Görevden alma ve istifa
 

Bozkurt yürüyüşü yapıldığı için ilgili emniyet müdürü görevinden alınıyor diğer yandan şaibelerle dolu sınavlara imza atan yök başkanı istifa etmiyor, istifaya davet edilmiyor (yök başkanlarının görevden alınması yeni yasalarla engellendi, kendilerinin istifa etmesi gerekiyor).

Sizce bu doğru bir tutummudur ?

Tüm açık yürekliliğinizle yorumlarınızı bekliyorum.

Yargı kararını vermeden böyle bir şeyin yapılması mümkünmü ?

Karar verilmeden Yök başkanının istifa etmesi demek muhalefet partililerinin hizmet etmeden siyasi rant elde etmesi anlamına gelir. Seçime doğru giderken hükümeti ve hizmetlerini şaibeli hale getirmek için fırsat kollayn bir takım cevrelerin pusuda yatmış haline malzeme taşımanın alemi yoktur diye düşünüyorum.

Aslında bir yönü ilede bunun yargı sonuçunu beklemek de tuhaf , binlerce dosyanın arasında şifre aramak onu sonuca bağlamak kolay zamanda gerçekleşmez , gençlerin bekleyişi Ösym'nin aklanması bu evrede tahhmül edilecek gibi değil. Ne ortadaki suçu tam deşifre edecek kısa zaman dilimi nede her şeyi ile hazırlanmış hayatını şekillendirecek sınavı arafta bekletmek. Mevlam yardımcıları olsun.

Sonuçta Başkanın istifası hiç bir şeyi değiştirmez. Mağduruiyetlerin giderilmesi için ortak akıl devreye girerek burdan rant elde etmek isteyenlere fırsat verilmeden öğrencilerin normale dönmelerini sağlamak birinci dereceden görevimiz olması gerek.

Başkan biraz şaibeli gibi geldi bana o yüzden diyorum istifa etmesi veya istifaya zorlanması iyi olur.

ÖSYM Başkanı Ali Demir'in İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü'yken, onun kontrolünde gerçekleşen doktora sınavına yönelik çarpıcı iddialar çok önemli

Milyonlarca gencin gözü kulağı ÖSYM’de. Aileleriyle birlikte YGS’ye yönelik kararı bekliyorlar. Son sözü ise ne YÖK ne iktidar ne de savcılık söyleyecek. Geçen ay çıkan yeni ÖSYM yasasına göre, son söz hakkı, ÖSYM’de yani Ali Demir’de bulunuyor. Peki Demir, bu kararı alır mı? Görünen o ki zor alır. Niye mi? İşte size çok çarpıcı bir örnek.
Yıl 2010. Yani geçen yıl. Prof. Demir, ÖSYM Başkanı olmadan önce İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü olarak görev yapıyordu. İşte o dönemde üniversitede araştırma görevlisi olarak görevlendirilmek amacıyla doktora öğrencisi seçmek için başvurular alındı, sınav yapıldı. Peki ne oldu? ALES ve diploma notu en yüksek puanlı öğrenciler, yazılı sınavda çok düşük puan aldıkları gerekçesiyle elendi, en düşük puanlı öğrenciler ise sınavda çok yüksek puan alarak İTÜ’ye girmeye hak kazandı. Sınava itiraz edildi, İTÜ rektörlüğü komisyon kurdu, sınav sonuçları yeniden değerlendirildi ve sınav iptal edildi. Yeni sınav yapıldı. Sonuçta ne mi oldu? Daha önce kazananların hiçbiri kazanamadı!..
Bu konuda ÖSYM Başkanı Demir’e ulaşmak için çok yoğun çaba harcadık ama her zaman olduğu gibi yine mümkün olmadı. Bu konuda vereceği bilgiler olursa, onları da elbette yine sizlerle paylaşırız.
İTÜ ise bu konuda bilgi vermek istemiyor.
Görünen o ki İTÜ, ÖSYM Başkanı Demir ve onun açıklamalarından hızla “tatmin olanlarla” yüz yüze gelmek istemiyor.
Ama ortada onca iddia ve bunu doğrulayan isimler var. ÖSYM Başkanı Demir, umarız, İTÜ’de görev yaptığı döneme yönelik aşağıdaki iddialara, bir an önce cevap verir.
Kimilerine göre bu iddialar, dünkü gazetelerde manşete çıkan intihal iddialarından çok daha önemli.

