AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu| (https://www.akpartiforum.com/index.php)
-   Tartışıyorum (https://www.akpartiforum.com/forumdisplay.php?f=121)
-   -   Dinler Arası DİALOG l Ne olduğu - fayda ve zararları nelerdir? (https://www.akpartiforum.com/showthread.php?t=152982)

Seyyah 08-12-2011 22:59

Dinler Arası DİALOG l Ne olduğu - fayda ve zararları nelerdir?
 


http://t0.gstatic.com/images?q=tbn:A...iscirVZ_8-&t=1


YORUM YAZMADAN ÖNCE OKUYUNUZ!


Konu çoğunluğun istediği üzerine açılmıştır.

FİKİRLERİMİZİ SÖYLERKEN LİSANIMIZ SERT, KIRICI, DALGACI VS OLURSA KİM OLURSA OLSUN MESAJ SİLİNECEKTİR.

En basiti Dialog dinsizliktir diyecekseniz, dialog dinimize aykırıdır şeklinde söylenecektir. Buradaki farkı iyi anlayınız hararetin cıkmaması için bu madde cok önemlidir.

FİKİRLERMİZİ KULAKDAN DOĞMA TERİMLERDEN ÇOK, PSİKOLOJİK - SOSYOLOJİK - POLİTİK YÖNLERDEN YAPALIM.

Bu konuda daha önce çok kalp kırıldığı, tartışmalar çıktığı için özel bir şekilde denetim olacak, aktif olmadığım zamanlardada konuyu kilitleyeceğim.
TEKRAR BELİRTEYİM, FİKRİNİZ DOĞRU OLSA BİLE LİSANINIZ SERT VEYA DALGACI İSE MESAJ SİLİNİR, HERKES İÇİN GEÇERLİ. Hüdaverdi ve benim tarafımdan sadece mesaj silinecektir.

AMAÇ EGO TATMİNİ DEĞİL BİLGİ ALIŞ VERİŞİ.

Son olarak DİALOGU belli bir kesim üzerinden değerlendirmeyiniz,
kavram olarak değerlendiriniz.



...

Seyyah 08-12-2011 23:49

Benim şahsi fikrim,
Dialog iletişim demektir. Özellikle Avrupada son zamanlardaki İslamofobi, 96 kişinin katledilmesi, Danimarkadaki İslama hakaret eden yayınlar ve belgeseller.
Almanyadaki İslam karşıtlıgı..

Eskiden Avrupada dazlaklar denilen amatör gruplar İslam karsıtı eylemler yaparlardı şimdi ise akademisyenler, politikacılar bu işi üstlenmiştir ve işin ciddi boyutları vardır.

Bu konu ile ilgili;
http://i52.tinypic.com/euio7n.jpg

http://www.ahaber.com.tr/webtv/video...ifre--07082011

Detaylı bir program yapılmıştır izlemenizi tavsiye ederim.

Dialog eğer iletişim olacaksa yani Müslümanlar ile diğerleri konusup iletişim kuracak, Müslümanlığı herhangi bir kurum aracılığı ile değilde bizzat Müslümanlar tarafından tanıtılması için faydalı olacağına inanıyorum.

Lakin bunun kurumların politikası olarak yapılmasına karsıyım, özellikle Vatikan'ın bunu bir misyonerlik olarak görmesine.

Benim düşüncem dialog sadece iletişim olarak gerçekleşirse faydalıdır.
Mustafa hocanın dediği gibi, kendimize güveniyorsak iman açısından neden korkalım iletişime girmekden..

YouTube Video
ERROR: If you can see this, then YouTube is down or you don't have Flash installed.


'' Ya Adalet Ya Şiddet
insanlık tarihinde hep adaletsizlikler oldu. Feodal düzende zengin azınlık; surlar, şatolar
arkasında yaşarken sefil çoğunluk kaderine razı bir hayat içindeydi. Bu yüzyılda insanlık
uyandı, sade insanlar da her şeyi görebilir oldular. Böylece toplumsal talep arttı.
insanlık uyanmışken ve insaniyetin getirdiği nimetleri tatmışken bunu güzel yaşamak için
adaletli bir global düzene ihtiyaç vardır.
ABD dünyanın tek büyük gücü oldu. Batı değerleri dünyaya hakim oldu. Bakalım bu durum
dünyaya asgari mutluluğu sağlayabilecek mi? Hiç olmazsa hayatın yaşamaya değer olduğunu
gösterebilmek için bir yorum, bir inanç insanlara kabul ettirebilecek mi? Toplumsal barış ve
bireysel mutluluğu sağlamak için kendi değerlerinin yetersiz olduğunu görüp Doğu değerlerinden
yararlanacak mı?
Batı değerleri hep aklı rehber aldı. Doğu değerleri duyguları ön planda tuttu. ABD Batı
akılcılığı ve Doğu ahlâkı ortak zemininde insanlığı buluşturup küresel mutluluğu sağlayabilir.
İnsanların barış içinde beraber yaşayacağı küresel bir düzen için seküler ahlâki öğretilerin ve
bütün dinlerin uzlaştığı insani değerlere ihtiyaç vardır. Işık hızını geçme gayretleri iyi insanların
elinde olmazsa tarihin sonu felâket olur. iyi insanlar-kötü insanlar mücadelelerinde küresel
ahlâk, şiddet içermeyen kültür, insanlık bilinci, adil ekonomik düzen ve paylaşma ahlâkı
çoğunluğun kabul ettiği altın standart haline gelmezse, ne yazık ki küresel barış olamayacaktır.''

NEVZAT TARHAN - Psikolojik savaşından bir kıssa, dialogdan bahsetmiyor fakat buradaki görüşler için iletişim çare olabilir.

EpiVaTeS 08-12-2011 23:57

Şimdi yazacaktım...
Dalga olarak algılanabilir diye vazgeçtim...
Sonra tekrar yazacaktım...
Bu sefer sert olarak algılanabilir diye vazgeçtim...
Eee şimdi bunu yazmış olmam bile dalga'ya alınabilir diye...
Şunu diyorum iyi konular...

BeldeiTAYYIBe 08-13-2011 02:25

Üstadim, diyalogun hedefini, gayesini ve uygulamasini söyle bir kenara birakacak olursak, en evvelinde kavraminda ve terimlerde bir hata yapilmistir bana göre...
Bu hataya Islamoglu hocada dikkat cekmis.
Neticede bu hatadan biraz gecte olsa dönüldü.
Son yillarda " DINLER ARASI DIYALOG " yerine Kültürler arasi diyalog veya Medeniyetler arasi diyalog söylemleri daha ön plana cikti...iyide oldu. Cünkü sahsen Dinler arasi denmesine, ne kadar maksat ve niyet iyi olsada, karsiydim. Bu söylem toplumdada rahatsizlik uyandiriyordu hakli olarak...lakin zararin neresinden dönülse kardir...

Fakat diyalog'a karsimisin dersen...hayir degilim.
Hatta diyalog yapilmasi kacinilmaz bir firsattir bizim icin.
Ama diyalogdan ne anliyoruz?
Acaba hepimiz diyalog denilince ayni seyimi anliyoruz bu tartisilabilir.

Benim anladigim diyalogun en temel esasi, islamin temel prensiplerinden ayrilmayacaksin, islamin kaidelerini esas alacaksin, taviz vermeyeceksin...
Kirmizi cizgilerimizi asmadan yapilan hertürlü diyaloga varim.

Diyalogu bir nevi teblig metodu olarak görürsek,
en azindan kendimizi anlatabilmenin zemini olarak kabul edersek, diyalogdan cekinmemizi gerektiren birsey yoktur...

unnamed 08-13-2011 02:27

konu açılmış...
lakin şimdilik yorum yapmaktan baya bir geri duracağım....

Seyyah 08-13-2011 02:33

Alıntı:

BeldeiTAYYIBe Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 932947)
Üstadim, diyalogun hedefini, gayesini ve uygulamasini söyle bir kenara birakacak olursak, en evvelinde kavraminda ve terimlerde bir hata yapilmistir bana göre...
Bu hataya Islamoglu hocada dikkat cekmis.
Neticede bu hatadan biraz gecte olsa dönüldü.
Son yillarda " DINLER ARASI DIYALOG " yerine Kültürler arasi diyalog veya Medeniyetler arasi diyalog söylemleri daha ön plana cikti...iyide oldu. Cünkü sahsen Dinler arasi denmesine, ne kadar maksat ve niyet iyi olsada, karsiydim. Bu söylem toplumdada rahatsizlik uyandiriyordu hakli olarak...lakin zararin neresinden dönülse kardir...

Fakat diyalog'a karsimisin dersen...hayir degilim.
Hatta diyalog yapilmasi kacinilmaz bir firsattir bizim icin.
Ama diyalogdan ne anliyoruz?
Acaba hepimiz diyalog denilince ayni seyimi anliyoruz bu tartisilabilir.


