AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu| (https://www.akpartiforum.com/index.php)
-   Darbeler ve Darbe Girişimleri (https://www.akpartiforum.com/forumdisplay.php?f=387)
-   -   Askerî Darbe İhtimali (https://www.akpartiforum.com/showthread.php?t=177787)

antidarbe 03-15-2017 04:43

Askerî Darbe İhtimali
 
Suan ordu da ki ve disinda ki militan ergenekoncu kemalistler askeri darbe olmasini istiyorlar. Ve bu askeri darbenin basarili olabilmesi icin Tayyip Erdogan'i öldürmek gerektigini dusunuyorlar. Merkez daginik olmadigini soyluyorlar , hedef tek kisi oda Tayyip Erdogan. Onu öldürürseler darbe basarili olur inanci var adamlarda.

Buna benzer darbeleri önleyebilmemiz icin sistem kurulmasi lazim. Sirf Tayyip Erdogani öldürerek darbe olabilme ihtimali varsa isimiz kotu.

Bu arada 15 temmuz darbe girisimini gerceklestiren askerler Atatürkcü askerlerdi. Fetocu falan yok aralarinda.

ak61 03-16-2017 16:57

Bilgi yanlış. Ordudaki kemalist kesim 2010 öncesi baskındı. Özellikle Ergenekon ve Balyoz ile Fetö cemaati bu kişileri ordudan ihraç edip içeri atıp kendi kadrolarına bir güzel yol açmıştır. Bu kişilerin darbe planlarının Fetö uydurması olduğu Yargıtay kararları ile sabit olup, Fetö nün kumpaslarına kurban olmuşlardır. Bavulcu Baransunun Balyoz ile ilgili yazdığı kitapta fetöcü olmayan herkesin yanına darbeci ergenekoncu diye yazdığı dönemde bugünkü Genelkurmay Başkanımız ın yanında bile + işareti koyulmuş. Orduda Fetöcü olmayan herkesi fişleyip, o dönem darbeci yapmaya kalkmışlardır. Kendi kadroları da general rütbelerine ulaştığında bu hain ihanet planını ortaya koydular. Ama Türk milleti korkak bir pensilvanya sünepesine boyun eğecek bir millet mi ? Değil. Eğmedi de. Biz esareti kabul etmeyiz etmedik etmeyeceğiz de. Şimdi gelelim yeni darbe ihtimali şüphelerine. Darbe felan olma ihtimali yok. Cumhurbaşkanımızı da öldürüp böyle ütopik darbe senaryoları da içi ve altı boş iddialardır. Kanmayın aldanmayın.

rkucaman 03-19-2017 23:19

Olasilik sifir bir daha cesaret edemezler

cihan3459 03-26-2017 22:08

fetöcü müsün kardeşim fetö yok diyorsun atatürkçülere laf atma lütfen fetö bile diyemiyor musun yoksa! 15 temmuzun sorumlusu fetöcü askerler değil de ne? ortalığı karıştırmaya mı geldin

Halim Ustalar 04-30-2017 22:54

Kardaşım ben atatürkçü değilim ama bu 15 Temmuz darbe girişimi feto şerefsizinin başının altından çıktı. Ama çok şükür başımızdaki Lider sayesinde atlattık bu girişimi. Reisin saçının tek teline zarar gelirse onların üzerine bastıkları toprağın altına dik sokarız. Bunu herkes böyle bilsin vesselam..

Cihannur 05-22-2017 19:34

Alıntı:

antidarbe Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 1067513)
Suan ordu da ki ve disinda ki militan ergenekoncu kemalistler askeri darbe olmasini istiyorlar. Ve bu askeri darbenin basarili olabilmesi icin Tayyip Erdogan'i öldürmek gerektigini dusunuyorlar. Merkez daginik olmadigini soyluyorlar , hedef tek kisi oda Tayyip Erdogan. Onu öldürürseler darbe basarili olur inanci var adamlarda.

Buna benzer darbeleri önleyebilmemiz icin sistem kurulmasi lazim. Sirf Tayyip Erdogani öldürerek darbe olabilme ihtimali varsa isimiz kotu.

Bu arada 15 temmuz darbe girisimini gerceklestiren askerler Atatürkcü askerlerdi. Fetocu falan yok aralarinda.

Askerî darbeler Türkiye'nin kanayan bir yarası ve en önemli sorunudur. Darbecilik maalesef ki Türk ordusunun bünyesine sirayet etmiş bir mikroptur. Sadece Türkiye Cumhuriyeti olarak değil Osmanlı Devleti olarak da darbelerden çok çektik.

Osmanlı Devleti'nin en gözde askerî birimi Yeniçeri Ocağı idi. Türkçe'de çeri kelimesi asker demektir. Yeniçeri de yeni asker demektir. Bilmiyorum ama tahmin ediyorum ki zaman gelmiş asker bozulmuş ve askeri düzeltmek için yeni asker yani yeniçeri oluşturulmuş olabilir. Askere yeniçeri yani yeni asker denilmesi bu yüzden olabilir diye düşünüyorum.

Türkiye'de askerin siyasete müdahalesi, askerin bozulması sorunu eskiden beri vardır. Osmanlı Devleti'nde Yeniçeri Ocağı bozuldu ve ülkeye ve millete âdeta saldırmaya başladı. Bunun sonucunda devlet ve millet olarak 1826 yılında yeniçerilerin kışlalarını topa tuttuk, elimize geçirdiğimiz tüm yeniçerileri öldürerek Yeniçeri Ocağı'nı ortadan kaldırdık. Düşmana bile aman dileyince vurmayan milletimiz, aman dileyen yeniçerilere bile hiç acımadan öldürüp onların kökünü kuruttu.

Yeniçerilerin kökünü kurutarak Yeniçeri Ocağı'nı ortadan kaldırdık ama ordumuz içindeki vatan haini darbeci subayların darbelerinden yine de kurtulamadık. 1826 yılında Yeniçeri Ocağı'nın ortadan kaldırılmasından 33 yıl sonra 1859 yılında yine darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kaldık. 1859 yılında Kuleli Vakası diye tarihe geçen olayda dönemin padişahı Sultan Abdülmecid'i tahttan indirerek Sultan Abdülaziz'i tahta geçirmek için darbe plânlayanlar yakalanmış ve darbe engellenmiştir. 1876 yılında yani Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasından 50 yıl sonra darbeciler bu sefer başarılı oldular ve o zaman devletin başında bulunan Sultan Abdülaziz'i tahttan indirip şehid ettiler. Topa tutarak ocaklarını ortadan kaldırdığımız ve elimize geçirdiklerimizin hepsini öldürerek köklerini kuruttuğumuz hâlde vatan haini darbeci askerlerden kurtulamadık ve sonraki dönemin vatan haini darbeci askerleri 1876 yılında darbelerini gerçekleştirdiler.

Darbecilik belası 1876 askerî darbesiyle de bitmedi, onun arkasından 1909 ve 1913 askerî darbeleri geldi. Balkanlardaki topraklarımızı 1909 askerî darbesi yüzünden kaybettik. Vatan haini darbeci subayların Türkiye'ye ve Türk milletine yapmadıkları kötülük kalmadı âdeta. Osmanlı Devleti'nin yıkılmasına darbeci subaylar neden oldu.

Türkiye Cumhuriyeti'ni kurduktan sonra da vatan haini darbeci subaylardan kurtulamadık. Vatan haini darbeci subaylar 27 Mayıs 1960 askerî darbesiyle birlikte Türkiye'ye ve Müslüman Türk milletine saldırmaya başladılar. Türkiye'de 1960'tan bugüne son 60 yılda 5 tane askerî darbe oldu. Bu 5 askerî darbeden (27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997 ve 15 Temmuz 2016 askerî darbeleri) 4'ü olan 1960, 1971, 1980 ve 1997 askerî darbeleri başarılı olurken 2016 askerî darbesi devletimiz ve milletimiz tarafından bastırıldı.

Biz 60 yılda 5 askerî darbe yaşamış bir ülke ve milletiz. Türkiye'de son askerî darbe olan 15 Temmuz 2016 askerî darbesi cumhuriyet dönemimizdeki darbelerin en acısı oldu. Vatan haini darbeci subaylar 15 Temmuz darbesinde 248 vatandaşımızı şehid ettiler ve savaş uçaklarıyla Türkiye'nin kalbi olan TBMM de dâhil olmak üzere ülkemizi bombaladılar.