Sınav neden iptal edildi?
ÖSYM Başkanı Demir’in İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü’yken, onun kontrolünde gerçekleşen doktora sınavına yönelik o çok çarpıcı iddialardan bazıları şöyle:
* 2010’da sizin kontrolünüzde gerçekleşen doktora sınavı, size rağmen, iptal edildi mi? Edildiyse neden edildi?
* Bu sınavda, yüksek puanla başvuran adayların elenip, daha düşük puanla başvuranların kazandırıldığı doğru mu?
* Bu sınava kimler niye itiraz etti?
* Daha sonra sizin itirazınıza rağmen yeni bir sınav yapıldı mı?
* Yapıldıysa, sizin yaptığınız sınavla, yeni yapılan sınav sonuçları arasında bir farklılık söz konusu oldu mu? Bu konuda sizden rapor istendi mi? Hakkınızda soruşturma açıldı mı? Açıldıysa neden açıldı? Açılmadıysa niye açılmadı?
* Sizin yaptığınız sınavda kazananlar, daha sonraki sınavda da başarılı oldu mu? Olamadılarsa neden?
* Sübjektif ve yoruma açık olduğu için iptal edildiği iddia edilen sınavın sorularını kimler hazırladı? O sınavın yerine yapılan sınavın sorularını kimler hazırladı?
* YÖK ya da üniversite yönetimi bu konuda sizden bilgi istedi mi? Sınavın iptal edilmesine tepki verdiniz mi? Vermediyseniz neden?
* Bu konu kapatıldı mı? Kapatılması istendi mi? Kapatılması için üst makamların devreye girdiği iddiası doğru mu?
* YÖK bu konuda ne düşünüyor?

İTÜ neden sessiz?
Yukarıdaki söz konusu iddialar, Demir’in ÖSYM Başkanlığı’na atandığı günden itibaren ısrarla gönderiliyor. Tam da rektörlük seçimi öncesi gelen iddialar gibi, zamanlamasını doğru bulmadığımız için yayımlamayı hiç düşünmedik. Ama çok farklı noktalara çekilmeye başlandı. Bu yüzden olayla ilgili gerçeklerin ortaya çıkması açısından, kimilerine göre çok kesin bu gelişmeyi, yine de iddia şeklinde kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz. Belki o zaman Sayın Rektör ve Sayın Başkan çok daha net bilgiler verirler ve olay da her yönüyle açıklığa kavuşmuş olur.
Ya da belki de YÖK bu konuda süratle bir soruşturma açarak kamuoyunu bilgilendirir.
Ali Demir’e sabır diliyoruz. Böylesi bir dönemde üzerindeki baskılara bir yenisini daha eklemek istemezdik. Ama yazılmayan, konuşulmayan konular, ileride çok daha farklı boyutlarda karşısına çıkabiliyor ya da çok farklı şehir efsanelerine dönüşebiliyor. Umarız başta YGS ve kendisine yönelik intihal iddiaları gibi bu konuya da en kısa sürede açıklık getirir.
Özetin özeti: Siyaset zor diyorlar ama ÖSYM gibi bir kuruma başkan olmak sanki çok daha zor!..

Milliyet

Ne kadar esprili bir arkadaşsın sen böyle.

Adam iddiada bulunmuş ama başkandan hiçbirine cevap yok, bence senin başkan pek anlamıyor bu iddia işlerinden.

Gerçekleri söylede bizde bilelim Hüdaverdi kardeşim.

Tamamda bu sınavlar eskiden güvenilir ve şaibesiz sınavlardı, mekanizma işliyordu yani.
Bir anda sınavlarda skandallar ardı ardına patladı.

Basının her dediğine cevap verilmezmiş miş, ne alaka şimdi, kendinimi kandırıyorsun, çokmu biliyorsun sen bu işleri ? Basın danışmanlığımı yaptın.

Adam hakkında geçmiştede şaibeli sınavlar yapmıştı diye iddiada bulunuyorlar. Yapmadıysan çıkar bu iddialara cevap verir dava açarsın ama çıkıp bunlara cevap veremiyor. Gözünüz kulağınız kapanmış sizin.

Bu memleketi marjinal sloganlarla idare ettigini sanan tüm müdürlerin, amirlerin, bürokratlarin sonu gelmistir.
Bu bozkurt yürüyüsleri, yalnizca tribünlere oynanan son paslasmalar olarak zihinlerde kalacak.

Konu senin yüzünden sapacak ama cevap vermem gerekiyor.
Geçmiş mesajlarıma bakarsan benim bu konudaki görüşlerimi anlayabilirsin.
İsteyen istediği inançla kılıkla istediği eğitimi almalı istediği yerde çalışmalı ve bu böyle olurdu zaten ama bunu sizin gibiler engelliyor. Türbanı bayrak gibi görürsen olmaz, türban üstünden siyaset yaparsan olmaz. Madem çok samimisiniz chp nin kalesi olan Antalya'dan türbanlı bayanı neden 14 üncü sıradan milletvekili adayı gösteriyorsunuz, göstersenize 1 den 2 den. Madem samimisiniz sizden istifa eden belediye başkanını aday göstermeyince adam karısını aday gösterdiğinde neden türbanlı diye itiraz ettiniz. Emine hanım GATA'ya başörtülü alınmadı diye her mikrofona bunu söyleyen Sn Başbakan, eşi türbanlı diye eşsiz katılımını isteyen Fransa dolayısıyla Sarkozy için neden tek bir kelime etmedi.