Benim anladigim diyalogun en temel esasi, islamin temel prensiplerinden ayrilmayacaksin, islamin kaidelerini esas alacaksin, taviz vermeyeceksin...
Kirmizi cizgilerimizi asmadan yapilan hertürlü diyaloga varim.

Diyalogu bir nevi teblig metodu olarak görürsek,
en azindan kendimizi anlatabilmenin zemini olarak kabul edersek, diyalogdan cekinmemizi gerektiren birsey yoktur...

Bende aynı görüşteyim üstadım,
Özellikle MHP'nin seçim sürecinde bu konu üzerinden spekülasyon yapması şimdiki kısır döngünün sebeplerindedir.
Konuda mükemmel bir manipülasyon vardır.
Bende senin belirttiğin gibi kültürler arası ileşim taraftarıyım.

Seyyah 08-13-2011 02:45

Ama şunuda belirteyim ki, bu konu hakkında verilen politik kararlar ve işin boyutunu İslamın sınırlarını zedeleyi olarak belirlemeyede kesinlikle karşıyım.

Aklıma şu gelir,
Biz bu alt düzey eğitimlerimizle, bilgimizle yapılan yanlışları idrak edip eleştiriyoruz da,
Bazı anormal açıklamalar yapan kurumlar bunların sonucunu bilmedenmi yapıyor? Hesap edemiyor mu? diye sormadan geçemiyorum kendime..

Mavera 08-13-2011 02:45

yurt disinda yasayan birisi ve sirf dinim yüzünden farkli muameler gören birisi olarak bu konuda söyleyeceklerim var..
konunun gidasatina göre görüslerimi aktarmak isterim, hosgörünün su anda ne kadar elzem oldugunu dile getirmek isterim..
Malesef biz müslümanlar yanlis taniniyoruz, yanlis tanitiliyoruz o acidan kendimizi daha güzel ifade etmek adina dinimizi en iyi sekilde anlatabilmek adina diyalogun olmasi gerektigine inaniyorum..
tabiki diyalog dan kasit bir masa etrafinda oturup, dinlerin ortak noktalarini yakalamak degildir..
bakiniz hristiyanlik, yahudilik ilahi dinler olmasina ragmen bozulmuslardir ve islamin gelmesiyle gecerliligini kaybetmistir ama o dine inan milyarlarca insan var ve o insanlar islam dininden bihaber o halde o insanlara bir sekilde ulasmamiz lazim, bunu yaparken kirmizi cizgileirmizi tabiki cizmeliyiz, taviz vermemeliyiz ve dinde reform gibi safsatalara düsmemeliyiz..
biz bize düseni anlatmaliyiz bunu yaparken karsi tarafida dinlemeliyiz, ona sormaliyiz neden bize karsi önyarginiz, sorun nerede diye..
malesef islam gibi baris, huzur ve kardeslik dini terör gibi kan, kavga ve siddetten beslenen bir olguyla ayni cümlede kullaniliyor o halde sapkamizi önümüzde koyup neden böyle oldu diye düsünmeliyiz..
bu acidan diyalog yapalim derken misyonerlik ve ilimli islam gibi dini deformozyana ugratacak durumlardan uzak durmali ve ona göre hareket etmeliyiz diye düsünüyorum..

Terennüm 08-13-2011 02:50

İspanya başbakanı zapetero ile medeniyetler ittifakının es baskanı Recep Tayyip Erdogandir.Buda bu konuda islenebilir...

Seyyah 08-13-2011 02:53

Alıntı:

Mavera Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 932962)
yurt disinda yasayan birisi ve sirf dinim yüzünden farkli muameler gören birisi olarak bu konuda söyleyeceklerim var..
konunun gidasatina göre görüslerimi aktarmak isterim, hosgörünün su anda ne kadar elzem oldugunu dile getirmek isterim..
Malesef biz müslümanlar yanlis taniniyoruz, yanlis tanitiliyoruz o acidan kendimizi daha güzel ifade etmek adina dinimizi en iyi sekilde anlatabilmek adina diyalogun olmasi gerektigine inaniyorum..
tabiki diyalog dan kasit bir masa etrafinda oturup, dinlerin ortak noktalarini yakalamak degildir..
bakiniz hristiyanlik, yahudilik ilahi dinler olmasina ragmen bozulmuslardir ve islamin gelmesiyle gecerliligini kaybetmistir ama o dine inan milyarlarca insan var ve o insanlar islam dininden bihaber o halde o insanlara bir sekilde ulasmamiz lazim, bunu yaparken kirmizi cizgileirmizi tabiki cizmeliyiz, taviz vermemeliyiz ve dinde reform gibi safsatalara düsmemeliyiz..
biz bize düseni anlatmaliyiz bunu yaparken karsi tarafida dinlemeliyiz, ona sormaliyiz neden bize karsi önyarginiz, sorun nerede diye..
malesef islam gibi baris, huzur ve kardeslik dini terör gibi kan, kavga ve siddetten beslenen bir olguyla ayni cümlede kullaniliyor o halde sapkamizi önümüzde koyup neden böyle oldu diye düsünmeliyiz..
bu acidan diyalog yapalim derken misyonerlik ve ilimli islam gibi dini deformozyana ugratacak durumlardan uzak durmali ve ona göre hareket etmeliyiz diye düsünüyorum..

Çok doğru analizler.


Üstâdım, yurt dışında yaşamandan dolayı bu konuyu daha iyi bilirsin bu konuyu, bu konu gerçekden ciddi boyutlara ulaştı. Malesef Youtubeye eklenmediği için link verebiliyorum şu linkin ilk 10 dk'sını önemle izleyiniz.
sonraları bakıs acınız daha değişecektir.


http://www.ahaber.com.tr/webtv/video...ifre--07082011


İslamofobinin son geldiği seviyeden bahsediyorlar, Mustafa Armağan gibi yazarlarımızda var. İzlemeniz faydalı olacaktır konuya yorum yapanlar olarak.

Mavera 08-13-2011 03:07

üstadim malesef biz icimizdeki kisir cekismelerden firsat bulamadik ki gayrimüslime kendimizi anlatalim..
en basitinden örnek vereyim yasadigim ülkede bile ayrismalar var camiler sanki Allahin evi degil ocularin, bucularin camii..
böyle oluncada biz kabugumuzu kiramiyor ve dinimizi tam olarak anlatamiyoruz kaldiki biz dinimizi ne kadar biliyoruz orasinida tartisabiliriz..
Yani biz daha tam olarak bilmedigimiz bir dini anlatmaya calisiyoruz daha dogrusu tam olarak yasamadigimiz bir dini anlatmaya calisiyoruz..
buyrun ben size diyalog iceren ufak bir anektod anlatayim..
bizim mehmet is arkadasi hansa ya hans gel Müslüman ol cennete girersin demis hans da ya islam dini cok zor demis..
mehmet yok canim ne zoru demis, hans kim simdi 30 gün oruc tutacak deyince bizim mehmet ya illaki tutmana gerek yok mazareti var bende tutmuyorum.
sonra namaz var demis hans ya onunda kolayi var demis zaten bende kilmiyorum...
sonra ben icki iciyorum oda haram demis bizim mehmet oda sorun degil tövbe edersin, affolur zaten bende iciyorum..
bu böyle uzamis,gitmis en son hans demiski ya ben zaten bunlari yapmiyorum ki o zaman ben müslümanmisim desene..
bizimkide o hikaye biz dini namaz ve oruca sikistirmisiz tebligi gözardi etmisiz oysaki o Alemlerin Rasülü taslanma pahasina beddua etmemis, ah cekmemis dini anlatmaya calismis ve bizim atamiz osmanli aman topraklarim büyüsün derdiylemi afrikaya, uzak doguya, balkanlara gitmis..
dikkat edin sonrada Müslümanligi secenler cok samimi dindar oluyorlar cünkü onlar bizim gibi babadan miras almadilar bu dini arastirdilar, sorguladilar ve ögrendiler yani yasayarak bu dini kabullendiler..
biz ise babadan miras aldik.. benim babam imamdir beni sabahlari namaza kaldirirdi bende giderdim lavobaya muslugun sesini acardim abdest aliyormus gibi sonra odanin isigini 5 dakika yakar sonrada zibarirdim! be kardesim namaz belki 2 dakikami alirdi..
Velhasil kelam önce kendimizi, samimiyetimizi sorgulayacagiz, ic barisimizi saglayacagiz, ümmet arasi diyalogu üst seviyeye cikaracagiz sonra hansida, helgayida, tony ide yola getiririz evelallah nede olsa altimizda mucizelerin en büyük Kuran-i Kerim var..

Seyyah 08-13-2011 03:12

Aslında en önemli kavram bu; İslamda tebliğ.