Ağır konuşacağım ama gerçeği söylememiz lazım: 15 Temmuz 2016 akşamı gerçekleştirilmiş olan darbe teşebbüsüyle birlikte Türk ordusunun mevcut düzeni tefessüh etmiştir. Bu bozuk düzen sürdürülemez! Kendi ülkesinin ve kendi milletinin düşmanı olan vatan haini darbeci subaylar ordumuza sızmış durumdalar. Orduyu yeniden kurmaktan ve ordumuzun subay kadrosunu zihnen ve gönülen Türk milletinin değerlerini benimsemiş ve demokrat kişilerden oluşturmaktan başka çaremiz yok. Eğer bunu başaramazsak vatan haini darbeci subaylar ülkemize ve milletimize yine saldıracaklardır. Teşbihte hata olmaz; darbecilik mikrobu grip mikrobu gibi hem tekrarlıyor hem de farklı şekillerde tezahür edebiliyor.

Kimse kendini kandırmasın, Türkiye'de askerî darbe tehlikesi bitmemiş, bilakis 15 Temmuz 2016 öncesine göre daha da artmıştır. Çünkü 15 Temmuz darbesi vatan haini darbeci subaylara 21. yüzyılda da darbe yapılabiliyormuşuzu göstermiş oldu. Batılı gâvurlar tarafından zihnen ve gönülen devşirilerek beyinleri ve gönülleri sömürgeleştirilmiş vatan haini darbeci subaylar (Mankurtlar) İslam ülkesi Türkiye'ye ve Müslüman Türk milletine düşmanlıktan vazgeçmeyecekler ve fırsat bulduklarında ülkemize ve milletimize yine saldıracaklardır.

15 Temmuz darbesini sadece Atatürkçü subaylar ya da sadece FETÖ'cü subaylar yaptı diyenler yanılıyorlar. 15 Temmuz darbesini en az iki grup (Atatürkçüler ve FETÖ'cüler) ortaklaşa gerçekleştirdiler. Yaşadığımız o darbe bir koalisyondu. Bunların arasına üçüncü bir grup olarak aşırı milliyetçi, ırkçı subaylar da dâhil oldular mı bilmiyorum; ihtimaldir ki aşırı milliyetçi, ırkçı subaylar da 15 Temmuz darbesinin içinde yer almış olabilir. 27 Mayıs darbesini Atatürkçü ve milliyetçi subaylar ortaklaşa gerçekleştirmişlerdi. Yani 27 Mayıs darbesi de 15 Temmuz darbesi gibi bir koalisyon darbeydi ve 27 Mayıs 1960 darbesinin sonrasında Atatürkçü subaylar milliyetçi subayları tasfiye etmişlerdi.

Buraya kadar genel olarak darbe meselemiz üzerinde değerlendirmelerde bulundum. Şimdi ise darbelerle mücadele için neler yapmamız gerektiği hususunda bir şeyler söyleyeyim:

Askerî darbe tehlikesi Türkiye'nin en önemli sorunudur ve Türkiye'de bir daha darbe olmaması için şunlar yapılmalıdır:

1- Milletimizdeki Hem Demokrasi Bilincinin Geliştirilmesi Hem de Darbe Karşıtlığının Arttırılması: Darbeciliğe karşı yapılması gereken ilk şey milletimizdeki demokrasi bilincinin geliştirilip darbe karşıtlığının arttırılmasıdır. Demokrasi bilinci gelişmiş darbe karşıtı bir toplumu darbeyle dizginlemek de böyle bir topluma darbeyi kabullendirmek de mümkün değildir.

2- Ordumuz İçindeki Subayların Müslüman Türk Milletinin Değerlerine Bağlı Olan Yerli, Millî ve Demokrat Subaylar Olmasının Sağlanması: Askerî darbelerle mücadelede yapılması gereken ikinci şey ordumuzun subay yapısının düzeltilmesidir. Askerî darbeleri subaylar yaptığına göre ordumuzun subaylarını; milletimizin değerlerine bağlı olan, vatansever, demokrat ve düzgün kişilerden oluşturursak darbe tehlikesi yaşamayız.

3- Devamlı Uyanık ve Tedbirli Olmak: Darbeciliğe karşı verilecek mücadelede yapılması gereken üçüncü şey devamlı uyanık ve tedbirli olmaktır. Gözü dönmüş vatan haini darbeci subaylar ülkemizi ve milletimizi gafil avlayıp darbe yapmak için fırsat kolluyorlarken, biz de ülke ve millet olarak düşmanlarımız olan o alçakların bu tür hazırlık içinde olabilecekleri düşüncesiyle darbeciliğe karşı bütün tedbirleri alarak hazır durumda bulunmalıyız. Çünkü vatan haini darbeci subaylar 15 Temmuz 2016'da nasıl ki biz hiç beklemezken saldırıya geçtikleri gibi, yine hiç beklemediğimiz bir zamanda darbe teşebbüsünde bulunarak ülkemize ve milletimize saldırmayı plânlayacaklardır. Darbe tehlikesi artık bitmiştir demek ve bu şekilde düşünüp davranmak Türkiye'nin ve Türk milletinin düşmanı olan vatan haini darbeci subayların ekmeğine yağ sürmek anlamına gelir. Vatan haini darbeci subaylar Türkiye ve Türk milleti düşmanlığından ve ülkemizi darbeyle ele geçirmek niyetlerinden vazgeçmeyeceklerdir. Biz Müslüman Türk milleti ise İslam'dan, Türk milletinin değerlerinden, demokrasiden ve özgürlüklerden vazgeçmeyeceğiz.

Vel hâsıl-ı kelam, İslam ile küfrün mücadelesi kıyamete kadar sürecektir. İslam yolunda, İslam'ın doğru yolunda bulunanlara müjdeler olsun!

TallMan2023 06-01-2017 10:52

Bu millet darbeye geçit vermez !

BlueMoon 06-05-2017 11:06

Bu forumda terorist fethullah icin eski yazilanlari okudum

Yok okyanus ötesinde gurbeti yudumluyormus da

Onun dualari turkiyeyi ayakta tutuyormus da (yuh)

Vatan hasreti burnunda tutuyormus da

Tum ak partililer onun şefaatine muhtaçmış da

Bunlari yazanlar simdi ne dusunuyor acaba ? " kandirildik" deyip siyrikmak kolay ne de olsa

BlueMoon 06-05-2017 11:11

O namussuz it 20 sene evvel dinler arasi diyalog projesi ile islama dinamit koyarken neredeydiniz ? O zamanlar tek kelime etmiyordunuz fethullahin peygambersiz din projelerine ? Ayasofyanin tepesine haç takarken stv gikiniz cikmadi. Mardinde papazlari sirat koprusunden gecirirken ben burada kendini yirttim tek kelime etmediniz siddetle savundunuz o pislikleri. Ülkeyi bu hale basiretsizliğiniz getirdi hala sorumluluk üstlenen yok ortada. Sözde itirafçı ayağına asıl fetöcüler yırttı bile. Biz uyuyalim fetö haldır haldır çalışıyo ülkenin altını oyuyo

Nurullah1453 06-23-2017 01:35

Bu millet böylesi bir darbe girişiminin söz konusu olmasına dahi izin vermez vermeyecektir evelallah

Nurullah1453 06-23-2017 01:41

Buda bezer bir darbe yanlış hatırlamıyorsam Osmanlı zamanında 2.Adülhamide Amerika'nın Osmanlı topraklarına Ermeni okulları yaptırıp yetişen talebelerin darbe yapmasıyla olmuştu

aftero 08-24-2017 17:15

cesareti olan varsa dener ve nasıl pişman edilir tüm dünyaya gösteririz.

AkNimet 09-23-2017 19:56

Teşekkür ederim

enakk 03-17-2018 14:12

Haklısın.

AhmocanDemir25 03-22-2018 21:27

Darbe devri bitti hocam, millet akıllandı artık ne yapacağınıda biliyor.

dostunuz 03-23-2018 13:03

Eğer askeri darbe bu putperest düzeni yıkıp İslami düzeni getirecekse bende darbeci olurum. Malum Allahın kanunlarının uygulanması farzdır.

Cihannur 03-24-2018 00:27

Bu konuyla ilgili olarak Rasim Ozan Kütahyalı'nın iki makalesinin linkine aşağıda yer veriyorum.