"Gün gelecek komutanlar türbana selam duracak" diyerek türbanı esas kimliğinden çıkartıp araç olarak gören bir ekolden geliyorsunuz ama görüyorumki ona bile sahip çıkamıyorsunuz.

İlk paragrafının altına imzamı atıyorum, aynen dediğin gibi olduğunu düşünüyorum.

Benim laiklik ezberim yok, esas anlamıyla din ve devlet işlerinin birbirinden ayrı olmasını savunuyorum. Din kurallarıyla yönetim olmaması gerektiğini düşünüyorum. Dinin, inancın insanın kendisiyle ilgili olması gerekir. Aslında yine ilk paragrafa geri döndük, din üzerinden siyaset yapılmasa herkes dinini, inancını rahatça yaşar.

Ben CHP li değilim, onlara sorman gerekiyor.

Sevgili Ricopasa.

Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması demek , dini kendi anladığı ritüellerde yaşamak isteyenlere müdahale etmek ilemi olur. Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını neden farklı yaşamlar üzerindeki baskı aygıtı olarak görürüz , yani bir devletin herhangi yaşam tarzını halkına dayatma gibi görevi olabilirmi. Bunun hakkını laikliklikden alması mümkünmü. Benim bildiğim din ve devlet işlerinden ayrılma kıstası kanun tesis edilirken , dini normlara dayanan ilhamını dinden alan kuralların devlet sistemine monte edilmesine karşın olur. Neden biz bu anlayışı cevirerek devleti bir din ve giyim sahibi yaparak bunu halka dayatıyoruz bu faşizm değilmdir.

İşte tamda bunu anlatmak istemiştim. Ben her iki taraflı düşünüyorum zaten. Devletin dini olmaz, tüm vatandaşlarına din ayrımı yapmadan yaklaşmalı, tüm kurumlarında dini inançları ve giyimleri konularında ayırım yapmadan yer vermeli. Bunun böyle olması gerekir.
Bizde bunun böyle olmasını maalesef din üzerinden siyaset yapanlar engelliyor, bunu AKP de yapıyor. Diyorum ya GATA ya giremedim diyen Emine hanım için feryat figan olan Sn Başbakan Fransa'ya eşi kapalı diye eşsiz gelin denmesine neden ses çıkartmadı, türbanlı aday neden Antalya'dan 14. sırada aday gösteriliyor, neden çıkarlarına uymadığı zaman bağımsız adaya türbanlı diye karşı çıkıyorlar.
İşte bunlar hep davalarında samimi olunmadığını, din sömürüsü yapıldığını düşündürüyor.

Sevgili kardeşim.

Din üzerinden siyaset yapanlar , yıllardır kamusal alan söylemleri ile başörtülü insanlara ikinçi sınıf insan muamelesi yapanlar değilmidir. Laik sistemi koruma adına düşman üretmek için muhafazakar kesimin araçlarını tehdit olarak kullanmak değilmidir . Ben şunu anlamakta güçlük çekiyorum ortada sistemin mağdur ettiği insanların haklarını genişletmek için mücadele veren siyasi oluşum var biz bunlara karşı samimi olamıyoruz ama diğer tarafta korkuları ile demir parmaklar kuranların hislerini önemsiyoruz.

Başbakanın Fransaya karşı ne yapmasını bekleyebilirdik kendisi ve halkı bundan rahatsız değilmdir ki sizce , bence muthiş derecede de rahatsız olmuş yapabileceği şeyleride yapmıştır. Başbakanımız başörtülü bir adayın mecliste olmasını istemezmi kesinlikle bizler kadar ister ama bu ülkede başörtü üzerinden rejim yıkımı üretenler için tamda seçim zamanı bu anlayış onların üzerinden nemalananlara fırsat doğmazmı eğer siyasi bir lider iseniz ülkenizdeki ideolojik tuzaklara karşı uyanık olmak gerekir. Bir kaç yıl önce başörtüsü düzenlemesi yüzünden katı ideolojik cevre bütün aygıtları ile devreye girerek siyasi alanın önünü kesmeye yeltenmedimi , dolayısı ile hem mağduriyeti gitermek için samimiyeti elden bırakmayacaksınız hemde fitne ve kargaşa için bekleyenlerin tuzaklarına düşmeden bu işi zaman ile çözeceksiniz.