Bence bu konuda bir arkadaşımız ayet ve hadis lerden olusan bir açıklama yapmalıdır.
Tebliğin değerini ve önemini anlayında daha iyi analiz ederiz.

BeldeiTAYYIBe 08-13-2011 03:38

Bence en önemli nokta, Diyalogdan ne anliyoruz.

1. Biz ne anliyoruz ( avam ve toplum olarak)?
2. Diyaloga öncülük yapan cemaat ne anliyor?
3. Diyalogun diger muhatablari, Yahudiler ve Hiristiyanlar ne anliyor?

ve
Diyalogdan ne anlamaliyiz?

AdaletinKılıcı 08-13-2011 03:48

Diyalog, tebliğ kapsamındadır ve gereklidir.

Diyalog kendimizden taviz vermek anlamına gelen şeylere varmadan daimi şekilde olmalıdır.


Peygamber efendimiz, diyalog kurmasaydı, kendisinin zamanında müslüman olanların belki de yarısından fazlası müslüman olmayacaktı.

Seyyah 08-13-2011 03:48

Alıntı:

BeldeiTAYYIBe Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 933030)
Bence en önemli nokta, Diyalogdan ne anliyoruz.

1. Biz ne anliyoruz ( avam ve toplum olarak)?
2. Diyaloga öncülük yapan cemaat ne anliyor?
3. Diyalogun diger muhatablari, Yahudiler ve Hiristiyanlar ne anliyor?

ve
Diyalogdan ne anlamaliyiz?

Ben bireysel cevabımı vereyim;
1. Toplum olarak çok büyük bir bölümümüz aklına seçim zamanında lanse edilen dinden çıkma, hristiyanlaşma gibi konuları anlıyoruz. Hep Hristiyanlıgın bizim üzerimizdeki etkisinden bahsediliyor, hiç Müslümanlığın Hristiyanlığın üzerindeki etkisinden bahsetmiyorlar.
2. Cemaat bana göre yönetim mercisi konuyu iyi temsil edemiyor. Özellikle bazı açıklamalar alt düzey insanların akıllarını karıstırıcı ve spekulasyona meyillidir. Bunlar telafi etmelidir.
3. Yahudiler hakkında bilgim yok fakat, Hristiyanlarda halkın üzerinde olumlu bir etkisi var, insan merak ettiğine yönelir bu yüzden İslamın 1. kaynakdan müslümanlardan öğrenmek istiyor.
Kurumsal olarak ise; Özellikle Vatikan işi kötü niyetle kullanmak istiyor ki yaptıgı acıklamalardan anlıyoruz.

Seyyah 08-14-2011 00:27

Bir arkadaşımız, İslamda tebliği ayet ve hadisler ile + efendimizin hayatı ile paylaşırsa cok verimli olacaktır.

Tarantula_ 08-14-2011 02:37


Selamün Aleyküm

Alıntı:

Eğer seninle çekişip-tartışırlarsa, de ki: "Ben, bana uyanlarla birlikte, kendimi Allah'a teslim ettim" Ve kitap verilenlerle ümmilere de ki: "Siz de teslim oldunuz mu?" Eğer teslim oldularsa, gerçekten hidayete ermişlerdir Fakat yüz çevirdilerse, artık sana düşen yalnızca tebliğ(etmek)dir Allah, kulları hakkıyla görendir (3/20)

Bizim üzerimizde de (sorumluluk ve görev olarak) apaçık bir tebliğden başkası yoktur" (36/17)

Bu iki ayette tebliğin üstümüze farz olduğu ifade edilmekte, buda Muhterem Hocaefendi'nin yaptığı ziyaretleri ve öncülük ettiği akımın gereklerinden olan ziyaretlerin temelidir bence. Bkz. Papayla görüşmeler. Açık açık tebliğde bulunmak bize farz kılınmıştır. Bakınız "... Fakat yüz çevirdilerse, artık sana düşen yalnızca tebliğdir. Allah kullarını hakkıyla görendir" yani yok onlar hristiyan, yahudi, putperest, ateist demeden herkese ulaşıp Allah birdir. Hz.Muhammed (s.a.v) Allah'ın kulu ve elçisidir, dememiz bize farz kılınmış bunu görev şuurunda yaparız şüphesiz ki hidayette Allah'tandır eğer o kişinin hidayete ereceği varsa vesilesi biz oluruz ve Alem-i İslam'a bir Mü'min daha kazandırırız bakınız Allah'ın hikmetine hidayeti zaten elinde birde sana lütfediyor...

Alıntı:

Dedi ki: "İlim ancak Allah katındadır Ben size gönderildiğim şeyi tebliğ ediyorum; ancak sizi cahillik eden bir kavim olarak görüyorum" (46/23)


Hz. Muhammed (s.a.v) 'in izinde yürüme çabasını güden bir ümmet olarak tebliğinin (diyalog) -keza bence neredeyse eş anlamda kelime olarak, biriyle diyalog kurmadan hiçbir şeyi anlatamaz, sempati duyulmasına vesile olunamaz- ters olduğunu iddia etmek bana pek akıl kârı gelmiyor, ayrıca bence bu cemaat meselesi değildir çünkü bu hareket tüm insanlığı kaplayan bir harekettir ki kendi ümmetini dışlasın hiç böyle bir şey düşünülebilir mi ? Bugün diyaloğa itilaf olanları bir yere kadar anlayabiliyorum keza ben fanatik biri değilim yanlış gördüğüm şeylerde var bunları yazacağım Allah kısmet ederse. Ancak benim yazdıklarım fikir beyanı niteliğindedir diyaloğu anlatabilecek, niteleyebilecek bilgiye sahip biri değilim bu yüzden kurgularım, örneklerim cılızdır affola. Sonuçta hepimiz ümmet şuuruyla İslam sancağını taşıma gayreti içindeyiz. Birde rahatsız olduğum şeylerden biride yiğidi öldür hakkını yeme sözünün diyaloğu eleştirenler tarafından dikkate alınmamasıdır, Allah aşkına hiç mi iyi işleri yok bu adamların ? Bakınız elbette yanlışı vardır mesela en büyük eleştiri alınan olgu Cihad'dır ancak takdir edersiniz ki ahir zamandayız bu zamanda cihad'ın büründüğü şekilleri sizler benden daha iyi bilirsiniz elbette gönül ister elimize silahı alıp vatanımızı koruyalım, hadsiz kafirlere haddi bildirelim ancak gerçekten diyaloğa gönül vermiş kişiler pasif görünsede bence fiili cihad içerisindeler, onlarda zorluk çekiyorlar, şehidlik mertebesine ulaşabilecek derecede tehlikeleri göze alıyorlar vs vs yani cihad cemaatler arasında çok farklı biçimlerde amaç edinmiş olabilir bu yüzden biraz daha ılımlı bakmak gerek düşüncesindeyim. Şimdi gelelim cemaatin kanaat önderleriyle, ülkemizdeki hayat buluş şekli arasındaki tezatlığa, ha bu benim görüşümdür kural olarak değerlendirdiğimizde buna cevap hakkım doğmuyor sonuçta cemaatlerde sosyal bir yapıdır ve kuralları vardır istersen orada kalırsın, bu yargıyı bir kenara bırakıp öznel düşüncemi ifade etmem gerekirse uygulamada bence sorun mevcut, insanın tek mürşidi Kur'an'dır Kur'an-ı Kerim iklimine bürünmüş cihad, tebliğ sevdalısı mücahidlerin öncelikle yapmaları gereken Kur'an öğretmektir, sohbetlerde mesela risale-i nur okuyup bunun üzerine konuşmaktansa Kur'an'dan ayetler okunup farklı farklı yorumların paylaşılması kişilerin ufkunun genişletilmesi gerektiği düşüncesindeyim. Birde cemaatte oluşan ast-üst ilişkisi bana ters geliyor yani belki bana öyle geliyordur bilemeyeceğim bu ilişkinin saygıdan ötürü geldiğini ileri sürenler var ama dolaylı baskının etkisi mutlaka var, tabi ki doğru uygulanan birimlerde vardır hepsini aynı kefeye koymuyorum ama yanlış uygulamalar dikkat çekiyor ve eksen kaymasına sebebiyet veriyor. Benim tanıdığım bir abi var Konya'ya gidiyor okumak için gitmeden önce Ordu'dan bağlantısı var cemaatle işte orada cemaatin evlerinde kalıyor sorumluluk veriyorlar, bir kaç evden sorumlu abi oluyor, kendine hiç vakit ayırmıyor, doğru dürüst beslenmiyor, sürekli aşırı bir ibadet ve çalışma içerisinde, sonra kardeşi de oraya gidiyor aynı münasebetle ve bu hali korkutuyor ailesini, çekip alıyor, tedavi görüyor vs vs burada yanlış bir uygulama söz konusudur el insaf, Kur'an-ı Kerim insanı putlaştırmadan yücelten tek düzendir fakat hani nerede İslami hasassiyet ? Elbette hatalar ve yanlış uygulamalar söz konusu olacaktır yer oluşumda ve devirde bunlar mevcuttu fakat yanlışlar göze batıyor ki benim kanımca genelde böyle bir düzen hakim, bakın sadece yurt içini kast ederek söylüyorum ki yapılan çalışmaları tatmin edici bulmuyorum. Fakat yurt dışında yani bence asıl merkezinde asıl hedefi çerçevesinde herşey yolunda, tabi bu benim şahsi görüşümdür. Şimdilik bir kaç kelime ettik Allah'ın izniyle umarım konunun düzeni bozulmaz görüşlerimizi, hissettiklerimiz aktarırız, yeni şeyler öğreniriz. Allah razı olsun...


