlamakta güçlük cektim.

akobalı-akkurt 10-13-2010 14:29

Alıntı:

Ukbâ Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 818457)
Sevgili Akobalı Akkurt formülünüzü anlamakta güçlük cektim.



neresini anlamadın sor anlatayım...

Ağır 10-13-2010 15:11

O verdiğin eğitim sistemi örneği sanayi devriminden sonra 1900 lere kadar avrupada uygulanan sistemin benzeridir. İkinci dünya savaşında atom bombasının görülmesiyle kültür dersleri denen dersler büyük önem kazanmıştır. Amaç bir sürü amele yetiştirmek yerine bir çok kişi arada ziyan olsa da üst düzey düşünme becerilerine sahip insanlar yetiştirmektir. Devletin çıkarları gözetilir her zaman eğitim sisteminde. Eğitim tarihi ile ilgili araştırma yaparsan bunu farkedeceksindir. Toptan mesleki eğitim diye bir şey kesinlikle düşünelemez. Beyin gücüdür insanları ileriye taşıyan. Ancak tabiki şu anki gibi mesleki eğitimin dipde olması da yanlıştır. Amerika yerine avrupanın eğitim sistemini alsaydık daha iyi bir dengeye otururdu.


All times are GMT +3. The time now is 08:40.

Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
AK Parti Forum 2007-2023