Rasim Ozan Kütahyalı - 15 Temmuz ve Atatürkçü Subaylar

Rasim Ozan Kütahyalı - 15 Temmuz'un anti-FETÖ Unsurları

15 Temmuz askerî darbesi açıkça ortadadır ki FETÖ'cülerle Kemalistlerin iş birliğiyle kotardıkları bir darbedir. Bu darbeyi sadece FETÖ'cüler yaptılar ya da sadece Kemalistler yaptılar demek doğru olmaz. Darbenin içinde FETÖ'cüler de var Kemalistler de var.

İslam ile küfrün arasındaki son ve en büyük savaşın çıkma zamanı yakındır. Muhtemeldir ki hem Hazret-i Mehdi hem de yalancı ve kâfir Deccal hayattadır Allahu âlem. Önümüzdeki 20-30 yıl içinde hayatta bulunan insanlar Hazret-i Mehdi'nin zuhurunu da İsa aleyhisselamın nüzûlünü de görürler diye tahmin ediyorum. Kahraman ordumuzu bu duruma göre hazırlamamız ve hazırlıklı olmamız gerekiyor. Cenab-ı Hakk'ın izni ve inayetiyle yalancı ve kâfir Deccal'i ve Deccaliyet'i yok etmeliyiz. Bizler hakikatin temsilcileri Müslümanlar olarak küfrü ve küffarı hezimete uğratmalı ve dinsizliği fikren yok ederek İslam'ın nurunu bütün dünyaya yaymalıyız. Allah yardımcımız olsun.

akses 03-27-2018 10:25

İçerden, dışardan MİLLET DÜŞMANI yedi düvel darbe istiyor. Etek stoğumuz bitti, giydire giydire. Anlaşılan bir stok daha yedek de tutmak lazım. Erdoğan hizmet yarışında. En son darbeci MENFEZDE saklanırken yakalandı. Deneyin görün kefereler.

Cihannur 03-30-2018 07:20

Alıntı:

akses Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 1072704)
İçerden, dışardan MİLLET DÜŞMANI yedi düvel darbe istiyor. Etek stoğumuz bitti, giydire giydire. Anlaşılan bir stok daha yedek de tutmak lazım. Erdoğan hizmet yarışında. En son darbeci MENFEZDE saklanırken yakalandı. Deneyin görün kefereler.

Tamam korkmayalım akses; ama tedbiri de elden bırakmayalım. Her zaman 15 Temmuz'da olduğu gibi işlerin bizden yana rast giderek vatan hainlerinden, vatan ve millet düşmanı alçaklardan yana ters gitmesini bekleyemeyiz.

Deneyin görün kefereler diyorsun da 15 Temmuz 2016 tarihine geri döndüğümüzü varsayalım. Ve yine varsayalım ki 15 Temmuz darbesini ihbar eden Osman K. isimli binbaşı o gün ihbarda bulunmadı ve vatan haini darbeci subaylar plânladıkları darbe girişimine plânladıkları tarih ve saat olan 16 Temmuz 2016 günü gece saat 03:00'da başladılar diye varsayalım. Bu durumda tahminen ne olurdu anlatayım.

Askerî darbe gece saat 3'te başladığı, herkes uykuda olduğu ve hazırlıksız bulunduğu için kesine yakın ihtimalle darbecilerin istedikleri istikamette sonuçlanırdı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım başta olmak üzere bakanlar, milletvekilleri ve bazı üst düzey bürokratlar gözaltına alınarak tutuklanırdı. Türkiye Büyük Millet Meclisi kapatılır ve anayasa ortadan kaldırılırdı. Darbeci vatan haini subaylar belli başlı televizyon kanallarının yayınları kesilebilir ve yayınlarını kesmediklerinin ise yayınlarını kendi kontrolleri altında devam ettirebilirlerdi. Millet olarak 16 Temmuz 2016 Cumartesi sabahına uyandığımızda işte bu minvalde bir Türkiye tablosuyla karşılaşabilirdik. İş işten geçip devlet ele geçirildiği için halkımızın darbecilere karşı direnişi 15 Temmuz 2016 akşamında olduğu gibi olmaz ve darbeciler gücü bütünüyle ele geçirdikleri için de halka karşı 15 Temmuz 2016 akşamında uyguladıkları şiddetin onlarca belki de yüzlerce katı şiddet uygulayarak insanları acımasızca öldüre öldüre direnişin büyümesine izin vermezlerdi.

Vatan haini darbeci subaylar hemen hiç vakit kaybetmeden orduda ve emniyette kadrolaşma yaparlardı. Ordumuzdaki ve emniyetteki AK Parti'ye yakın zihniyette olan subayları, polisleri tasfiye ederler ve onların yerine ise Kemalist subaylar ve polislerle FETÖ'cü subayları ve polisleri göreve getirirlerdi. Bunları kısa sürede tahminen en geç bir hafta içinde tamamlarlardı. Bu durumda ne olurdu? Devletin silahlı güçlerini tamamen ellerine geçirmiş ve kendi zihniyetlerinden yapmış olurlardı. Sokağa çıkıp direnen insanları ise 'bunlar terörist' diyerek öldürür ve darbecilere karşı direnip vatan savunması yaparak şehid olan insanlarımızı terörist ilan ederlerdi. Müslüman Türk milleti olarak bir hafta içinde kendi ülkemizde işgale uğrayarak elleri kolları bağlanmış bir hâle getirilerek, üstad Necip Fazıl Kısakürek'in Sakarya şiirinde "öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!" diyerek vurguladığı gibi âdeta öz yurdumuzda garip, öz vatanımızda parya durumuna getirilmiş olurduk. Geçmiş olsun!

15 Temmuz 2016 askerî darbesinin Türkiye'de Cumhuriyet döneminde gerçekleştirilmiş olan diğer 4 askerî darbeden (27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat 1997 askerî darbeleri) üç temel farkı vardır. O üç temel fark şudur:

1- Darbeyi gerçekleştirmiş olan Kemalist subaylar ve FETÖ'cü subaylar Türkiye'yi ve Müslüman Türk milletini düşman olarak gördüklerini 15 Temmuz akşamı hem TBMM'yi bombalamalarıyla hem de milletimizden darbeye direnenleri acımasızca katlederek şehid etmeleriyle herkese gösterdiler. Daha önceki darbelerde milletimiz ve milletimizin meclisi TBMM hiç böyle direkt olarak hedef alınmamıştı.

2- 15 Temmuzcu vatan haini darbeci subayların İslam ülkesi Türkiye ve Müslüman Türk milleti düşmanlıkları o kadar içlerine sinmiş ve gözleri o kadar dönmüş ki, hiçbir 'mâkûl gerekçe' göstermeye gerek duymadan -zaten gösterecekleri hiçbir mâkûl gerekçe de yoktu ortada, tırnak içinde 'her şey güllük gülistanlık'ken bu darbeye kalkıştılar- darbe teşebbüsünde bulundular. Yani yapılan bu hareket tamamiyle eşkiyalık, bütünüyle terörizmdi. 15 Temmuzcu darbeci alçakların eşkiyalık, teröristlik anlamında PKK'lı teröristlerden hiçbir farkları bulunmadığı gibi, bunlar kendi ülkelerine ve kendi milletlerine saldırdıkları için PKK'lı teröristlerden daha alçak daha şerefsiz daha eşkiya ve daha teröristtirler.

Bu da bizi şunu gösterdi: Ellerinde darbe yapabilecekleri güce ulaştıkları zaman hiçbir insani ve hukuki ölçütü gözetmeden barbarca saldırıyla yakıp yıkıp yok ederek insanları öldürüp, ülkeyi işgal edip, halkı kendilerinin zorba yönetimleri altına almak niyetinde ve isteğinde olan gözü dönmüş azgın darbeci subaylarla karşı karşıyayız. Bu ciddi bir tehlikedir ve yarınlarda da bu tür canavarların ordumuz içinde gizlice örgütlenerek hain plânlar yapmaları muhtemeldir.

3-15 Temmuz darbesinin Cumhuriyet dönemimizdeki diğer 4 askerî darbeden üçüncü temel farkı şudur: Anlaşılan o ki 15 Temmuz darbesini gerçekleştiren vatan haini şerefsiz alçaklar gitmemek üzere geliyorlardı yani demokrasimizi en azından kısa ve orta vadede rafa kaldıracaklardı. Çünkü 15 Temmuz 2016 askerî darbesini gerçekleştiren barbarlar, 12 Eylül 1980'in darbecibaşısı Er Kenan Evren'in 90 yaşından sonra düştüğü rezil durumu gördüler. Darbeden sonra demokrasiye dönüş yaparlarsa başlarına gelebilecekleri biliyorlardı. Darbecilerin darbeyi başarsalardı Türkiye'yi belki en az 20-30 yıl boyunca demokrasisiz yönetmek niyetinde oldukları anlaşılıyor. Darbeciler darbeyi başarsalardı darbeden belki 5-10 yıl sonra seçimler yapmaya başlarlardı; ama o seçimler de Mısır'ın gayrimeşru darbeci diktatörü Sisi'nin seçimleri gibi göstermelik seçimler olurdu. Demokrasi yok, halk iradesi yok ya da kısıtlanmış ve kendin çal kendin oyna diktatörlük düzeni!