Seyyah 08-14-2011 04:09

EyvAllah güzel kardeşim, yorumun ve hitap tarzın takdire şâyan.

Konu hakkındaki hâdislerdeni ayetlerdende ankaşıldığı üzere tebliğ islamda bir görevdir.

İslam sadece ibadet dini değil, aktif düşünce ve icraat dinidir.

Eğer aklı yerinde, imkanı müsait, düşünebilen bir insan isek, sadece namaz kılıp, oruç tutup takva sahibi olamayız diye düşünüyorum.

Karınca kararınca elimizden geldiği kadar İslamı yaymalı, öğrenmeli, öğretmeliyiz. Tefekküre dalmalıyız. Mustafa hocanında dediği gibi, Kur-an
insanı düşünmesi için ateşler.

Kur-an'ın huzurunu, bereketini nasıl yayarım en azından kendi aileme, kendi çevreme diye düşünmek gerekir.

Kur-an'ı beşeri ilimler ile anlamak gerek, günümüz yaşantısının sosyolojik, psikolojik dengelerini iyi analiz edip Kur-an ışığında yorumlamalıyız.
Tebliğin önemini sanırım ki az çok anladık.

Yalnız şunuda belirtmek isterim ki, bu konu altında sadece Nur cemaatinin yaptığı uygulamaları değerlendirmemeliyiz. Artık kabuğumuzdan çıkmalıyız.

Tebliğ, iletişim, örnek olma İslam dini gereği olarak global anlamda bir kavramdır.

Biz olayı sadece Türkler açısından ele alırsak bakış açımızı dar tutarak sağlıklı analizler yapamayız.

Bu yüzden tebliğ konusunu veya namı değer dialog konusunu global bir kavram olarak ele alıp yorum yapmalıyız.

Ve şunuda belirtmek isterim ki, Türkiye içi politik çekişmelerin meyvesi olan, diğer dine mensup insanlarla dialog kurmak, iletişime geçmek dinden çıkarır demek sakat bir görüştür.

Bir cümle ile asıp kesmek düşüncesine güvenmemektir, özgüven eksikliğidir.

Tarantula_ 08-14-2011 04:17

Alıntı:

Seyyah Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 933639)
EyvAllah güzel kardeşim, yorumun ve hitap tarzın takdire şâyan.

Konu hakkındaki hâdislerdeni ayetlerdende ankaşıldığı üzere tebliğ islamda bir görevdir.

İslam sadece ibadet dini değil, aktif düşünce ve icraat dinidir.

Eğer aklı yerinde, imkanı müsait, düşünebilen bir insan isek, sadece namaz kılıp, oruç tutup takva sahibi olamayız diye düşünüyorum.

Karınca kararınca elimizden geldiği kadar İslamı yaymalı, öğrenmeli, öğretmeliyiz. Tefekküre dalmalıyız. Mustafa hocanında dediği gibi, Kur-an
insanı düşünmesi için ateşler.

Kur-an'ın huzurunu, bereketini nasıl yayarım en azından kendi aileme, kendi çevreme diye düşünmek gerekir.

Kur-an'ı beşeri ilimler ile anlamak gerek, günümüz yaşantısının sosyolojik, psikolojik dengelerini iyi analiz edip Kur-an ışığında yorumlamalıyız.
Tebliğin önemini sanırım ki az çok anladık.

Yalnız şunuda belirtmek isterim ki, bu konu altında sadece Nur cemaatinin yaptığı uygulamaları değerlendirmemeliyiz. Artık kabuğumuzdan çıkmalıyız.

Tebliğ, iletişim, örnek olma İslam dini gereği olarak global anlamda bir kavramdır.

Biz olayı sadece Türkler açısından ele alırsak bakış açımızı dar tutarak sağlıklı analizler yapamayız.

Bu yüzden tebliğ konusunu veya namı değer dialog konusunu global bir kavram olarak ele alıp yorum yapmalıyız.

Ve şunuda belirtmek isterim ki, Türkiye içi politik çekişmelerin meyvesi olan, diğer dine mensup insanlarla dialog kurmak, iletişime geçmek dinden çıkarır demek sakat bir görüştür.

Bir cümle ile asıp kesmek düşüncesine güvenmemektir, özgüven eksikliğidir.


Allah razı olsun abi sağolasın, çok haklısın, kesinlikle global anlamda tüm İslam-i Alem'i persfektif alarak algılamaya çalışmak lazım fakat adım adım önce bu pencereden forumumuzdaki bir eksiği atabilirsek bir sonraki adıma daha sağlam geçebiliriz, şuan konuda gayet şuurlu ilerliyor bu forum tarihinde bir başarıdır, Allah razı olsun :) İnşAllah böylede devam eder maaşallah diyelim de... :)

Seyyah 08-14-2011 04:33

Malesef kardeşim denetim yüksek olunca, sukunet sağlanıyor fakat hararetin az olduğu konularda katılım ve yorum oranı düşük oluyor. Bunu gördüm ve açıkcası üzüldüm. Gönül isterdi ki bağırıp çağırmadan, asıp kesmedende uzun tartışmalar yapabilseydik fakat ülke gündeminden olsa gerek ki bu her alana tesir ediyor.
Halbuki ne kadar önemli bir konu...
Acep 1-2 cümle ile ortalıgı kasıp kavurup sonrada cıkmak isteyen kardeşlerimiz bu konu hakkında ne kadar donanımlı ki ilgi göstermiyorlar..
Malesef özeleşti yeteneğimiz çok zayıf daha kötüsü bunu görmeye cesaretimiz yok.
Ama yinede rağbet az bile olsa bu sukunete değer. Şurada 2 kelam yeni bilgi öğrenmek bunlara değer..

Tarantula_ 08-14-2011 04:37

Alıntı:

Seyyah Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 933692)
Malesef kardeşim denetim yüksek olunca, sukunet sağlanıyor fakat hararetin az olduğu konularda katılım ve yorum oranı düşük oluyor. Bunu gördüm ve açıkcası üzüldüm. Gönül isterdi ki bağırıp çağırmadan, asıp kesmedende uzun tartışmalar yapabilseydik fakat ülke gündeminden olsa gerek ki bu her alana tesir ediyor.
Halbuki ne kadar önemli bir konu...
Acep 1-2 cümle ile ortalıgı kasıp kavurup sonrada cıkmak isteyen kardeşlerimiz bu konu hakkında ne kadar donanımlı ki ilgi göstermiyorlar..
Malesef özeleşti yeteneğimiz çok zayıf daha kötüsü bunu görmeye cesaretimiz yok.
Ama yinede rağbet az bile olsa bu sukunete değer. Şurada 2 kelam yeni bilgi öğrenmek bunlara değer..

Bence de abi, sakin kafayla birşeyler öğrenmeye ve paylaşmaya çalışmak her zaman daha iyidir...

Hem daha yeni sayılır konu belki zamanı yoktur muhteremlerin katılım olur elbet... İnşAllah...

Blur 08-14-2011 04:42

Dinlerarası Diyalog ülkemizde adeta hristiyanlığı kabul etme veya tasdikleme olarak algılanmaktadır.

Yıllardır hocaefendiye atılan iftiralar , yok kardinal , yok papa'nın elini öptü yok onu imzaladı buraya geldi gitti falan filan hepsi tek tek çürütülmüş iddialardır..

Dinlerarası Diyalog'u gerçekleştiren kimseler Nur cemaatinin sağlam şakirtleridir :) Yani bu insanların kafalarını karıştırmaya kalksan senin kafan ve cümlelerin birbirine girer neyi savunduğunu neyi anlattığını unutursun..

Gelelim mevzuya dinlerarası diyalogda amaçlanan İslamiyet'in hoşgörü ve huzur bulmak için yer yüzünde ki tek hak din olduğu ve peygamber efendimiz ( s.a.v ) ' in kim olduğunu hayatını yaşantısını Müslüman olmayan kimselere duyurmaya çalışılmasıdır..GERÇİ BUNA ÖNCE BİZİM ÜLKEDEN BAŞLAMAK GEREK AMA !
Yani diyalog yapılırken işte bizim hocaefendi var şöyledir böyledir gibi övülme meselesi olmaz :)

Neyse.. Başta söylediğim gibi bu diyaloğu gerçekleştiren kimseler sağlam adamlardır yani bilgisine güvenen fikrini kabul ettirebilecek ağzı sağlam laf yapan kişilerdir..

Diyalog'da eğer fikrin , savundukların eğer mantığa dayanıyorsa ve ağır basıyorsa sen zaten bir adım öndesindir demektir ki zaten İslamiyet sorulan her soruya Kuran-ı Kerim'den veya sahhih hadislerden cevaplar vermektedir.. Ortada yorumlanması gereken bir şey olmadığı gibi insanların da aklını karıştıracak , sorgulamalarını gerektirecek hiç bir şey yoktur..

Diyalog'un ülkemiz açısından da + ları saymakla bitmez , Türk'lerin avrupa'da hala korkulan bir topluluk olduğu , Müslüman deyince akla gelen ilk şeyin ; bomba , silah , öldürme , eylem vs.. gibi şeylerin olduğu bu küresel dünya'da diyalog ile bir nevi Müslümanların ve Ülkemizin yurt dışında imajı düzeltilmiş ve bu sayede bir çok devlet başkanı , yardımcısı dost kazanılmıştır..

Bizler sadece İslamiyet'i bu insanlara ulaştırıp onları doğru yola hak yola Hz.Muhammed(s.a.v)'in yoluna çağırmalıyız davet etmeliyiz.. Bir kişiyi müslüman yapmanın faziletinin ne olduğunu burada arkadaşlar benden iyi bilirler amacımız gayemiz böyle olmalıdır..

Müslümanlıktan hristiyanlığa pek geçiş olmaz ( tuğçe kazaz ) gibi fakat tam tersi durum çoğu zaman karşımıza çıkmaktadır bunuda hepimiz bilmekteyiz.. : )

Ben sorulara elimden geldiğince cevap vermeye çalışacağım hakkınızı helal edin biraz uzun oldu : )

Seyyah 08-14-2011 04:47

Allah râzı olsun Blur kardeşim, farklı noktalara değindin.
Yorumlarında acizane fikirlerimizi beslemen dileği ile.

Seyyah 08-14-2011 04:51

http://static.guim.co.uk/sys-images/...seille-002.jpg

Fransa’da yaklaşık 6 milyon ve Almanya’da 4 milyonun üzerinde Müslüman yaşarken, anketler İslam ve Müslümanların Avrupa’yı korkuttuğunu gösteriyor. Fransız bir kuruluşun yaptığı kamuoyu araştırmasına göre Fransa ve Almanya’da halkın neredeyse yarısının ülkelerinde yaşayan Müslümanları “ulusal kimlik için tehdit” olarak görüyor. Gerek Fransa gerekse Almanya’da Müslümanların “tehdit” olarak algılanmasının başlıca nedeni olarak katılımcılar “topluma uyuma direnişi” gösteriyorlar.
Diğer gerekçeler arasında kültür farklılığı ve Müslümanların Fransa ve Almanya’da bazı semtlerde gruplar halinde yaşamaları gösteriliyor.
Araştırmaya göre, Fransızların yüzde 31’i, Almanların ise yüzde 34’ü İslam’ın “Batı değerlerini reddetmek” anlamına geldiğini söylüyor.
Fransızların yüzde 18’i, Almanların ise yüzde 24’ü İslam dinini “fanatizm” terimiyle eşdeğer görüyor.
Kaynak: Ntvmsnbc


Kynk




İslamofobi hakkında yapılan anketlerden..

Seyyah 08-14-2011 04:53

Avrupa'da İslam düşmanlığı hızla artıyor

http://www.mesajhaber.com/images/haber/11010.jpg
Avrupa çapında yapılan bir araştırma özellikle İslam düşmanlığındaki artışın sanıldığından daha yaygın olduğunu ortaya çıkardı.

Araştırmaya göre Almanların hemen hemen yarısı İslam'ın 'hoşgörüsüzlük dini' olduğunu düşünürken; Hollanda, Portekiz ve Polonya'da bu oran yüzde 60'a kadar yükseliyor. Konuyla ilgili olarak konuşan araştırmadan sorumlu bilimadamı Andreas Zick, "Gruba dayalı insan düşmanlığı Avrupa'da çok yaygın" dedi. Araştırma için Almanya, İngiletere, Fransa, Hollanda, İtalya, Portekiz, Polonya ve Macaristan'da biner kişi üzerinde anket yapıldı. Özel vakıfların bağışlarıyla finansmanı karşılanan araştırmayı gerçekleştiren bilimadamları, aydınlatıcı bilgilerin yanı sıra kaygı uyandırıcı sonuçlara da ulaştıklarını dile getirdi. Araştırmacılar, çalışmaların amacının aşırı sağ, yabancı düşmanlığı ve ırkçılığa karşı mücadele ve daha çok demokrasi olduğunu kaydetti. Araşırmada İslam düşmanlığının yanı sıra klasik ırkçılığa ilişkin sonuçlar da mevcut. Buna göre Almanların yüzde otuzu beyaz tenli insanlarla siyah tenli insanlar arasında doğal bir hiyerarşinin olduğuna inanıyor. Portekiz'de ise bu oran yüzde elliye kadar tırmanıyor. Araştırma yapılan hemen hemen her ülkede insanların yarısı göçmenleri bir zenginlik olarak görmesine rağmen çok fazla göçmenden şikayetçi. Bu gibi görüşlerin sadece toplumun periferisinde yaşayanlarda değil, merkezinde yaşayanlarında da gözlemlendiğini dile getiren uzmanlar, siyasi iktidarsızlık ve ülkenin tepesinde güçlü bir adam yokluğu duygusunun da göze çarpan bulgular arasında olduğunu söylüyor.

Seyyah 08-14-2011 04:55

http://www.timeturk.com/resim/tr/201...ak-goruyor.jpg
Avrupa İslam'ı tehdit olarak görüyor


Türkiye’nin tam üyelik için kapısında beklediği AB’de Müslümanlara bakış giderek daha olumsuz bir boyut kazanıyor. AB’nin en güçlü ülkesi, İslam’ı reddeden tavırda da başı çekiyor.


Fransız Le Monde gazetesinin yaptığı bir ankete göre Almanların ve Fransızların yaklaşık yüzde 40'ı kültürel kimlikleri açısından İslam dinini bir tehdit olarak görüyor. Fransızların üçte ikisi, Almanlarınsa dörtte üçü Müslümanların topluma yeterli uyumu sağlayamadığı görüşünde…

Daha önce de Münster Üniversitesi ile TNS Emnid adlı Alman piyasa araştırmaları firması Avrupa'daki dini çeşitlilik üzerine 5 Avrupa ülkesinde bir araştırma yapmıştı. Şimdiye kadar bu alanda yapılmış en kapsamlı araştırma da Almanların diğer ülkelere oranla Hrıstiyanlık haricindeki diğer dinlere karşı daha hoşgörüsüz olduğunu ortaya koyuyor.

Ülkeler özel olarak seçildi

Bu araştırma Almanya, Fransa, Danimarka, Hollanda ve Portekiz'de yapılan toplam 5 bin röportaja dayanıyor. Sosyolog Niels Friedrichs araştırmaya katılan ülkelerin özel olarak seçildiğini kaydediyor. Örneğin Almanya'nın seçilme nedeni burada yoğun Müslüman nüfusun bulunması ve gündemden düşmeyen uyum tartışmaları. Bu şekilde cami inşa etme yasağı ya da başörtüsüyle ilgili tartışmaların toplumda nasıl yankı bulduğunu kontrol etmek mümkün…
http://www.timeturk.com/resim/detayresim/Avrupa1.jpg
Fransa'nın seçilme nedeni burka yasağı, Danimarka'nınki karikatür krizi, Hollanda'nınkiyse İslam karşıtı Theo van Gogh'ın cinayete kurban gitmesi. Buna karşılık Portekiz ise diğer ülkelere oranla daha düşük bir dini çeşitliliğe sahip olduğu için tezat oluşturmak üzere seçilmiş.

"Almanlar daha hoşgörüsüz"

Araştırmanın başında bulunan din sosyoloğu Detlef Pollack, sonuçları "Almanlar arasında araştırmada yer alan diğer ülkelere oranla Hrıstiyanlık dışındaki diğer dinlere karşı daha yoğun bir hoşgörüsüzlük tespit ettik. Buna ek olarak yeni cami ve minare inşasına karşı da daha tepkililer" şeklinde değerlendirdi.

Öte yandan araştırma Almanya'nın diğer dört ülkeye oranla diğer dinlere karşı hoşgörü ve eşitlik ortamı yaratılması konusunda en fazla çabayı gösteren ülke olduğunu da ortaya koyuyor. Pollack "Sonucun bir ikilemi ortaya koyduğu söylenebilir. Bir yandan İslam ile ilgili birçok itiraz var. Diğer yandansa eşitlik ve adaletin sağlanması için büyük çaba harcanıyor" dedi.