Türkiye'de CHP'nin 27 senelik gayrimeşru tek parti diktatörlüğü döneminde 1923-1950 yılları arasında seçimler yapılmadı mı? Yapıldı. Fakat o seçimlere tek parti katılabildiği -1946 Hileli Seçimlerini ayrı tutarsak ki o da hileli ve dolayısıyla gayrimeşru bir seçimdir- için o seçimlerin meşruiyeti yoktur, bu çok açık ve nettir ve bu yüzden de CHP'nin 1923 ile 1950 yılları arasındaki tek parti iktidarı gayrimeşru bir diktatörlüktür. Birinci Meclis'te İkinci Grup'un liderlerinden Ali Şükrü Bey'in şehid edilmesinden sonra İkinci Grup'un tasfiyesiyle oluşturulan 2. Meclis dönemi dâhil olmak üzere CHP'nin 14 Mayıs 1950'ye kadar çıkarttığı bütün kanunlar da yaptığı bütün antlaşmalar da bu gayrimeşrulukla mâlüldür. 1923 yılında Kemalistler tarafından muhalefet ortadan kaldırılmış, milletin iktidarı zorla ve baskıyla gasp edilmiş ve böylelikle Türkiye'de 1923 ile 1950 yılları arasında gayrimeşru CHP diktatörlüğü hüküm sürmüştür.

15 Temmuz 2016 askerî darbesini gerçekleştirmiş olan Kemalist subaylar ve FETÖ'cü subaylar zaman gelip göstermelik seçimler yapsalar dahi tıpkı CHP'nin 1923-1950 yılları arasındaki gayrimeşru tek parti diktatörlüğü gibi gayrimeşru bir diktatörlük kuracaklardı. Bu durumda demokrasiye ne zaman geri dönerdik kim bilir. Belki de Türkiye 30-40 sene boyunca demokrasiden mahrum bırakılarak gayrimeşru bir askerî diktatörlükle yönetilecekti.

15 Temmuz darbesi başarılı olsa ve Kemalist-FETÖ'cü ortaklığında gâvurcu bir diktatörlük kurulsaydı, milletimizin AK Parti iktidarında elde ettiği kazanımların hemen hemen tamamını kaybederdik diye tahmin ediyorum. Kamu kurumlarında başörtülü hanımların çalışmasına izin verilmez, onların ya başörtülerini çıkartmaları şart koşulur veya başörtülerini çıkartsalar dahi yine de işlerine devam etmelerine izin verilmeyebilirdi. Ortaokullarda ve liselerde başörtülü okumak yasaklandığı gibi, üniversitelere de başörtüsüyle girmek yasaklanırdı. 28 Şubat döneminden daha dehşetengiz bir dinî baskı dönemi yaşanırdı. İslam ve Müslüman düşmanı yeni rejim (gayrimeşru askerî diktatörlük), İslam'ı ve Müslümanlığı toplumdan kazımak için elinden geleni yapardı.

Askerî darbe sorunu milletler için büyük bir tehlike arz eden bir konudur. Türkiye'nin en önemli meselesi ordumuz içindeki muhtemel darbeciler tarafından gerçekleştirilebilecek askerî cunta, askerî darbe meselesidir. Meseleyi açıkça tespit ediyoruz. Osmanlı'da da Cumhuriyet'te de bitmediler bir türlü bu lanet olası kahrolası darbeler ve darbeciler! 1826 yılında darbecilerin ocakları Yeniçeri Ocağı'nı ortadan kaldırdık ama darbecilik illetinden, darbecilik mikrobundan bir türlü kurtulamadık. Osmanlı Devleti yıkıldı Türkiye Cumhuriyeti kuruldu ama darbecilerden yine kurtulamadık. Türkiye olarak 27 Mayıs 1960'tan bu yana 27 Mayıs darbesi de dâhil olmak üzere son 60 yıl içinde tam 5 askerî darbeyle (27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997 ve 15 Temmuz 2016 askerî darbeleri) karşı karşıya kaldık. Talat Aydemir'in 1962 ve 1963 yıllarındaki kalkışmalarını da sayarsak 7 askerî darbe olur.

Şunu aklımızdan hiç çıkarmamamız gerekir: Vazgeçmeyecekler! Vatan haini darbeci subaylar bu alçak heveslerinden asla vazgeçemeyecek! Bu yüzden daima hazırlıklı olmamız gerekiyor. Bu konunun ilk sayfasında çözüm önerilerimi dile getirmiştim. Önerilerimi biraz daha detaylandırayım. Öncelikle konuyla direkt olarak ilgisi nedeniyle ülkemizde yapılmış son genel seçim olan 1 Kasım 2015 Genel Seçiminin harita sonucuna aşağıda yer veriyorum.

1 Kasım 2015 Genel Seçimi İl ve İlçeler Sonucu

http://i.hizliresim.com/NZBlaO.png

Yukarıdaki iki Türkiye seçim haritası sadece basit birer siyasal analizi göstermemektedir. Yukarıdaki haritaların şekli temel meselelerimize işaret ediyor. Haritaların sol tarafında yer alan sadece 6 ilimizdeki (Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, İzmir, Aydın ve Muğla) kırmızı renk, sol Kemalizmi yani Kemalist askerî darbeciliğin kaynağını temsil ediyor; haritaların sağ tarafındaki mor renk ise sol Öcalanizmi yani PKK terörizminin kaynağını temsil ediyor. Haritalardaki kırmızı ve mor renkteki azınlık bölümdeki tüm vatandaşlarımız bu anlayışları yani kırmızı renktekilerin hepsinin Kemalist askerî diktatörlük yanlısı ve mor renktekilerin hepsinin PKK terörizminden yana olduğunu iddia etmiyorum; ama bu iki illetin (Kemalist askerî diktatörlük ve PKK terörizmi) kaynağı da oralardır o kırmızı renkteki ve mor renkteki yerlerdir.

Öyleyse ne yapılmalı? Çözüm basit. Maddeler hâlinde anlatayım:

1- Öncelikle milletimizdeki demokrasi bilincinin geliştirilmesi ve yeni nesillerin vatanına ve milletine bağlı, darbeciliği asla kabul etmeyecek demokrat insanlar olarak yetiştirilmesi gerekir. Darbecilik illetine, darbecilik mikrobuna karşı yapılması gereken ilk şey budur. Darbeci vatan hainlerine karşı darbeciliğin panzehiri olan 'demokrasi silahı'yla silahlanılmalıdır. Demokratlık darbeciliği yok eder! Herkes demokrat olursa darbeciler darbe yapamaz veya yapsalar dahi darbe kalıcı olamaz ve demokrat halk gün gelir darbeyi ve darbecileri ayakları altında ezer.

2- Devletimizin güvenlik görevlilerinin (asker, polis, istihbaratçı vd.) büyük çoğunluğu daima yukarıdaki haritalarda görüldüğü üzere AK Parti'nin renginin bulunduğu hardal rengin zihniyetinden seçilmelidir. Bu durum sadece bugünler için değil gelecek için de böyle olmalıdır. Çünkü hardal rengindeki o büyük coğrafya, milletimizin özünü temsil etmektedir ve zaten devletin ve milletin direkt olarak temsilini yaptığı için de o renkteki alandaki zihniyetten yani yerli, millî ve demokrat subaylar darbeciliğe karşı emniyet unsuru olacaktır. Ayrıca doğrusu da budur. Mademki milletimizin büyük çoğunluğunun dünya görüşü o hardal rengindeki coğrafyada yaşayan milletimiz tarafından temsil edilmektedir, öyleyse güvenlik güçlerimiz de büyük çoğunlukla oradaki yerli, millî ve demokrat kişilerden seçilmelidir.

3- Darbeciliğe karşı hem millet olarak hem de güvenlik güçleri olarak daima uyanık ve tedbirli olmak zorundayız. Vatan haini darbeci alçaklar yarınlarda da alçak niyetlerinden vazgeçmeyecekler ve darbe yapmanın fırsatını kollayacaklardır; bunu hep aklımızda tutarak daima tedbirli olmalıyız.