Çelişkinin nedeni iletişim eksikliği

Bu çelişkili durumun başlıca nedeni Almanların özellikle Müslümanlarla yoğun iletişim halinde olmaması. Almanya'nın batısında yaşayanların yüzde 40'ı doğusunda yaşayanlarınsa sadece yüzde 16'sının Müslümanlarla birebir iletişimi var. Fransa'daysa bu oran yüzde 66.

Araştırmaya göre Almanların sadece yüzde 34'ü Müslümanlarla ilgili olumlu düşüncelere sahip… Diğer dört ülkede bu oran yüzde 50'nin üzerinde hatta bazılarında yüzde 60'a varıyor.

Din sosyoloğu Detlef Pollack Almanya'da son dönemde popüler hale gelen "İslam dini bizim kültürümüzün bir parçası" söyleminin toplumun büyük çoğunluğunun görüşüne uymadığını aktarıyor. Pollack "‘İslam Batı dünyasına uyuyor mu?' sorusunu yönelttik. Bu soruya Almanya'nın batısında yaşayanların yüzde 20'sinden biraz fazlası, doğusunda yaşayanlarınsa daha az bir bölümü ‘evet' yanıtını verdi. Diğer ülkelerde de ‘Evet, İslam Batı kültürüne uyuyor' diyenlerin oranı yüzde 25 ila 30'da kaldı. Bunu daha farklı şekilde ifade etsek, örneğin ‘Müslümanlar da Almanya'nın bir parçası mı?' desek büyük ihtimalle buna çok daha fazla kişi ‘evet' derdi" açıklamasını yaptı.

Sabine Ripperger / Çeviri: Banu Ertek

Seyyah 08-14-2011 04:57

Avrupa'da İslam Korkusu ve Irkçılık


Norveç'teki ırkçı/dinci saldırgan birçok masum insanı katlettikten sonra gözaltına alındığında, soğukkanlılıkla yaptıklarının "...toplumları uyandırmak ve gerçeklere dikkat çekmek için 'korkunç ama gerekli olduğunu' ve bu sebeple yaptıklarından dolayı pişman olmadığını" söylemiştir. Saldırganın kendi ifadeleri, dünyanın içine girdiği tehlikeli dönemi de bir kere daha gözler önüne sermiş bulunmaktadır. Herşeyden önce, bir hiç uğruna öldürülen bunca masum insan için büyük üzüntü duyduğumu da belirtmek ister, ölenlerin ailelerine sabır ve başsağlığı dilerim.
Ortada herkesin dikkatle izlemesi gereken tehlikeli gelişmeler mevcuttur:
1- Avrupa'da ve dünyada sinsi sinsi artan bir İslamafobya mevcut. Norveç'teki bazı gösteri yürüyüşlerinde gençlerin eski Haçlı şövalyeleri gibi giyinmiş olmaları gözden kaçmamalıdır.
2- Avrupa'da ve özellikle Batı dünyasında yükselen bir ırkçılık gittikçe popüler olmaya başlamıştır. Mesela, ırkçı partiler (neo-Nazi) milli meclislerdeki temsil sayılarını arttırmaya başlamışlardır.
3- Özellikle Avrupa'da yeni bir sömürgecilik hırsı (neo-colonialism) ve girişimi başlamış bulunmaktadır. Gittikçe artan bir tempo ile adeta "açık bir politika" haline gelmektedir.
4- Gittikçe küreselleşen ve maddiyatın kölesi haline gelen dünyada, bu gidişatı önleyecek manevi denge unsurunun bulunmaması. Bunların tek tek incelenmesinde yarar vardır.
Sinsi İslamafobya:
Avrupa'nın bir çok ülkesinde hızla kendini hissettirmeye başlamıştır. Bu artış özellikle 2005 yılından sonra tırmanışa geçmiştir. Yeni Papa göreve gelince makam adı /sıfatı olarak kendisine "Benedictus" adını seçmiştir. "Yeniden düzenleyen, iyileştiren" anlamına gelen bu isim yaptığı çalışmalara uygun olmuştur. Papa 16. Benedik, "3. Millenyumu yani 2000'li yılların Asya ve Afrika'nın Hıristiyanlaşma yılları olacağını" ilan etmiştir. Hemen arkasından da Avrupa Birliği'ne, AB'nin bir "Hıristiyan Birliği" olduğunu hatırlatarak, Anayasasında bunun böyle belirtilmesi gerektiğini bildirmiştir. Belki bu konular günlük medyada çok tartışılmamıştır ama gereken yerlerde etkilerini yapmıştır.
II. Dünya Savaşı sonrası ülkelerini, geliştirmek, ekonomilerini kalkındırmak isteyen Avrupa devletleri, kendi ülkelerinde yeterince iş gücü bulamayınca kapılarını yabancılara açarak, "misafir işçi" sıfatı altında işgücü ithal etmişlerdir.
Ekonomik gelişmeler oldukça ülkelerdeki halklar "misafir işçileri" artık yük veya "onların işlerini kapan yabancılar" olarak görmeye başlamışlardır. O zamana kadar sağladıkları faydalar unutulmuş ve toplumda sinsi bir düşmanlık başlamıştır. "Misafir işçi"lerin büyük bir kısmı Müslüman ülkelerden gelmiş kişilerdir. Avrupa'da kaldıkları yıllar uzayıp, nüfusları da arttıkça, manevi ihtiyaçlarını karşılamak için camiler yapmaya, dini eğitim merkezleri açmaya başlamışlardır. Çoğu zaman eski, terk edilmiş fabrikalardan bozma binalar camiye çevrilmiştir. 2005'den sonra bunlar daha göze batmaya ve özellikle de minareler istenmemeye başlamıştır. Birkaç örnek vermek gerekirse:
* İsviçre'de camilerin yanına minare yapmak-"şehrin siluetini değiştiriyor" gerekçesi ile yasaklanmıştır.
* Avusturya bu yasağı aynen almış ve uygulamaya başlamıştır.
* Danimarka, Hollanda gibi yerlerde İslam korkusu ve düşmanlığı aşırı noktalara taşınmıştır. (Karikatür krizi gibi)
* ABD'de Florida'da bir rahip merasimle Kur'an yakmıştır.
* Norveç'teki mason ırkçı genç ise, artık tüm Müslümanların bu topraklardan (Avrupa'dan) kovulması ve aynen Haçlılar döneminde "Tapınak Şövalyeleri"nin yaptığı gibi Müslümanlarla mücadele edilmesi gerektiğini, 1500 sayfalık bir manifesto ile açıklamış ve yayınlamıştır.
Yükselen Irkçılık:
1945 sonrası Avrupa devletlerinin ekonomik ve sanayi kalkınma hamlesindeki ağır iş temposuna dayanacak, yeterince genç nüfusun Avrupa'da olmaması sebebi ile yabancı işçilere kapılar açılmışır.
İki dünya savaşı arasında başka kıtalardaki toprakları sömürge gibi kullanan birçok Avrupa devletinin halkları, ülkedeki zor işleri yapmaya yanaşmamıştır. Eski sömürgeciliğin rahatını aramışlardır.
Gelen yabancılar, sessiz hizmetkarlar olarak, verilen ücretleri minnetle kabul edip, çalıştıkları müddetçe hiç bir sorun olmamıştır. Ama onlar da eğitim alıp, herkes gibi o ülkenin şartlarından yararlanmaya başladıkları andan itibaren "rakip" gözü ile görülmeye başlanmışlardır.
Avrupa ve Batıda ırkçılık bu şartlar altında artmaya başlamıştır. Irka ve renge dayalı aşağılama ve ayırımcılık çok eski bir olay olup, özellikle de Avrupalılar ve Amerikalılar arasında yaygın olan bir uygulamadır. Avrupalılar, diğer ırkların daha aşağı yaratıklar oldukları ve bu sebeple "Beyaz Adamın" yardım ve önderliğine muhtaç olduklarını önce kendilerine ve sonra da dünyaya inandırmışlardır. "Avrupa'da ırkçılığın yükselişi" Avrupa'nın ekonomik kaderi ile yakından ilgilidir.
Yeni sömürgecilik hissi:
Başka ülkeleri sömürmek üzere geliştirdikleri "sömürgecilik politikalarının" sosyal ve psikolojik alt yapısını "ırkçılığa dayandıran" Avrupalılar, özellikle 60'lı yıllardan itibaren bu sömürgelerini kaybetmeye başlamışlardır. Yıllar süren eski rahat lüks ve zengin yaşamları gittikçe azalmış ve 2000'li yıllardan sonra da iyice inişe geçmiştir. Bugün Avrupa ekonomileri iflasın eşiğindedir.
Ülkelerindeki ekonomik durumun seviyesi, iş imkanları kadar, "yabancıların da en az kendileri kadar iyi olmalarını" kabullenememe durumu Avrupa'daki ırkçılığın hızla artışına sebep olmaktadır.
Birçok yerde ırkçılık ve koyu dini taassup (islamafobya) birbiriyle kaynaşarak, bir "sosyal zehir" meydana getirmektedir. Buna bir de "sömürgecilik isteği ve itisi" de karışınca bu üçlü karışım sosyal dengeleri alt-üst edecek bir silah haline dönüşmektedir.
Bunun en etkin kullanımı, Libya'da Fransız, İngiliz, Hollanda ve İtalya ile birlikte ABD'nin saldırıları sırasında müşahade edilmiştir. Sudan ve diğer Afrika ülkelerinde de aynı şey uygulanmaktadır. "Arap Baharı" adeta Avrupa'nın bu itisine fırsat veren bir kaos ortamını oluşturmuş, onlar da bundan faydalanmışlardır.
Küreselleşen dünya:
Küreselleşme, maddiyatçılığın herşeyin üstüne çıktığı bir ekonomik dönem olarak düşünülürse, üstte konu edilen tüm olaylara adeta hem ortam oluşturmuş ve hem de ondan yararlanmış bir denge ve düzeni ifade etmekte olduğu görülür.
Maddiyatın merkez haline geldiği, küreselleşen bir dünyada manevi değerlere, vicdan ve adalete pek yer kalmamıştır. Bunların olmadığı yerlerde de diğer değer ölçülerinden bahsetmek güçtür.
Bugün Norveç'te yer alan menfur olay sadece bir "çılgın"ın münferit bir olayı olmayıp, korkulacak bir yeni akım ve dönemin haberci işareti olarak kabul edilmeli ve hızla buna karşı önlemler alınmalıdır.


MİLLİGAZETE

BeldeiTAYYIBe 08-14-2011 16:32

Müsadenizle bir noktaya ilave etmek istiyorum.

Simdi diyalog dendigi zaman akla ilk gelen F. Gülen cemaatinin baslattigi bir girisim olarak algilanir.
Fakat burda bir noktayi göz ardi etmemeliyiz.
Adi "diyalog" olmadan da, gayrimüslimlerle aramizda irtibat ve fikir alis verisi gerek tarihimizde ve gerekse Avrupada yasayan müslümanlarca her zaman vardir. Gülen cemaatinin diyalog faaliyetleri 90'li yillarin ortalarinda baslar yanilmiyorsam ve bu girisimlerin adinin diyalog faaliyetleri olarak anilmasida o zamanlara raslar...fakat ben biliyorumki , tarihi vakaalari bir kenara birakacak olursak, yalnizca avrupada yasayan müslümanlarin avrupalilarda diyaloga girmesinin ( dedik ya, adi diyalog degildi...adi konulmamis tabii bir komsuluk alis verisiydi.) tarihi taa 60-70 yillarda baslar.
Ve bu iletisimde bir cok dernek cemaat ve cemiyeten katkisida vardir.
Fakat bu durum, tebligden ziyade yabanci olunan bir topluma kendimizi ifade edebilme imkani olarak algilaniyordu....dolayisiyla dinler arasi diyalog diye bir kavram yokdu ve halada bu kavrami özellikle diyalogun hiristiyan olan muhatablari özenle ifade etmekte israr ederler...
Daha sonralari bu adi konulmamis diyalog fikri tekamül etti ve buna paralel bir teblig metodu halini aldi.

Birde Hiristiyanlarin diyalog anlayisi var.
Ve özellikle Vatikan projesi olarak adlandirilan bir gercek var.
Konuyu dagitmak istemiyorum...ileriki safhalarda bunuda teferruatlica yazisiriz lakin sunu simdiden ifade etmekte fayda görüyorum...
Bazi kesimler hakli olarak, diyaloga'mi karsi
yoksa dinler arasi diyaloga'mi karsi.
Ve kelimelere, terimlere takilmadan devam edecek olursak, diyalog nedir ve dinler arasi diyalog nedir, ve bizim anladigimiz diyalog nedir, ve anlamamiz gereken hengisidir sorusu tekrar karsimiza cikar.

Ben hala avrupanin islam korkusunun siyasi bir manevra oldugunu ve diyalogdan daha cok siyasi alanda buna karsi mücadele edilmesi gerektigini düsünüyorum.
Diyalog girisimlerinin bu anlamdada faydasi cok süphesiz lakin bir toplumun cok cok az kesimiyle diyalog halindesiniz...buna mukabil o toplumun milyonlarca insana gündelik medya tarafindan islam alerjisi asilaniyor.

Alt kademelerde bizler diyalog yapalim eyvallah.
Ama hastayi ameliyat masasina yatirmasi gereken isin uzman hekimleridir. Yani Siyasi güctür.

Seyyah 08-14-2011 21:51

Haklısın Üstadım ama insanoğlunun huyudur, olay ne olursa olsun hemen en iyisi veya en iyisi nasıl yapılır ile kıyaslar,
Bunu Akpartinin icraatlarını değerlendirirkende çoğu kişi tarafından gördük..
Bir enkaz devralıp bugüne getiren akpartiye, bak avrupaya! diyerek eleştirdiler.
Dialog konusundada ( cemaati kastetmiyorum, kavram olarak ) belki şuan tesiri az olsa bile hiç yokdan bu olay başladı ve devam edecek bununda değerini bilmek gerekir.

Melela sizin değindiniz bir konuda; 70 lerden beri Avrupada dialog vardı da bu dini anlamda değildi, genelde sizinde belirttiğiniz üzere Türkler ile Avrupalılar arası bir etkileşimdi.
Şu anki dialoğun amacı İslamofobinin önünü kesmek ve Müslümanlığı CNN -FOX- BBC gibi medya tvlerinden öğrenmek yerine direk Müslümanların kendilerinden gözlemlemelerini sağlamak ki zaten ana kaynakdan sergilendiğinde en büyük tebliğ etkisi oluşturacaktır, gerçek anlamda İslamı gören, izleyen bir kişi zamanı geçmiş dinler ile bunu kıyaslayamaz bile..
İslam ir mantık, hoşgörü, barış dinidir. Onun sıcaklığını hissettiği anda hayatında büyük soru işaretleri zaten oluşacaktır.

BlueMoon 09-06-2011 01:43

dinimizin kesin iman gerektiren temel kuralları tartışılmaya açılmadığı sürece, ehli sünnetin dışına çıkılmadığı sürece sorun yoktur. bu kadar kısa özetlenebilir

mehmetakif24 09-06-2011 02:30

Bi soru sorcam

"Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez. Çünkü Allah adalet yapanları sever."mümtehine 60

Kaldıki yahudiler ve hristiyanlar bütün islam alemine topyekün saldırıyor. Silahlı cihad etmek diyalogu baltalayacaksa Ayet-i kerimeyi nasıl yorumlamak gerekir?

Tarantula_ 09-06-2011 02:42

Alıntı:

mehmetakif24 Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 945043)
Bi soru sorcam

"Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez. Çünkü Allah adalet yapanları sever."mümtehine 60

Kaldıki yahudiler ve hristiyanlar bütün islam alemine topyekün saldırıyor. Silahlı cihad etmek diyalogu baltalayacaksa Ayet-i kerimeyi nasıl yorumlamak gerekir?

Bence burada bizim ümmet kavramını ne kadar özümseyebildiğimiz önemlidir, bugün öyle yaklaşımlar görüyoruz ve bu öyle çok üzüyor ki beni : neredeyse diyalog ehli kişiler kafir ilan edilecek, onlara müslüman demeyi bile kendine yediremeyecek kadar radikal ve tek pencereden olayları değerlendiren insanlar var ki...

Ayet'e ters bir durum yoktur bence, çünki diyaloğu gerçekleştirenlerde ümmetten günümüz de fiili cihad edenlerde bizdendir, biz kocaman çatı altındayız bir evin elbette odaları olacaktır o odalar farklı görevler üstlenmiştir, silahlı cihad edenlerde var diyalog yoluyla cihad edenelrde... Bence çıkış noktası bu olduğunda hiçbir sorun kalamayacaktır muhterem.

mehmetakif24 09-06-2011 03:06

Alıntı:

Tarantula_ Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 945049)
Bence burada bizim ümmet kavramını ne kadar özümseyebildiğimiz önemlidir, bugün öyle yaklaşımlar görüyoruz ve bu öyle çok üzüyor ki beni : neredeyse diyalog ehli kişiler kafir ilan edilecek, onlara müslüman demeyi bile kendine yediremeyecek kadar radikal ve tek pencereden olayları değerlendiren insanlar var ki...
Bu konuda haklısınız. Hiçbirimiz Diyalog EHLİ kişiler kadar alim olamayız. Ancak bu halde iken bazı kişiler söylediğiniz seviyeye düşebiliyolar.