4- Bütün bunları yapmamıza rağmen yani milletimizin yeni nesillerini vatanına ve milletine bağlı demokrat insanlar olarak yetiştirmemize, subaylarımızın büyük çoğunluğunu devamlı olarak yerli, millî ve demokrat subaylardan oluşturmamıza ve darbelere ve muhtemel darbecilere karşı daima uyanık ve tedbirli olmamıza rağmen sonuçlandırılmış bir askerî darbeyle karşılaşırsak yapılacak şey şudur: Gayrimeşru duruma düşmüş olan vatan ve millet düşmanı askerî diktatörlük ordusuna karşı Özgür Türkiye Ordusu'nu kurmak ve gayrimeşru askerî diktatörlüğü ortadan kaldırarak Türkiye'yi kurtarmak.

Darbeciliğe ve darbecilere karşı yapılması gerekenler hususunda aklıma gelenler bunlar. Bir kez daha belirtmek isterim ki Türkiye'nin en büyük meselesi ordumuz içindeki muhtemel askerî cuntalar ve onlardan kaynaklanabillecek askerî darbe tehlikesidir. Çünkü Allah korusun ki muhtemel bir askerî darbe hem millet olarak elde ettiğimiz kazanımlarımızın çoğunu kaybetmemize neden olabileceği gibi hem de dinimizin yaşanmasının engellenmesi, özgürlüğümüzün gasp edilmesi, ülkemizin bölünmesi gibi pek çok felaketlere yol açabilir.

akses 03-31-2018 08:04

Alıntı:

Cihannur Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 1072742)
Tamam korkmayalım akses; ama tedbiri de elden bırakmayalım. ..........................

Perde arkasında yıllardır darbeciler iktidardı. Seçimle gelenler muktedir değildi. Türkan Saylan ölmeden önca BİZ NE İSTERSEK O OLUR. YÜZDE SEKSEN İLE İKTİDAR OLSANIZ BİLE demişti. Yani kendi zihniyetinin hiçbir zaman iktidar olmayacağını biliyordu. O yüzden zamanında belli yerlere yerleştirdikleri BASKICI DARBECİ elemanlarıyla dayatmacı ve yasakçı düzenlerini yürütmeyi uzun süre başardılar. KANSER OLDU ÖLDÜ GİTTİ çoğu. Ölüm var, Allah'ın tokadı da var. Onları bertaraf etmek önce Allah'ın izniyle, sonra dürüst Erdoğan'ın azmiyle oldu. Çok yalnız kaldı ama milletin varlığı , güvenmesi ona yetti.

Koskoca Türkiye'de bir devri, düzeni yıkmak ancak diktatörlükle olur eğer birden değiştirmek istenilirse. Erdoğan ve ekibi değişimi zamana yaydı. Ellerinde güç olduğunu vehmedenler maneviyatı unuttular. DUA EKİBİNİ akletmediler.


Her muhtırada, darbe kıpırdanmasında, MGK toplantılarında milletin tek sığınağı vardı DUA.

İktidarımızı yedirmedik. Onların şerri varsa bizim dualarımız var. DUALARIMIZ ONLARI HEP YENDİ , YİNE YENECEK. Yeterki başımızdakiler dürüst görev yapıp, kendilerini değil MİİLLETİ DÜŞÜNSÜNLER. Hizmet ehli olsunlar. Gece rahat uyuyan ninelere sabah namazında ÇOK ŞÜKÜR HER ŞEY YOLUNDA dedirtebiliyorlarsa tamamdır. Gerisi vız gelir tırıs gider.

15 TEMMUZ ve sonrasında yaşananlar ile iyi bir temizlik oldu ülkemizde. Sınır içi temizliği. Yılların birikimi kolay değil, ama iyi gidiyor. Zeytin dalı harekatı ile de dış temizlik yapılıyor. O da iyi gidiyor. GÜÇ YETİRİLEMEZ DENİLENLER TEK TEK PES EDİYOR.


Tüm yaşananlar da Erdoğan ve ekibinin kararlılığı yanında en büyük etken ; DUA EKİBİ = MİLLET .
Yetim, kimsiz ,kimsesiz , yersiz ,yurtsuz insanlığa kucak açmamız ve onların hayır duaları ile düşmanlarımıza yaptıkları AHLAR ının çok etkisi var.

Allah yöneticilerimize doğru yolu gösterdiği sürece, onların yolunu açtığı sürece KORKU YOK.

Muhalefet edenlere şunu soruyorum; CHP SP MERAL'İN İP'İ HDP iktidarı için nasıl bir dua yapacaksınız?

Onlar geriye dönüş vaad ediyor. FETÖ okulları ve dershaneleri vaad ediyor. Yargı, Emniyet, Askeriye de kadrolaşmayı vaad ediyor. Şimdi millet bunlara niye dua etsin? Samimi duaları arkalarına almaları için milleti ikna etmeleri gerekiyor. Bırakın iknayı, milletten utandıkları için gizli gizli görüşüyorlar. İktidarımız CUMHUR İTTİFAKINI milletin huzurunda kurdu ve oy istiyor, dualarımza talip. Kemal, Meral, Temel , FETÖ, HDP ittifakın da “rüzgar” estirecek medya vantilatörü de yok artık..


Toplumsal şuuru yöneten ALLAHdır. Allah'ın yardımına talip olan onun yarattıklarına merhamaetli olur . Millet ise kendini düzeltmeye de talip olmalıdır. Nasıl iseniz layık olduğunuz ile yönetilirsiniz.


15 Temmuz gecesi yaşlı bir amca YETİŞİN ADNAN MENDERS'i asıyorlar diye bağırınca eline değnek alan anneler yollara döküldü. Yeni bir ASMAYA izin yok dedi millet. Bundan sonra bu milleti kimse sindiremez. Dayatmacı diktatör CHP ve peşine takılacak kuyruklarının iktidarına izin yok.

Erdoğan'ın eksikleri olabilir, hataları olabilir, hep birlikte yaşıyoruz bu süreci ve her şeye şahidiz. Ama bir samimiyet ve hizmet ehli bir adam ve ekibi var karşımızda. EĞİTİM çok önemli. Askeriye de artık farklı bir eğitim süreci başladı. Ordumuzda başörtülü askerler var. Başörtülü polis ve hakim savcı var. Bunları millet gördü ve yıkılmaz denilen tabuların tek tek yıkılacağını anladı.

Allah korusun CHP ve kuyruklarının tüm kazanımlarımızı nasıl yok edeceğini, 1930 LU YILLARA nasıl döndürüleceğimizi çok iyi biliyoruz. İpin ucu bir kere kaçtımı bir daha iflah olmayız.

Elimizdekinin kıymetini bilir, kazanımlarımı korur, daha da ileriye sıçramak adına çalışırsak korkuya hacet yok.

Millet ne yapacağını gayet iyi biliyor. Allah muhalif olanlara da izan nasip eyleyip saflarımıza katılmak nasip etsin.

BAŞIMIZDAKİLERE İZLEYECEĞİ HAYIRLI YOLU GÖSTER VE KOLAYLAŞTIR ; YA KADİR, YA FETTAH, YA AZİZ, YA MUKADDİM, YA RAHMAN, YA RAHİM.

Cihannur 04-17-2018 20:24

Alıntı:

akses Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 1072744)
Koskoca Türkiye'de bir devri, düzeni yıkmak ancak diktatörlükle olur eğer birden değiştirmek istenilirse. Erdoğan ve ekibi değişimi zamana yaydı. Ellerinde güç olduğunu vehmedenler maneviyatı unuttular. DUA EKİBİNİ akletmediler.

Her muhtırada, darbe kıpırdanmasında, MGK toplantılarında milletin tek sığınağı vardı DUA.

İktidarımızı yedirmedik. Onların şerri varsa bizim dualarımız var. DUALARIMIZ ONLARI HEP YENDİ , YİNE YENECEK. Yeterki başımızdakiler dürüst görev yapıp, kendilerini değil MİLLETİ DÜŞÜNSÜNLER. Hizmet ehli olsunlar. Gece rahat uyuyan ninelere sabah namazında ÇOK ŞÜKÜR HER ŞEY YOLUNDA dedirtebiliyorlarsa tamamdır. Gerisi vız gelir tırıs gider.

Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifinde "Dua müminin silahıdır" ve başka bir hadis-i şerifinde ise "Deveni sağlam kazığa bağla sonra tevekkül et" buyuruyor.