Ayet'e ters bir durum yoktur bence, çünki diyaloğu gerçekleştirenlerde ümmetten günümüz de fiili cihad edenlerde bizdendir, biz kocaman çatı altındayız bir evin elbette odaları olacaktır o odalar farklı görevler üstlenmiştir, silahlı cihad edenlerde var diyalog yoluyla cihad edenelrde... Bence çıkış noktası bu olduğunda hiçbir sorun kalamayacaktır muhterem.

İşte en önemli mesele burada. Çıkış noktasında aynı fikirdeyiz.

Tarantula_ 09-06-2011 03:12

Alıntı:

mehmetakif24 Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 945063)
İşte en önemli mesele burada. Çıkış noktasında aynı fikirdeyiz.

Allah razı olsun...

Elbette alim değiliz haklısınız fakat olaya cahil olduğumuzdan böyle yaklaşıyor olmazmıyız muhterem ? Hallacı Mansur'u yakan zihniyet cahil zihniyet değil miydi? Âlimlerin sözleri ve eserleri tekrar tekrar okunmalıdır hayatımızın her safhasında farklı anlamlara bürünebilirler bence...:saygılar:

mehmetakif24 09-06-2011 03:28

Alıntı:

Tarantula_ Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 945066)
Allah razı olsun...

Elbette alim değiliz haklısınız fakat olaya cahil olduğumuzdan böyle yaklaşıyor olmazmıyız muhterem ? Hallacı Mansur'u yakan zihniyet cahil zihniyet değil miydi? Âlimlerin sözleri ve eserleri tekrar tekrar okunmalıdır hayatımızın her safhasında farklı anlamlara bürünebilirler bence...:saygılar:

Allah cümlemizden razı olsun.

Yaklaşımlar cehaletten değilde Hırstan ileri geldiğini düşünüyorum. Tabiki bu hırs cehaletin bir koludur. Anlam vermek imkansız..

Söylediğiniz gibi Cehalet hayatımızın her safhasında karşımızda duran en büyük hastalıktır.

Tarantula_ 09-06-2011 03:42

Alıntı:

mehmetakif24 Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 945083)
Allah cümlemizden razı olsun.

Yaklaşımlar cehaletten değilde Hırstan ileri geldiğini düşünüyorum. Tabiki bu hırs cehaletin bir koludur. Anlam vermek imkansız..

Söylediğiniz gibi Cehalet hayatımızın her safhasında karşımızda duran en büyük hastalıktır.

Aynen öyle muhterem ne güzel söylediniz...

Anlamaya çalışmaktansa nefsin oyununa düşünüp saldırmak en kolayıdır zaten. Allah hepimize hidayet eylesin... :saygılar:

Özgür Çağrı 09-06-2011 05:49

YouTube Video
ERROR: If you can see this, then YouTube is down or you don't have Flash installed.

Ammar 09-06-2011 05:54

Alıntı:

Furkanca Bakış Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 945148)
YouTube Video
ERROR: If you can see this, then YouTube is down or you don't have Flash installed.


uzlaşma tebliğ midir ??

tebliğ Uzlaşma mıdır ?

neyin üzerine nasıl ve kime göre uzlaşı ?

AdaletinKılıcı 09-09-2011 06:00

Dini yaymak için tebliğ.

Tebliğ yapmak için konuşmak.

Konuşmak için diyalog ortamı kurmak...


Peygamber Efendimiz'in yolu veya o yolun benzeri...

Terennüm 09-09-2011 13:15

Tebliğ ve diyalog
Tebliğ halk arasında bilinen şekliyle dinin başkalarına anlatılması demektir.


Bu zaviyeden tebliğ, Batı dünyasındaki misyonerliğin karşılığı olarak algılanabilir. Ama bu yaklaşım doğru mudur? Kavramların vaz' edildikleri çerçevede kullanılması karşılıklı anlaşma veya anlaşamamanın temelini oluşturur iletişim dünyamızda. Bugün var olan zihni kargaşanın altında yatan temel neden de budur. Tebliğ veya diyalog derken benim anladığım mana ile muhatabımın anladığı mana farklı ise, orada anlaşma söz konusu olamaz. Öylese önce kavramların anlam çerçevelerinin belirlenmesi lazımdır. Anlaşmanın, anlaşabilmenin ön şartıdır bu.
Müntesiplerinden inanmış oldukları değerleri başkalarına anlatmayı istemesi veya istememesi açısından dinleri tasnif ettiğimizde karşımıza iki kategori çıkar; İngilizce ifadeleriyle "missionary ve non-missionary dinler." Yani misyoner olan ve olmayan. Hiç şüphe yok ki bu tasnifde İslam ve Hıristiyanlık missionary, Yahudilik ise non-missionary dinler arasındadır.
İslam'da dini değerleri muhatap ister müslüman olsun isterse olmasın başkalarına anlatmayı ifade eden birçok kavram vardır. Tebliğ, emr bi'l maruf ve nehy ani'l münker, davet ve irşad. Aslında bu kavramlar muhatabın müslüman olup olmamasına göre de ayrı bir tasnife tabii tutulabilir. Bu bir kenara; yukarıdaki kavramların her birinin lügat ve ıstılah itibariyle ayrı ayrı anlamları ve uygulama alanları vardır. Ayet ve hadisler, bu iki asıl kaynağa getirilen yorumlar ve 15 asırlık geleneğimiz bize "vardır" dedirten nice malzemelerle doludur. Nitekim mevzu ile alakalı akademik sahada yapılan çalışmalara göz atan herkes bunun böyle olduğunu bilir. Ama ne yazık ki söz konusu çalışmaların hayata taşınmasında aynı başarıyı gösterememişizdir biz. İslam dünyası olarak ve bunca farklılıklara rağmen yukarıdaki kavramların hepsi halkımız arasında tebliğ olarak belirlenmiş ve kullanılmıştır. Bugün de durum bundan farklı değil.
Halbuki tebliğ sözlük manası itibariyle "bir şeyi başkasına ulaştırmak, eriştirmek, nakletmek" demektir. Istılahi manası ise İlahi mesajın sürekli bir şekilde vurgulanması, sanattan musikiye, giyim-kuşamdan hal-tavır ve davranışlara kadar İslam'ı hatırlatan herşeydir. Yani bunların hepsi kavramsal açıdan baktığımızda tebliğ kapsamı içinde mütala edilir. Eğer kasdedilen İslam'ın hak din ve İslam haricindeki her dinin batıl olduğunu ilan edip insanlara gelin Müslüman olun deme ise, literatürde buna en uygun kavram tebliğ değil, davettir. Herkesin bildiği bir hususu tekrar edip tebliğ faslını kapatalım; müslüman olan her bir ferdin kendi dininin hak olduğuna inanması ve başkalarını o dine tabi olmasını istemesi başka, başkalarının Müslüman olması noktasında baskı ve zorlamada bulunması, muhataplarının mazlumiyet ve mağduriyetleri İslamı anlatmada sui istimal edip bir avantaj olarak kullanması başkadır. Bunlardan birincisi ne kadar doğruysa, ikincisi o kadar yanlıştır. İslama göre din tercihinde esas olan özgür iradedir. İnsanların hiç bir baskı ve zorlamaya maruz kalmaksızın kendi istek ve arzuları ile istedikleri dine inanmasıdır. Zorlama baskı insanları münafık yapar, müslüman değil.
Diyaloğa gelince; diyalog iki veya daha fazla kişinin karşılıklı konuşması, değişik ırk ve kültürlerden, farklı inanç ve kanaatlerden, farklı siyasi anlayıştan insanların bir araya gelerek, medeni ölçüler içerisinde birbirleriyle iletişim kurması yoludur. Dini açıdan ise 'farklı dinlere mensup insanların, inanç ve düşüncelerini birbirlerine zorla ve etik olmayan yollarla kabul ettirme girişimlerinde bulunmaksızın, ortak meseleler etrafında hoşgörü ortamı içinde konuşabilmesi, tartışabilmesi ve işbirliği yapabilmesi demektir.'
Bundaki amaç söz konusu insanların, grupların birbirlerini anlama, tanıma, bilme ve ortak problemlerine çözüm arama çabalarından ibarettir. Bu çabalar olumlu netice verirse çokluk içinde birlikte yaşama/yaşayabilme zemininin oluşumuna katkı sağlayacaktır. Bir başka ifadeyle diyalog çalışmaları tüm farklılıklara rağmen önce zihinlerde, sonra hayatın içinde tatbik edilen birlikte yaşama kültürünü meydana getirecektir. Bu karşılıklı münasebetler içinde bir başkasının İslam dinini tercihi söz konusu olursa, insanlar dini tercihlerinde özgürdür.






08 Eylül 2011, Perşembe


All times are GMT +3. The time now is 09:10.

Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
AK Parti Forum 2007-2023