Müslümanlar olarak bize düşen şey 'devemizi sağlam kazığa bağlamak' yani elimizden gelen bütün gayreti göstermek ve ondan sonra da tevekkül ederek işin sonunu Allah'a bırakmaktır.

15 Temmuz 2016 askerî darbesi FETÖ'cü subaylar ile Kemalist subaylar tarafından iş birliğiyle gerçekleştirildiği hâlde kamuoyuna bu darbe sadece FETÖ'cü subaylar tarafından yapılmış gibi sunuldu. Bu da ordumuzdaki darbeci Kemalist subaylar tehlikesinin sümen altı edilmesi anlamına geldi. Bu duruma iki açıdan itiraz ediyorum. Birincisi hakkaniyet açısından itiraz ediyorum. Gerçek neyse onu herkes bilmeli. 15 Temmuz darbesini FETÖ'cüler ve Kemalistler birlikte gerçekleştirdilerse -ki böyle oldu- halkımıza bu gerçek anlatılmalı. İkincisi ise darbedeki Kemalist izi kamuoyundan saklayıp gizlemek ordumuz içindeki Kemalist subayların yeni bir darbe girişimi için hazırlanmalarında onlara rahatlık verebilir.

Aşağıdaki seçim sonucu haritasını önemine binaen bir kez daha paylaşıyorum.

1 Kasım 2015 Genel Seçimi İl ve İlçeler Sonucu

http://i.hizliresim.com/NZBlaO.png

Dikkatleri bu seçim sonucu haritasının üzerine ısrarla çekme amacım Türkiye olarak temel meselelerimizin nereden kaynaklandığını göstermek içindir. Yukarıdaki seçim haritasındaki kırmızı rengin ve mor rengin bulunduğu yerler Türkiye'nin iki temel meselesi olan askerî diktatörlük, askerî vesayet, laikçilik, gâvurculuk vb. Kemalist darbeci terörizmin (kırmızı renkteki yerler kaynaklı) ve Kürt ırkçılığı, Kürtçü terörizm yani Öcalancı terörizmin (mor renkteki yerler kaynaklı) kaynağını gösteriyor.

Kemalist darbeciliğe karşı da Kürtçü terörizme karşı da uyanık ve tedbirli olmak zorundayız. Sadece Kürtçü terörizme odaklanıp darbecilik tehlikesini görmezden gelmemeliyiz. Şunu acı bir gerçeklikle hatırlatırım ki 27 Mayıs 1960 günü dönemin 30 milyonluk Türkiye'sini sadece 38 cuntacı subay darbeyle işgal etti. Bugünün ölçeğinde düşünürsek 80 milyonluk Türkiye'yi 100 civarında cuntacı subayın darbe yaparak ele geçirmesi gibi bir şeydi 27 Mayıs 1960 askerî darbesi.

Israrla uyarıyorum ki tehlike artık maalesef daha büyük! Çünkü gâvurcu subayların gözleri dönmüş durumda. 1 Kasım 2015 Genel Seçiminde serbest ve demokratik genel seçimde milletimizden % 50 oranında oy almış olan AK Parti iktidarına genel seçimin üzerinden 1 yıl bile geçmeden darbe yapmak açıkça milleti ve milletin değerlerini hedef almak demektir. Subaylarımızın çoğunluğunun yerli, millî ve demokrat subaylar olmasını sağlamak ve Türkiye'nin en önemli meselesi olan darbe tehlikesine karşı tüm emniyet birimlerimizle daima hazır bulunmak zorundayız.

BlueMoon 06-03-2018 10:06

siz darbe ihtimallerinin sona erdiğini sanıyorsunuz öyle mi ? öyle sanın. türkiye gibi henüz demokrasiyi içselleştirememiş ortadoğu ülkelerinde bu tehlike hep vardır. 1980 den sonra da darbeler dönemi bitti dediler. 28 şubat yaşandı. bu son artık tamam dediler 15 temmuz yaşandı. bunu bastırdık artık cesaret edemezler diyorsunuz da Allah muhafaza hiç beklemediğiniz anda acı gerçekle karşı karşıya kalma ihtimali her zaman vardır. bu ülkede demokrasi ve hukuk sistemi rayına oturmadı. güçlülerin haklı olduğu hukuk rejimi var. talimatla iş gören basınımız bürokrasimiz ve yargı sistemimiz var. ne yani ülke karışsa iç savaş çıksa asker seyre mi bakacak.

ak61 06-03-2018 13:09

Alıntı:

BlueMoon Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 1074284)
siz darbe ihtimallerinin sona erdiğini sanıyorsunuz öyle mi ? öyle sanın. türkiye gibi henüz demokrasiyi içselleştirememiş ortadoğu ülkelerinde bu tehlike hep vardır. 1980 den sonra da darbeler dönemi bitti dediler. 28 şubat yaşandı. bu son artık tamam dediler 15 temmuz yaşandı. bunu bastırdık artık cesaret edemezler diyorsunuz da Allah muhafaza hiç beklemediğiniz anda acı gerçekle karşı karşıya kalma ihtimali her zaman vardır. bu ülkede demokrasi ve hukuk sistemi rayına oturmadı. güçlülerin haklı olduğu hukuk rejimi var. talimatla iş gören basınımız bürokrasimiz ve yargı sistemimiz var. ne yani ülke karışsa iç savaş çıksa asker seyre mi bakacak.


Bu bambaşka bir ihtimaldir, iç savaş durumunda elbette asker seyretmeyecektir. Ama bu darbe olarak nitelendirilemez. Açıkcası artık darbe kavramı bana göre uzun süre literatürümüzden çıkmıştır. TSK'da denge gözetilmeli ve herkesimden insanlar olmalı ki böyle belli bir görüşte olanlar egemen olup sivil iktidarlara karşı bu rezil hareketlere kalkışmasınlar. Yetki elimizde eğer geçmişte yapılan hataları tekrar yaparsak kimse tekrar darbe olamaz demesin. Bal gibi olur.

Cihannur 06-06-2018 22:37

Alıntı:

BlueMoon Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 1074284)
siz darbe ihtimallerinin sona erdiğini sanıyorsunuz öyle mi ? öyle sanın. türkiye gibi henüz demokrasiyi içselleştirememiş ortadoğu ülkelerinde bu tehlike hep vardır. 1980 den sonra da darbeler dönemi bitti dediler. 28 şubat yaşandı. bu son artık tamam dediler 15 temmuz yaşandı. bunu bastırdık artık cesaret edemezler diyorsunuz da Allah muhafaza hiç beklemediğiniz anda acı gerçekle karşı karşıya kalma ihtimali her zaman vardır. bu ülkede demokrasi ve hukuk sistemi rayına oturmadı. güçlülerin haklı olduğu hukuk rejimi var. talimatla iş gören basınımız bürokrasimiz ve yargı sistemimiz var. ne yani ülke karışsa iç savaş çıksa asker seyre mi bakacak.

Alıntı:

ak61 Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 1074286)
Bu bambaşka bir ihtimaldir, iç savaş durumunda elbette asker seyretmeyecektir. Ama bu darbe olarak nitelendirilemez. Açıkcası artık darbe kavramı bana göre uzun süre literatürümüzden çıkmıştır. TSK'da denge gözetilmeli ve herkesimden insanlar olmalı ki böyle belli bir görüşte olanlar egemen olup sivil iktidarlara karşı bu rezil hareketlere kalkışmasınlar. Yetki elimizde eğer geçmişte yapılan hataları tekrar yaparsak kimse tekrar darbe olamaz demesin. Bal gibi olur.

Türk ordusu, 15 Temmuz 2016 askerî darbe girişiminden sonra 27 Temmuz 2016 tarihinde yaptığı basın açıklamasında şu bilgilere yer verdi:

"Milletimize, değerlerimize, yüce Meclisimiz başta olmak tüm kurumlarımıza asker elbisesi taşıyan illegal çete mensubu hain teröristlerin (FETÖ) sayısının 8.651 olduğu (1676’sı erbaş/er, 1214’ü Askeri Öğrenci.), bu sayının TSK personel mevcudunun % 1,5’ine tekabül ettiği, dolayısıyla TSK’nın kahır ekseriyetinin bu hain girişime şiddetle karşı çıktığı zaten sayılar üzerinden de görülmektedir."

Kahraman ordumuz tarafından yapılan bu açıklama tehlikenin ne kadar büyük olduğunu açık ve net olarak göstermektedir. 15 Temmuz 2016 darbe girişimine katılan asker kılığındaki teröristlerin sayısı ordumuzun genel mevcudunun % 1.5 civarında bir bölümüne tekabül ediyormuş. Tehlikenin ne kadar büyük olduğunu görüyorsunuz değil mi? Eğer Binbaşı Osman Karacan 16 Temmuz 2016 tarihinde saat: 03.00'da başlaması plânlanmış olan askerî darbeyi MİT'e 15 Temmuz 2016 tarihinde ihbar etmemiş olsaydı, Türkiye'yi kesine yakın ihtimalle 16 Temmuz 2016 tarihinde ordumuzun genel mevcudunun % 1.5 civarında bir bölümüne tekabül eden terörist askerler-subaylar ele geçirmiş olacaktı ve belki de ülke ve millet olarak hâlen o terörist askerlerin-subayların gayrimeşru terör iktidarı altında yaşıyor olacaktık.

Türkiye'nin en büyük sorunu ordumuz içindeki darbeci vatan haini subaylar ve dolayısıyla vatana ihanet olan gayrimeşru askerî darbelerdir. 1960 yılından bugüne kadar son 60 yıl içinde 5 tane askerî darbe (27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997 ve 15 Temmuz 2016 askerî darbeleri) yaşadık. Böyle bir ordu yapılanması olabilir mi?! Mümkün değil olamaz!

Bu meselenin ciddiyetine elimden geldiğince dikkat çekmeye gayret ediyorum ve çözüm önerileri sunuyorum. Ordumuzu ıslah edip subaylarımızın kâhir ekseriyetini Müslüman Türk milletinin değerlerine bağlı olan demokrat subaylardan oluşturmaz ve askerî darbe tehlikesine karşı tüm emniyet birimlerimizle (ordu-emniyet-istihbarat vd.) her an ve daima teyakkuzda bulunmazsak büyük tehlike içindeyiz demektir. Çünkü ülkemize ve milletimize ne kadar hizmet yapılıp ne kadar başarı elde edilir ve ülkemiz ve milletimiz ne kadar geliştirilip güçlendirilirse güçlendirilsin, Allah korusun ki bir askerî darbe vuku bulursa elde etmiş olduğumuz maddi-manevi vd. tüm kazanımlarımızın çoğunu kaybedebiliriz ve ülkemiz iç savaşa sürüklenebilir maazallah. Ordumuz içinden gelebilecek darbe tehlikesi ülkemiz ve milletimiz için çok büyük bir tehlikedir ve bu yüzden de bu çok büyük tehlikeye karşı alınacak tedbirlerin hem çok ciddi ve hem de gerektiğinde çok sert olması zorunludur.

ak61 06-07-2018 10:26

Son 15 Temmuz darbe girişimi 27 Mayıs ve 80 Darbelerine benzemiyor. Karakter olarak da benzemiyor. Katılım ve TSK içinden aldığı destek konusunda da.
27 Mayıs'da 80 Darbesi'de böyle değil.
80 Darbesi gibi Emir-Komuta içinde Orgeneral rütbesinden bir darbe zaten asla değil, Cunta olduğu için 27 Mayıs daha kıyaslanabilir. Ama ne gerekçeler nede 27 Mayıs'ın bulduğu destek ile kıyaslanabilecek hiçbir karakter de yok.

27 Mayıs'a nasıl gelindi nasıl yaşandı ne oldu?
2.dünya savaşı dönemi memleketteki kıtlık, ekonomik buhran ve artık 23 yıllık yıpranmış bir tek parti ülke idaresinde bir değişimin gerektiğini müsbet kılıyordu. CB İsmet İnönü, Halk Partisinden Bayar'ı ve Menderes'i uzaklaştırırken Bayar'ın parti kuracağını ve baskın bir seçim ile CHP'nin seçimleri kazanacağını düşündü. Zaten 1946 seçimleri AÇIK OY-GİZLİ SAYIM diye çok eleştirilse dahi. Bayar ve Demokrat Parti hükümet olabilecek kadar aday dahi gösteremedi (CB İsmet İnönü 4 ay içinde erken seçim kararı aldı ve Demokrat Parti teşkilatlanma ve aday gösterme işlemlerini tamamlayamamıştı.) 1946 seçimleri Gizli oy-Açık Sayım olsa dahi Halk partisi kazanacaktı 7 kat farkla değil 2 kat farkla yada 1 oy farkla hatta daha az oy alsa bile Halk partisi daha çok milletvekili çıkarabilecekti.
1946 seçimlerindeki bu şaibe ve Halk Partisi bayrakları önünde ve sandık görevlilerinin(%95'i Chp'li) gözü önünde kullanılması toplumu rahatsız etti. Demokrat Parti daha propoganda yapmadan toplumun desteğini aldı. Slogan'da "Kurtarın Bizi" idi.
1950'de Zafer geldi. Bayar ilk konuşmasında geçmiş geride kaldı kimse ile hesaplaşmayacağız dedi. Bayar CB olurken Menderes Başbakan oldu. 1950-54 arası hem yabancı sermaye ile hem Kore sonrası Batı'ya kabulumuz ile ülkede gerçekten ciddi bir atılım ve ekonomik büyüme sağlandı. 1954'de Demokrat Parti Zaferini perçinledi. Oylarını daha da arttırdı. Halk Partisi hüsrana uğradı nerdeyse yarısı kadar oy aldı DP'nin.
1954 seçimleri sonrası, Demokrat Parti'nin bazı yanlışları oldu.
Israrla İnönü'ye oy veren Malatya'nın bölünüp Adıyaman yapılması, Vekil çıkaramadığı (Osman Bölükbaşı'yı seçen) Kırşehir'in ilçe yapılması, Basın Yasası ile "Kötü düşünceye davet edecek yayınların yasaklanması ve suç sayılması." (Oldukça geniş bir kavram ve kötü düşünceye davet etmenin kapsamı sınırlanmadı) 200 den fazla gazeteci tutuklandı. Bab-ı Ali basıldı, Hüseyin Cahit Yalçın içeri atıldı ve en önemlisi Muhalefete siyaset yapma imkanı tanınmayacak baskılar başladı. Ulus gazetesine el koyuldu ve Halk Partisi Genel Merkezi'ne el koyuldu.
Aslında Demokrat Parti 1946-1950 arası Halk Partisi'nin kendilerine yaptıklarının aynısını Halk Partiye yapmıştı. Demokrat Parti'ye Resmi Devlet Radyosunu açmayan (TRT) Demokrat partiye Kurultay için Kongre için Salon dahi vermeyen Halk Partisi kendi yaptığı adaletsizliğin bu sefer muzdaribi olmuştu. 1957 seçimlerinde bu sefer Demokrat Parti hayal kırıklığına uğradı. Saat 14:00 de Demorkat Parti açık ara kazandı haberleri radyoda yayınladı. Sonuçlara göre DP %47 Chp %41'di. Fark kapanmış halk bir tarafın diğer tarafı ezmesine karşı yine bir fazilet göstermişti.
1957 seçimleri Adnan Menderes üstünde bir etki bıraktı. Bu seçim onun hayatında bir dönümdü. 1957 seçimleri sonrası Menderes artık nerdeyse Ankara'da durmuyordu. İl İl geziyordu, Muhalefete baskıları bırakmıştı. Üstüne İngiltere'de uçağı düşüp dönüşte İsmet Paşa'nın kendisini Ankara Tren garında karşılaması sonrası artık Muhalefete sert ve keskin bir görüşü kalmamıştı. Zaten 7-8 yılda geçmişin hesabı da sorulmuştu artık normalleşme olmalıydı. Zaten Menderes'in kulağına yavaştan yavaştan Asker içinde bir kısım Harbiyelinin darbe yapabileceği fısıltısı da gelmeye başlamıştı.
Önündeki Engel Celal Bayar'dı. Bayar ve İnönü 2 rakip, 2 kutuptu. İnönü, Atatürk'ün kendisini görevden alıp Bayar'ı Başvekil yapmasını sindiremiyor. Bayar ise Atatürk sonrası, İsmet Paşa'nın liderliğinde geçen 12 yılı kabul etmiyordu. Menderes'in tüm ılımlı politikalarına karşı Bayar 1954-1957 arası dönemin aynı yönetim tarzını benimsedi. Hatta Menderes'in İnönü'nün onu karşılamaya gelmesine bir iadeyi ziyaret için gitmek istediğini ama Bayar'ın engel olduğu söylenir.

Sonucunda 1959-60 artık cunta kesin olarak darbeye karar verdi. 1954-57'nin 40-45 ile farkı şu idi. Bu da zulm edilen tarafın Kurtuluş Savaşı Paşası İsmet İnönü olması. İşte böyle bir ortamda Askeriye içinde MBK cuntası oluştu 1955-56'da. 4-5 yıl hücre örgütlenmesi ile gizlendiler ve üst düzey komutanların hiçbiri son günlere kadar darbeyi bilmiyordu. 27 Mayıs'tan 1 kaç ay önce Genelkurmay Başkanı C.Gürsel Menderes'e yazdığı mektupta "Adnan Bey , Bayar çekilsin siz CB olun bu toplumda bir rahatlama yaratacaktır. Siz hala sevilen bir Başvekilsiniz." demişti. Zaten Cemal Gürsel Demorkat Parti'nin İzmir'de çok geri bir hizmetten alıp Genelkurmay Başkanı yaptığı bir generaldi. Darbe gecesi Ankara'da bile değildi. Eğer bu tavsiyeye uyulsa ki Menderes o dönem il il geziyor ve erken seçime gidip ülkeyi rahatlatacağız diyordu. Menderes, belkide Bayar'a bu teklifi sunmuş olsa ve Bayar inatçı karakterinden biraz ılımlıya dönmüş olsa Menderes bu bedeli ödemeyecekti.


27 Mayıs'ı yapan MBK içindeki en önemli isim heralde Cemal Madanoğlu'dur. Türkeştir, Dündar Taşer... Aslında 27 Mayıs'ı yapanların bir bölümü 14'ler mevzusu ile MBK'dan çıkarılması sonrasında ise Madanoğlu'nun kendisinin istifa etmesi ile 27 Mayıs, 27 Mayıs'ı yapanlardan alakası olmayanların eline geçti. 27 Mayıs ilk yapıldığında 3 ayda erken seçime gidileceği, kimsenin yargılanmayacağı kimsenin asla asılmayacağı söylenmişti.
27 Mayıs'ı başlatanlar ile tamamlayanlar farklı kişilerdir. Başlatanlar Demokrat parti kongresini yapamadığı için Halk Partili bir vekilinin mahkemeye başvurup kapatılması ile tek kalan Halk Parti'sinin iktidar olacağı düşüncesi ile, TSK yönetimi ordan aldı buraya verdi dedirtmemeliyiz demişlerdir. İnönü'nün tüm erken seçim çabalarına rağmen bunu ertelemişlerdir. MBK'nın değişimi ile belkide son 3 yılda durumu düzeltmek için tek uğraşan kişi Menderes asıldı. 27 Mayıs darbesi sivil demokrasiye inmiş büyük bir darbedir sonuçları bakımından, MBK 14 kişiyi ihraç etmemiş olsaydı İdam oylaması 13-9 lehe değil, 13-23 aleyhe çıkacaktı.

27 Mayıs aslında sonuçları bakımından bize ders olmalıydı, Ordu'nun ne olursa olsun Siyasete el atmaması gerektiğini görmeleri gerekirdi, ellerine yüzüne bulaştırmışlardı. Hele ki Cunta tarzı bir darbenin sonuçları çok daha beter. Oysa bundan biz gereken dersleri almak yerine alışkanlık haline getirdik.

15 Temmuz ile en temel fark ise, 27 Mayıs'da olduğu gibi Sokağa çıkma yasağına rağmen binlerce insan sokağa çıkıp askeri omuzlara alıp alkış tuttular. Onlara kızmıyorum hain demiyorum. 1954-1957 arası gerçekten çok baskıcı bir dönemdir, insanlar iktidara karşı dolmuştur.

15 Temmuz'da Halk bu sefer cuntaya defol git dedi. Sivil demokrasiye sahip çıktı herkes. Bu ülkede tüm eleştirilere rağmen bir demokrasi var ve insanlar sanıldığı gibi Erdoğan'dan nefret etmiyor. Milli bir mesele olduğunda toplumda Erdoğan'a destek %70'lere yükseliyor. Anketlerde 15 Temmuz'da Erdoğan'ın görev onayı %70+'ya çıkması gibi. 2014 CB Seçimlerinde Mhp'lilerin %15'i Chp'lilerin %14'ü Hdp'lilerin %5'inin Erdoğan'a oy vermesi gibi.

Bunu 16 gün sonrada göreceğiz, ilk turda %53-54 civarı bir oy ile seçilecektir Erdoğan. Ama Potansiyel oyu %60-65'tir. Yani başka adaya oy verecek bir grup seçmenin de 2.tercihidir. 15 Temmuz halka rağmen bir cuntadır.

80 ise bambaşka emir-komut altında halkın başlangıçta "iyiki oldu kurtulduk kan durdu" dediği sonrasında lanet okuduğu bir darbedir.

Askeri darbeler;
TSK içinde bir İstihbarat Dairesi Kurulması,
TSK Subaylarının toplumun her kesiminden olmasına özen gösterilmesi,
TSK siyasallaşmasına çok ciddi yaptırımların getirilmesi ile ciddi manada çözülür.

Burda Cunta kafası olanların İstihbarat ile, Emir-Komuta altındaki darbelerde farklı görüşte olan insanların bu işi onaylamaması üzerine çözülür.Çözüm bellidir. Çözüm Harp okulunu Askeri Lise felan kapatmak değildir, Askeri Lise'de herhangi bir ders insanı darbeci yapmaz, yapsaydı 15 Temmuz'da %1.5 değil %10'u desteklerdi.

Ergenekon ve Balyoz olmasaydı, 15 Temmuz'u yapamazlardı. Bunu altını çize çize söylüyorum. Resmen kendi darbelerinin önünü açmışlar.

Cihannur 06-07-2018 13:11

Alıntı:

ak61 Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 1074384)
Son 15 Temmuz darbe girişimi 27 Mayıs ve 80 Darbelerine benzemiyor. Karakter olarak da benzemiyor. Katılım ve TSK içinden aldığı destek konusunda da.
27 Mayıs'da 80 Darbesi'de böyle değil.
80 Darbesi gibi Emir-Komuta içinde Orgeneral rütbesinden bir darbe zaten asla değil, Cunta olduğu için 27 Mayıs daha kıyaslanabilir. Ama ne gerekçeler nede 27 Mayıs'ın bulduğu destek ile kıyaslanabilecek hiçbir karakter de yok.

Türkiye'nin maalesef ki bir 'ordu sorunu' 'asker sorunu' var ve bu sorun sadece bugünün bir meselesi değil. Osmanlı Devleti'nde darbelerden o kadar çektik ve bıktık ki 1826 yılında darbeci yeniçerilerin kışlalarını topa tutarak Yeniçeri Ocağı'nı ortadan kaldırdık. Fakat buna rağmen ordumuz içindeki vatan haini darbecilik mikrobundan bir türlü kurtulamadık. 1859 yılında Kuleli Vakası diye tarihe geçmiş olan bir askerî darbe plânlaması yapılmış. 1876 yılında ise sonuçlandırılan bir askerî darbe ile Sultan Abdülaziz tahttan indirilerek şehid edildi. Daha sonra ise 1909 askerî darbesini ve arkasından da 1913 askerî darbesini (Bâb-ı Âli Baskını) yaşadık.

Cumhuriyet dönemimizde ise 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997 ve 15 Temmuz 2016 askerî darbelerini yaşadık ve bunlardan sadece sonuncusu olan 15 Temmuz 2016 askerî darbesini bastırabildik. Bunların yanı sıra Albay Talat Aydemir'in 22 Şubat 1962 tarihinde ve 21 Mayıs 1963 tarihinde gerçekleştirmiş olduğu darbe girişimlerini de yaşadık.

Türkiye ve Türk milleti olarak bizim çok açık ve net bir ordu sorunumuz var. Ordumuz içinde zaman zaman oluşan ve milletimize büyük acılar yaşatan vatan haini cuntalardan, vatan haini darbelerden artık gına geldi. Bu kadar bozulan ve bozulmaya mütemayil başka bir kurumumuz var olsa kapatır gideriz. Fakat ordu bu kapatamıyorsun ki! Aralarında ülkemize ve milletimize saldıracak vatan haini darbeci subaylar çıkabilir diye orduyu kapatamayız. Öyleyse bu meselenin başımıza bela olmaması için gereken bütün tedbirleri ne pahasına olursa olsun almalı ve askerî darbe ihtimaline karşı daima uyanık ve hazır durumda bulunmalıyız.


All times are GMT +3. The time now is 03:32.

Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
AK Parti Forum 2007-2023